Antlaşmalar ve Barışın Sağlanması

ANTLAŞMALAR VE BARIŞIN SAĞLANMASI

Alman Ordusu, Ren kıyılarına kadar çekilecek, tüm ağır toplarım, denizaltılarını ve demiryolu malzemesini teslim edecekti. Her şeye rağmen, müttefikler, ülke içinde düzeni sağlaması için Almanya’ya yeterli miktarda cephane bırakmışlardı. Aslında bu durum ağır sonuçlara yol açacaktı. Batı cephesinde herhangi bir askerî yıkım olmadan ateşkes istendiği için ulusal topraklarına zarar gelmemişti ve bu yüzden Almanya «mağlup» olduğunu bir türlü kabullenmek istemiyordu. Bu düşünce, daha sonra Almanya’nın siyasî gelişiminde büyük rol oynayacak barış antlaşmalarında kendisine büyük haksızlık yapıldığı hissini daha da artıracaktı.

Çünkü, 28 haziran 1919’da Dörtlü Konsey’in (Wilson, Lloyd George, Clemenceau ve Orlando) uzun ve karmaşık görüşmelerinden sonra imzalanan Versailles Antlaşması, savaşın tüm manevî sorumluluğunu Almanya’nın üzerine yıkıyor ve hiçbir tartışmaya yer bırakmaksızın ağır şartlar getiriyordu. Sınırlar şöyle belirlenmişti: Alsace-Lorraine Fransa’ya bırakılıyordu. Saar Bölgesi

15 yıl boyunca uluslararası bir rejimle yönetilecek, ekonomik açıdan Fransa’ya bağlı olacak, on beş yılın sonunda da halkoylama-sıyla geleceğini kendisi belirleyecekti. Doğudaki parçalanma daha geniş çaplıydı; çünkü denize açılan bağımsız bir Polonya Devleti kurulacaktı. Wilson’ın «On Dört Ilke»si ve Fransızların verdikleri sözler bunu gerektiriyordu: Almanya bu nedenle Poz-nan’dan Baltık’a uzanan yörede önemli topraklar kaybetti. 1920’de serbest şehir ilan edilen Dantzig Koridoru ortaya çıktı. Doğu Prusya tek başına kaldı. 1921’de yapılan halkoylamasıyla Yukarı Silezya ikiye ayrıldı. Antlaşma güvenlikle ilgili maddeler de içeriyordu. Ordu 100 bin askere indirgenmiş, Rheinland, Ren’in sağ kıyısında 50 km’lik bir şerit üzerinde askerden arındırılmıştı. Antlaşmada son olarak savaş tazminatları ele alınıyordu. 120 milyar altın-mark olarak belirlenen tazminat, savaş sonrası uluslararası ilişkilerin tümünü çıkmaza sokacaktı.

Balkanlar’da Avusturya-Macaristan’ın kaçınılmaz gözüyle bakılan çöküşü, toprakların bölüşülmesine yol açtı. Wilson’ın uluslarla ilgili ilkesine de pek uyulmadı. 10 eylül 1919’da Avusturya ile imzalanan Saint-Germain-en-Laye, 27 kasım 1919’da Bulgaristan ile yapılan Nevilly ve 4 haziran 1920’de Macaristan ile imzalanan Trianon andaşmaları her açıdan hoşnutsuzluk yaratmıştı. İtalya, Trentino’ya ve Avusturya’ya aitTrentino-Alto-Adige’yi elde ettiyse de, Rijeka’ya ve Dalmaçya kıyılarına sahip olamadı; yeni kurulan Yugoslavya Devleti’nin topraklarından yoksun kalması istenmiyordu. Oysa, 1915’te imzalanan gizli Londra Antlaş-ması’nda İtalya’ya verilmiş bir söz vardı. Yeni Çekoslovak Devleti, Habsburg İmparatorluğu’nun kuzey kısmında, eski Bohemya yöresiyle Macaristan Krallığı sınırında kuruldu. Romanya, imparatorluğun doğu kısmını, Bukovina’yı ve tüm Macar Transil-vanyası’m aldı. Bu iki hükümdarlığın maruz kaldığı yaptırımlar gelecek için büyük tehdit oluşturuyordu: 1920’de, Orta Avrupa’nın yeni devletleri Çekoslavakya, Yugoslavya ve Romanya aralarında karşılıklı yardım pakdarı imzalayarak Küçük Ittifak’ı kurdular. Böylece, Macaristan’ın intikam hırsıyla girişebileceği herhangi bir harekete karşı önlem almış oldular. Avusturya’ya gelince, Versailles Antlaşması, bu ülkenin Almanya’yla her tür bağlantısını yasaklamıştı. Bu arada Bulgaristan’ın Akdeniz’e uzantıları da Yunanistan’a bırakıldı. Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın sonunda toprak bütünlüğünü yitirdi. Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan yeni Türk hükümeti (Ankara Hükümeti), padişahın imzaladığı Sevr Andaşması’m reddetti. Doğu Trakya’nın ve İzmir’in düşmandan temizlenmesi için Yunanlılara savaş açıldı. 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile Türkiye, topraklarına yeniden kavuştu. Sevr’de öngörülen Kürdistan ve Ermenistan devletleri de zaten hiçbir zaman varlık kazanmadılar.

Birinci Dünya Savaşı’nın emperyalist yönü bu bölgede iyice belirginleşti. Yeni kurulan Milleder Cemiyeti, zengin petrol rezervlerine sahip bu toprakları Arap milliyetçiliğini hiçe saymak pahasına Fransız ve Ingiliz mandasına devretti. Afrika’da da Almanya’nın eski sömürgeleri Togo, Kamerun, Tanganika, Namibya aynı şekilde bölüştürüldü. Eski Doğu cephesine gelince, barış burada da mevcut sorunların hiçbirine çözüm getirmedi. Sovyet Rusya’nın Finlandiya, Polonya, Romanya ve Baltık ülkeleriyle olan sınırlarının çizilmesi için yine silahlara başvurmak gerekti. Galip ülkelerin Beyaz Ruslara verdiği desteğe rağmen, Ukrayna ve Kafkasya cumhuriyetleri kısa sürede Bolşevik boyunduruğuna terk edildi. Amerikan Senatosu’nun onaylamadığı Versailles Antlaşmasının gerektiği gibi uygulanıp uygulanmadığı bile belli değildi. In-gilizler, Avrupa’da dengenin korunması ilkesini savunuyor, bu ne-
denle eski müttefikleri Fransıziara, Almanya’yı zor durun kacak böyle bir işte kayıtsız şartsız destek vermekten k; Iardı. Sonuçta ülkeler belirledikleri ilkelere ters düştüler. S alanda ağır mahrumiyetler getirdi. XX. yy’ın daha ilerdek laşmalarmın pek zoğu bu savaşın sonucunda yatıyordu.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*