Hegemonya sorunu

Hegemonya sorunu

Charles Kindleberger her dünya sisteminin kendisine istikrar kazandıracak bir güce ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur: 1930’lu yılların bunalımı, İngiltere’nin artık bu işlevi yerine getiremediği, ABD’ninse henüz üstlenmeyi istemediği bir sırada patlak vermiştir. Bütün Soğuk Savaş boyunca dünya ekonomisini yöneten ABD, bugün bunun özellikle, Japonya, Pasifik ülkeleri veya Almanya gibi dünyanın başka bölgelerine yarar sağladığım saptamaktadır. Bu yeni güçler nöbeti devralmak için henüz yeterince olgun değildir, ama dünya ekonomisini ABD’nin yönetmesini tartışacak kadar da önemlidir. 1980’den beri uluslararası ekonomik çevreye hızla açılmakta olan ABD istikrarım kaybetmiştir. Dolar, artık uluslararası para işlevini, ancak, Amerikan Hazine’si tarafından yaratılmadığı, yönetilmediği, altına çevrilme Aiğv ölçüde yerine getirebilmektedir. Bundan böyle federal hükümet, he-lemorak i.^\e\j\Yv o\a%atvV.o^u\İMAa Vıvmu yetme çptitetve vet&vgı., son. çMie oYaıaV. pataY>asma ve ‘ootç vetme ayncalûdaımdan artık yararlanamamaktadır.

Amerikan hegemonyası yok olur ve uzlaşmaz karşıtlıklara daya// birtakım ilişkiler yerleşirken, büyüme, yerini durağan bir üretimin azalan paylaşılmasına bırakmaktadır. Ticarî ve malî açıklar Amerikan ekonomisini dış pazarlara bağımlı kılmaktadır: ABD bugün en büyük dış ticaret açığına sahip ülkedir ve 1985’ten beri dünya genelinde en çok borçluyu oluşturmaktadır. Devlet borçları ve özel borçlar Amerikan millî gelirinden daha hızlı artmaktadır: borçlar 1970’lerde GSMH’nın yüzde 140’ım, 1980’de yüzde 170’ini, 1990’daysa yüzde 250’sini oluşturuyordu. ABD içinde denetlenemezlik, yatırımları ve verimliliği düşürmekte, buysa rakip ülkelerin ticarî ve malî olarak ülkeyi istila etmelerine yol açmaktadır. Tarihçiler ekonomik, politik ve ahlakî bunalımdan söz etmektedir; bazıları kurumlarm katılığına çatmakta, diğerleri bugünkü bozgunu açıklamak için Keynes’in hayvanı eğilimler (animal spirits) kavramına başvurmaktadır. Her ne olursa olsun, ABD dünyaya büyüme ve istikrardan oluşan uluslararası kamu mallarını sunmayı kesince, hegemonyasını da kaybetmiştir. Durgunluğun kural durumuna gelmesiyle, hegemonik modellerinin tükenmesinden ilk ders çıkaranlar Amerikalılar olmuştur: dünya gelirinin büyümesinden çok yeniden dağılımına ağırlık vermişlerdir.

Amerikan Rekabet Gücü Konseyi’nin (CAC) Amerikan yüksek teknolojisi konulu bir raporunda kaygı verici göstergeler yer almaktadır: ABD 1995’ten itibaren, 94 kilit teknolojik sektörden 15’inde olmayacak, 18’inde zayıf kabul edilecek ve ancak 25’inde rekabet gücüne sahip olacaktır. Gerçekten de Amerikan pazar payı 1980’li yıllarda, özellikle otomobil, elektronik, çelik, optik elyaf, yan iletkenler, bellek yongaları ve takım tezgâhlan alanlarında sürekli küçülmüştür. Birçok Amerikan yüksek teknoloji sektörü, bugün Japonya ve Asya’da üretilen parçaların montajıyla yetinmektedir. CAC (Rekabet Gücü Konseyi) raporu ABD’nin teknolojik gerilemesinin, ülkenin ekonomisini ve egemen konumunu, dolayısıyla da güvenliğini tehlikeye attığı sonucuna varmaktadır.
ABD içinde 1980’li yılların bilançosu, sadece gelirler numlar arasındaki eşitsizliklerin artışını değil, ekonomi: -karşı konulamaz daralışım da gözler önüne sermektedir güvenliği ve evi olmadan yoksulluk sınırının altında yaşa” . sayısı artmaya devam etmektedir; 1973’te nüfusun yüzce -. oluşturan bu kişilerin oram, 1991 ’de yüzde 14’e, yani 85 ~ kişiye yükselmiştir. En yüksek gelir grubu (nüfusun % 1 : da bütün gelir kategorileri gerilemektedir. Bir borç, banka:-finans sistemi bunalımıyla katmerlenen bu durum, Ar . ekonomisinin evriminde hiç kuşkusuz içte olduğu kadar, z bir dönüm noktasını belirlemektedir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*