178- İslâm dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardı. Bunlardan biri diğ erinden ayrılmaz. Öyle ki bunlardan her biri, bir bakımdan maddî ise, diğer bir bakımdan da manevidir. Abdest gibi…
179- İslâmda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir yeri te mizlemek bir görev olduğu gibi, günah denilen manevî kötülüklerle kirlenmiş bulunan bir ruhu temizlemek de bir vazifedir.
180- Başlıca maddî temizlikler şunlardır:
1) İslâmda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekânı (yeri) ve diğer şeyleri su ile temezlemek esastır. Bu temizleme işlemi, temizlenecek şeyin durumuna göre farz, sünnet ve müstahabdır.
2) İslâmda namaz kılabilmek için abdest almak ve gerekince gusletmek farz olan bir temizlik görevidir.
3) Müslümanlar için, yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda ve saç-sakallarda bulunan kirleri gidermek, saçları tarayıp bağlamak ve insanların tiksinmesine meydan vermemek sünnet olan bir temizlik görevidir.
4) Her müslüman için haftada bir kez olsun, vücudunu yıkamak müstahabdır. Fazileti çok olan cuma gününde yıkanmaktır. Çünkü cuma, müslümanların bir bayramıdır, bir toplantı zamanıdır. O gün her yönden temiz olmak pek güzeldir.
5) Müslümanlar için, uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstahabdır. Sakalda sünnet olan bir kabza mikdarı uzun olmaktır. Ondan fazlasmı kesmekte bir sakınca yoktur.
6) Koltuklarla kasıklarda bulunan tüyleri yolmak veya tıraş etmek müs- tahabdır. Bunlar haftada veya on beş günde bir temizlenmelidir. Bunu kırk güne kadar uzatmak harama yakın mekruhtur.
7) Erkeklerin veya kadınların, temizlenmek için özel hamamlara git melerinde bir sakınca yoktur. Genel bir ihtiyaçtan dolayı bu caiz görülmüştür. Yeter ki avret yerlerini örtsünler. Erkeklerin kendi aralarında kadınların da kendi aral arında peştemal tutmayarak açık bir halde yıkanmaları haramdır. Hatta bir kimse yalnız başına bir yerde yıkanacağı zaman bir peştemal tutmalıdır. Edebe uygun olan budur. Tenha bir yerde peştemalı sıkmak veya temizlik yapmak için az bir zaman peştemalsız durmak caiz olabilir.
8) Hamamda vücudun baştan göbeğe kadar ve gizlerden topuklara kadar olan kısmını tellaka ovdurmakta bir sakınca yoktur. Fakat bazı alimlere göre, bir zaruret bulpnmadıkça ovdurmak mekruhtur. Göbek ile dizler arasındaki kısmı ovdurmak ise, caiz görülemez. Ayakları ovdurmak da edebe aykırıdır. İhtiyacından dolayı bu hizmeti gören kimseyi küçültmemelidir.
181- Başlıca manevî temizlikler de şunlardır:
1) Kalbleri güzel ahlâkla, güzel niyetlerle temizleyip süslemeye ve nur- landırmaya çalışmalıdır. Manevi temizlik bunlarla ortaya çıkar.
2) Günahlarla kirlenen kalbleri tevbe ve istiğfarla temizlemeye çalışmalıdır. Bilindiği gibi, günahlar büyük ve küçük diye iki kısımdır. Büyük günahların baş- lıcaları şunlardır: Yüce Allah’ı inkâr etmek, Yüce Allah’a ortak koşmak, kesinlikle sabit olan bir dini hükme inanmamak. Bu üçü, Allah korusun, küfürdür. Allah’ın rahmetinden ümidi kesmek, Allah’ın azabından ve mekrinden emin olmak. Günah üzerine devam edip ısrar etmek (herhangi bir günahı devamlı olarak işleyip dur mak). Namazı, orucu terk etmek. Allah yolunda cihaddan kaçınmak. Anaya ve
babaya asi olmak. Yalan yere şahidlikte bulunmak ve yemin etmek. Bir kimseyi haksız yere öldürmek. Bir kimsenin bir organını haksız yere kesmek veya işlemez hale sokmak. Faiz yemek, hırsızlık etmek ve rüşvet almak. Yetim malı yemek, zina ve livata denilen çirkin işleri yapmak. İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek.
İşte bunlar, dereceleri farklı olan birer büyük günahtır. Diğer bir çok günahlar da küçük günahlardır.
3) Günahların bir kısmı, yalnız Allah Teâlâ’nın hakkına aiddir. Diğer bir ‘ kısmı da insanların hakları ile ilgilidir. Birinci kısım günahlar için insan kalbi ile pişman olııp Yüce Allah’dan af dilemeli ve bir daha öyle bir güah işlememeye kesinlikle karar vermelidir. O günah küfrü gerektiren bir iş ise, hemen imanı ye- nilemeli ve nikâhı tazelemelidir. Namaz ve oruç gibi, kazası gereken bir ibadetin
terkinden ibaret ise, hemen onu kazaya çalışmalıdır.
Günahların insanlarla ilgili kısmında ise, yine kalben bir pişmanlık duyarak
hem Yüce Allah’dan af dilemeli, hem de hakkına tecavüz edilen kimseden müm künse, helâllik istemelidir. Hak sahibini razı etmeye ve tecavüz edilen hakkı ödemeye çalışmalıdır. Ruhların seyyiat (kötüllükler) denilen günah kirlerinden temizlenmesi, ancak böyle yapmakla olabilir.
182- Görülüyor ki, kutsal İslâm dini, hem maddi hem de manevi temizlikleri birer dini hükme bağlamış, bunları yalnız insanların keyiflerine bırakmamıştır. Peygamber Eendimiz de: “Temizlik imandandır,” buyurarak temizliğe büyük önem vermiş, onun değerini göstermiştir. Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buy urmuşlardır: “Şüphe yok ki Yüce Allah temizdir, temizliği sever. İkramı boldur, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Artık evlerinizin çevresini temiz tutun; Yahudilere benzemeye çalışmayın.”
183- Bilindiği gibi, Yüce Allah bizi imtihan için yaratıp bu dünyaya getirmiş ve birtakım görevlerle yükümlü tutmuştur, izim mutluluğumuz ancak bu görevleri yapmakla olur, bu görevleri yapmayanlar, Yaratıcımızın kutsal emirlerine aykırı davranmış olurlar. Böyle bir kimsenin kıymeti alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kir lenmiş ve kendisi azaba hak kazanmış olur. Artık bu durumda yapılacak şey tev- bedir. Allah’dan mağfiret dilemektir. İlâhi emirlere göre hareket etmektir. Kirlenen bir ruhun temizliği, ancak bunları yapmakla olur.
184- İnsan, temiz ve günahsız olarak dünyaya getirilmiştir. Artık kirli ve günahkâr bir halde ahirete gitmekten sakınmalıdır. İnsan şöyle bir düşünmelidir: Kendisini yaratan Yüce Allah’ın kutsal emirlerine karşı nasl karşı çıkabilir! İnsanın ruhu böyle bir isyandan dolayı sızlamalı değil mi: İnsan, kudret ve büyüklüğüne nihayet olmayan O büyük yaradanından korkmalı, O’nun tükenmez nimetlerine kavuştuğunu düşünerek utanmalı değil mi?
İnsan, insanlık gereği olarak günahtan kurtulamıyor, bu bir gerçektir. Fakat
insanın kalbi bu günahtan dolayı sızlasın, ruhunda pişmanlık duysun, hemen Al lah’ına yönelsin. Günahının bağışlanmasını ve örtülmesini dilesin, daha tevbe imkânları elde iken günahlardan kurtulmaya çalışsın.
Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyor: “Ey mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki, kurtulasınız.” Resûlü Ekrem Efendimiz de: “Günahından tevbe eden, günah işlememiş kimse gibidir,” buyurmuştur.
Artık bizim görevimiz, günahlarımızdan dolayı, için için yanarak hakka dönmek ve istiğfarın başı denilen şu mübarek cümle ile Hak Teâlâ Hazretlerinden tevbe ve istiğfar ederek, af ve kerem dilemektir.
I_ı Ij 1 ‘-v1jjı VI<jIV(jjJ I*.aiâ.».JI<JJIjt*~ıııI /*^ ’* ///’*/ /
“Hayy olan, Kayyûm olan, kendisinden başka bir İlâh bulunmayan Yüce Allah’dan mağfiret diterim.”
Ya Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı ve tevbelerimizi kabul buyur, amin… Vel-Hamdü leke ya Rabbe’l-âlemin (Hamd sana mahsustur, ey bütün âlemlerin Rabbi!)