i. (ar. kabl’den istikbâl). Esk. Gelecek zaman, gelecek: istikbalde dahi seni bu hâzineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır (Atatürk). Girdiği iste kuvveti galiba, istikbal için ümidinden ibaretti (Ş. S. Aydemir). Yeni. Gelecek. || Gelen birini, misafiri kar
şılama: Seni istikbal için önce gelmek cihana / Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni (F. N. Çamlıbel). [Eşanl. KARŞILAMA.]. || istikbal etmek, karşılamak: Onlar artık bu sabah ziyaretlerine alışmışlardı, beni sevinçle dolu gözlerle istikbal ederlerdi (H. Z. Uşaklıgil). — Astron. Esk. Güneş ile ayın birbirine zıt taraflarda bulunması. — Gram. Gelecek zaman. ♦ istikbaldi zf. Esk. Gelecekte, ileride. || Karşılamak için. + İstikbali sıf. Esk. Gelecekle ilgili olan. || Karşılamağa ilişkin,
İSTİKBAL
10
Eki