ÇOL

ÇOL

ÇOL

Kurak ortam, yaşam için elverişsiz ortamdır: ABD’deki Ölüm Vadisi, Açlık Bozlan da denen Orta Asya Çölleri, Umutsuzluk Çölü de denen Doğu İran’daki Deşti Lut gibi. Bununla birlikte çöl insanı büyüler; insanoğlu orada yerin altında zenginlikler keşfeder; bu ıssız alanların sessizliğinde dünyadaki kargaşa üstüne derin düşüncelere dalmak için elverişli bir zemin bulur.
KURAKLIK

Yeryüzünde hem sıcak çöllerin (Sahra, Avustralya’daki Simpson Çölü…), hem soğuk çöllerin (Gobi Çölü, kutup çölleri…) var olması, genel olarak sanılanın tersine, sıcaklığın çöl ortamını belirlemek için bir ölçüt olmadığını kamdar. Yeryüzündeki bütün çöllerin ortak özellikleri, bu alanlarda su bulunmaması ve kuraklıktır, ki bu iki özellik birçok iklimsel öğenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkar.

Kuraklık kavramı

Çöllere düşen yıllık yağış miktarı 250 mm’nin altındadır, bu durum bu alanlarda sürekli bir bitki örtüsünün oluşmasını engeller, kayaçların çok geniş bir alanda çıplak kalmasına yol açar.

Çöl iklimlerinin belirleyici özelliği, yağışların miktarında yıldan yıla farklılık görülmesidir. Mesela, Şili’nin kuzeyindeki Ari-ca’da yıllık ortalama yağış miktarı 0,6 mm’dir. On sekiz yıl boyunca yağmurlar buraya sağnak halinde düşmemiştir; ama yağmur yağmaya başlayınca da bütün şiddetiyle yağabilir.

Bazı çöllere yağış düşmemesi, havada nem olmadığını göstermez, buralarda meydana gelen gizli yağışlar (sis, çiy) oldukça fazladır. Bu tür yağışlar, Namibya’daki Namib Çölü’nde yılda 50 mm’yi bulur.

Yağışların çoğalması çöle bir yarar sağlamaz. Sıcak çöllerde, toprak sıcaklığının yüksek olması nedeniyle (30 ila 50 °C), yıllık buharlaşma oranı her zaman 2 000 mm’nin üzerindedir; bu oran çok yüksek değerlere de ulaşabilir. Cezayir’deki Tamengest’te bu oran 5 000 mm’dir. Bu oranın yüksek olmasının nedeni, düzenli ve kuru rüzgârların (Sahra’daki harmattan) sıklaşmış olmasıdır. Bitki örtüsünün yokluğu, suyun toprağa işlemesini, burada tutulmasını engeller. Havadaki görece düşük nem oranı (genellikle
yüzde 50’nin altındadır) ve gökyüzünün çoğu zaman açık : gece ve gündüz arasındaki ısı farkının çok yüksek oluşuır_ lar: gündüzleri çok sıcak geçerken (güneş ışınları nedeniyle neşin batmasıyla birlikte sıcaklık çok büyük ölçüde düşer don yaptığı bile olur.

Kuraklık dereceleri

Fransız coğrafya bilgini Emmanuel de Martonne, 1923’t; ifade edilen bir kuraklık indisi önerdi. Buna göre farklı k-_: dereceleri aşağıdaki formülle belirleniyordu:

u… F

T+ 10’

Bu formülde, P yıllık ortalama yağış miktarım, T yıllık ; ma sıcaklıkları gösterir, l’nin değeri düştükçe, ele alınan be.: iklimi de o ölçüde kurak kabul edilir. Bu formüle göre farki: -iklimi ayırt edilebilir:

– Aşırı kurak bölgeler. Bu bölgelerde kuraklık indisi 5 değ; altındadır. Buraları mutlak çöllerdir (Sahra’daki Tanezrufc Şili’deki Atacama Çölü…); bunlar karaların yüzde 4’ünü c. rur, bitki örtüsü buralarda kalıcı değildir;

– Kurak bölgeler. Bu bölgelerde l’nin değeri 5 ile 10 araşır, ve karaların yüzde 14’ünü oluşturur (Sahra’nm büyük b:r mü, İran çölleri, Hindistan’daki Thar Çölü, Meksika’daki i: Çölü, Arizona…); yıllık ortalaması 250 mm’nin altında ola^~ lar, çok süreksiz bir bitki örtüsünü besler; tarım yapılabilme; bu bölgelerin sulanması şarttır;

– Yarı-kurak bölgeler. Bu bölgelerde l’nin değeri 10 ile 20 a: da değişir ve kurak bölgelerle, bunlara komşu yetersiz nerr nına sahip bölgeler arasında geçiş alanlarını oluşturur; ks:; yüzde 12,5 kadar bir bölümüne yayılmışlardır (Afrika’da S;. Kalahari, Arjantin’de Chaco, Brezilya’da Nordeste…). Burî. süreksiz özellik gösteren bitki örtüsü, çalılıklardan, öbekl: halinde taneli bitkilerden ve bazı ağaçlardan oluşur; yıllık r ması 250 ile 500 mm arasında olan yağışlar kuru kültürlere-.’ masına izin verir.

ÇÖL TÜRLERİ

Dünya üzerinde çöllerin kapladığı alan 47 milyon km“’y_ maktadır, ki bu rakam kıtaların yaklaşık üçte biri demekr: melde iklim veya coğrafî koşulların sonucu olarak ortaya olmalarının ötesinde, dört büyük çöl türü ayırt edilebilir: asr kal çöller, kıta çölleri, kuytu çöller, kıyı çölleri.

Astropikal çöller

Bu çöller astropikal enlemler arasında (25° güney ve 35° i enlemleri) iki dizi çöl alanı olarak ortaya çıkar: Kuzey Ys. re’deki Sahra Çölü, Arabistan ve İran çölleri, Hindistan’da ve Sind çölleri, Meksika’da Sonora Çölü; Güney Yarıküre’; Kalahari ve Avustralya çölleri.

Bu çöller, sıcak ve kuru hava tabakaları içeren sürekli, a;r kal antisiklonlar sonucu oluşmuşlardır. Çok güneş alan, i_ ılık, yazları kavurucu geçen bölgelerdir (Çad’daki Faya-Ler bölgesinde sıcaklık ocakta 20,4 °C, haziranda 34,2 °C’dir. ortalama yağış oranı ise 16 mm’dir).

Kıta çölleri

Kıtaların ortasında yer alan bu çöllerin okyanuslara uzakiıg; leyici bir öğedir: nem yüklü okyanus hava kütleleri bu bölgeler seyrek erişir. Üstelik kışın (soğuk havaya bağlı) yüksek basınçlar mur getiren okyanus alçak basınçlarını iter. Bu tür çöllerin en tir neklerine Kuzey Yarıküre’de rasdanır (ABD’nin orta batı kesir: Orta Asya). Kuzey Yarıküre’de kıtalar, Güney Yanküre’dekls daha geniş bir alan kaplar. Yağışlar, kış mevsiminin yüksek bas n ortadan kalktıktan sonra, yazın meydana gelir. Buralarda kışls. soğuk geçer (Kazakistan’daki Kazalinsk’te sıcaklık şubatta -1 * temmuzda +26,7 °C; yıllık ortalama yağış oranı ise 108 mm’ûr

Kıyı çölleri

Tropiklerarası bölgede denizlerde soğuk su akıntılarının e~ buralarda Ekvator’a yakın enlemlere varıncaya kadar çöllere Ianmasım açıklar. Bu soğuk su akıntılarına temas eden hava k leri sabideşir, bu da yağışların düşmesine engel olur, ne var • hava küdeleri içindeki su buharı yoğunlaşır, buralarda sık sık s: rülür. Afrika’da Moritanya’daki Namib Çölü, Şili’deki Ata: Çölü, Meksika’daki Aşağı-Kaliforniya Çölü bu tür çöllere örrr Bunlar, sis tabakalarıyla kaplı, nispeten serin, sıcaklık-soğ–farklarının düşük, havadaki nem oranının yüksek olduğu çöL (Peru’daki Lima bölgesinde sıcaklık ağustosta +15,1 °C, şu +22,3 °C’dir; yıllık ortalama yağış oranı ise 35 mm’dir).
Cezayir Sahrası ’nda hurmalık.

Çöllerde yaşama olanağına kavuşabilmek için biraz su yeterlidir. Bununla birlikte insanın bu elverişsiz doğayı düzenlemesi, mesela resimde görüldüğü gibi, hurma ağaçlannı koruyabilmek için çukur alanlar yaratması gerekmektedir.
EN BÜYÜK ÇÖLLER
Sahra Avustralya çölleri Arabistan çölleri Kazakistan Gobi Çölü (Moğolistan) Patagonya Kalahari Çölü (Botsvana)

Colorado Çölü (ABD) Atacama (Şili)
8 000 000 km 3 500 000 km2 2 500 000 km2 2 000 000 km2

1 000 000 km2 700 000 km2

520 000 km2 410 000 km2 200 000 km2
İÇİNDEKİLER

KURAKLIK çöl türleri YÜZEY ŞEKİLLERİ YOKSUL BİR EKOSlSTEM ÇÖLLLP DE İNSAN

ÜZEY ŞEKİLLERİ

âl manzaralarının çoğu kez tekdüze olmasına karşılık, bu larda bitki örtüsüyle kaplanmış olan kayaların rengi, farklılık ;ı oluşturur: Suriye çöllerindeki siyah bazalt platolar, Avus-•a’da Victoria Büyük Çölü’nde görülen, kırmızımsı kumtaşın-aluşmuş Ayers Rock’la büyük bir çelişki oluşturur.

.karşıtların etkisi

□İlerdeki akarsular, bu bölgelerdeki iklim aşırılıklarının gös-ssidir: bu akarsuların akışı zaman içinde düzensiz ve anî, akil alanlarda ise süreksiz özellik gösterir, ığanak halinde yağan yağmur, bir akıntı oluşturacak yoğunaysa, su kuru bir yüzeye vardığında sel halini alır. Aynı su çu-jklarda toplanırsa, yarıklar oluşturur. Eğimli yüzeylerin alt nlarına az miktarda, fakat sürekli düşen yağmurlar, hafif ili, düzgün yüzeyler oluşturur.

jnlar, yumuşak kayaçlarda şev, sert kayaçlarda da pediment kayaç yüzeyi) biçiminde kendini gösterir. Bu sonuncular yer dayanıklı kayaçlardan oluşan yüzey şekli kalıntılar olan in-erglerle (adatepeler) kesilir.

kan suların bir bölümü birleşerek, çöldeki uvedlerin yatakla-yönelir. Aylar, hatta yıllar boyu kuru kalan bu yataklardan en su akmaya başlar. Bu geçici akarsuların yataklarından kö-,ü, kum, balçık ve çakıltaşı yüklü şiddetli dalgalar halinde su-kar. Uvedler, çelişkili olarak, dünya üzerinde en şiddedi sel-! görüldüğü akarsulardır. Bu durumda, çok büyük miktarlar-rıalzemeyi, büyük kaya parçalarını sürükler, ne var ki kendi klarını oluşturacak kadar güçlü değillerdir. Bunun tersine, her ■anlarında geniş bir alanda çok etkindirler ki bu da uvedlerin :1 özelliğini oluşturur. Dik yükselen kıyılar arasında toplanıp mış (2 ila 5 m) her boyda alüvyonlarla dolu çok geniş bir ne-‘atağı. Böylelikle, uvedler vadiler içinde sınırsız ölçüde geniş-; eğilimindedir.

j akarsular çok ender olarak denize ulaşır: akaçlamalan akışsız liktedir. Uvedler, toprağın emmesi veya buharlaşma sonucu olup gider veya suları playa, sebha, salares gibi iç çöküntü alan-ı besler. Bu çöküntü alanları, zaman zaman suyla kaplanır, ge-kalan zamanlarda üsderi bir tuz tabakasıyla örtülü kalır, alarm etkisi yalnızca yarı-kurak bölgelerde yer şekillerinin umuna katkıda bulunur. Kurak ve aşırı kurak bölgelerde, su-ı etkisiyle meydana gelmiş yüzey şekilleri çoğu zaman daha :ki dönemlerden kalmıştır.

aş çölleri

öllerde kayaçların parçalanması esas olarak mekanik süreçle-
re dayanır. Kriyoklasti, kıta içlerinde yer alan soğuk çöllerdeki en etkili süreçtir. Donmaların ve çözülmelerin art arda gelmesi, ka-yaçların çatlayarak parçalanmasına neden olur. Kayaç çadakları-nın içinde bulunan tuzların kristalleşmesi sonucu meydana gelen haloklasti olayına kıyı çöllerinde sık rastlanır. Kayaçların nemlenmesi, daha sonra kuruması demek olan hidroklasti de bunların parçalanmasına yol açar. Şiddedi ısı farklarının etkisinde kalarak parçalanma anlamına gelen termoklasti olayının kayaçların parçalanmasındaki rolü sınırlıdır. Bu kayaç parçalarını sürükleyip götürecek sürekli akıntılar olmadığı için, bunlar kırıldıkları kayacın tabanında geniş döküntü alanları oluşturur.

Su bulunmaması nedeniyle çöllerdeki kayaçların kimyasal etkilerle bozulması son derece sınırlıdır. Bununla birlikte çöllerde kimyasal bozulmanın olmadığı söylenemez. Kayaçların yüzeyinde görülen cila (yüzeysel sertleşmeler) ve yer yüzeyine yakın yerlerinde rasdanan kalker veya alçı taşı kabuklanmaları, tuzların buharlaşma etkisiyle ve kayaçların veya toprağın yüzeyinde yoğunlaşmasından ileri gelir.

Mekanik kırılma veya kimyasal ayrışma sonucu ortaya çıkan kayaç parçaları rüzgâr tarafından ayıklanır. Rüzgâr, çöl alanlarındaki ince parçacıkları, milleri, kumları süpürür, daha iri, daha ağır parçalar zemin üzerinde kalır: bu olaya rüzgâr süpürmesi adı verilir. Bu eleme sonunda reg adı verilen geniş, taşlık ovalar veya kamada adı verilen eşitsiz büyüklükte bloklardan meydana gelen ovalar ortaya çıkar. Kumlar ve millî topraklar rüzgâr tarafından çok uzun mesafelere taşınır. Meselâ, sirokko rüzgârı, Sahra’daki çok ince kırmızı tanecikleri Fransa’nın kuzeyine kadar taşıyabilir. Rüzgâr tarafından kaldırılan kum taneleri zemine yakın kesimde daha fazla olduğundan tarama etkisi bu kesimde daha fazladır. Bu etkiyle traşlanan kayaçların mantar biçimini almasının nedeni bu-dur (Sahra’daki gara’lar).

Kum çölleri

Yaygın düşüncenin tersine, çöller yalnızca sonsuza kadar uzanan kum tepelerinden ibaret değildir. Dünya üzerine yayılmış çöllerin yalnızca yüzde 30’u kum çölüdür.

Büyük kum tepeleri olan erg’ler, topografyanın alçak kesimlerinde yer alır. Sahra’da veya Avustralya’da olduğu gibi, düzenli esen rüzgârların, mesela alizelerin biçim verdiği ergler, egemen rüzgârların estiği yöne paralel olarak ve birbirinden yol yol ayrılarak kum tepeleri çizgisini oluşturur. Erglerin oluşturduğu kum tepeleri kimi zaman, 200 m yüksekliği aşan yüksek piramider biçiminde oluşabilir. Bunun bir örneğine özellikle Cezayir’deki Büyük Doğu Ergi’nde rastlanır. Kapladığı 200 000 km2 alanla Libya Ergi, dünya üzerindeki en büyük erglerden biridir.
160° 120° 80° 40°
80° 120°
Güney Kutup Dairesi
<3= ^ O’ TfansantarKtıka
• ‘^ra

V
. o o O
Toprağı ı -‘W
C»^eMaudToprağ,
ANTARKTİKA

0° 40° 8(
DÜNYADA ÇÖLLER
Orta enlem bölgeleri (sıcak çöller)

□ Çok kurak | j Kurak | 1 Yarı kurak
Kutup bölgeleri (soğuk çöller) □
ANAHTAR KELİMELER

Barkan; hilal biçiminde hareketli kum tepesi.

Bozkır (step): kurak alanlarda görülen otsu ve süreksiz bitki örtüsü. Çölleşme: çöllerin bugün, yan-kurak veya düşük nemli bölgelerin zararına yayılması.

Erg: çöl bölgelerinde kum tepelerinden oluşan alanı.

Hamada: çöl bölgelerinde taşlık plato. İnselberg: pedimentlere egemen olan kalıntı yüzey şekli; kum erozyonuna direnmiş veya suların ayrım çizgisi üzerinde bulunan sert kayaçlardan oluşur.

Pediment: dağ kümelerinin çevresinde, mevcut kayanın kum erozyonuna uğramasıyla meydana gelen hafif eğik yüzey.

Reg: çöllerde, özellikle rüzgânn yol açtığı rüzgâr süpürmesinin etkilerine açık taşlık ova.

Uved: çölde geçici, yitip giden akarsu. Vaha: çölde, bir su kaynağının çevresinde, oturulan ve tanm yapılan yer.
Nazca silinde figür (Peru). Diğerleri gibi bu figür de MÖ yaklaşık 1000 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu desene birçok yerde rastlanması, bu kıyı çölünde yağış olmadığının kanıtıdır.

And Dağlarında Altiplano. Batı ve doğu sıradağları arasında bulunan Altiplano, yüksek irtifada yer alan (4 000 m) bir kuytu alan çölüdür.
SU KAYNAKLARI

Çölde insanların yaşayabilmesi ve etkinlik gösterebilmesi için tatlı su kaynaklarının yerlerinin bilinmesi zorunludur. Sürekli akarsular en önemli tatlı su kaynaklanın oluşturur. Bunlar, Mısır’daki Nil, Ortadoğu’daki Dicle ve Fırat, Pakistan’daki İndus gibi, çölleri aşarak denize ulaşan, kaynakları çok sulak bölgelerde bulunan büyük nehirlerdir. İnsanların Ilkçağ’dan beri kullanageldikleri çok miktarda su taşırlar. Mesela Nil Nehri, Doğu Afrika’nın bol yağış alan yüksek platola-nndan ve Victoria Gölü’nün sularından beslenerek, yüksek ve sürekli debisi sayesinde (Assuan’daki debisi

2 590 m3/s’dir) 6 000 km’lik yol ka-teder ki bunun 2 700 km’lik bölümünde Mısır çölünü geçer.

Yerüstü sularının bulunmadığı bölgelerde yeraltı sularının varlığı büyük önem kazanır. Alüvyon tabakasının kalın olduğu uved yataklarında, yüzeye yakın kesimde bulunan su tablaları, yağan her yağmurdan sonra sızan sularla beslenir. Sürekli akarsular boyunca, bu akarsuların yan uzantısında yer alan su tablalan, mesela Nil Nehri’nin yıllık düzenli taşmalan sayesinde beslenir. Bu yeraltı su tab-lalanna, yirmi-otuz metrelik kuyularla kolaylıkla ulaşılabilir. Derinde, hazne kayaçlann içinde bulunan su tablalan, daha nemli dönemlerden kalan fosil tabakalardır. Bunların işletilmesi için daha karmaşık araçların kullanılması gerekir. Bu tür sulann yer yüzeyine çıkarılabilmesi için, Avustralya çöllerinde gerçekleştirildiği gibi, 1 300 m derinliğe kadar inmek gerekir.
YOKSUL BİR EKOSİSTEM

Çöl ortamı, canlı varlıklar için zorlu bir çevre oluşturur. Çok az su bulunması bu zorluklardan biridir: bitkiler ve hayvanlar uzun süren yağmursuz dönemlere dayanmak zorundadır. Buna paralel olarak buharlaşma bitkilerin, sıcağın ve rüzgârın etkisiyle daha da artan terlemesi, önemli su kayıplanna neden olur. Canlı varlıklar bunun yanında, şiddetli ısı olaylarıyla da karşı karşıyadır: çok sıcak geçen gündüzlerin ardından gelen gece soğuğu veya soğuk mevsimin gelişi, yaşam koşullarını elverişsiz kılar. Topraklar ise çok verimsizdir; bazı toprakların içerdiği tuz miktarı çok yüksektir. Bununla birlikte çöllerde yaşam olmadığı ileri sürülemez: yaşam burada, bu koşullara kendini uydurmuş olarak ortaya çıkar.

Bitki örtüsü

Çöl alanlarında bitki örtüsü zayıftır. Sahra’da 1 200 ayrı bitki türü yetişmesine karşılık bu rakam kurak bölgelerde 400’e düşer, çok kurak bölgelerde ise yalnızca 50 bitki türüyle sınırlıdır. Ne var ki bitki tjirünün azlığı, bunların özgün oluşunu etkilemez. Mesela bazı kaktüs türlerine yalnızca Amerika çöllerinde rasdamr.

Ortalama uyarlanma biçimleri. Bitkiler, kendilerini koşullara çok çeşitli biçimlerde uyarlamışlardır. Buradaki yaşam koşulları, bitkilerin sıcağa dayanıklı olmasını, çok az miktarda suyla yetinmelerini, dolayısıyla da kısıdı ölçüde terlemelerini gerektirir. Bu nedenle, çöl bitkilerinin kök sistemi, suyu çok derinlerden çekebilmek için güçlü biçimde gelişmiştir. Kökler, bazı bitki türlerinin biyokütlesinin yüzde 80’ini oluşturur. Prosopis gibi bazı bitkilerin hareketli kökleri, yer altında 20-30 m derinlikteki su tabakalarına ulaşabilir. Buna karşılık kaktüs türü bitkilerin kökleri, toprak yüzeyine yakın, son derece geniş bir alana yayılır. Böylelikle seyrek düşen yağmurların suyundan, toprak tarafından emilmeden veya buharlaşmadan önce yararlanır.

Terlemeyi en aza indirmek için bitkiler toplam yüzeylerini küçültür. Yapraklar yavşan gibi bitkilerde küçük, Orta Asya’daki saksaul (Haloxylon hammodendrum) bitkilerde olduğu gibi iğne veya pul biçimindedir. Bu bitkilerin kütikülleri, Meksika çölünde yaşayan Lama tridenta tipi çalıların yapraklarında görüldüğü gibi yapışkan bir maddeyle veya balmumuyla kaplanmıştır. Bitkilerin gözenekleri, günün en sıcak saatlerinde terleme yoluyla su kaybını önlemek için kapanır.

Bir başka uyum biçimi de bitkilerin kendilerine su rezervi oluşturmasıdır. Kaktüs veya agave gibi «edi» bitkiler, tadarı dolayısıyla büyük miktarlarda su biriktirir; bu da onların yağmursuz geçen uzun dönemleri atlatmalarım sağlar. Mesela Meksika’nın kuzeybatısında yetişen saguaro (Camegia gigantea), 2 veya 3 m3 su bi-riktirebilir.

Geçici bitkiler, yaşamlarım sürdürebilmek için başka stratejiler geliştirmişlerdir: bunların vejetatif döngüleri çok kısa sürelidir. Mesela Boehravia repetıs, on günden daha kısa bir süre içinde filizlenip tane verir. Bu taneler, filiz vermelerini sağlayacak elverişli yağmuru çok uzun yıllar (bazen elli yıl) bekleyebilir.

Biyotoplar. Çeşidi çöl biyotopları, bitki örtüsü oluşturmaya iyi kötü elverişlidir. Bu çöllerde en yaygın olarak rasdanan bitki örtüsü bozkırdır. Bu alçak bitkiler, zemini bütünüyle örtmediği i-çin süreksiz, sert otlardan oluşan bir bitki türüdür. Afrika’da «kıl-
çıkotu», And punalarında rastlanan bazı buğdaygiller ve ;.*■ bitkiler buna örnektir. Yarı-kurak bölgelerde bozkırlar. ::: yüzeyinin yüzde 50’sini kaplar. Kurak ve aşırı kurak bc.j; doğru gidildikçe bu oranın yüzde 10’a kadar düştüğü, fcînî oramn daha da altma düştüğü görülür. Taşlık alanların yit-. yalnızca yer yer buğdaygil öbekleriyle kaplıdır; buralarda r: ağaçlara pek rasdanmaz. Kumla örtülü kesimler, bitki örf_; _ gelişmesine daha elverişlidir; kum tepelerinde, Retama re:.:–bi bodur ağaç türlerine rasdamr. Yağmur suları, bitki örf_: daha yoğun olduğu bu bodur ağaçların oluşturduğu çul* —” doğru akar. Kum tepeleri, küçük ağaç kümeleri içerir; bun_i-minin yüzeyine yakın akan sularla beslenir. Çöl alanlar—: dağlık bölgelerde, seyrek ağaçlarla kaplı bir orman kuşağsu ‘ lanır. Bu kuşağın ötesinde yükseklerde bozkırlar başlar.

Vahalar, uzaklardan seçilebilen yeşil adacıklardır. Sıcak de hurma (Phoenix dactylifera) vahaların özelliğine en uygız: ı± tır. Kışları soğuk geçen çöllerde hurma, yerini kavaklara ve =:; lere bırakır.

Tuzlu topraklarda, «tuzcul» adı verilen özel bitkiler yefcş.: kotu veya çorakotu gibi bazı türler, sahip olduklan osmotüc’ i. sayesinde tuzluluk derecesi çok yüksek topraklarda yaşabilr

Fauna

Çöllerde yaşayan hayvan türlerinin sayısı sınırlı olmaklî r r te, yeryüzünde ve tadı sularda yaşayan zoolojik gruplara. : başlılarına buralarda rasdamr. Bitkiler gibi hayvanlar da s–; ğa, sıcağa ve aşırı ışığa karşı mücadele etmek zorundadır.

Suya bağımlılık. Suya bağımlılık hayvan türlerine geri : şir: kimi hayvanların her gün su içme ihtiyacında olmasınî : yun bulunduğu çevreden ayrılamamalarına karşılık, oriks ; ve gibi bazı hayvanlar susuzluğa günlerce dayanabilir. De’.= -yağdan oluşmuş iki hörgücü vardır. Bunlarda meydana geltr * tabolizmaya ilişkin yükseltgenme sonucu belirli miktarda; – : şur; bu su, kana karışarak metabolizmanın her yanına dia t.” Deve, böylelikle, ağırlığının yüzde 30’unu kaybedebilir.

Bazı hayvanlar, hazmettikleri yiyeceklerin yükseltgeırr.i = oluşan suyla yetinerek hiç su içmeden yaşayabilir. Meseû. .• riciler (meriones, araptavşanı) su içmeden, bu ihtiyaçlacr_ : bitkilerin veya soğanlı bitkilerin içerdiği suyla karşılayarak” =.

Sınırlı kalmakla birlikte, hayvanlarda görülen anatonrk -lanma yeteneği kimi zaman dikkat çekici ölçülere varır: çc.^> nin koca kulakları, gerçek birer ısı regülatörüdür; böcekler gidilerini kavurucu zeminden uzak tutan uzun bacaklara saî.”

Fizyolojik ve davranışsal uyarlanmalar ise çok daha fazlî ı ■-miştir. Bazı hayvanlar s a kaybına dayanıklıdırlar ve terlemez.; ■ dikleri çok yoğun, dışkılanysa çok kurudur. Aşm sıcağın ve;; güneş ışığının etkisinde kalmamak için, kemiricilerin çoğu. k:~ keleler ve yılanlar yuvalarından dışan yalnız geceleri çıkar. C-_r-dışarıda kalan hayvanlar, zemin düzeyindeki şiddedi sıcaktzr. ; lenmemek için yükseklere tüner veya havalanır. Çölkamlurr.: -sı (Testudo horsfıeldi) gibi bazı hayvanlar, en sıcak mevsimde uy_ bir yaşama geçer. Suda yaşayan hayvanlann yumurtalan geçir.; lerde, bu göller kuruduğu zaman uyku haline girer.

Aynı şekilde, sıcaklık 52 °C’yi bulunca, çekirgeler her ccn kikada bir sıçrayıp havalanır. Toprak mükemmel bir ısı y— sağladığından, birçok hayvan yeraltı yuvalarında yaşar. Afer örümcekler ve böcekler, cüsselerinin küçük olmasından y;’; narak, gölgelik ve nemli ortamı kayaların çadaklarmda arar.; •

Çöllerin ilerlemesi

Çöller, bundan 15 milyon yıl önce, Üçüncü Zaman’ın scr__: oluştu. Dördüncü Zaman’ın başlarmda, bugün bildiğimiz yeryüzündeki yerlerini almışlardı, ne var ki bunların s:r_: önemli değişiklikler geçirdi.

Çöllerde bulunan eski göl yatakları, fosilleşmiş bitki ve r. vanlar, tarihöncesine ait kalıntılar, buralarda vaktiyle me;,i gelmiş olan değişikliklerin kanıtıdır. 20 bin yıl önce Sahra -km daha güneyde, Sahil bölgesinin bir bölümünde uzamyr: Oralarda bugün, üstü bitki örtüsüyle kaplanmış kum tepeler lunur. Daha kurak olan bu aşama, günümüzden yaklaşık 12 yıl öncesine kadar sürdü. Bu dönemi de günümüzden 4 C _. öncesine kadar daha nemli bir dönem izledi. Bu dönemde i. ra’da tropikal kökenli yağmurlar daha çok yağıyordu, Çac ^ ise şimdi olduğundan çok daha geniş bir alanı kaplıyordu. B’_ : nemden sonra çöller yemden genişledi.

Çöllerin, az nem alan komşu bölgeler aleyhine genişlemes:; süradi oldu. Son elli yıl içinde çölleşme süreci Sahra’da, esk.: ekilebilir nitelikte 650 000 km2 toprağın yitirilmesine yol açı.

ÇÖL
fişine, çok çeşitli nedenlerden ileri gelmektedir. Sahil’de .■>’S’den 1973’e kadar yaşanan kuraklık veya Brezilya’daki Nor-aea’yi 1979’dan 1984’e kadar etkileyen kuraklık gibi iklim kriz-tr. oitki örtüsünü yok ederek çöllerin ilerlemesinde büyük ölçüse rikili oldu. Öte yandan insanlar da, çöllerle ilgili çok duyarlı a:; sistemin dengelerine müdahale ederek, çölleşme sürecinde bir rol oynamışlardır. Mesela, evcil hayvanların aşırı otlatıl-ra bitki örtüsünün bozulmasına yol açmakta, hayvanların top–at çiğnemeleri, zaten niteliklerini kaybetmiş bu toprağın eroz-.cca daha duyarlı hale gelmesine yol açmaktadır. Su kaynakları-rc .yi kullanılmaması da toprakların daha çok tuz tutmasına, do-g.-.syla giderek daha verimsiz hale gelmesine neden olmaktadır. Vjcîela, Moritanya’daki Şingetti vahası, topraklarının tuzlanma-î : -aucu terk edilmiş, bugün bu vahayı kumlar kaplamıştır.

ÇÖLLERDE İNSAN

İnsanların çöldeki yaşamı, iki geleneksel yaşam biçiminin bir-üzerine kurulmuştur: göçebelik ve yerleşik düzen.

Geleneksel toplumlar

laçebe toplumlar Neolitik Çağ’dan beri çöl bölgelerindeki ot-«sjrdan aşırı ölçüde yararlanmışlardır. Bu topluluklar, koyun, ti- ve binek hayvanlarından (deve, hecin devesi, yak, lama) olu-üt. sürüleriyle bir su başından diğerine, bir otlaktan diğerine do-durmaktadır. Bu göçler, ya çöllerin iklim bakımından daha :ii33ir durumda olan kıyı kesimleri arasında ya da bir dağdan di-a»rjr.e yapılmaktadır. Göçebeler burada yazı geçirmekte, kışlık rtukiar aramaktadır. Bunlar, yerleşik halklara her zaman egemen
olmuş gözüpek savaşçılardır (Sahra’daki Tuaregler ve Pöller). Kervan ticareti, göçebelerin kırsal etkinlikleriyle ilişkilidir. Göçebeler, yerleşiklere tuz, baharat ve sürülerinden elde ettikleri ürünleri satarlar, bunların karşılığında hurma, tahıl ve kumaş alırlar.

Çöllerin modem biçimde değerlendirilmesi

ikinci Dünya Savaşı’ndan beri çöller önemli değişimlere uğradı. İsrail’in güneyindeki Necef Çölü’nde gerçekleştirilen derin sondaj işlemleri, Nil Nehri üstünde Assuan Barajı’mn inşa edilmesi, Orta Asya’daki Siri Derya ile Amu Derya nehirlerinde yapılan düzenlemeler, çöl alanlarında sulanan yerlerin büyük ölçüde artmasını sağladı. Çöllerde maden yataklarının bulunması (Moritanya’da demir, Nijer’deki Arlit’te uranyum), özellikle de Suudi Arabistan’da, Cezayir Sahrası’nda veya Texas’ta olduğu gibi, hidrokarbon yataklannın bulunması, vaktiyle değerlendirilmeyen toprakların değerlendirilmesini sağladı. Kuveyt gibi şehirler, burada petrol bulunmasıyla doğdu; Kahire, Semerkand veya Taşkent gibi şehirlerde oturulan alanların şehri çevreleyen çöle doğru kaydırılmasıyla nüfus artışları görüldü. İçecek su sağlanması bu çöl şehirleri için en önemli sorundur. Bütün bu gelişmelere karşın, çöl alanları, yerleşik insan yoğunluğunun çok düşük olduğu bölgelerdir; bu da insanların buralarda neden uzay üsleri kurduklarını (Kazakistan’daki Baykonur Üssü) veya nükleer denemeler gerçekleştirdiklerini (ABD’deki Nevada Üssü) açıklar. □
Büyük Batı Ergi (Cezayir Salem

Ergleri oluşturan keskin kenz’ı tepeleri her zaman alize rü;îT’–paralel olarak dizilir.
ÇÖL, DİNÎ YAŞAM KAYNA

Yahudilerin, İsrail’in tirz :

simgesel olarak taşıyan r_r zift kovdukları belirsizlikler :ı

çöl, hem istenmeyenlenn yer, hem de sığınma yenir Ts • ^ lı büyük dinler çölde dcgn- .’*.j Tanrı’yla Sina Çölü’nde k=rş. geldi; Isa, kırk gün çclds r_-3 Arap adılan, Islamı yayrr=* ,r_-, a LırnLanm oradan başlatü lık, çağdaşlarının düş kn<. rattığı inananlar oraya sıf-nr. Yts ler, yalnızlığa çekilme £n ezztz-3 kendilerini din uğruna çlsys * günah eğilimlerinden kzzzszL! kendilerine çölde sığmak *

var ki bunlar, Aziz B’jyuk -r.—rj gibi, kendi düşünceiennzsn yorlardı. Maceracılar, çzizz *= muş şehirleri aradılar: El.zz.zz.iz mira veya Ninova haiESS_=nr~:r : duğu gibi, çölde krallıklann _n_rı ratorluklann ne kadar geç:n nnın kanıtını buldular; zz.zzzz-z.~zj Sahra’da odaklan ve sıiıulsn zzîzzzî duvar resimleri bularak, ri5_n_2 den, doğanın da uygar[:'<=- g_r_ r.z gittiğini keşfettiler. Çc’ czy.s—«j Tanguy’nin, Dali’nin vey= 3= Zzjl co’nun tablolarında z.z,

yitip giden boş böbûr[szzzz^=r~ landığı yer özelliği kazanç:
Sonora Çölii’ndeki fauna ve flora,

(1), ölü memeli hayvanlar anyzr *L~e-*st kokarcası (2); porsuk (3), i

veya cep faresi(5), gündüzler] yuvalarında gizlenir; Amerika art-ZZ-vaşak (8) yaklaştığında kaçar, 33ş zqzr*± kertenkele (9) ve çöl kaplumbağa frenkincirlennde (11) su buhır kaktüsler: ocotillo (12), pam&a – “5 saguaro (14).
AYRICA BAKINIZ

► 1-ANsfl erozyon

– Kaksü göç (hayvanlsn-

► [B.ANŞU jeomorfolc”

► ma Nil

– I&ansu Sahra

► İb-ahsü Sibirya

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*