Tabiinden olup, Fukahâ-i Seb’a’dan (yedi büyük âlimden) birisi. Künyesi Ebû Abdullah’dır. 98 (m. 716) senesinde vefât etti. 103, 104 yılında da vefât ettiği bildirilmiştir. Hüzelî kabîlesindendir. Hüzelîler, büyük bir kabiledir. Mekke’ye bitişik olan Nahle vâdisi sâkinlerinin çoğunu bunlar teşkil ederdi. Babasının ismi Abdullah olup, hicretin seksenaltıncı senesinde vefât etti. Dedesi Subh bin Kâhil, câhiliye devrinde kabilesinin reisi idi. Ubeydullah bin Utbe hazretleri Medîne müftisi idi. Vâkıdî onun; âlim, fakîh, hadîs ilminde sika (güvenilir) olduğunu, çok hadîs-i şerîf rivâyet ettğini, aynı zamanda şâirliği de bulunduğunu, söyler. Iclî de onun; sâlih, geniş ilme sâhip ve Abdülazîz’in hocası olduğunu nakleder. Taberî ise, onun dînin hükümlerini, helâl ve haramı bilmekte önde gelen âlimlerden ve aynı zamanda iyi bir şâir olduğunu, bildirir. Ibn-i Abdilberkân, Ubeydullah bin Utbe (r.a.) için, “O, takvâ ve ihsân sâhibi idi. Bugüne kadar bildiklerim arasında, ilmi çok, hem şâir ve hem de fakih olanlardan biridir” der. ömefc bin Abdülazîz, “Ubeydullah bin Utbe el-Huzelî’nin sohbetinde, meclisinde olmak, benim için dünyâdan daha kıymetlidir. Eğer satılmış olsaydı, Ubeydullah* bin Abdullah’ın ilim ve sohbet gecelerinden bir geceyi, Beyt-ül- mal’m bin dînân ile satın alırdım” dedi. Yanındakiler, “Bunu gerçek mi söylüyorsun?” dediklerinde, “Siz ne diyorsunuz? Vallahi, onun nasihati ve tavsiyesi bana milyonları, milyarları bulan Beyt-ül- mal hakkında daha titiz ve daha dikkatli olmamı te’min ediyor. Çünkü, böyle sohbetler, insana tecrübe, kalbe rahatlık verir, üzüntü ve kederi giderip, edep ve ahlâkı
güzelleştirir. Eğer ben, ççk sıkıntılı bir hâle düşseydim. O sıra da Ubeydullah bin Utbe (r.a.) bana gelmiş olsaydı, bu sıkıntılarımın ağırlığı bana hafif gelir, onları unuturdum” buyurur. Zührî ise, ilim husû- sunda derya gibi olan dört kişiye yetiştim: Sa’îd bin Müseyyib, Ebû Bekir Abdurrah- mân bin Hâris, Ubeydullah bin Utbe, Urve bin Zübeyr’dir demiştir. Yine şöyle söyler: “Büyük âlimlerin meclisinde bulunup, ilimden çok şeyler dinledim ve öğrendim. Kendimi ilimde yeterli görüyordum. Fakat Ubeydullah bin Utbe ile karşılaşınca elimde ilimden hiç sermâye olmadığını, birşey bilmediğimi gördüm. Ubeydullah bin Utbe (r.a.) Tâbiînin büyüklerindendir. Eshâb-ı kirâmdan bir çoğu ile karşılaşıp, görüşme seâdetine kavuşmuştur. îbn-i Abbâs (r.a.) Ebû Hüreyre (r.a.) ve Ümm’ül-mü’minîn (mü’ minlerin annesi) Âişe’den (r. anhâ) hadîs-i şerîf dinlemiştir. Kardeşi Avn, Zührî, Sa’îd bin îbrâhim, Ebû-z-Zinâd, Sâlih bin Key- sân, Mûsâ bin Ebî Âişe, Ebû Bekir bin E- bi-l-Cehun el-Advî, Damret-übnü Sa’îd, Talha bin Yahyâ bin Talhâ, Abdullah bin Ubeyde ez-Zebidî, Abd-ül-Mecid bin Süheyl bin Abdurrahmân bin Avf ve başkaları da ondan hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. ^ “Hz. Âişe vâlidemiz dedi ki: “Ben Resû- lullahtan (s.a.v.) çok defa “Hiç bir Peygamber istemedikçe rûhu alınmaz99
buyurduklarını işittim. Âhırete teşriflerinin vakti gelince, “Yâ RabbU Cennette, Refik-i a9lâ9yı nasîb et.99
buyurdular. O zaman ben “Vallahi Resûlullah, bizi tercih etmiyor” dedim. Fakat anladım ki: “Resûlullahm (s.a.v.) vefâtla- nndan önce, zaman zaman buyurdukları hadîs-i şerîf tahakkuk etmişti.” Ubeydullah bin Utbe hazretlerinin, Ömer bin Abdulazîz’e yazdığı nasîhatla- nndan birisi şöyledir: “Allahü teâlânın ismi ile başlarım. Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Yaptığın işlerde dâima dikkatli ol. Bunun fâidesini görürsün. Başına istemediğin bir şey bile gelse sabırlı ol, kaderine nzâ göster. Dünyâda rahat yoktur. însan bir gün çok sevinçli ve rahat olur. Peşinden, o sevinç ve rahatı hüzüne ve sıkıntıya çeviren başka bir gün gelir.” Ubeydullah hazretleri, dünyânın aşağılığı ve değeri olmadığından, ona rağbet etmemek gerektiğinden çok bahsederdi. Böyle olmak lâzım geldiğini Resûlullahm Eshâbmdan öğrenmişti. Çünkü, Peygamber efendimiz bu hususu bütün Eshâbma öğretmişlerdi.