Geçmişinde çok acı çekmiş insanlar, bir süre sonra adına yalnızlık dedikleri, kalın duvarlar örerler insanlarla aralarına.
Güven duygularını kaybettiklerinden dolayı, şüphe duyguları çok güçlüdür.
Sözlere olan inançlarını kaybettikleri için davranışları daha yakından gözlemlerler.
Duyarak değil, görerek inanmaya başlarlar.
Aşk üstüne yapılan sohbetlerde suskun kalırlar, ancak içten içe tebessüm etmeyi de ihmal etmezler. Çay’a ve şarkılara karşı bağımlılıkları vardır.
Bazen birine şans vermek isteseler bile, ürkek bakışları, titreyen elleri ve kulağı sağır edecek iç sesleriyle tüm duygularını yenilgiye uğratıp, yüreğine inat, tabana kuvvet kaçarcasına giderler. Çünkü bilirler ki; bir insanın kendisini ne kadar seveceği, ya da ne kadar üzeceği ikileminde sıkışıp kalmaktansa, tek başınalığın verdiği o huzur, her zaman daha sevilesidir.