Alparslan

ALPARSLAN Adududdevle (? 1029 -Merv 1072), Büyük Selçuklu sultanı (1063-1072). Genç yaşta babası Çağrı Bey’in yanında seferlere katıldı. Toharis-tan’ı ele geçirmek isteyen Gazne sultanı Mevdut’a karşı açılan seferi yönetti (1043). Çağrı Bey, Toharistan’ın yönetimini ona bıraktı. Babası ölünce (1058), amcası Tuğrul Bey’e bağlı kaldı; Horasan meliki sanını kazandı. Tuğrul Bey’e baş-kaldıran üvey kardeşi İbrahim Yınal ile savaştı; onu ortadan kaldırdı. Tuğrul Bey ölünce, taht üzerinde hak iddia eden akrabalarıyla savaşmak zorunda kaldı. Ami-dülmülk Kunduri, Tuğrul Bey’in sağlığında veliaht ilan edilen Çağrı Bey’in küçük oğlu Süleyman’ı tahta çıkarmıştı. Ancak emirler Alparslan’dan yana olduklarını açıklayınca o da Alparslan’ı destekledi. Alparslan, önce büyük amcası inanç Yab-gu’nun ayaklanmasını bastırdı. Sonra Tuğrul Bey’in sağlığında ona başkaldıran,

o ölünce de Rey’de sultanlığını ilan eden akrabası Kutalmış ile savaştı. Demegan yakınlarındaki savaşta Kutalmış, yenildi; öldürüldü. Rakiplerini ortadan kaldıran Alparslan, Rey’de, Tuğrul Bey’in sarayında törenle tahta çıktı. Sultanlığı halife tarafından da onaylandı. Merv’de melikliği sırasında veziri olan Nizamülmülk’ü vezir atadı, içerde barışı ve düzeni sağlayan Alparslan, atalarının fetih geleneğini sürdürdü. Önce Gürcistan ve Doğu Anadolu’da sefere çıktı. Güçlü ordusuyla Şavşat, Oltu, Kars ve Ani’yi ele geçirdi. Lori’ deki Ermeni krallığını bağımlı duruma getirdi.Oğlu Melikşah da, Nizamülmülk gözetiminde Van ve çevresindeki kaleleri aldı (1064). Alparslan, sefer sırasında kardeşi Kavurt’un Kirman’da ayaklanma niyetinde olduğunu duyunca, onun üzerine yürüdü; aman dileyen kardeşini bağışladı. Merv’e dönüşte büyük bir düğün düzenledi. Oğlu Melikşah’ı Karahanlı hükümdarının kızı Terken Hatun ile, oğullarından Arslan Şah’ı ve kızını, Gazne sultanı İbrahim’in kızı ve oğluyla evlendirdi

(1065). Düğünden sonra da, Melikşah’ı törenle veliaht ilan etti. Geleneğe uygun olarak şehzadeleri eyaletlere melik atadı: Melikşah’ı İsfahan ve Şiraz’a, Togan Şah’ı Herat’a, Arslan Şah’ı Merv’e, Arslan Ar-gun’u Harizm’e, llyas’ı Toharistan ve Sa-ganiyan’a yolladı. 1065 sonunda sultan, Ceyhun ırmağını geçerek Türkmen, Kıpçak ve Cazıglar’a karşı sefer yaptı. Büyük dedesi Selçuk’un yurdunu ülkesine kattı. Daha sonra yeniden başkaldıran kardeşi Kirman meliki Kavurt’u yola getirmek için Kirman’a yürüdü. Komutanlarından atabeg Çavlı,-Kavurt’un ordusunu yenince Kavurt aman diledi, yine bağışlandı. Batıda Anadolu’ya türkmen akınları sürdü. Gümüş Tekin, Afşin gibi komutanlar Ergani, Hısnımansur (Adıyaman) üzerine akınlar yaptılar. Daha sonra Afşin, Gümüş Tekin’i öldürerek akıncı komutanlığını üstlendi. Fırat’ı geçti, Antakya’ya girdi

(1066). Kilikya yoluyla geri döndü. Bu akınlarda Türkmenler’i destekleyen Alparslan, 1068’de Gürcistan’a bir sefer daha yaptı. Altı hafta içinde Gürcistan’ı ele geçirdi; kralları Bagrat IV’ü vergiye bağladı. Tiflis ve Rustav’da uç beyliği kurdu.

Alparslan 1070’te Mısır’ı Fatımiler adına yöneten Nasırüddevle’ nin çağrısı üzerine sefere çıktı.Nasırüddevle,ordu komutanı Bedrülcemali ile arasındaki çatışma-daAlparslan’ın desteğini istiyor,Mısır’ı ona sunarken, Şiiliği de onun yardımıyla ezeceğini umuyordu. Sultan bu seferde Malazgirt ve Erciş’i aldı. Uzun bir kuşatmadan sonra Fatımiler’e bağlı Halep’i ele geçirdi. Bu sırada Bizans imparatoru Roma-nos Diogenes’in büyük bir ordu ile Erzurum’a yürüdüğünü haber aldı. Hızla Ahlat’a döndü. Ordusunu Ahlat’tan Malaz-girt’e doğru yürüyüşe geçirdi. Bizans ordusuyla türk ordusu Malazgirt ile Ahlat arasında, Rahva ovasında karşılaştı. Bi-
zans askerleri 200 000 kişiyi buluyordu. Ordusunun bir bölümünü Halep’te bırakan Alparslan’ın emrindeyse 50 000 asker vardı (İbnül Cevzi’ye göre bizans askeri 70 000, Selçuklu 20 000 kadar). Ancak bizans ordusu çeşitli uluslardan derlenmiş paralı askerlerden oluştuğu içfn disiplinsiz, düzensiz bir kalabalık durumundaydı. Savaş sırasında bizans saflarında çarpışan Peçenek ve Oğuzlar’ın, Türkler safına geçmesi savaşın gidişini etkiledi.

26 ağustos 1071 akşamı Alparslan Anadolu’yu Türkler’e açan bir zafer kazandı. ( -> MALAZGİRT SAVAŞI.) Ordusunu başarıyla yöneten Alparslan, esir düşen imparatora iyi davrandı. Onunla bir antlaşma yaparak Bizans’a dönmesine izin verdi. Antlaşmaya göre imparator, 360 000 dinar yıllık vergi ödemeyi kabul ediyor, daha önce İslamların elinde bulunan Antakya, Urfa, Menbiç, Ahlat ve Malazgirt’in Selçuklular’a bırakılmasını onaylıyor, Selçuklular isterse asker de göndermekle yükümlü kılınıyordu. Bu antlaşma ile Bizans, Selçuklular’a bağımlı bir ülke durumuna geldi. Ancak Malazgirt yenilgisinden sonra Bizans’ta bir yönetim değişikliği olmuş, Mikhael Dukas tahta çıkarılmıştı. Yeni imparator, geri dönen Diogenes’i yakalatıp gözlerine mil çektirdi, yapılan antlaşmayı tanımayı reddetti. Diogenes, Alparslan’a yazdırdığı bir mektupla durumu bildirince, o da yapılan antlaşmanın geçersiz olduğunu, Anadolu’nun fetihlere açıldığını ilan etti. Artık karşı koyacak bir bizans ordusu da kalmadığı için, Türkler, Anadolu’yu fetih ve iskâna başladılar.

Alparslan, 1072 sonbaharında 200 000 kişilik bir orduyla Türkistan seferine çıktı. Karahanlı hükümdarı, damadı Şemsül-mülk Nasr Han, Alparslan’ın oğulları Ha-rizm meliki ilyas ve Toharistan meliki Ayaz ile sürekli savaşıyordu. Şemsülmülk Türkistan’dayken Ayaz, Buhara ve Semer-kand’a akın yaptı, onun askerlerini bozdu, pek çok tutsak aldı. Bunun üzerine Şemsülmülk, eşi Alparslan’ın kızı Ayşe’ yi, kardeşine casusluk ettiği savıyla döverek öldürdü. Alparslan, kızının öcünü almak ve Türkistan hanlarına egemenliğini kabul ettirmek için Ceyhun ırmağını aştı. Güçlü bir direnmeyle karşılaşmadan Bar-zam kalesine kadar geldi. Bu kalenin uzun süre direnen komutanı sonunda teslim oldu. Sultanın huzuruna çakartıldığın-da ayağını öpmek için yaklaşan komutan Yusuf Harizmi, çizmesinde saklı bıçakla sultanı yaraladı. Ağır yaralanan Alparslan dört gün sonra öldü. Ölürken, yerine Me-likşah’ı sultan tanımaları için emirlerinden söz aldı.

Alparslan, dokuz yıllık saltanatı süresinde amcasının kurduğu imparatorluğu genişletti, güçlendirdi. “Cihan sultam” “Ebulfeth” (Fetihler babası), “Sultanul-adil” lakaplarıyla anıldı.Göktürkler’de görülen “devletin babası” anlayışına uygun biçimde davrandı. Eski bir türk geleneğine göre komutanlarına verdiği ziyafetlerde sık sık hâzinesini yağmalatırdı (han-ı yağma). Çok dindar bir sultan olduğu halde, başka dinden olanlara karşı da adil davrandı. Bizans, ermeni ve Süryani kaynakları da onun adaletini, yönetimini överler. Şiilere karşı olan veziri Nizamülmülk’ü destekledi.Okuma yazma bilmeyen Alparslan, vezirine, onun adıyla anılan Bağdat’ın ünlü Nizamiye medresesi’ni kurması için olanaklar sağladı. Döneminde, vakıflarının gelirleriyle çalışan parasız öğrenim kurumlan açıldı. Nizamiye medrese-si’nde Ebu ishak Şirazi, Gazali, Ebu Bekir Şaşi gibi ünlü bilginler ders verdi. Türk kabile geleneklerine bağlı bir hükümdar olan Alparslan, Nizamülmülk’ün onaylamamasına karşın Sasani ve Abbasiler’ den beri var olan berid (casus) örgütünü kaldırdı. Ani ölümü, gerçek kurucusu olduğu imparatorluğun yapısında hiçbir sarsıntı yapmadı. Savaş alanlarında ve siyasette yetiştirdiği oğlu Melikşah, onu başarıyla izledi. Ölümünden sonraki yirmi yıl, onun temelini attığı kurumlar sayesinde,
barış ve huzur içinde geçti.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*