wiki

İMÂM-I MÜSLİM

Meşhûr altı hadîs kitabından (Kütüb-i sitte) İkincisi olan, Sahîh-i Müslim’in müellifi, ismi, Müslim bin Hac- câc bin Müslim el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî. Künyesi, Ebü’l-Hüseyn’dir. 206 (m. 821) senesinde Nişâbûr’da doğup, 261 (m. 875) târihinde burada vefât etmiştir. Araplann Benî Kuşeyr kabilesine mensuptur. Büyük hadîs imâmlanndan birisidir. İmâm-ı Müslim hazretleri, zamanın büyük hadîs âlimlerinden hadîs-i şerîf dinlemek ye öğrenmek için, Hicâz, Irak, Şâm ve Mısır’ı dolaştı. Yahyâ bin Yahyâ en-Nişâbûrî, Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Sa’îd, Ebû Bekir bin Ebî Şeybe, Osmân bin Ebî Şeybe, Şeybân bin Ferruz, İmâm-ı Şâfîî hazretlerinin talebelerinden Harmele bin Yahyâ gibi büyük âlimlerden (r. aleyhim) hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyette bulunmuştur. Ondan da, Ebû îsâ et-Tirmizî, Yahyâ bin Sa’îd, Muhammed bin Mahled, Mekkî bin Abdan ve daha başka âlimler, hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Imâm-ı Müslim hazretleri, Bağdad’a bir kaç defa gşlmiş ve Bağdad âlimleri ondan hadîş-i şerîf dinleyip, rivâyette bulunmuşlardır. Bağdad’a en son 259 (m. 872) senesinde gelmiştir. İmâıtı-ı Buhârî hazretleri ile Nişâbûr’ da görüşmüş, onun ilim meclisine devâm etmiştir. îmâm-ı Müslim, îmâm-ı Buhârî ile bir hadîs-i şerifin müzâkeresini yaparken; Imâm-ı Buhârî, hadîs-i şerifin senedinde, onun bilmediği bir illeti gösterince, İmâm-ı Müslim ayağa kalkıp,, Buhârî’nin alnından Öperek, onu çok medhetmiştir.
Imâm-ı Buhârî hazretleri için, “Sana buğ- zedenler, ancak hasedinden dolayı buğze- der. Dünyâda bir benzerin olmadığına şehâdet ederim” demiştir. Hadîs-i şerîf öğrenmek ve öğretmek için çok yerlere yolculuk yapan İmâm-ı Müslim (r.a.), ömrünün son yıllanın Nişâbûr’da geçirmiştir. Nîşâbûr’da hadîs-i şerîf dersi vermekle ve ticâretle, meşgûl olmuştur. Nişâbûr’da 55 yaşında iken .vefât etmiştir. Kabri eskiden çok ziyâret edilirdi. “Zamanımızda, o havâlideki diğer büyük zâtlar gibi, onun kabrinin de bakımsız hâlde bırakıldığı söylenmektedir.” Eserleri: 1- Sahîh-i Müslim: Kütüb-i sittenin İkincisi olup,içinde [72 75]hadîs-i şerîf vardır. Bunlan, bizzat kendisinin topladığı, 300.000 hadîs-i şerîf arasından seçmiştir. O sahihini kitaplara ayırmıştır. Fakat aynca bâblara bölmemiştir. Buhârî ise, kitaplan aynca bâblara ayırmıştır. Her bâb için de lüzumlu açıklamalarda bulunmuştur. Müslim’in diğer bir husûsi- yeti de, isriad üzerinde önemle durmuş olmasıdır. Çünkü, o, sâhihînde biraz farklı metinler için, değişik isnadlar vermiştir. Değişik olarak verdiği isnad, metinde (hâ) harfi ile gösterilmiştir. Bu (hâ) tahvil veya havâle (hâ)’sıdır. Imâm-ı Müslim, sahîhini 52 kitaba ayırmıştır. Sahihinin baş kısmında, hadîs ilmi ile alâkalı ıriühim bir açıklama vardır. Bütün bu özelliklerine rağmen, Sahîh-i Müslim, Buhârî’nin, sahihinden sonra gelir. Müslim hazretlerinin diğer eserleri şunlardır: 1. el-Müsned-ül-Kebîr 2. el-Câmi’ ale’l-ebvâb 3. el-Esmâ ve’l-Kûnâ 4. el-Efrâd vel-v^hdân 5. Tesmiyet-üş-Şuyûh-u Mâlik ve Süf- yân ve Şu’be 6. Kitâb el-Muhadramîn 7. Kitab evlâd es-Sahâbe 8. Evhâm el-Muhaddirîn 9. et-Tabakât 10. Efrâd-eş-Şâmiyyîn 11. et-Temyiz 12. el-îlel Sahîh-i Müslim’deki hadîs-i şeriflerden ba’zılan: “Herhangi bir müslümanın başına, yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı, diken batmasına kadar, her ne gelirse, Allahü teâla bunları, o müslü- manın hatâlarına keffâret kılar Ebû Abdurrahmân Abdullah bin Mes’ ûd rivâyet etti: “Resûlullah (s.&.v.) efendimiz, Peygamberlerden birini hikâye buyururlarken, dikkatle dinliyordum. Kavmi onun yüzüne vurmuş ve kanatmış- lardı. Bir yandan, yüzünün kanını siliyor, bir yandan da, uAllahım! Kavmimi af

ve mağfiret et. Çünkü onlar, bilmiyorlar99 diyordu. “Başına gelen belâ ve musibetten dolayı, hiçbir kimse ölüm istemesin. Eğer bunu yapmak mecburiyetinde ise, Allahım! Benim için yaşamak hayırlı ise, beni yaşat. Ölüm hayırlı ise, beni öldür99 desin. Süleymân bin Sûred rivâyet etti. Günün birinde Resûlullah (s.a.v.) efendimiz ile oturuyorduk. îki adam birbirine çirkin sözler söylüyorlardı. Birisinin yüzü kıpkırmızı olmuş ve şah damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlulle1 (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ben bir kelâm (*>Öz) biliyorum ki, eğer bu kimse onu söylerse, üzerindeki hâl ondan gider; eğer (Eûzü billahi mineşşeytânirracîm) derse, üzerindeki hâl ondan gider99 buyurdu. “Doğru sözlü olmak, iyiliğe götürür. İyilik, Cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye, Allahü teâlâ- nın katında, sıddîk olarak yazdır. Yalan söylemek, günaha, günah Cehenneme götürür. İnsan yalan söylemekte devam eder de, nihâyet Allahü teâlânın indinde yalancı diye yazılır.99 “Dünyâ tatlıdır, yeşildir, ya9nî çekicidir. Allahü teâlâ onu başkalarından alıp, size verecek ve nasıl amel edeceğinize bakacaktır. Binâenaleyh dünyâdan ve kadınlardan sakının. Çünkü Isrâiloğulları arasında ilk
fitne, kadın yüzünden olmuştur.99 “İyi ameller hususunda acele ediniz. Yakın zamanda karanlık geceler gibi bir takım fitneler meydana gelecektir ki, insan mü9min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler, mü9min olarak geceler ve kâfir olarak sabaha çıkar. Dünyâ malı karşılığında dînini satar.99 Zübeyr bin Adiy’den bildirilmiştir. Enes bin Mâlik’in (r.a.) yanma geldik. Haccâc’dan gördüğümüz zulüm ve haksızlıkları ona anlattık. O zaman bize: Peygamberimizin (s.a.v.) “Rabbinize kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü, her gelen zaman, geçen zamandan kötüdür99 buyurduğunu, işittim dedi. “Kuvvetli mü’min, zayıf mü9
minden daha hayırlı ve (Allahü teâlâ- mn katında) daha sevgilidir. Bununla berâber hepsinde de hayır vardır. Dünyâ ve âhıretine faydalı olan şeye çok çalış. Allahü teâlâdan yardım iste, Âcz gösterme. Eğer başına bir iş gelirse, “Şöyle yapsaydım, şöyle olurdu99 deme, Allahü teâlâ takdir etti ve dilediğini yaptı, de. Çünkü, şöyle yapsaydım, deyip durmak, şeytanın vesvesesine yöl açar. “Cehennem nefsin arzu ettiği şeylerle, Cennet ise, nefsin sevmediği şeylerle kuşatılmıştır.99 Resûlullah (s.a.v.) efendimiz Allahü

teâlâmn şöyle buyurduğunu bildirmişdir. “Ey kullarım! Zulmetmeği kendime floram kıldığım gibi, onu sizin aranızda da haram kıldım. Binaenaleyh birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım! Benim doğru yola kavuşturduklarımdan başka, hepiniz yolu şaşırmışsınızÖyleyse, benden hidâyet isteyiniz ki, sizi doğru yola kavuşturayım. Ey kullarım! Benim duyurduklarımdan başka, hepiniz açsınız. öyleyse, benden doyurmamı isteyiniz ki, sizi doyurayım. Ey kullarım! Benim giydirdiklerimin dışında, hepiniz çıplaksınız. Bununla berâber, benden giydirmemi isteyiniz ki, sizi giydireyim. Ey kullarım! Gece-gündüz, günah işliyorsunuz. Ben de bütün günahları bağışlıyorum. Bununla berâber, benden dffmızı ve mağfiret olunmanızı isteyin ki, sizi af ve mağfiret edeyim. Ey kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki, bana zarar vere- bilesiniz. Bana fâide vermek elinizden gelmez ki, bana fayda veresiniz. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler bütün insanlar ve cinler, en iyi vç en takvâ sâhibi bir kimse gibi olsalar, bu benim mülkümde en ufak bir şey bile artırmaz. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler, en kötü bir insanın duygu ve düşüncesini taşısalar, bu benim mülkümden en küçük bir şeyi noksanlaştırmaz. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler bir yere toplanıp, benden ihtiyaçlarını dileyecek olsalar, ben de hepsinin dileklerini yerine getirsem, bu benim mülkümden ancak, iğne denize batırıldığında, onun denizden noksanlaştır dığı kadar ^azalır. Ey kullarım! Ancak sizin için amellerinizi saklar, sonra hiç eksiksiz olarak karşılıklarını veririm, öyleyse, iyiliğe kavuşanlar, Allahü teâlâya hamdetsin. Kötülükle karşılaşanlar ise; kendisinden başka kimseyi kınamasın. ” Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Her kul, hangi amel ütere ölürse, o amel üzere diriltilir.” “Ümmetimin, iyi ve fena bütün amelleri bana arzolundu. İyi amellerin içinde, eziyet verecek şeyin yoldan kaldırılması da vardı. Mescidin kirletilmesini ve o hâlde bırakılmasını da,, kötü ve çirkin ameller arasında gördüm.” “Kardeşini güler yüzle karşıla
maktan ibâret bile olsa, hiçbir iyiliği hor görme.” 1 “Ey müslüman kadınlar! Bir komşu kadın, komşusunun verdiği paça bile olsa, hor görmesin. ” “Müslüman yahud mü9min kul, abdest alırken yüzünü yıkadığı sırada, gözüyle işlediği günahlar su ile yahud suyun son damlasiyle yüzünden dökülür. Sonra elini yıkadığı zaman, elleriyle yaptığı her günah tamamiyle temizleninceye kadar su ile yahud) suyun son damlasıyla dökülür. Sonra ayaklarını yıkadığında, ayaklarıyla kazandığı bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla çıkıp, gider. Nihâyet insan gUnahlarından tertemiz olur.” “Bir müslümanm diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için sadaka olur.” “Allahü teâlâ, kulunun yemek yedikten sonra, yahut bir şey içtikten sonra kendisine hamdetmesinden râzı olur.” Ebû Mûsâ (r.a.) rivâyet etti. Resûlul- lah (s.a.v.) “Her müslümanm sadaka vermesi lâzımdır.” buyurdu. “Sadaka verecek bir şey bulamazsa ne yapar? dediler. Bunun üzerine Resûlullah efşndimiz (s.a.v.): “Eliyle çalışır, kendisi de istifâde eder, sadaka da verir” buyurdu. (Bunu) yapamazsa, dediler. “Sıkıntıya düşmüş bir muhtâca yardım eder” buyurdu. (Bu da) elinden gelmezse, denildi. “Hayrı (iyiliği) emreder” buyurdu. Bunu da yapamazsa? denildi. “Fenâlık yapmaktan çekinir, bu da sadakadır” buyurdu. “Bir kimse, dînimizde olmayan bir amel (iş) yaparsa, o şey kabûl edilmez.” “Başkalarını doğruluğa çağıran kimseye, kendisine uyanların sevâbı gibi sevâb verilir. Bununla berâber onların sevâbmdan hiçbir şey eksilmez. Sapıklığa çağıran kimseye de, ona uyanların günahı gibi günah verilir. Bununla berâber ona uyanların günahlarından hiçbir şey eksilmez.” “Kıyâmet gününde bir kimse getirilip, Cehenneme atılır, bağırsakları karnından dışarı fırlar. O halde, değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennemdekiler onun yanma toplanır ve “Ey filân!Bu ne hâl?Bize iyiliği emreden, kötülükten nehyeden (sakındıran) sen değil mi idin? derler. O da: “Evet iyiliği emrederdim. “Fakat, onu (kendifrı) yapmazdım. Kötülükten menederdim de, onu kendim yapardım” der.” “Haklar, kıyâmet gününde sâhiplerine iâde edilecektir. Hattâ boy- muşlardı. Eshâb-ı kirâm, “Yâ Resûlallah! nuzlu koyundan, boynuzsuz koyunun Bir adam ana-babasma söver mi?” dediler. hakkı alınacaktır.99 Resûlullah efendimiz de, “Evet, bir “Haksızlık etmekten sakınınız, kimse başkasının babasına söverse, o Çünkü haksızlık, kıyâmet gününde da onun babasına söver; başkasının zulmettir.99 anasına söverse, o da onun anasına “Mü9minler birbirini sevmekte, söver.99
birbirine acımakta, birbirini koru- “Bir mecliste berâber oturduğun makta bir vücut gibidir. Vücûdun her- iyi arkadaşla fenâ arkadaşın hâli, iyi hangi bir uzvu rahatsız olursa, diğer koku satanla, demircinin hâli gibidir. a9zâları da bu yüzden humma ve uyku- Misk satan adam, ya sana güzel koku- suzluğa tutulurlar.99 sundan bir şey verir veya sen satın “İnsanlara merhamet etmiyen alırsın. Körük çeken demirciye kimseye, Allahü teâlâ merhamet gelince, ya bir kıvılcım isâbet eder, etmez!99 elbiseni yakarsın. Veya körüğün kötü “Kadın, eğri kaburga kemiğinden kokusundan rahatsız olursun99
yaratılmıştır. Memnun olacağınız buyurdu. şekilde, dosdoğru olarak devam ede- “İnsan sevdiği ile berâberdir.99
mez. İsterseniz, bu vaziyetlerinden de “Bir kimsede şu üç haslet tam ola- istifâde edebilirsiniz. Tam istediği- rak bulunursa, îmânın tadını duyar: nize göre doğrultmak isterseniz, onu Allahü teâlâ ve Resûlullah (s.a.v.) kırarsınız. Onun kırılması, boşanma- kendisine başkalarından daha sevgili sidir.99 olmak, sevdiği kimseyi yalnız Allahü “Bir kimse hanımına buğz etme- teâlâ için sevmek, Allahü teâlâ onu sin. Çünkü, hoşlanmadığı huyları küfürden kurtardıktan sonra, tekrar varsa, ona karşılık memnun olacağı küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi huyları da vardır.99 kerih görmek.99 “Cebrâil, bana, durmadan kom- “Kıyâmet günü, Cehennemliklerin şuya iyilik yapmayı tavsiye etti. Bu azapça en hafif olanı o kimsedir ki, ısrârlı tavsiyeden, komşunun kom- ayak oyuklarına iki kor konur da şuya vâris olacağını zannettim.99 (onun te9siriyle) o adamın beyni kay- Ebû Zer (r.a.) bildirdi. Resûlullah nar. Hiçbir kimsenin, kendisi kadar (s.a.v.) bana şöyle tavsiye buyurdu: şiddetli azapta olduğunu hatırına “Çorba pişirdiğin zaman, suyunu çok getirmez. Halbuki o, azâbı en hafif koy. Sonra da komşularına bak. olandır.99 Onlardan muhtaç olanlara, münâsip “Cehennemliklerden ba9zıları var- bir pay ayır.99 dır ki, ateş topuklarını, bayzılarınm

dizlerini ve ba’zılarınm kuşak yerini sarar. Bacılarının da köprücük kemiklerine kadar çıkar.” “İnsanlar, Allahü teâlânın emriyle (kabirlerinden) kalkarlar. Onlardan bir kısmı, kulaklarının yanlarına kadar ter içinde kalırlar .” Resûlullah (s.a.v.), Eshâbınm bir hâlinden haber alması üzerine, bir hutbe îrâd buyurmuşlar ve: “Bana Cennet ve Cehennem arzolundu. Bugün Cennet ve Cehennemi gördüm. Hayır ve şerrin çokluğu bakımından o günkü gibi- sini görm edim . Eğer benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, her- hâlde az güler çok ağlardınız99
buyurdu. Eshâb-ı kîrâm hazretleri, bu kadar kederli bir gün geçirmediler, başlarını örtüp, hıçkırarak ağladılar. Hz. Âişe vâlidemiz (r. anhâ), Resûlul- lahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu bildirdi: “İnsanlar kıyâmet günündef yalınayak, çıplak olarak haşrolunacakür.99
Yâ Hesûlallah! Kadınlarla erkekler bir arada mı haşrolunacaklar? Bunlar birbirine bakarlar, dedim. Bunun üzerine: “YiI Âişe, iş bunu hatıra getirmiyecek kadar şiddetlidir99 buyurdular. “Aüahü te&lûmn yüz rahmeti vardır. Bunlardan birini, cin, insan, hay
Musul’4a 1172 senesinde Mahmud Nöreddin. Zengi tarafından yapılan, Nûri Câmii’nin mihrabı.
vanlar ve haşûrat tıraşına indirmiştir. İşte bununla birbirlerini severler, bu yüzden birbirlerine şefkat ve merhamet gösterirler. Yabânî hayvan yavrusu üzerine titrer. Allahü teâlû doksandokuz rahmeti de, kullarına merhamet etmek için kıyâmete bırakmıştır.” Muâz bin Cebel (r.a.) rivâyet etmiştir. Ben, birgün, Resûlullahm (s.a.v.) bindiği bir merkebin terkisinde idim. Resûlullah efendimiz (s.a.v.) bana: “Ey Muâz! Allahü teâlânın kullan üzerindeki hakkını ve kulların, Allahü teâlâ üzerindeki hakkını biliyor musun?” buyurdu. Ben “Allahü teâlâ ve ResûUL daha iyi bilir” dedim. Resûlullah efendimiz: “Allahü teâlânın kulları üzerindeki hakkı: Onların Allahü teâlâya ibâdet etmeleri ve hiçbir şeyi 09na şerik (ortak) koşmamalarıdır. Kulların da Allahü teâlâ üzerindeki hakkı: Allahü teâlânın kendisine ortak koş- mıyan kimseye azâb etmemesidir” buyurdular. Bunun üzeriıfe: “Ey Allahın Resûlü, halkı müjdeliyeyim mi? deyince: Onları müjdeleme. Çünkü onlar buna güvenirler (iyi işlerde gevşeklik yaparlar)” buyurdu. “Kıyâmet gününde müslümanlar- dan bir kısmı, dağlar gibi günahlarla gelir de, Allahü teâlâ, onların o kadar günahını af ve mağfiret eder.” “Kıyâmet günü mü9min, Rdbbine (Rabbinin lütuf ve ihsâmna ve yardımına) o kadar yaklaşır ki, Allahü teâlâ onu setreder (onu herkesten gizler), günahlarını ikrâr ettirir. Ve şöyle buyurur: Falan günahı biliyor musun? Filân günahı biliyor musun? (O mü’min): “Yâ Rabbî! Biliyorum, der. Allahü teâlâ da: Ben bu günahı dünyâda örtmüştüm. Bugün de onu af ve mağfiret ediyorum, buyurur. Sonra o kimseye, iyiliklerinin yazıldığı defter verilir.” “Sizden hiçbir kimse yoktur ki, abdest suyunu hazırlar, ağzına bur- > nuna su verir ve burnunu temizlerse, yüzünün, ağzının ve burnunun günahları dökülür. Sonra, Allahü teâlânın emir buyurduğu şekilde yüzünü yıkarsa, şüphesiz sakalının etrafından yüzünün günahları su ile berâber düşer, sonra, dirsekleriyle berâber ellerini yıkarsa, elinin günahları parmaklarından su ile birlikte akıp gider. Sonra başını meshederse, saçının uçlarından, başının günahları su ile berâber dökülür. Sonra topuklan ile birlikte ayaklarını yıkarsa, muhakkak ayaklarının günahları parmaklarının ucundan su ile birlikte gider. Bu şahıs, kalktp namaz kılar. Allahü teâlâya hamd ve senâ eder,

lâyık olduğu sıfatlarla O’nu ta’zim eder ve tam ma’n&siyle kalbini Allahü te&l&ya bağlarsa, şüphesiz o kimse, anasından doğduğu gündeki gibi günahlardan sıyrılır îbn-i Mes’ûd hazretleri bildirdi: “Bir- gün Resûlullah efendimiz (s.a.v.) bana, Kur’ân-ı kerîm oku diye emir buyurmuştu. “Kur’ân-ı kerîm sana nâzil olmuş iken, sana ben mi Kur’ân-ı kerîm okuyayım?’’ dedim. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): “Ben Kur’ân-ı kerîmi başkalarından dinlemeyi severim99 buyurunca, Nisâ sûresini okumaya başladım. “Biz her ümmetten ş&hit getirdiğimiz ve onlara seni şâhit kıldığımız zaman, onların hâli nice olurV9 meâlindeki âyet-i kerîmeye geldiğimde: “Şimdilik bu kadar okuman yeter99 buyurdu. Bir de baktım ki (Resûlullah efendimizin) gözlerinden yaşlar akıyordu.” “Benden sonra size dünyâ nV metlerinin ve zînetlerinin açılıp, onlara gönlünüzü kaptıracağınızdan korkuyorum.” “Dünyâda iken en rahat ve müreffeh bir hayat yaşamış olan Cehennemliklerden birisi, kıyûmet günü getirilir. Cehenneme bir kere daldırılır. Sonra dm “Ey Âdemoğlu! Sen hayatında hiç iyi bir gün geçirdin mi? Hiç rahat bir hayat gördün mü?99diye sorulur. O şahıs: “Vallahi görmedim yâ Rabbi!99 cevâbını verir. Dünyâda en fazla sıkıntı ve ızdı- raba uğrayan Cennetliklerden biri getirilir ve Cennete bir kere daldırılır. Sonra buna da: “Ey Âdemoğlu! Sen hayatında hiç sıkıntıya uğradın mı?Hiç acı ve izdirap çektin mi?99diye sorulur. O da: Vallahi hiçbir acı ve sıkıntı görmedim, der.99 “Âhırete göre dünyânın kıymeti ancak, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. Parmağı ile denizden aldığı suyun ne kadar olduğuna bahsin,99 Abdullah bin eş-Şıhhîr rivâyet etti: Bir- gtin Resûlullaha (s.a.v.) gelmiştim. O sırada “Tekâsür” sûresini okuyorlardı. Sûreyi tamamladıktan sonra şöyle buyurdu: “Ademoğlu malım malım diyor. Ey Âdemoğlu! Yiyip, bitirdiğin veya giyip de eskittiğin yahut sadaka verip, önceden gönderdiğinden başka senin malın var mı? (Geride bıraktığın senin değil, mirâsçıl annındır.) ” “Yarım hurmayı sadaka olarak vermek süreliyle bile olsa, Cehennemden korunmaya çalışınız. (Ya’nî, az veya çok iyi amellerinizi, Cehenneme karşı siper yapınız.)” “Namazın peşinde söylenecek güzel kelimeler vardır ki, onları he
farz namazın ardında söyliyen ve yapan kimse, hiçbir vahit hüsrana uğramaz. Onlar da otuz üç kere teşbih (sübhânallah) otuzüç kere tahmîd (elhamdülillah), otuzüç kere de tekbîr (Allahü ekber) dir.99 “Sizden biriniz, her gün bin iyilik kazanmaktan âciz midir?99 buyurunca Eshâb-ı kirâmdan biri, “Ey Allahın Resûlü! însan bin haseneyi nasıl kazanabilir?” diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.), “Yüz kerre Sübhânallah derse, o kimse için bin hasene yazılır ve ondan bin günah silinir.99 “Allahü teâlânın yollarda gezen, zikir ehlini arayan melekleri vardır. Onlar, Allahü teâlâyı zikreden (anan) bir cemâat (topluluk) bulunca, birbirlerine, aradığımız işte buradadır, geliniz diye seslenirler, Melekler bu zikredenleri, dünyâ göğüne kadar kanatlariyle çevrelerler. Allahü teâiâ, onların durumlarını meleklerden daha iyi bildiği halde, meleklere: Kullarım ne söylüyorlar, diye sorar, melekler: Seni tesbîh ve tenzih ediyorlar, Allahü ekber diyerek seni
zim ediyorlar, sana hamd ve senâ ediyorlar, derler. Allahü teâiâ: Bu kullarım beni gördüler mi ki, böyle beni tesbîh ve tekbîr ediyorlar, buyu

getirdiği şeylerin faydalarını diler, bunun kötülüğünden vereceği zararlardan sana sığınırım99 diye duâ buyururlardı. “Kim benim üzerime salevdt getirirse, Allahü teâlâ bu yüzden o kimseye, getirmiş olduğu salevâtm on katı mağfiret buyurur “Bir kimse her namazın peşinden otuz üç kere sübhânallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuz üç defa Allahü ekber der ve “Lâ ilâhe illallahü vah- dehü lâ şerike leh, lehü9l-mütkü ve leh- üt-hamdü ve hüve alâ külli şey9in kadir99 demek suretiyle yüzü tamamlarsa, deniz köpüğü kadar çok günahı olsa bile, Allahü teâlâ onları af ve mağfiret eder.99 “Sizi, kabirleri ziyâretten men etm iştim . Fakat, artık ziyâret edebilirsiniz.99 Başka bir rivâyette: “Kabirleri ziyâret etmek isteyen, ziyâret etsin. Çünkü, kabir ziyâreti, âhıreti hatırlatır.” “Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir.99 “Sizin en hayırlılarınız, ahlâkça en güzel olanınızdır.99 “Allahü teâlâ kullarına yumuşaklıkla muamele buyurur. Bütün işlerde yumuşaklığı sever.99 “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın,
müjdeleyin, nefret ettirmeyin.99 “Yumuşaklıktan mahrum olan kimse, bütün hayırlardan mahrum olur.99 Birisi “Yâ Resûlallah! Bana bir şey tavsiye buyur” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): “Hiddetlenme, kızma99
buyurdu. O zât sözünü birkaç kere tekrarladı. Resûlullah efendimiz (s.a.v.) her defâsında: “Kızma99 buyurdular.” “Hoş söz, bir sadakadır.99 “Sizden biriniz ayakkabı giyeceğinde, önce sağından giysin. Çıkaracağı zaman önce solundan çıkarsın.99 “Sizden biriniz cemâate imâm olduğu zaman, namazı hafif kılsın. Çünkü içlerinde zayıf, hasta ve yaşlı olanlar vardır. Eğer kendi kendine kılar8a, istediği kadar uzatsın.99 “Birbirinizi kıskanmayınız. Alışverişte birbirinizi aldatmayınız. Birbirinize dargın durmayınız. Birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Birinizin bitmek üzere olan pazarlığını bozmayınız. Allahü teâlânın kulları, kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız bırakmaz. Onu hor ve aşağı görmez.99 Resûlullah (s.a.v.) üç defa mübârek göğsüne işâret buyurarak: “Takvâ işte buradadır. Bir kimsenin, müslüman kardeşini hor görmesi, kötülük olarak ona yeter. Müslümanm müslümana, kam, malı, ırzı haramdır.99 “İnsanların, vücutlarındaki maf



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir