wiki

ÜBEYY BİN K A ’B (r.a),

Eshâb-ı kirâmdan,
Hazrec kabilesinin Hudeyle kolundan.
Doğum ta rih i kesin olarak
bilinmemektedir. 35 (m. 656/ senesinde
Medine’de vefât etti. Cenaze namazım Hz.
Osman kıldırdı. Bâki kabristanında medfundur.
Annesi Neccâr hânedamndan
Süheyl’dir. Hz. Übeyy Islâmiyetin Medine
taraflarında yayıldığı sıralarda, ikinci
Akabe biâtından önce müslüman oldu;
daha sonra yetmiş kişi ile Akabe’ye iştirak
ederek, müslümanlığım ve Resûlullaha
olan bağlılığını kuvvetlendirdi. Hicretten
sonra Resûlullah kendisini Aşere-i mübeş-
şereden (Cennet ile müjdelenen/ Said bin
Zeyd ile kardeş yaptı. Peygamberimizle birlikte
bütün gazâlara iştirak etti. Yüce kitabımız
Kur’ân-ı kerimin en güzel şekilde
okunmasında ve toplanmasında büyük*
hizmetleri olmuştur. Peygamber efendimiz •
“K u r’ân-ı kerîm ’i en iyi okuyanınız
Übeyy bin K a ’b ’d ır.” buyurmuştur.
“Kur’ân okuyanların efendisi” ve Ensânn
efendisi, lakâblan da O’na aittir. Zekât
emri geldikten sonra Resûlullah kendisini
Beni Huzeym, Beni Kudâme, Beni Saad ve
Beni Üzre kabilelerinde zekât toplamakla
vazifelendirdi. Bu vazifeyi hakkıyla yerine
getirdi. Hicretten sonra ilk vahiy kâtibi
olmak şerefine nâil oldu. Resûl-i Ekrem
zamamnda Kur’ân-ı kerim’i tamamen
ezberledi.
Katıldığı bütün gazvelerde büyük kahramanlıklar
gösterdi. Uhud savaşında çarpışırken
kendisine bir ok isabet etmiş, ok
çıkarılıp yeri dağlanarak tedavi edilmişti.
Resûlullah (s.a.v/, birgün Hazreti
Übeyy’e: “ Yâ E b e’l-Münzir! Allahın
kitabından ezberlediğin âyetlerden
hangisi büyüktür?” buyurdu. O da:
“Allahü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyül-kayyûm”
(Âyet-el-kürsî/’dir cevabını verince, mübâ-
rek elini Übeyy bin Ka’b’ın göğsüne vurarak:
“İlim sana m übarek olsun”
buyurmuştur.
Übeyy bin Ka’b (r.a/ Kur’ân-ı kerîmi en
güzel okuyanlardan biriydi. Bir gün Resû­
lullah kendisine: “ Yâ Übeyy, Allahü
teâlâ bana, senin üzerine Beyyine
sûresini okumamı em retti.” buyurunca,
“Yâ Resûlallah, Rabbim zât-ı âlinize
bizzat, benim ismimi verdi mi?” diye sormuş,
evet cevabını alınca, sevincinden gözleri
yaşarmıştır. Peygamber efendimiz,
kendisine Ebû Münzir künyesini vermiş,
adına ilâveten de “Seyyidül-Ensâr” lâkabım
koymuştur.
Resûlullahın vefatından sonra Hz. Ebû
Bekir, Kur’ân-ı kerimi toplama vazifesini
üzerine almıştı. Bütün Eshâb-ı kirâm aynı
vazifeye katılmış olup, Übeyy bin Ka’b (r.a/
da Kur’ân-ı kerimi toplama ve yazma
işinde görevlendirilmiştir.
Hz. Ebû Bekir döneminde önemli görevlerde
bulunan Übeyy bin Ka’b (r.a/, Hz.
Ömer devrinde de, Hazrec kabilesini, müşavere
meclisinde temsil etmiştir. Ayrıca boş
zamanlarında müslümanlara dersler vermiş,
ilim öğretmiştir. Aynca bu devirde
fetvâ vazifesini de üzerine almış, başka
görevler verilmek istenince de kabul
etmemiş, yalmz Ramazan ayında Mescid-i
Nebevide kılınan teravih namazlannda
imamlık görevini kabul etmiştir. Hz. Ömer
de kendisine “Ebu’t-tufeyl, ve seyyidil müslimin
künyesini” vermişlerdir.
Hz. Osman devrinde Kur’ân-ı kerimin
çoğaltılma işlerinde Übeyy bin Ka’b (r.a/
heyetin başkam olmuş, başka önemli
görevlerde de bulunmuştur.
Übeyy bin Ka’b (r.a/, hayatım İslâmî
ilimlere adamış bir Sahâbi idi. Kur’ân’da,
.tefsirde, hadîste, büyük bir imam olup,
“ünlü faldhlerdendir. Medine-i Münevvere’
de Übeyy bin Ka’b (r.a/ Peygamber efendimizin
(s.a.v; meclisinden hiç aynlmazlardı. Bu sebeple Resûlullahtan (s.a.v.) ilim
öğrenme şerefine sahip olmuştur. Birçok
defalar Peygamberimizin (s.a.vı mübarek
iltifatlarına mazhar olan Übeyy’in (r.a>,
Tevrat’a, Incil’e ve diğer semavi kitaplara
ait bilgisi çok fazlaydı. Îlmî yönden çok
geniş bir kültüre sahip olması sebebiyle Hz.
Ömer kendisine çok hürmet gösterir, danı­
şılması gereken konularda onun salahiyetli
(yetkiliı olduğunu söylerdi.
Übeyy bin Ka’b (r.a-, Kur’ân-ı kerîm’i
bizzat Peygamber efendimizden (s.a.vöğrenenler
arasındadır. Her âyet-i kerimenin
manâsını iyi bilirdi.
Übeyy bin Ka’b (r.a talebelerine karşı
çok edebli, nazik ve disiplinli birSahâbi idi.
Derslerinin ciddi ve düzenli olmasını ister,
boş söz ve sorulan dinlemez, lüzumlu sorulara
titizlikle cevap verirdi. Talebelerinden
ayn bir yere oturmaz, onlarla aym
seviyede bulunur, öylece ders verirdi.
Übeyy bin Ka’b’ın (r.a başka bir özelliği
de, Kur’ân-ı kerimi bizzât kendi el yazısıyla
yazması idi. Yazmış olduğu bu Mushafa da
“Hz. Übeyy Mushafı” denilmektedir.
Übeyy bin Ka’b (r.as tefsir ilmine hizmet
eden müfessirlerin başında gelmektedir.
Kur’ân-ı kerimi bizzât Kur’ân-ı kerim ile
tefsir eder, Esbâb-ı nüzûl (İnme sebepleri)
hakkında geniş bilgiler verirdi.
Hadîs ilminde de büyük bir muhaddis
idi. Hadîs nakil ve rivayet konusunda da
çok ihtiyatlı hareket etmiş, toplam 164
hadîs-i şerif rivâyet etmiştir.
Übeyy bin Ka’b (r.a-, Eshâb-ı kirâmın
müctehidlerindendi. Hz. Ebû Bekir devrinde
fıkıh konusunda bir otoriteydi. Bu
durumunu Hz. Ömer zamamnda da muhafaza
ederek ortaya çıkan bir çok meseleyi
fetvalanyla hal yoluna koymuştur.
Übeyy bin Ka’b (r.a- mescide gelip
gidenlerin temiz ve tertipli olmalannı çok
isterdi. Aksi durum vâki olduğunda çok
üzülürlerdi. İkinci bir husus olarak da bid’
atten çok kaçınırlar, doğruyu açıklamakdan
hiç çekinmezlerdi. Resûlullah
(s.a.v-’den ne görmüşlerse aynısını harfi
harfine yaparlar, onun gibi yaşamaya çok
dikkat gösterirlerdi. Peygamber efendimize
(s.a.v.- karşı sevgi ve hürmeti de
sonsuzdu.
“Hanînü’l-Ciz (Kuru hurma direğinin
ağlaması- mu’cizesinin şahitlerinden ve
râvilerinden birisi de Hz. Übeyy (r.a-’dır.
Mescid-i Nebevî’de minber yapılmadan
önce Resûlullah orada bulunan kuru bir
hurma direğine yaslanarak, hutbelerini
verirlerdi. Minber yapıldıktan sonra, Resû-
lullahın (s.a.v o direği terk etmesi üzerine
direk, kalabalık bir cemaatin huzurunda
inleyerek ağlamıştı. Resûlullah bunun üzerine,
“O’nun ağlaması, yanında okunan :
zikir ve hutbedeki zikr-i tl&hînin *
ayrılığındandır” buyurmuştur. Sonra
Resûlullah direğin yanına gelerek onu
kucakladı ve birşeyler konuştu. Hurma
ağacı, Resûlullaha (s.a.v.) “Cennete beni dik
ki, benim meyvelerimden Cenâb-ı Hakkın
sevgili kullan yesin. Hem bir mekân ki
orada bekâ bulup, çürümek yoktur.” dedi.
Resûlullah (s.a.vı “Peki öyle yaparım”
dedi ve ilâve etti: “Ebedî âlemi, geçici
âlem e tercih etti. ” Daha sonra direk minberin
altına konuldu. Mescid genişletilmek
için minber yıkılacağı sırada Übeyy bin
Ka’b (r.a- direği yanına aldı ve çürüyünceye
kadar muhafaza etti.
Bütün hayatım Kur’ân-ı kerimin hizmetinde
geçiren Hz. Übeyy (r.a – buyurdular ki:
“Mü’min dört vasfından belli olur: Belâ ve
musibete maruz kaldığında sabreder.
Nimet ve ikrama mazhar olduğunda şükreder,
konuştuğu zaman doğru konuşur. Hükmettiği
zaman adalete riâyet eder.”
“Mü’min beş nur içinde dönüp dolaşır.
Cenâb-ı Hakkın “Nur üzerine nur” buyurması
buna işarettir. Onun sözü nur, ilmi
nur, girdiği yer nür, çıktığı yer nur ve kıyâ-
met günü gideceği yer nurdur.”
Birgün Resûlullah (s.a.v- mübarek ellerini,
Übeyy’in (r.a.) göğsüne koydular ve
buyurdular ki: “ Yâ Rabbi! Burayı şekden
(şüphe- ve tekzibden (yalanlamaktan
koru.” Hz. Übeyy buyuruyor ki: “O
anda bana öyle bir hal oldu ki gümüş gibi
beyaz bir yer gözüme göründü ve ben de
oradan Rabbime sanki nazar ediyorcasına
korkudan ter içinde kaldım.”
Kays bin Ubâde hazretleri buyuruyor
ki: “Ben Resûl-i Ekrem’in Eshâbını görmek
için Medine’ye geldim. Gördüklerim içinde
en çok Übeyy bin Ka’b (r.a/dan hoşlandım.
Her zaman onun yamnda olmak isterdim.
Hep ön safta namaz kılardı. Ben de ona
yakın yerde bulunurdum. Birgün namazdan
sonra bana buyurdu ki: “Sen tüccar
mısın?” “Evet” dedim. Bana buyurdular ki:
“Tüccarlann çoğu helâk olurlar (Sen onlardan
olma-. Lâkin ben müslüman olan tüccarlara
çok acınm.”
Übeyy bin Ka’b (r.a-, Enes bin Ali’ye
buyuruyor ki: “Sizler iki şeyi yapınız: Birisi
hak yoldur ki, O İslâm dînidir. İkincisi de,
Resûlullahın (s.a.v.; sünneti seniyyesidir.
Kim ki bu iki şeye riâyet eder ve onunla
beraber Allahü teâlâyı zikr ederse, O’nun
korkusundan gözlerinden yaş gelirse o kimsenin
vücuduna ateş temas etmez. Kim ki
İslâm yolunun üzerinde olsa ve sünneti
seniyyede yaşasa, Allahü teâlâyı çok zikretse
ve O’ndan çok korksa bütün günâhları
dökülür. Sonbaharda ağaçların
yapraklan saranp solduğunda bir rüzgâr
vurduğu zaman, o gevşemiş bütün yapraklar
nasıl dökülürse, O’nuri aşkı ve korkusuyla
ağlayıp, bedeni titreyen kimsenin de
o yapraklar gibi günâhlan dökülür.
Ebû Ali buyuruyor ki, bir şahıs Übeyybin K a’b’ın (r.a.) yanma geldi ve dedi ki
“Bana nasihat et”. Hz. Übeyy de ona
buyurdular ki: “Allahü teâlârun kitabını
yani Kur’ân-ı kerimi kendinize imam
yapın; yine Onu kendinize hâkem yapın. O
size yeter. O’nun hükmüne razı ol. Bu kitap
öyle bir kitaptır ki, Resûl-i Ekrem bize
bırakmıştır ve sizin üzerinize öyle bir şahittir
ki, sizden ve sizden evvel gelenlerden
zikretmiştir. Aranızda olan hükmü de açıklamıştır.
Sizlere ve sîzlerden sonrakilere de
çok güzel hâkemdir.”
Übeyy bin Emir dedi ki, bir sohbette
Übeyy bin Ka’b (r.a; bana buyurdular ki:
“Kim ki Allahü teâlânın rızası için elindekini
verirse muhakkak Allahü teâlâ da
ondan daha iyisini ona ihsan eder ve
hesapsız şekilde sevap yazar. Kim ki
bunun aksini yapar, Allahü teâlâ elindekini
de alır ve ona günâh yazar.
Übeyy bin Ka’b (r.a/ buyurdu ki: “Birgün
Resûl-i ekremden işittim. “Kim dünyada
hayır amel işlerse, ona çok
müjdeler vardır. Allahü teâlâ ona âhirette
çok ihsanlarda bulunacaktır.
Lâkin kim ki bu dünya için çalışırsa
ona âhiretten hiçbir nasip yoktur. ”
Yine Übeyy hazretleri, Peygamberimizin
(s.a.V; şöyle buyurduğunu rivâyet
etmektedir “ Yâ Rabbi! Bizim hataları­
mızı affet. Am den (bilerek) ve sehven
(bilmiyerek) yaptığımız bütün kusurlarımızı
bağışla, yâ Rabbi, senin verdiğin
bereketten bizi mahrum etme.
Yâ Rabbi, senin haram kıldığın şeylerle
de beni helâk etme. ”
1) Usüdü ‘igâbe, cild-1, sh. 61
2) cl-tsâbe cild-1, sh. 31
3) Tczkiretü’l-huffâz, cild-1, sh. 16
4) Tabakâtu’l-huffâz sh. 5. 6’
5/ Hulâsatü tezhibi’l-kemâl sh. 21
6) Şczçrâtü’z zeheb cild-1, sh. 31
7) Tabakât-ı îbn-i S a’d cild-3, sh. 498
8) Tabakâtu’l Kurrâ libni’l Cezeri cild-1, sh.
31
9) Tabakâtu’l-Kurrâ liz-Zehebi cild-1, sh. 32
10) el-Iber cild-1, sh. 23
11) Tabakâtu Şirani sh. 44
12) Hilyet-ül-euliyâ cild-1, sh. 250
13) Eshâb-ı Kiram sh. 176

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir