Her Şeye Cüret Etme Hakkı

HER ŞEYE CÜRET ETME HAKKI

Marcel Duchamp’m uluslararası üne kavuşmasının nedeni yaşamında olduğu kadar eserlerinde de, Gauguin’in belirttiği gibi «her şeye cüret etmeye hakkı» olduğunu doğrulamak istemesidir. Yepyeni bir görüntü sunan tablolar yaratmış olmaktan hoşnut olmayan Duchamp özellikle göze hitap eden resim sanatını aşmaya ve çok daha zihinsel veya kavramsal bir sanat yaratmaya çalıştı. Duchamp’m 1918’den itibaren yağlı boya resmi bir yana bırakarak elin daha fazla rol oynadığı değişik yöntemlere yönelmesi, işte bu yüzdendir. Sanatta yaratımcılığın, elle yapılmış sıradan bir eserin kotarılması demek olmadığını, tersine bunun bir kafa işi olduğunu göstermek istemiştir. Ready-made’lerdeki tek tutkusu da budur; ready-made’ler hazır, mamul eşyalardır, sanatçı bunların dış görünüşlerine hiçbir müdahalede bulunmaz.

Pisuvar da işte bu yolla Çeşme haline gelerek müzeye girebilmiştir: her ne kadar Duchamp bu eseri, sözcüğün düz anlamıyla, kendi elleriyle oluşturmamışsa da yine de, kendi deyişiyle «bu nesne için yeni bir fikir yarattığı» ölçüde, bu eserin yaratıcısı durumundadır.

Dada topluluğunun ve gerçeküstücülerin nihilist anlayışına yakın olan ve Duchamp’ın «meta-ironi» olarak belirttiği mizah anlayışıyla desteklenen böylesi bir girişim, sanatın geleneksel ilkelerinin yeniden sorgulanmasına yol açar. Gerçekten de tanımı gereği ready-made isteğe göre yeniden üretilebilir, özgünlüğü kendi varlığına bağlı değildir. Nitekim, Duchamp, yarattığı ürünlerin neredeyse bir özeti sayılabilecek Valizdeki Kutu adlı çalışmayı ta-sarlayabilmiştir (1936-1941). Yetmiş kadar öğeyle, yarattığı eserlerin renkli reprodüksiyonları, fotoğrafları, küçük boyudu kopyalarıyla dolu bir kutudan oluşan bu çalışmanın birçok örneği üretilmiştir ve hiçbir şekilde özgün olduğu ileri sürülemez. Sanatçının ortaya koyduğu başlıca buluşların özetidir ve düşünsel açıdan yarattığı çalışmaların herbiriyle aym düzeydedir.

Bir eşi daha bulunmayan ve izleyicinin estetik açıdan seyretme zevkine seslenen nesneler olmaktan uzak olan Duchamp’m bu çalışmaları -modern anlamda özellikleri de işte burada yatmaktadır- sanatın özü hakkında sanki bir dizi sorgulama gibidir. Kendisini «karşısanatçı» (anartist) olarak gören Duchamp, karşısanatın da sanat olduğunu ve ironinin, XX. yy’da sanatsal yaratımın kutsal değerini daha çok ortaya çıkarıp belirginleştirdiğini göstermekten hoşlamr gibidir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*