ÇOKULUSLU ŞİRKETLER

ÇOKULUSLU ŞİRKETLER

Bir şirket, birçok ülkede üretim ve dağıtım kuruluşu bulundurduğu takdirde «çokuluslu şirket» olarak adlandırılır. 1960’lı yılların sonlarından beri, firmaların strateji ve organizasyonlarında en göze çarpan taraf, çokuluslu hale gelmeleridir. ABD ve İngiltere’nin başlattığı bu hareket, 1980’li yılların sonunda, bütün sanayileşmiş ülkelere yayıldı. Çokuluslu şirketler, hem dünya ekonomisinin işleyişi üzerinde büyük ölçüde etkili olmakta, hem de ulusal ekonomilerin dünya ekonomisi içindeki geleneksel yerini değiştirmektedir.

Günümüzde, büyük şirketler, artık yalnızca ulusal pazarları için ve ihracat amacıyla üretim yapmakla yetinmiyorlar; üretimlerinin bir bölümünü de yabancı ülkelere kaydırıyorlar. Bir şirket, yabancı bir ülkede, çeşitli faaliyetler gösterebilir: yeni ü-retim veya pazarlama birimleri meydana getirmek; var olan şirketlerin sermayesine ortak olmak (küçük veya büyük ölçekte) veya bu şirketleri düpedüz satın almak. Son zamanlarda şirketlerde, ortaklık, taşeronluk, leasing (kiralama), teknoloji transferi yönünde bir eğilim söz konusudur. Bu usuller, şirketlerin şube sermayelerinin bütününü ellerinde tutmayı tercih etmediklerini gösterir.

Başlıca rekabet faktörü olarak çokuluslu hale gelme stratejisi, şirketlerde, özel bir organizasyon gerektirir. Bu organizasyon sayesinde şirketler, faaliyetlerinin dahili hale gelmesinden (yani tek bir şirket topluluğunun homojen ekonomik alanına ait olmalarından) doğan avantajlardan yararlanabilirler.

NEDEN YABANCI BİR ÜLKEDE YATIRIM YAPILIR?

Çokuluslu şirketlere ait analiz ve anketler sonucunda, yabancı ülkelere doğrudan yatırım stratejisinin uygulamaya konulmasını açıklayan başlıca dört sebep ortaya çıkmıştır:

Hammadde elde etme. Yerüstü ve yeraltı kaynaklarını ele geçirme, çokuluslu şirketlerin en eski kuruluş gerekçesini oluşturur. İlk çokuluslu şirketler (o zaman bu adla anılmıyorlardı) XX. yy’ın başında, petrol çıkarma, bakır ve nikel madenleri, şekerkamışı, muz veya kauçuk plantasyonları gibi sektörlerde ortaya çıktı. 1950’li yılların sonlarından itibaren sömürge imparatorluklarının yıkılması ve hammaddelerin yerini tutan sentetik maddelerin ortaya çıkmasıyla önemi azalan çokuluslu şirketler, faaliyetlerini, günümüzde, esas olarak, ara malların dağıtımı üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Uluslararası pazarlarda, bu malların bedelleri, çokuluslu şirketlerce tayin edilir.

Korumacı engellerin varlığı. Doğrudan yatırım, devletlerin, yabancı ülkelerde üretilen malların topraklarına girmesini önlemek amacıyla koyduğu korumacı engelleri (gümrük tarifeleri, tarife dışı engeller) aşmayı sağlar. Çokuluslu şirket, herhan-
O
£>
Singapur’da Thomson fabrikası. Üretimin, işgücü ucuz olan bir ülkeye kaydınlması, maliyetin azalmasını sağlar. Üretim yapan ülkenin mallan, çokuluslu şirketin öbür şubelerine ihraç edilir.
gi bir ülkeye ihracat yapmak yerine, bir üretim birimini c _ de kurar veya satın alır; böylelikle, yerel pazara doğrudsr.; mesi mümkün olur. Bu strateji, öncelikle, yüksek alım gu: sahip geniş tüketici pazarlarına yöneliktir. 1957’de Ort£; zar’ın kuruluşundan beri, özellikle Amerikan yatırımlanr_ ken; 1980’li yılların ortalarından beri de Japon şirketlerim diği Avrupa ile iç pazarı, Avrupalı ve Japon çokuluslu ş:r,-: rin bir numaralı hedefi olan ABD, sözü edilen geniş tüket: zarlarıdır.

Maliyetin minimizasyonu. ihracat yapmak yerine, ş.: tin bir başka ülkede kurulması, nakliye masraflarının aza-^J sim; bunun yanı sıra, üretimin, işgücünün «pahalı» oldu! -ülkeden «ucuz» olduğu bir ülkeye kaydırılmasıyla, dokırr.i ya elektronik aygıtlar gibi, yapımı çok fazla emek gere.- i malların maliyetinin düşürülmesini sağlar. Söz konusu dur. da, yerel pazar, şirketin hedef pazarı olmaktan çıkar: ürecrr pan şubenin malları (özellikle parçalar ve yedek parçalar luslu topluluğun diğer şubelerine ihraç edilir. «Küresel» :-i adlandırılan bu stratejinin uygulama alanı, tercihen Gfcıe -ğu Asya’dır: önce, 1960’lı yılların sonlarından itibaren S_* pur, Hongkong, Tayvan ve Güney Kore; daha sonra, ad: g; ülkelerde ücretlerin yükselmesinin ardından, Tayland, .V.î ya, Endonezya ve Güney Çin. Küresel strateji Meksika, fe nus ve Mauritius Adası’nda olduğu gibi Doğu Avrupa ülke.; de de gelişmiştir.

Uluslararası rekabet. Çokuluslu şirketler arasındaki bet, bir oligofol (takım tekeli) niteliği taşımaktadır: belli b:r . nün, dünya çapındaki pazar payının denetimi için, çok az;. da firma mücadele eder. Ayrıca, rekabet eden şirketlerir. bancı bir ülkede yerleşen ilk şirketi, o ülke pazarımn kecu_ ne kapatılmasını engellemek amacıyla, zaman kaybeonî izlemeleri gerekir. Yabancı bir ülkeye doğrudan yatırım stz nusu olduğunda, rakip firmalar, başlıca pazarlarını kor_r için birbirlerini caydırmaya çalışırlar.

Organizasyon şekilleri

Gelişmişlik düzeyleri, para birimleri, konjonktürel ritimler, iz veya enflasyon oranları, dilleri ve kültürleri birbirlerinder.
Kahve üretimi (Bourbon Adası, XVIII. yy). Asya’dan Afrika ve Amerika’ya kadar sömürgelerde yatmm yapan şirketler, çokuluslu şirketlerin ilk örnekleridir.
270

■s.’0 olan çeşitli ülkelerde üretim birimlerine sahip endüstriyel ît.’ st topluluklarının son derece karmaşık yönetimi, özel organi——r>n şekilleri gerektirir.

Zakuluslu şirket, belirsizliğin ve ticarî işlem maliyetlerinin str şaştığı farklılaşmış bir dünyada iş görür; ancak bu çeşidilik-st-. rekabet gücünü artırmak amacıyla faaliyet gösterdiği deği-i.< ülkelerin avantajlarını kullanarak yararlanır. Bunun avantajı, su .kleri olan ve ticarî işlem maliyeti yaratan dış pazarın yerine, *rraye, mal, teknoloji ve know~how akışının rahatça sağlan-homojen şirket yapısının içinde faaliyet göstermektir. Bu ■zx. ve servisler, sınırlarından girdikleri her ülkenin ödemeler ısr.gesinde kayıtlı olmalarına rağmen, çokuluslu şirketin faali-alanından çıkmazlar. Ayrıca şirketler topluluğunun farklı şu-•^.srince uygulanan fiyatlar, piyasa fiyatları değil ana şirketçe “î-r:: edilen transfer fiyatlarıdır.

Çok bölümlü yapıdan küresel yapıya

Zskuluslu şirketlerin organizasyonu, şirketin büyüklüğüne, t-zza şirket içi dağılımından kaynaklanan gerginliklere, dene-birikimine ve özellikle stratejik seçimlere bağlı olarak de-

Zok bölümlü yapı en yaygın olanıdır. Bu çeşit organizasyon-az.a, yabancı ülkelerdeki şubeler ağının yönetiminden sorum-_ ;rieneksel bölümlerden (finans, pazarlama, üretim, personel 7-.etimi) ayrı bir «uluslararası bölüm» vardır. Firmanın çoku-faaliyetlerinin artmasıyla, bu organizasyon tipi bazı sınır-karşılaşır; mesela çok merkezileştiğinde, şube yöneticileri rzirklik talebinde bulunur. Bazen de uluslararası bölüm öyle r-:lenir ki, cirosu şirketler topluluğunun toplam cirosunun ya-aşar, genel müdürlüğün stratejik yönlendirmelerinin dışı-z* zıkmaya çalışır. Bundan başka, çok bölümlü yapı, firmanın . -.rdiçi ve yurtdışı faaliyetleri arasında sakıncalı bir parçalanmış-sürdürür.

ıskanda sözü edilen yetersizliklerin giderilmesi, küresel bir arıyla sağlanır. Uluslararası bölüm kaldırılır, yerine Avrupa, Amerika, Afrika, Asya gibi büyük coğrafî alanlara göre ge–_i vetkili bölgesel yönetimlere sahip bölümler konur. Bir başka ürün çeşitliliği, firmanın işleyişinde coğrafî çeşitlilikten ü_–a ağır bastığında, ürünlere göre bölümler kurmaktır. Çoğun-_-la iki yaklaşımı birleştiren karma bir model’ bulunur. Sözü rzsn her durumda, yönetici ekibin, firmanın stratejisi ve işle-konusunda küresel bir bakış açısına sahip olması gerekir.

I yandan, firmada büyük ölçüde yerinden yönetim uygula-Şirketin köken ülkesindeki faaliyetlerinin artık özel bir ko-: yoktur. Buna karşılık, firmanın rekabet gücü açısından be–yıci bir işleve sahip olan araştırma-geliştirme servisleriyle servisler, ana şirketin genel merkezine doğrudan bağlı ol-sürdürürler.

ÇOKULUSLU ŞİRKETLER VE EKONOMİNİN KÜRESELLEŞMESİ

l380’li yıllarda yabancı ülkelerdeki doğrudan yatmmlann artış —îr™ sanayileşmiş ülkelerdeki yurtiçi yatınmlann artış oranım geç-

– ;l<onominin küreselleşmesindeki itici güç, çokuluslu şirkederdi.
Coğrafî kutuplaşma ve rekabetin şiddetlenmesi

Doğrudan yatırım akışı, gitgide büyüyen bir oranla, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya üçgeni içinde gerçekleşir. 1970’li yılların sonlarında yatırım akışının dörtte biri gelişmekte olan ülkelere yönelmişken, bu oran 1980’lerin sonunda yalnızca yüzde 17 olmuştur. Gelişmekte olan ülkelere yönelen yatırım akışının yaklaşık yüzde 80’inin, bir avuç yeni sanayileşen ülke tarafından yu-tulduğu da bir gerçektir. Uzakdoğu kaplanlarına (Hongkong, Singapur, Tayvan, Güney Kore) Pasifik Havzası ülkeleri (Malezya, Endonezya, Tayland, Güney Çin), Meksika, daha küçük bir oranda da Fas, Tunus ve Türkiye eklenir.

Bu süre boyunca Amerikan ekonomisi en çekici olanıydı. Yabancı ülkelerde yatırım yapan devletlerin başında gelen ABD’ye, bu ülkenin dışarıda yaptığından daha çok doğrudan yatırım yapıldı. Bunun üzerine, Avrupalı ve Japon çokuluslu şirketler Amerikan şirketlerinin peşini bırakmadılar. Avrupa pazarının kurulmasıyla AB yeniden, ABD ve özellikle Japonya’dan gelen, doğrudan yatırım akışına kavuştu.

Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya üçgeninde çokuluslu şirketlerin manevra alanının daraltılması ve bu bölgelerin üzerine çöken ekonomik durgunluk, rekabetin şiddedenmesine yol açtı. Çokuluslulaşma stratejilerinin basideşmesi gitgide daha fazla çokuluslu şirketin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu şirketler az sayıda ve büyüme hızı düşük pazarlarda rekabet eden ülkelerdendi. Söz konuş durum, firmaların rekabet gücünün artırılmasındaki başlıca yöntem olan üretimin bir başka ülkeye kaydırılması yönündeki eğilimi artırmakta; sonuçta, yeni çokuluslu yayılma şekilleri ortaya çıkmaktadır.

Çokuluslu hale gelmenin yeni şekilleri

Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya üçgeninde, özellikle de ABD’de, yeni birimler oluşturulmasıyla şirket içi büyüme şekillerinin yerini, var olan şirkederi ele geçirme veya bunlarla birleşme yoluyla gerçekleşen dış büyüme aldı. Çokuluslu şirkeder, halka açılarak, öncelikle, olabildiğince çabuk bir biçimde, rakipleri kapmadan pazar paylarım ele geçirmeyi amaçlarlar, bunun yam sıra, potansiyel rakipleriyle kurdukları birlikleri artırırlar: piyasaya yeni ürünler sürmek için araştırma ve geliştirme programlarının ortak finansmanı; kademeli ekonominin sonuçlarından yararlanmak için yarı mamûl malların ortak üretimi. Şirkeder arasındaki bu anlaşmalar, farklı ve rakip bölgesel topluluklara mensup ortaklar arasında (Avrupalı, Amerikalı, Japon) yeni endüstriyel birliklerin oluşmasını sağlar.

Üretim yapıları konusunda geleneksel Fordist model (dikey olarak birleşen büyük toplulukların modeli) artık geçerliliğini kaybetmiştir. XX. yy’ın son on yılı için en belirgin gelişme «örgütlü şirketler»in çoğalmasıdır. Bu şirketler, malî değil sözleşmeye dayalı ilişkilere; belli mal ve hizmetlerin üretiminde uzmanlaşmış ortaklara sahiptir. Sözü edilen dışa açılma durumu, çokuluslu firmaların temelinde yatan içe yönelme ilkesinin yeniden tartışma konusu yapılmasına neden olmuştur.

Dışa açılma hareketi yavaş yavaş biçimlenmektedir. Bu hareket, hem Güney Yarıküre’nin az gelişmiş ekonomileri, hem de Orta ve Doğu Avrupa ekonomileri için önemli sonuçlar doğurabilir. Gerçekten de, yakın bir gelecekte, bu bölgelerde, gitgide artan sayıda küçük ve orta ölçekli işletme, uluslararası şirketler ağıyla, çokuluslu şirketlerin geleneksel anlamda birer şubesi haline gelmeden bütünleşebilir. Sonuç olarak küreselleşme dinamiği, çokuluslu şirkederce gitgide daha büyük oranda biçimlendirilen bir dünya ekonomisine açılacaktır. Yeni dünya ekonomisinde pazar elde etmenin yolu, gitgide daha çok birliklere veya şirket ağlarına katılmaktan geçecektir. Sanayi konusunda ulusal politikaların özerklik payı azalacaktır.

Hem Kuzey, hem Güney Yarıküre’de; hem sanayileşmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde, hükümetlerin başlıca kaygısı, topraklarını dış yatırımlar için olabildiğince çekici hale getirmek olacaktır; çünkü yerel işletmelerin «örgüdü şirketler»le ortaklığı sonucunda, ulusal firmaların faaliyederini dış ülkelerde kaydırarak yok ettikleri iş imkânlarının yeniden yaratılması hedeflenmektedir.

Bununla birlikte çokuluslu şirketlerin, gelişmiş ülkelerden teknoloji transferi yapması ve evsahibi ülkelerde istihdam yaratması gene de bu şirketlerin olumlu etkileri arasında sayılmaktadır. □
Japonya, yalnızca otomat sanayisiyle değil her bakımsa çokuluslu şirketlerin yatına «Oçlü»sünün en önemli Cygs
Turizm, aralarından bazı Avrupalı şirketlerin öne çıktığı (mesela Accor topluluğu) çokuluslu şirketlerin en şanslı faaliyet alanlanndandır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*