i (ar fesr’den istifsar). Esk. Sorma, bir şeyin açıklanmasını, aydınlığa kavuşmasını isteme, anlamağa çalışma: Sivas Kongresinin istifsarına cevaben Trabzon heyetinden Servet, İzzet ve Zeki Beylerin vermek istedikleri cevabı okudum (Atatürk). || istifsar etmek, sormak, soruşturmak: Nihal’e söz söylemeğe cesaret edemeyerek istifsar eden gözlerle bakıyordu (H. Z. Uşaklıgil). || Istifsar-ı hal (veya hâtır) eylemek, hal ve hatır sormak. || İstifsar-ı keyfiyet, bir kimse veya bir olayın durumunu sorma, anlamak isteme. || İstifsâr-ı mesele, bir mesele hakkında bilgi edinmek için yapılan soruşturma. ♦ Istifsârât çoğl. i. Esk. Sorma veya soruşturmalar.
İSTİFSAR
09
Eki