Hanefî fıkıh âlimlerinden. Adı* Ahmed bin Hafs’dır. “Ebû Hafs-ı Kebîr” künyesi * ile meşhûrdur. Buhâra’da yetişen Hanefî âlimlerinin büyüklerindendir. îmâm-ı Muhammed Şeybânî’den fıkıh ilmini öğrendi. Bu ilimde ictihad derecesine yükseldi. Buhâra’da İlmî reislik kendisine verildi. “Reîsül-ulemâ=âlimlerin reisi” ünvânına sâhip oldu. 264 (m. 877) senesi Ramazan ayında Buhâra’da iken vefât etti. Hanefî mezhebinde büyük bir âlimdir. İlimde yükselmesi şöyle oldu: Gençlik yıllarının başındaydı. Evlenmek istedi, tlim ve iffet sâhibi, sâliha bir kız ile kendisini evlendirdiler. Evliliğinin birinci gecesi, kız buna “Kadınların âdet hâlleri ile ilgili hayız ilmini öğrendin mi?” dedi. “Hayır!” diye cevap verince, kız: “Allahü teâlâ, Tahrîm sû re si 6. âyet-i k erîm esin d e “K en d in izi ve em rin izde olanları C eh en n em a te ş in d e n k o r u y u n !” buyurdu. Câhil olan nasıl koruyabilir? dedi. Bu söz, Ahmed bin Hafs’a hoş geldi. Hanımını Allahü teâlâya emânet ederek, Merv şehrinde onbeş yıl ilim tahsil edip, Imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin yüksek talebelerinden olan îmâm-ı Muhammed’den de ders aldı. Vatanına dönmesi için ona izin verdi. Hocası buna “Ebû Hafs-ı Kebîr” adını koymuştu. Dönüşünde, yanında Ebû Süleymân-ı Cürcânî de vardı. Harezm’de, Ceyhun ırmağının üzerinden geçerken, Ebû Hafs’m kitapları suya düştü. Ebû Süleymân’dan. yazmak için kitaplarını âriyet (ödünç) olarak istedi. O da, “Sen, öyle ilim öğrenmeliydin ki, kitaba ihtiyâcın kalmamalıydı” dedi. Ebû Hafs, geri dönüp Merv şehrine geldi. Altı senede o kitapları ezberledi. Âlim olarak hanımının yanma döndü. Buhâralıla r, suyun k e n a rın a k a d a r onu karşılamaya geldiler. Çok izzet, ikrâm ve ta’zimde bulundular. , Ebû Hafs-ı Kebîr’in oğlu Muhammed de, Hanefî mezhebinde büyük bir âlimdir. Oğlunun künyesi de, “£bû Hafs-ı Sagîr” idi. “Ebû Abdullah-ı Buhârî” de denildi. Mâverâün-nehrde yetişen Hanefî âlimlerinin, ondördüncü tabakasından *olduğunu, Zehebı (Siyerü a ’lâm-in-nübelâ) adındaki eserinde zikretmektedir. Ebû Hafs-ı Kebîr’in oğlu Muhammed bin Ahmed, büyük bir âlim olan babasından fıkıh ilmini öğrendi. O da, babası gibi, Buhâra âlimleri araşırsa “Reîsül-ulemâ =âlimlerin reisi” oldu. Hattâ ilim öğrenmek için seyahatlere çıkdı, Ebû Velid-i Tayâlisî, Hamîdî, Yahyâ bin Maîn ve daha başka âlimlerden ilim aldı ve hadîs-i şerîf öğrenip rivâyette bulundu. (Kitâbiil-ehvâ vel-ihtilâf) ve (er-Reddü alelLafziyye) adında meşhûr iki eseri vardır. (er-Reddü alâ-ehlil-hevâ) kitabı da, Ebû Hafs-ı Sagîr’indir. Keşf-üz-zünûn’da (R; harfinde, babası Ebû Hafs-ı Kebir’e ait olduğunun bildirmesi bir yanlışlıktır. Ebû Hafs-ı % Kebîr, Ehl-i sünnetin ve Hanefî mezhebinin reisi Imâm-ı a’zam Ebû Hanife’nin, ilimde ve ictihadda yüksek talebelerinden olan büyük âlim Muhammed bin Hasen eş-Şeybânî’nin derslerinde bulunup Hanefî fıkhında yüksek bir dereceye ulaştı. Kendisinden de, meşhûr imâmlar (yüksek âlimler) fıkıh ilmini aldılar ve rivâyette bulundular. O, dinde yüksek ve güvenilir âlim, haramlar- J dan sakınma hususunda vera’ ve zühd sâhibi olup, ResûluJlahın sünnetlerine tâbi olmada çok ileri, Rabbânî ilimlere sâhip olan bir evliyâ idi. Oğlu Ebû Abdullah-ı Buhârî de, babasının sâhip olduğu bütün bu üstünlüklere mâlikti. O da büyük bir imâmdı. Ebû Hafs-ı Kebîr ile Sahîh-i Buhârî sâhibi îsmâil bin Muhammed el-Buhârî arasında geçen hikâye, birçok kitapta zikredilmektedir. Bunun vukû bulması ise, mümkün olmayacak bir durumdur
EBÛ HAFS-I KEBÎR,
24
Nis