Yontmataş dönemi sanatı. Tarihöncesi sanatın ilk belgesi 1834’te, Chaffaud mağarasında (Vienne) bulundu: işlenmiş bir kemik. E. Lartet, 1860-1865 arasında, Dordogne’da ve Arifege’de, madeleine kültürü insanlarının sanat etkinliklerine ilişkin başka belgeler ele geçirdi. Tarihöncesi mağara sanatını 1879’da, Altamira* mağarasında M. de Santuola ortaya çıkardı. Ama bu sanatın gerçekliği ancak 1895’te, la Mouthe* mağarasındaki gravür ve resimler bulunduktan sonra kabul edildi. Yontmataş dönemi mağara sanatının en önemli odağı, Fransa’nın güney-batı’sı ile Ispanya’nın kuzey-batı’sıdır. Fransa ve ispanya’nın bu yöresinde (Cantabrica) resimlerle süslenmiş birçok mağara ve sığınak bulunmaktadır: Pair-non-Pair (Gi- ronde), la Mouthe, les Combarelles, Font de Gaume, le Cap Blanc, Lascaux* (Dor- dogne), Niaux, les Trois Frâres (Ariöge), Pech-Merle, Cougnac (Lot), Angle-sur -l’Anglin (Vienne), Castillo ve Altamira (Santander, ispanya). Tarihöncesi dönem sanatçıları çeşitli teknikler kullanıyorlardı: yumuşak zemin üzerine parmakla çizilen çizgiler, sert zemin üzerine çakmaktaşından bir aletle yapılan gravürler, alçaklâbartmalar, kilden biçimlendirilmiş kabartmalar, tekrenkli ya da çokrenkli desen ve resimler. Yontmataş dönemi sanat yapıtları arasında taşınabilir nesneler de bulunmaktadır: heykelcikler, oymalı levhalar ve taş bloklar, süslenmiş aletler. Ele geçtikleri katmana göre bunlar, oldukça kesin bir biçimde tarihlendirilebilmekte ve hangi kültüre ait oldukları saptanabilmektedir. Hangi katmandan geldikleri bilinen bu yapıtlardaki üslup benzerliklerine dayanılarak mağara duvarlarını süsleyen resim ya da kabartmalara da bir tarih verilebilmekte- dir. Fransa-Cantabrica sanatı hakkında ilk sentezi, bu yüzyılın ilk yarısında H. Breuil yaptı ve ardışık iki evre içeren bir kronoloji önerdi: boyalı çizgilerden oluşan resimlerle başlayıp, ardından, düz boyanmış yüzeylerin görüldüğü resimlere, sonra da çokrenkliliğe geçen “aurignac -pörigord” evresi; gene çizgi resimle baş layıp, genellikle siyah düz yüzeylerden oluşan resimlere, sonra da çokrenkliliğe geçen “solutrĞ-madeleine” evresi. Bu evre, ince gravürlerle son bulur. “Aurignac venüsleri” diye adlandırılan pek çok kadın heykelciğinin gerçekte gravette kültürüne ya da pörigord* endüstrisine ait olduğu söylenebilir. Kadın cinselliğine ilişkin resimler taşıyan kireçtaşı bloklar, aurignac* kültürüne ait taş aletlerle bir arada bulunmuştur. Breuil’den sonra A. Leroi-Gourhan da Yontmataş dönemi sanatını incelemiş ve değişik bir kronoloji önermiştir. Taşınır sanat yapıtlarındaki üslup ayrılıklarına bakarak dört değişik üslup saptamıştır: —I. üslup ya da ilkel üslup, aurignac kültürüne bağlı kaba oymalarda görülür; —II. üslup ya da arkaik üslup, gravette kültürüne bağlı yapıtların üslubudur. Hiçbir ayrıntının verilmediği figürler, birkaç çizgiye indirgenmiştir; —III. üslupta bir öncekine göre gözle görülür bir ilerleme kaydedilmiştir. Biçimlerde kabartı duygusu daha geliştirilmiş ve daha belirgin anatomik ayrıntılara girilmiştir. Lascaux mağarasındaki pek çok resim bu üslupta yapılmıştır; —IV. üslupta figürler daha gerçekçi bir nitelik taşır. Resimlerde kabartı ve derinlik duygusu, tarama çizgileriyle ya da renk yoğunluğundaki değişiklikle verilmiştir. Resimli mağara ve sığınakların incelenmesi sonucunda, Tarihöncesi dönem sanatçılarının, simgesel bir bağlantı örgüsünün de katıldığı bir estetik kompozisyon kaygısı taşıdıkları söylenebilir. Ancak bu simgesel bağlantıların büyük bir bölümü gözümüzden kaçmaktadır. Mağara sanatının bu yapıtlarını korumak oldukça zor bir iştir. Bu yapıtların günümüze ulaşmalarını sağlamış olan yeraltı ortamı müdahalelerden pek kolay etkilenir ve kaya yüzeyinde meydana gelen bozulmalar resim ve gravürlerin yok olmalarına neden olur. Çok sık yapılan ziyaretler bazı mağaralarda aydınlatma ve ısı koşullarını, karbondioksit oranını değiştirmekte ve kaya yüzeyindeki yapıtları tehdit eden bakterilerin, çiçektozlarının ve sporların içeri girmesine yol açmaktadır. Bundan dolayı bazı mağaralar çok az ziyaretçiye açılmakta, hatta halka kapalı tutulmaktadır. Lascaux mağarasında da durum böyleydi; bu yüzden, halkın ziyaret edebilmesi için mağaranın bir bölümünün aynısı orijinalinin yakınında yapıldı (1983). • Yenitaş dönemi sanatı. Arkeologlar çoğu zaman, Yontmataş dönemi uygarlıklarına ait sanat biçimlerinin hemen hemen tümüyle yok oluşunu saptamış, bazen de Yenitaş* dönemiyle birlikte sanat belirtilerinin giderek şematikleşerek kaybolmaya yüz tuttuğunu düşünmüşlerdir. Oysa durum hiç de böyle değildir: bu dönemde birçok sanat odağı ortaya çıkmış, bu odaklar biçime yeni bir soluk, öze de, yeni toplumun genel görünümünü yansıtan simgesel bir ifade tarzı getirmiştir. İspanyol Levante‘sinde bulunan kaya resimleri henüz tam tarihlenememiştir ve bazı hayvan figürleri Yontmataş dönemi resimlerini çağrıştırır. Buna karşılık, iki takım okçuyu karşı karşıya gösteren savaş sahneleri gibi kimi öğeler Yenitaş dönemine özgü görünmektedir. Castellön’da- ki Gasulla boğazında ya da Morella la Vel- la’da ortaya çıkarılan resimler, büyük bir olasılıkla İ.Ö. V. binyıl’a aittir. Avrupa’nın kuzeyinde, aynı dönemde, maglemose kültürüne ait kalıntılar arasında yer alan kemik ya da geyik boynuzundan bazı silahlar, hançerler, mızrak uçları ve baltalar geometrik motiflerle inceden inceye süslenmiştir; Sjaelland’da (Danimarka), Jordfctee’deki bir turbalıkta ele geçen baltanın üzerinde olduğu gibi, bunlarda bazen, geometrik motiflerin yanı sıra insan figürünü çağrıştıran biçimlere de rastlanır. Buzullaşmasonrası dönemin başlangıcında, Tuna ırmağı kıyısında. Demir Kapı yöresinde yer alan, Lepenski” Vir’de, sanat alanında başka bir özgün yaratım odağı ortaya çıkar. Burada ele geçen taş yontularda, yarı insan, yarı balık biçiminde yaratıklar canlandırmıştır. Balık, yerleşik duruma geçmiş bu avcı-balıkçı toplumun yaşamında büyük bir olasılıkla önemli bir yer tutuyordu. Yenitaş dönemi sanatının önemli esin kaynaklarından biri de tarımsal berekettir. Bu esin, İ.Ö. VIII. binyıl’dan başlayarak Suriye ve Filistin’de, tanrıçaları ve evcil hayvanlan canlandıran taş, özellikle de pişmiş toprak heykelciklerde görülür. Yenitaş dönemi dinsel inançlarının en eksiksiz ve en tutarlı ikonografik’ bütünü Çatalhöyük‘te ortaya çıkarılmıştır (İ.Ö. VI. binyıl başı). Burada ele geçen ve ana tanrıçayı boğa ya da leopar gibi hayvanlarla birlikte gösteren tasvirlere bakılarak çıkarılan sonuçları genelleştirmek aşırı cü- ratkârlık olur. Yakındoğu’ya ve Doğu Akdeniz’e özgü bu tema, herhalde Tuna vadisi gibi başka bölgelere olduğu gibi aktarılamaz. Bununla birlikte, Yenitaş döneminde Avrupa’nın ılıman bölgelerinde görülen kadın (ender olarak erkek) ve hayvan (sığır, özellikle koyun-keçi, bazen geyik) biçimli heykelciklerin bolluğu, kimi arkeologların anaerkil diye nitelemekte tereddüt etmedikleri bir tarım toplumunun simgesel ve belki de dinsel ifadesidir. Ka- dıp heykelcikleri çoğunlukla çıplaktır ve büyük bir çeşitlilik gösteren üsluplaştırıl- mış plastik biçimlere sahiptir; boyalı ya da kazılı çizgiler çoğu zaman soyut anlatımı daha da artırmıştır. Bu heykelciklerin en ünlüleri Ukrayna’da Tripolje, Bulgaristan ve Romanya’da Gumelnita ve Cucuteni. Sırbistan’da Vinca. Yunanistan’da Sesk- lo* (Sesklon) ve Dimini (Dimenio) kültürlerinden kaynaklanır. Romanya’da, Dob- ruca yakınındaki Cernavoda kazısında ‘ortaya çıkarılan hamangia kültürüne ait bir mezarda ele geçen, çömelmiş bir kadın ile başı ellerinin arasında, bir tabureye oturmuş bir erkeği canlandıran pişmiş toprak iki figür, İ.Ö. IV. binyıl sanatının gerçek başyapıtlarıdır. Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, İtalya, Iber yarımadası vb.’de de bu tür heykelcikler ele geçmiştir. Batıya doğru gidildikçe bunların daha çok üsluplaştı- rılmış olduğu görülür: Ispanya’nın güneyinde Los Millarâs’te bulunan seramik üzerine boyanmış ya da kazınmış “gözler”, Almeria bölgesinde ya da Portekiz’de ele geçen taş idoller, Fort- Harrouard’da (Eure-et-Loir) ortaya çıkarılan birkaç pişmiş toprak heykelcik ya da Grimes Graves’te (Büyük Britanya) bulunmuş, bir “tanrı’yı canlandıran kireçtaşı küçük blok, ortak çizgiler taşıyan bir ideolojinin geniş bir alana yayılmış olduğunu göstermektedir. Marne hypoge- umları ya da üstü örtülü geçitler (bunlarda göğüs, bazen de gerdanlık figürleriyle bir arada kullanılmış “baykuş başı” motifine sık sık rastlanır) gibi mezarlarda da bu ideoloji hissedilir.
Tarih Öncesi Dönem Sanatı
21
Oca