Doğumu ve çocukluğu : 19 uncu yüzyılın en büyük heykeltraşı olan Rodin, devamlı bir çalışma sonunda çağının sanatına hâkim olmuş ve başılbaşına bir ekol kurmuştur. O güne kadarki sanat kurallarının izinden ayrılıp kendi özel düşüncelerini eserlerinde yaşatarak yaptığı devrim onun başarısını sağlamıştır. François Auguste Rodin 12 Kasım 1840 tarihinde Paris’de dünyaya gelmiştir. Rodin’in evi Cartier – Laten civarında Sorbonne ile Panteon’a pek yakın bir yerdeydi. Babası Lorraine’den gelen bir Nor- mandiyalıdır. Bazı kimseler dehânın soydan geçme olduğunu sanırlar. Bu sanı çok zaman yanlıştır. Rodin’in dehâsına ait ailesi arasında en küçük bir ize bile rastlanmaz. Rodin’in dehâsı, devamlı çalışmalar ve uzun denemelerle, zamanla gelişmiştir. Rodin, fakir bir ailenin çocuğu olduğundan geleceği hakkında parlak emeller besliyemiyordu. Önce mahallesindeki ilkokula yazıldı. Bu- ve’de yatılı bir okulun müdürü olan amcası, onu az bir para ile kendi okuluna aldırdı. Zavallı çocuk burada çok üzülüyordu. Fakir olduğundan iyi olmıyan kılık kıyafetinin, diğer çocuklar tarafından alay konusu yapılışı, onun çocuk kalbini yaralıyordu. Rodin, küçük yaşında miyoptu. Fakat kendisi bunun farkında değildi. Fazla utangaç ve sıkılgan oluşu, öğretmenlerinde Rodin’in aptal olduğu hakkında bir sanı yaratmıştı. Sanat eğilimin ilk belirtilerini benliğinde duyan küçük Rodin, Gotik sanatının şaheseri sayılan Buve kilisesini seyrediyor, bu güzel esere bakarken içinde anlatılması güç bir his ve heyecan duyuyordu. Rodin 14 yaşında okulu bitirerek sevinç içinde Paris’e döndü.
Henüz bir mesleğe karşı belirli bir ilgisi yoktu. Rodin’in o yaşta en çok hoşlandığı şey söylev vermekti. Smıfa öğretmen gelmeden önce, kendini bir mecliste sanarak uzun söylevler verirdi. Rodin’in evinin Cartier Latin’e yakın oluşunun mesleğini seçmesinde büyük etkisi olmuştur. Burada sanat eserleri paradan daha çok saygı topluyor, Paris’in bu kısmında fakirlik ve yoksulluk ayıp sayılmıyordu. Güzel sanatlar alanında çalışmak, kendi iç varlığını eser halinde canlandırmak kişinin değeri için başlıca ölçü olarak alınıyordu. O zamanlar Cartier Latin’de «Süsleme sanatları okulu» diye adlandırılan bir okul vardı. Bu okul parasız olduğundan Rodin hemen yazıldı. 16 yaşında bulunan Rodin artık mesleğini seçmiş ve ilk adımını da atmıştı. Orada, kendi gibi fakir öğrencilerle dolu yeni bir çevre buldu. Kendisi gibi bu çocukların da ceplerinde para yoktu… Fakat hepsinin geleceğe ait birçok zengin tasarıları vardı. Rodin, gerek bu okulda, gerek mesleğe atılmasının başlangıcında diğer arkadaşlarından farklı kabiliyetlerle yüklü olduğunu belli etmiyordu. Fakat çok çalışkan ve sebatlıydı. Her gün okuldaki vazifesini bitirdikten sonra Louvre müzesinin resim galerisine gidiyor, büyük üstadların eserleri karşısında saatlerce kalıyordu.
Heykeltraşlığa yöneliş:
Rodin, bu sıralar, tesadüf neticesi çamurdan birkaç büst yapmağa muvaffak oldu. Güzel sanatların bu kısmından daha fazla zevk alması üzerine heykeltraş olmağa karar verdi. Kendini tamamen bu sanata verebilmesi mümkün değildi. Çünkü, fakirlik yakasına bir ahtapot gibi yapışmıştı. Bu yüzden geçimini sağlıyabilmek için bir iş aramak zorundaydı. Pek az para ile süsleme işleriyle uğraşan birinin yanında vazife aldı. Bu iş, onu bir sanatkârdan ziyade gündelikle çalışan bir işçi durumuna sokuyordu. Bu işte devamlı çalışması, kendi mesleğine fayda yerine zarar verebilirdi. Rodin ruhunu ve kabiliyetini körletmemek için vakit buldukça mesleğine de çalışıyordu.
Önemli bir fırsat: Rodin 24 yaşma geldiği zaman, önüne önemli bir fırsat çıktı.
Sanat yolunda yükseliş :
İki sene sonra onu bir çocuk heykeli yaparken seyreden Bou- chet bu büyük sanatkârın ustalığını anlayabildi. Rodin gibi bir sanatkârın cansız şeylerin kalıbını alarak eser yapmağa muhtaç olmadığını, Lüksemburg’daki eserin onun elinden çıktığına iman^ttiğini söyledi. Heykeltraşm bu sözleri eski suçlamanın yersizliği hak anda herkesi uyardı.
Rodin’in «Tunç devri adamı» heykeli sanatta eriştiği yüceliğin en kesin belgesi ve örneğiydi. Bu eserde o güne kadar görülemiyen özellikler vardı. Okulda sanat tahsili yapmıyan, en acıklı olaylara göğüs gererek durmadan çalışan Rodin bu eserine içinden taşan yaratma gücüyle bir şeyler katmasını becerebilmişti.
Bu eseri seyredenler, karşısında saatlerce durmak ve düşünmekten kendilerini alamıyorlardı. Çünkü; karşılarında heykeltraşlıkta o güne kadar süregelmekte olan usuller ve kurallara aykırı bir eser bulunuyordu. Kuvvetli açılarla, süssüz yerleri göstererek o güne kadar alışılmış olan şekillere uymıyan bu heykeli alay konusu yapanlar da çıkıyordu. Tartışmaların kesilmek üzere bulunduğu bir sırada 1880 de, Saint – Jean – Baptiste adlı yeni heykeli geniş yankılar uyandırdı. Bu eser din ulularından Saint – Jean’m bir çölde bağırışını göstermektedir. Bazı sanat eleştirmecileri bu eserin ancak bir dâhi elinden çıkabileceğini söylüyor, bazıları da esere hücum ediyorlardı. Artık Rodin’in gerçek değeri anlaşılmıya başlamıştı.
Rodin işine’çok dikkat eden bir sanatkârdı. Onun bu huyunu gösteren bir hikâye anlatırlar. Bir zamanlar meşhur gazeteci Henri de Rouchefort’un bir büstünü yapıyordu. Sanatkâr güzel olması için büyük bir dikkatle emek harcıyor, kendini yoruyordu. Meşhur gazeteci model olarak oturmaktan usandığından Rodin’in bu dikkatini tembelliğe yoruyordu. Dostları Rouchefort’a «heykel bitmedi mi?» diye sordukça şu cevabı veriyordu : «Bizim heykel bir türlü bitmiyor. Sabahları yanına gidiyorum, heykelin yüzüne küçük bir çamur parçası yapıştırıyor. Akşam yine bin ümitle Rodin’in yanma varıyorum; sabah koyduğu çamur parçasını yavaş yavaş kaldırıyor. O, bu şekilde durmadan çalışıyor, bu suretle de günler, haftalar geçip gidiyor.»
Carrier – Belleuse adında bir heykeltraşm yanına yardımcı olarak kabul edildi. Burada 6 yıl çalıştı. Bu süre içinde harcadığı emeklerden, uğraşmalardan sanat adına hiçbir fayda sağlıyamadı. O, birtakım süslerle eserin canlılığını kaybetmek istemiyordu. O zamana kadar kendi sanat anlayışına uygun bir eser de meydana getirmemişti,
1864 yılında «Kırık burunlu adam» adında bir büst yapıp, sergiye gönderdi. Sergi heyetinin hoşuna gitmiyen büst geri çevrildi Rodin «Güzel sanatlar okulu» na girmek için birçok defalar başvurdu ise de hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Bu haller zayıf iradeli başka bir adamın cesaretini kırar, onu topluma küskün biri yapabilirdi. Rodin uğradığı hayal kırıklığından çabucak kurtuldu. Karşılaştığı acı olaylar onu eskisinden çalışkan ve sebatlı yaptı. Mademki okula kabul edilmiyordu; kendi kendine çalışacak ve ilerliyecekti. Bu kararla yıllarca çalıştı.
Bürükselde:
Carrier – Belleuse kendine sipariş edilen bir işi, yapması için Rodin’e verdi. Bu eserin yapılması için Rodin Bürüksel’e gitti. Evlendiğinden, artık ailenin sorumluluğunu da duyuyordu. Bürüksel’de 7 yıl kaldı. Tabiatın yeşil koynunda, sessizlik içinde yalnız sanatını düşünerek çalıştı. 37 yaşma geldiği halde önemli denilecek bir eser yapmamıştı. 1877 senesinde sergiye «Tunç devri Adamı» adlı bir heykel gönderdi. Sergi heyeti bu heykelin sergiye konulmasına „razı oldu. Fakat; Rodin’in bir insanın kalıbını çamurla aldıktan sonra bu eseri yaptığını, sanat namına bu şekil hareketin cinayet olduğunu ileri sürdü. Eserin canlılığı herkesi böyle bir kuşkuya düşürebilirdi. Rodin bu samların yersizliğini, bu heykeli yaparken kendisine modellik yapmış olan Belçikalı bir askerin fotoğraflarını göstererek çürütmek için ha rekete geçti. Heyet bu fotoğraflara ve belgelere rağmen ilk fikrinde direndi. Bu heykel Güzel Sanatlar Kurulu tarafından satın alınarak «Lüksemburg» bahçesine konuldu. Fakat bu durum Rodin hakkmdaki suçlamanın devamını önliyemedi. Tam iki yıl bu ağır töhmet altında yaşamak zorunda kaldı.
Rodin’de tabiat sevgisi:
Rodin, tabiata yürekten tutkun ateşli bir âşıktı. O, tabiatın her eserinde bir güzellik ve sevimlilik sezerdi. Hattâ «Eğer Allah beni ça- ğırsa da, yarattığım tabiatta değişecek bir şey var mı? diye sorsa, karşılık olarak : Aman! O kadar mükemmel ki, değişecek bir şey yok, olduğu gibi bırakınız.» derdim diye söylenirdi.
Yeni eserler:
Rodin’den güzel sanatlar sarayının kapısına bir heykel yapmasını istediler. Tam 20 sene uğraşarak Dante’nin cehennemdeki durumunu gösteren bir heykel yaptı. Bu arada birçok meşhur adamların büstünü de yapmıştır. Rodin’in şaheseri sayılanlardan biri de Victor – Hugo’nun heykelidir. Bu eser önceden Panteon için yapılmış ise de sonradan Lüksem- burg bahçesine konulmuştur. 1880 de Rodin’in şöhreti bütün dünyaya yayılmıştı.’ Sanatkâr birbiri peşi sıra pek çok eserler meydana getiriyordu. «Düşünen Adam» adlı ölmez eseri Panteon’un önüne dikilmiştir. Sanatkâr, 1905 de bazı eserlerini İngiltere’ye hediye etmiştir.
Ölümü :
17 Kasım 1917 de Meudon’daki evinde son nefesini veren büyük üstad; diğer eserlerini de Fransa’ya ve sanatsever gelecek kuşaklara değerli ve unutulmaz bir hediye olarak bırakmıştır.