wiki

EBÛ CA’FER HADDÂD EL-KEBİR

Dünyâya değer vermemesi ve ibâdete düşJEünlüğü ile tanınan büyük bir velî. Çok ibâdet edenlerin ve zâhidlerin reislerindendir. Cüneyd-i Bağdadî ve Ebû Türâb-ı Nâhşahî hazretleriyle sohbet etti. Aslen Bağdadlıdır. Şam, Mısır ve Mekke’de bulundu. Ömrünü ibâdet ve riyâzetle geçirdi, ibâdet ve cömertliği son derecede idi. Yanında dünyâ malı bulundurmazdı. Çarşıda demircilik yapar, günde bir dinâr on akçe kazanınca işi bırakırdı. Eline geçen parayı akşamla yatsı namazları arasında fakirlerin kapısını tek tek çalarak dağıtırdı. Kendisi günlerce birşey yemezdi. Oruç tutmak haram olan Ramazan bayramının birinci günü ve Kurban bayramının dört günü hariç, gündüzleri hep oruç tutardı. Akşam olunca Cüney d-i Bağdâdî hazretlerinin kapısına gelir, biriki parça kuru ekmekle iftar ederdi. Kendinde olanı dağıtır kimseden birşey istemezdi. Ebû Ca’fer Haddâd (r.a.) anlatır: “Yanımızda çok çalışan, çok ibâdet eden bir genç vardı. Bununla berâber bu genç, başkalarını çok gıybet ederdi. Bir ara kayboldu. Bir müddet sonra onu kötü kimselerin yanından çıkarken gördüm. Niye bu hâle düştüğünü sordum. O da, “Gıybet beni bu hâle düşürdü. Bu kötü insanlardan birine tutuldum. O mânevi hâllerin hepsini elimden kaçırdım. Şimdi bunların yanından ayrılamıyorum. Duâ et de, bu hâlden kurtulayım” dedi. Yine kendisi anlatır: “Çölde bir su kuyusunun başına oturmuştum. Üstâdım Ebû Türâb Nahşebî (r.a.) gelip beni gördü. On altı gündür birŞey yiyip içmemiştim. Bana orada ne yaptığımı sordu. Ben de “ilim ile ma’rifetten hangisi bana gâlip gelecek diye tecrübe ediyorum. Eğer ilim gâlip gelirse su içeceğim. Ma’rifet gâlip gelirse geçip gideceğim” dedim. O da, “Sen tasavvuf yolunda ilerleyeceksin” buyurdu. Ebû Ca’fer Haddâd hazretleri harâbe hâlindeki Sa’labiye’ye gitti. Orada bir kümbetin içine girdi. Onyedi gündür ağzına hiçbir şey koymamıştı. Bu arada Horasanlı bir grup gelerek aç ve yorgun bir hâlde kendilerini kümbetin önüne attılar. Biraz sonra bir atlı gelip onların önüne bir miktar hurma bırakıp gitti. Atlı O’nu hiç farketmemişti. Horasanlılar hurmayı yedikleri sırada atlı geri geldi. “Sizin yanınızda başka kimse var mı?” diye sordu. Onlar da, kümbetin içindeki Ebû Ca’fer hazretlerini gösterdiler. Atlı adam, “Sen kimsin ki, ben giderken karşıma bir adam çıkıp sana niye birşey vermedim diye beni azarladı. Ona niye yiyecek birşey vermedin deyip, seni doyurmadan benim gitmeme izin vermedi. Halbuki ben uzun yoldan geldim. Yorgunum ve yolum uzun” dedi ve bir miktar hurma verip gitti. Ebû Ca’fer el-Haddâd hazretleri anlatır: “Mekke’de saçlarım uzamıştı. Yanımda traş âletim de yoktu. Bir berberi gördüm. O’nun iyi bir insan olduğunu tahmin ettim ve “Beni Allahü teâlâmn rızâsı için traş eder misin?” diye sordum: “Evet” deyip, yanındaki müşterisini gönderdi. Beni oturtup traş etti. Hem para almadı, hem de harçlık verdi. Ben de elime geçen ilk şeyi getirip Müzeyyin ismindeki o berbere ikrâm etmeye niyet ettim. Mescidde bir adam yanıma gelerek “Basra’dan bir “dostun gönderdi” deyip önüme bir kese bıraktı, içinde üçyüz dinâr para vardı. Hemen kalkarak ahdimi yerine getirmek niyetiyle Müzeyyin’in yanına vardım: “Al bunu! ihtiyaçların için kullanırsın” dedim. Ama o kabûl etmeyip: “Ey mübârek insan! Hem bana geliyor, Allah nzâsı için beni traş et diyorsun, sonra da gelip para veriyorsun, hiç böyle şey olur mu? Haydi işine git, Allah senden râzı olsun” dedi. (Buna benzer bir menkıbe Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri için de anlatılır;. Ebû Ca’fer Haddâd hazretleri. “Firâset, karşısına çıkan bir şey hakkında hatırına gelen ilk şeydir. Eğer hatırına aynı cinsten başka şeyler de gelirse, o nefsten gelen sözlerdir” buyurdu. Ebû Ca’fer-i Kebîr hazretlerinin talebelerinden ve Mekke’de komşularından olan Ebû Ca’fer Haddâd es-Sagîr başka olup, Mısırlıdır, tbn-i Atâ ve zamanın büyükleriyle sohbet etti. Hocası Ebû Ca’fer-i Haddâd el-Kebîr gibi o da zâhid ve âbid olup, kazancını fakirlere sadaka vermek, Allahü teâlâya ibâdet etmek ve kullarına yardım etmekle meşhûrdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir