Adlî soruşturmalarda insan hayatı ile ilgili ortaya çıkacak meselelerin çözümüyle uğraşan
ve hukûka yardımcı olan bilim dalı. Türkiye’de
bu vazife Adlî Tıp Kurumu tarafından yürütülmektedir.
Adlî tıp; mal ve hakkın kullanılması kudretinin tâyini, evliliğin hükümsüzlüğü veya boşanma
sebeplerinin araştırılması, iddet kesen hallerin bulunup bulunmadığının incelenmesi, ölüm hâlinin
ve anının tesbiti, hastalık ve yaralanmalarda çalışma kabiliyetinin azalma derecesi ile işten kalma
müddetinin belirtilmesi, Hukûkî ehliyet ve cezâ sorumluluğu hususlarının tâyini, ırza geçme, yaralama, öldürme, çocuk düşürme olaylarında mahkemelerin sorularının cevaplandırılması, ölüm ve
öldürme hâlinde ölünün muayene ve otopsisini
yapmak vazifelerini yürütür.
Çok eski çağlardan beri hukuk ve cezâ davalarında hekimlere başvuruldu. İlâhî dinlerde ve
çeşitli kânunlarda adlî tıpla ilgili hükümler yer
aldı. Hammurâbî Kânunlarında adlî tıpla ilgili hü
kümler vardır. Roma İmparatoru Hadrianus hâ-
mileliğin tayininde hekimlere başvurmayı şart
koştu. Roma kânunlarında hekimler adlî tıpla ilgili
hususlarda sâdece bilirkişi vazifesini değil aynı zamanda hüküm verme vazifesini de yürüteceği hükmüne yer verildi.
Ancak ortaçağ Avrupa’sında her hususta oldu
ğu gibi adlî tıpta da İlmî hakikatler kabûl edilmeyip,
adlî tıbbın yerini büyü, efsûn ve falcılık aldı.
İnsanların dünyâda ve âhirette saâdete kavuş
malarını gâye edinen İslâm dîninin doğuş, gelişme
ve yayılması esnâsmda, her hususta İlmî hakikatlere yer verildiği gibi, adlî tıp hususuna da önem
verildi. İslâm hukûkunda adlî tıpla ilgili hükümler
yer aldı. Bâzı hukuk ve cezâ davalarında “Tabibi Müslim-i Hâzık” yâni Müslüman, ihtisas yapmış
doktorun reyine (görüşüne) baş vurulması şart ko
şuldu.
Adlî tıp, sistemli bir bilim dalı olarak Avrupa’da ilk defa Fransa’da uygulanmaya başladı.
Resmî olarak da 17. yüzyılda kabûl edildi. Ders
olarak 1650’de Leipzig Üniversitesinde Bohn tarafından okutulmaya başlandı. İngiltere’de ise ilk
adlî tıp kitabı 1788 senesinde Samue Farr tarafından yayımlandı.
Osmanlı Devletinde ise ilk adlî tıp dersi Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından Tıbhâne-i Âmire adı altında kurulan ve daha sonra Mekteb-i Fü-
nûn-i Tıbbiyye-i Şâhane adını alan öğretim kurumunda Dr. Serviçen tarafından verildi.
Daha sonraları Darülfünûn (İstanbul Üniversitesi) Tıp Fakültesinde de Adlî Tıp dersi okutuldu. Adlî tıp hizmetleri de hükümet ve belediye
tabipleri tarafından görüldü. 1933 Üniversite reformundan sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir Adlî Tıp Enstitüsü kurularak, mü
dürlüğüne Prof. Dr. Sâim Ali Dilemre getirildi.
Bugün Türkiye’de Tıp ve Hukuk Fakültelerinde adlî tıp dersleri verilmektedir.
Adlî tıp hizmetlerinin teşkilâtlanmasında dünyada üç sistem uygulanmaktadır. Birincisi; adâlet
veya sağlık bakanlığına bağlı bir adlî tıp kurumu
ve şubeleri kurularak; İkincisi, Tabipler Odasınca
adlî tıp konusunda bilirkişilik yapabilecek hekimlerin bir listesinin düzenlenerek olayın nevî ve
önemine göre mahkemece bunlar arasından bilirkişi tâyin edilerek; Üçüncüsü; her iki sistemin birleştirilmesiyle elde edilen bir karma sistem teşkil
edilmektedir.
Türkiye’de 1908’den sonra Sıhhiye Müdüriyeti Umûmiyesine bağlı olarak Tababet-i Adliye Şubesi adı altında kurulan ve faâliyet gösteren Adli
Tıp Kurumu 1 Mayıs 1982 tarihli kânunla Adâlet
Bakanlığına bağlı Adlî Tıp Kurumu adıyla teşkil
edildi. Kânuna göre, kurumun gâyesi adâletin ortaya çıkması için adlî tıpla ilgili ilmî ve teknik
konularda mahkemelere ve savcılara yardımcı olmaktır. Adlî Tıp Kurumu merkez kuruluşu ve şube müdürlüklerinden meydâna gelir. Merkez kuruluşunda bir başkan bir başkan yardımcısı ve
başkanlar kuruluyla, genel kurul, ihtisas kurulları, gözlem, kimyasal tahliller, biyoloji, fizik incelemeler ve trafik kısmı gibi uzmanlık daireleri
vardır.
Ayrıca, Adâlet Bakanlığınca uygun yerlerde
birden fazla Adlî Tıp Uzmanlık Dairesi açıldığı
takdirde bu yerlerde Adlî Tıp Grup Başkanlığı da
kurulabilir. Adlî Tıp Şûbe Müdürlükleri Ağır Cezâ Mahkemelerinin bağlı oldukları yargı merkezlerinde kurulur. Şube Müdürlüklerinde vazifeli
uzmanlar, adlî tıpla ilgili olmak üzere otopsi muayene ve incelemeleri mecbûrî görülen hallerde yerine de gidip yaparak bu konularda rapor vermek,
mahkemelere ve savcılıklara sözlü görüşlerini de
bildirmekle sorumludurlar.
Adlî Tıbbın kısımları şunlardır.
1) Ölüm, 2) Otopsi, 3) Âni ölüm, 4) Havasızlıktan ölüm, 5) Yara ve çürükler, 6) Gebelik, 7) Doğum, 8) Çocuk düşürme, 9) Çocuk öldürme,
10)Ahlâka karşı yapılan tecâvüzler, 11) Zehirlenmeler, 12) Adlî psikiyatri.
Yaralama, ölüm, gebelik teşhisi, zehirlenme,
intihar gibi vak’alarda, hukûkî aydınlatma bakı
mından ilk başvurulacak kişi hekimdir. Yurdumuzda büyük merkezlerde bu işler adlî tıp uzmanları, bunların bulunmadığı merkezlerde de hü
kümet tabipleri tarafından yapılır. Hekimin bran
şı dışında kalan konularda adlî tıp uzmanları, adlî kovuşturmalarda kendi fikir ve tesbitlerini mü-
tâlaa ederler.
Ağzı alkol kokan yeni ölmüş birisinin alkol komasından mı, yoksa sarhoşken kafasını vurarak
mı öldüğünü adlî tıp ilmi aydınlatır. İntihar olayı
gibi gözüken bir ölüm vak’asımn intihar gibi verilmeye çalışılmış bir cinâyet olabileceği dâimâ dü
şünülmelidir. Kâtil zanlılarının hangisinin gerçek
kâtil olduğunun İlmî metodlarla tesbitinde adlî tıp
uzmanlan önemli görev yapar. Uzmanlar, bunun
için, saç, diş, kan gibi insanın kendisine has husûsiyet gösteren parçalarını İlmî metodlarla incelerler. Bu şekilde toplum içinde yaşayanların rahatı,
hürriyetlerinin zedelenmemesi ve haklarının korunması için çalışan hukuk ilmine önemli bir yardım yapılmış olur.