4 — Lûgatta zarûret «şiddetli sıkıntı» demektir, «ıztırar»mastarından isimdir. «Zarûret beni şuna ve şuna şevketti, mecburetti», «Filan şuna ve şuna muztar kaldı» denir. Iztırannmanâsı da bir şeye muhtaç olmak» tır. (11)Dinde zarûret: Dinin yasak ettiği bir şeyi yapmaya veyayemeye mecbur eden, iten durumdur. (12) Bazı fıkıhçılar daşöyle tarif etmişlerdir. İnsanın, yasak olan bir şeyi yapmadığıtakdirde öleceği veya ölüme yaklaşacağı bir sınıra gelmiş bulunmasıdır.(13)Birinci tarif İkincisinden daha iyidir ve biz de onu tercihediyoruz; çünkü -aşağıda açıklayacağımız üzere- dince yasaklanmışbir şeyi zarûret halinde yaparken insanın maksadı sadececanını kurtarmak değil, aynı zamanda ve gerektiğinde malımveya namusunu kurtarmaktır. kimsenin, ölmekten korkuyorsa murdar hayvanı yemesinin gereklibulunduğunda ittifak etmişlerdir. Bu, zarûret halinin sevkettiğiruhsatı kullanmanın farz olduğuna delâlet etmektedir.Şu halde bunun hükmü devamlı olarak mübâh olmak değildir…»Sonra da bu itiraza şu cevabı veriyor: «Helâl yiyecek bulamayanbir kimseye, kendisini açlık eleminden kurtarmak vesıkıntısını gidermek maksadıyla murdar hayvan etini yeme hususundaruhsat verilmiştir. Kişi açlıktan ölüm tehlikesiyle karşılaşırve murdar hayvan etini yemek suretiyle de tehlikeyi atlatmaimkânını bulursa hayatmı kurtarmak kendisine -şu âyetle-emredilmiştir: «kendinizi öldürmeyiniz…» (15) Şâtıbî’nin ifadesindenanlaşıldığına göre, zarûret haline düşmüş bir kimseninmurdar hayvan eti yemesine iki yönden bakılacaktır:a) Şârî, umumî olarak yasakladığı bir şey hakkında onaizin vermiştir, bu yönden bakılınca yemek ruhsat yoluyla mübâhtır,burada mübâh kılmak ve izin vermek, zarûret haliningerektirdiği bir ruhsat mahiyetindedir.b) İkincisinde ise hayatı kurtarma yönünden bakılmaktadır;bu ise farzdır; çünkü yukanda zikredilen âyette emrolunmuştur.Şâtıbî’ye göre buradaki farz oluş ruhsat hükmü değildir,başka bir delilden (âyetten) çıkanlmıştır.Zarûretin şevkiyle meydana gelen hkümün fıkhî keyfiyetihakkmdaki tartışma ne olursa olsun bütün fıkıh bilginleri zarûretedüşmüş kimsenin, murdar hayvan eti vb. haram şeyleriyemesine -içine düştüğü zarûret haline bakılarak- izin verilmişbulunduğunda ittifak etmişlerdir. Aynı şekilde bazı zarûret durumlarında,murdar hayvanı yemek gibi ruhsatlan uygulamanınfarz olduğunda da ittifak edilmiştir; bu farz oluşun zarûrettenmi yoksa başka bir delilden mi doğmuş bulunduğuönemli değildir.Geçen ifadelerden çıkan neticeye göre «zarûretler yasaklarımübâh kılar» kaidesi lâfzî ve umumî manâsında alınmamıştır.Çünkü zarûretler bütün yasak ve haram olan şeyleri mübâhkılmaz. Ayrıca bu mübâh oluştan maksat «yapmak ile yapmamanıneşitliği» manâsında mâlum olan ibâhadır (mübâh kılmaktır.)Bu, Şâtıbî ile onun gibi düşünenlerin görüşüdür. Hanefîlerve aynı görüşte olan diğerlerine göre ise zarûretin bazıyasakları kaldırması, Şâtıbî’nin anladığı manâdadır; diğer bazılanndazarûret sadece günahı kaldırır, haramlık vasfını kaldırmaz.Biz de bu mevzûda hanefîlerin re’yim tercih ediyoruz.
ZARÛRETİN TARİFİ, HÜKMÜ VE ÇEŞİTLERİ
12
Ara