İLAÇLAR

İLAÇLAR

TARİH BOYUNCA İLAÇLAR

Tedaviye yarar maddeler, özellikle şifalı bitkiler hakkmdaki görgül bilgiler binlerce yıllık geleneklerde saklıdır. Bize ulaşmış olan en eski belgeler Sümer medeniyetine aittir (MÖ 3 000). Nip-pur şehrinin kalıntıları arasında bulunan bu tabletlerde, banotu, adamotu ve afyon (haşhaş özütü) gibi maddelerin adı geçmektedir. Tıp sanatına ait ilk belgeyse Eski Mısır’dan kalmadır: I. Ram-ses dönemindeki (MÖ 1314-1312) bir papirüste 700’den fazla drog sayılmakta ve iyileştirdikleri hastalıklar belirtilmektedir.

Ancak bu eski zamanlarda, bugünkü ilkel toplumlarda olduğu gibi, bir ilacın kullanımı iyileştiricilerin dinî ve mucizevî sanatını ortaya koyan bir uygulamadan başka bir şey değildir. Tıpkı büyü gibi, ilaç da hastalığı yapan cini kovmaktadır. İlacın organizma üzerindeki etkisi bir iyileştirme etmeni sayılmaz: iyileşme tanrılar öyle istediği içindir. Yunan mitolojisinde, iyi yürekli Kentauros Keiron bildiği bütün ilaçları ilk hekim Asklepios’a öğretir, ama Asklepios tanrılara ait iyileştirme gücünü elde ettiği için Zeus tarafından derhal cezalandırılır.
Tıp bilimi ve ilaçlar

Tam anlamıyla tıp kavramı, ilk filozoflar döneminde Yunanistan’da, büyük bir tıbbî kuramcı ve uygulamacı olan Hippokrates (MÖ 400-377’ye doğru) ile başlar. O zamandan beri de ilaç aynı anlayışla Batı kültüründeki yerini almıştır. Buna göre ilaç, nesnel fizyolojik bir nedeni araştırarak iyileştirme vasıtasıdır. Hippokrates ve onun düşüncesini benimseyenler çok sayıda ilaç çeşidini denemiş ve belirlemişlerdir: hap, emme pastili, merhem, fitil, vb. Bu kuşaktan hekimler arasında,’ Roma imparatorlarının en meşhur Yunanlı hekimi Galenos Klaudios (Lat., Claudius Gale-nus) [MS 131-201’e doğru] Antikçağ farmakopesini daha da zen-
ginleştirdi ve şifalı bitkileri tedavi edici özelliklerine göre landırdı.

Hastalık hakkmdaki dinsel görüşlerin yeniden canlanm rağmen, Hıristiyan Ortaçağ, eskilerin tıbbî-eczaî bilgilerini! mayı bildi; savaşların yarattığı en karışık dönemlerde bile nastırlarm kuytuluklarında onu sürdürdü. Kültürel açıdan b bir yenilenmenin yaşandığı XII. yy’ıntıp fakülteleri, eğitim ramlarında Hippokrates ve Galenos’un yazılarını temel a yeniliklere açıldılar. Bu yeniliklerin çoğu Yahudi ve Arap b lerin çalışmalarının ürünüdür. Bu nedenle daha baskın ola] nan-Latin kültürünün yanında zaman zaman Hint tıbbının etkisi de hissedilir. Ünlü îranlı filozof ve hekim ibni Sina 1037) bir farmakope hazırlamış, onda gümüş-nitrat ve kırm va oksit gibi mineral tuzlara bile yer vermiştir. O zamanla: Avrupa’da Monpellier Üniversitesi (Fransa) seçkin bir merkı İtalya’daysa ünlü Salerno okulu, tıp ve eczacılık öğretimi ya belli başlı yerlerden biridir.

Fakat yine de ilaçlar büyük bir çoğunluğuyla doğa yasak ötesinde, tam anlaşılamamış birtakım boş inançların konuş Antikçağ’da Yunanlılar her derde deva evrensel bir ilaç bu için çok sayıda ilaç maddesini bir araya getirerek tek bir il de etmeye çalışıyorlardı. Ortaçağ’ın simyasıysa sadece tam luluğu sağlayacak esas ilacı bulmayı düşlüyordu. Bununla t te bilim şaşırtıcı yollar izledi. Nitekim, XVI. yy’ın ünlü sim sı ve kabalisti Paracelsus şifalı bitkilerden bu bakımdan fa bir öz çıkarılabileceğini pekâlâ sezmiştir.

Eczacılık bilgileri Rönesans’ın bilimsel atılımından yararl ama esas ilerlemeler XVII. yy’da oldu. Mineral tuzları esas ilaçlar yaygınlaştı; örneğin müshil olarak kullanılan kalomı va klorür) 1608’de bulundu. Ortaçağ’da Haçlı Seferleri Avru] baharatı soktuğu gibi Hindistan’a ve Amerika’ya giden < yollarının keşfedilmesi de egzotik bitkisel drogların ithal ed sini sağladı. Çarkıfelek (spazm çözücü olarak) Amerika’d; panyol keşişler tarafından getirildi. Ateş düşürücü bir ecza kınakına Güney Amerika, Hindistan veya Seylan’dan geldi

XVII. yy’da Avrupa’da eczacılar lonca halinde bir aray; mişlerdi. Daha XIII. yy’dan itibaren eczacı dükkânı açmaya lamışlardı. Bu dükkânlarda ilaç satıyorlardı, ama daha ilaç \ lama sanatım bilmiyorlardı. Meslekteki daha sıkı bir yasa zenlemeye paralel olarak, ilk «uzman» eczacılar XVIII. yy’c taya çıktı: böylece bir ilaıcı icat eden bundan böyle onun rr yet ve satış tekeline sahip oluyordu.

Kimya devrimi

XIX. yy’da kimyadaki ilerleme ilaçlarla ilgili tüm bilgile tüst etti: krom, iyot veya magnezyum gibi basit maddeler olarak elde edildi. Bitkilerdeki etkin maddelerin bulunmj ilaçlara ait özelliklerin moleküler düzeyde analizi mümkün Bunun sonucunda ilaçlara ait özellikler de kimyasal isimler Örneğin afyondan önce 1817’de morfin (ağrı kesici), daha : da 1832’de kodein (sakinleştirici ve öksürük kesici) elde e Sıtmaya karşı bir ilaç olan kinin, kınakına kabuğundan 18; çıkarıldı. Kloroform ve eterin keşfi sayesinde 1850 yılla anestezi bulundu; ki bu da cerrahîde köklü değişikliklere yc tı. Sonunda mikroorganizmaları keşfeden Pasteur, ilk aşı v rumu hazırladı; böylece tıbbın temelleri atıldı. Bundan son
İLAÇLAR
Birçok ilacın bulunması, tıbbın olanaklarını artırarak, günümüzde hastalığa bakış açımızı değiştirdi: artık hastalık bir kader değildir. Büyük salgınlar gerçekten önlendi ve bazı hastalıklar pratik olarak ortadan kalktı (çiçek, frengi, hatta verem). Farmakolojide devam eden araştırmalarla birçok yeni ilaç bulunmaktadır. Bu gelişmeler kanserin, AÎDS’in, hatta yaşlanmaya bağlı bir kısım hastalıkların yenilebileceği umudunu doğurmaktadır.
Eczacı bitkilerden dekoksiyon yoluyla ilaç yapa yapa ortaya çıktı. Arka planda görülen şifalı bitkiler bahçesi, bu bitkilerin ne kadar çok kullanıldığını göstermektedir.
İÇİNDEKİLER

TARİH BOYUNCA İLAÇLAR İLAÇ NEDİR? İLAÇ ÜRETMEK VE SATMAK

:.=z kimyasal dozlarla belirlenir oldu, ama ilacı oluşturan

• :.ss doğal kaynaklardan alındı.

■ :ez yoluyla elde edilen ilk ilaçlar XIX. yy’a girerken ortaya

I _iann içinde en ünlüsü, 1897’de bulunan aspirindir: as-

– s »sı asetilden, «spir» de Spirsaure’ den alındı (Alman-

jriısaure» çayırmelikesi veya erkeçsakalı [Filipendula] de-isen elde edilen «spir asidi» anlamına gelir). Almanya’da

i sanayiinin gelişmesi ve ilk ecza firmalarının kurulması “_aiarı teşvik etti. Kimyasal maddelerle tedavi anlamına j.e:noterapi de buna paralel bir gelişme gösterdi. Bu arada .oynaklı yeni etkin maddeler saptandı, özellikle 1928’de Györgyi tarafından C vitamini ve 1921’de Kanadalı F. ve C. H. Best tarafından ensülin bulundu, ar.tibiyotik olan penisilin 1929’da Fleming tarafından bu-. va kullanımı ikinci Dünya Savaşı sırasında yaygınlaştı, .vstiklerin kullanılmasıyla enfeksiyon hastalıklarına bağlı oranında göz kamaştırıcı bir düşüş görüldü: tüberküloz -“tten ölüm oranı yüzde 100’den yüzde 7’ye, tifoda yüz-;ar. yüzde 3,2’ye düşüş oldu. Fizyoloji ve biyolojideki iler-srle birleşen kimyasal analiz ve sentez yöntemleri giderek .-davi olanakları yarattı.

AÇ NEDİR?

.-anca bir kelime olan farmakon hem ilaç, hem zehir demek-ama aynı zamanda tehlikeli bir madde olan ilaç her s önce organizmaya ancak verilen doza bağlı olarak yararlık, ayrıca verilme sıklığı ve veriliş şekli de bunda rol oyna-Zaten eğer ilaç o hastalığa özgü bir ilaçsa, hastaya da =k demektir.

rlann çoğu, patolojik nedenlere veya belirtilere karşıt mad-aracılığıyla etki yapar. Ama homeopati buna karşıt bir yön-avsiye eder, onun hep tartışmalı olan teorilerine göre klinik -leri ortadan kaldıracak bir maddenin son derece düşük a bir miktarı iyileşmeyi sağlamaya yeter.

ıçlann kaynağı

kiler âlemi sadece geleneksel ilaçların kaynağı olmakla kal-r aym zamanda daha modem ilaçların yapımında kullanı-^myasal bileşiklerin de kaynağıdır. Aromatik bitkilerin jde ballıbabagiller) ilginç tedavi edici özellikleri vardır: la-

i ve kekik antiseptik olarak kullanılır; biberiye bitkisi kole-nane spazmlara karşı etkilidir; adaçayı migrene iyi gelir. Bu

■ edici özelliklerin yanı sıra, bitkiler son derece zehirli madde içerirler (özellikle alkaloitler). Örneğin yüksükotu özüt-rcak çok düşük dozda kardiyolojide kullanılabilir (kalp atı-■avaşlatmak için).

=ntarlar da bazı ilaçların, özellikle antibiyotiklerin kaynağı-erüsilin, PeniciUium türü mikroskobik mantarlardan hazırla-onra birtakım arındırma işlemlerinden geçirilerek elde edi-

aeraller daha çok, eksiklikleri gideren ilaçların temelini urur. Kalsiyum, potasyum, sodyum veya magnezyum gibi nzmada son derece küçük miktarlarda bulunan mineral

i, önemli bir fizyolojik role sahiptir. Hemen hemen bütün Zeı ilaçların bileşimine girer (gümüş, alüminyum, demir, al-■akır, vb). Cıvalı kromun bileşimine giren cıva bilinen bir ör-Çinkodan göz damlalarının yapımında yararlanılır. Bir slan klorun metallerle birleşimi sonucu oluşan tuzlar (özel-;avel suyu veya çamaşır suyu eşdeğeri olan sodyum hipok-antiseptik özellikleri ile tanınır.

lyvansal kaynaklı ilaçlar, özellikle A ve D vitamini açısından in olan balıkyağı (morina) öteden beri bilinir. Bazı hayvan-organlan veya salgıları da özellikle hormon yapımı için kul-

îğal ortamdaki etkin maddeleri yalıtıp ortaya çıkaran özüt ^asının bu geleneksel yöntemi bugün de tıbbî maddeleri el-mede geniş çapta kullanılmaktadır. Bu amaçla, ecza sanayii büyük ölçüde şifalı bitkiler yetiştirilmektedir. Ama günüdeki ilaçların pek çoğu tamamen yapay kimyasal sentezle-onucu oluşan saf laboratuvar ürünleridir (verem ilaçları, sa-:ştiriciler, vb). Bu ilaçlar çoğunlukla doğal maddelerin mole-r yapılarından esinlenilerek keşfedilmiştir. Bu keşfedilen ır daha sonra mümkün olduğunca zararlı yan etkileri azaltı-

l. daha üstün hale getirilmek amacıyla değişikliğe uğratılır, îl olarak elde edilen fakat daha sonra bazı kimyasal değişik-iğratılan ürünler için «yarı sentetik» deyimi kullanılmakta-iu durum özellikle antibiyotik yapımı için geçerlidir. Günü-
müzde sentez kimyası pahalıdır ve tedavinin sonuçlan da bun- Gelenek ve yenilik eczanelerde her ların genelleştirilmesini her zaman haklı kılmıyor, çünkü bu zaman birlikte bulunur. ürünler doğadan da elde edilebilir.

En yeni biyoteknolojilerin ürünü olan biyosentez de başka bir yöntemdir: insan vücuduna ait maddelerin özdeşi olan maddeler yapay bir ortamda biyolojik bir organizma tarafından (örneğin bakteri) üretilir. Birçok hormon günümüzde bu yöntemle elde edilmektedir.

İlacın organizma üzerindeki etkisi

Tıbbî uygulamada, ilaçlar, etki alam hastalığın nedenlerini (et-yolojik) ortadan kaldırmaya yönelik ilaçlar ve hastalığın sadece belirtilerini ortadan kaldıran (semptomatik) ilaçlar diye ikiye ayrılır. Bu iki ilaç türü genelde birbirleriyle ilintilidir.

Hücreler düzeyinde uğradıkları kimyasal değişiklikler sayesinde etkili olmak için ilaçların vücudun iç ortamına (kan, lenf veya hücre içi sıvılar) girmeleri gerekmektedir. Deri üzerine sürülen bir merhemin, az bir kısmı emilir. Buna karşılık ilacın ağızdan kullanılması tercih edilir, çünkü bağırsak mukozası bu maddeleri vücutta her yere dağıtır ve daha sonra diğer tüm besinlerde olduğu gibi artıkları dışarı atar.

İlacın herhangi bir kullanım yolunun seçimi, ilacın etki süresinin bilinmesini sağlar. Kullanım yolunun seçimi yapılan bakımın acil olup olmamasına da bağlıdır. Buna göre damar yolu, ilacın ağızdan verilmesine göre çok daha çabuk etki gösterir.

Hap, şurup, merhem, fitil, ampul, jelül, aerosol veya toz, ne şe-
PLASEBO ETKİSİ VEYA FARMAKOLOJİNİN SINIRLARI

Plasebo (Latince «hoş gideceğim») etkisi hiçbir ilaç maddesi içermeyen (mesela damıtık su), fakat hastaya gerçek bir ilaç gibi sunulan maddenin yararını gösterir. Bir XX. yy kavramı olmasına rağmen plasebo her zaman geçerli olan bir olaya işaret eder: ilaç alımında psikolojik faktörün rolü.

Tıbbî psikoloji plasebo etkisini hasta ile hekim arasındaki ilişkinin niteliğine veya ilacın satımıyla uğraşan çevreye bağlama eğilimindedir. Bu çeşit psikolojik girişimler, azamî derecede objektif davranmayı gerektiren yeni ilaçların denenmesi sırasında incelenebilmiştir, incelemeye alınan insanların bir kısmına plasebo verilmekte ve bu şekilde ilacın tipine ve hastalığa göre etkisi ölçülmektedir.

Plasebo hekim ile ilaç sanayiini ahlakî bir sorun olarak yalanla karşı karşıya getirir; aynı zamanda bazı bilim adamlarınca da bu nedenle kabul edilmez. Bu bilim adamlarına göre, plasebonun ciddî hastalıklarda hiçbir etkisi yoktur, sözde yararlı etkisi de zaten iyileşmekte olan tehlikesiz hastalıkların gidişiyle kanşmaktadır. Bu durumda ilaç ile plasebo arasında zaten çok az bir fark vardır. Buna karşılık, plasebo analjezik maddenin etkisini güçlendirdiğinden, buradan yola çıküarak hastanın ağrılarının tamamen uydurma olduğu sonucuna vanlmamalıdır. Böyle bir sanı, aşın şekilde ilaç kullanılarak azaltılan ağn ile fizyolojik ağrının birbirine ne kadar yakın olduğunu bümemektir. Böyle bir durumda farmakoloji ile psikosomatik nedenselliğin ayırt edilmesi zor bir sınırda buluştuğu anlaşılmaktadır.

Bir aslım ilacının, modern laboratuvarda hazırlanışı. İlacın tartısı ve müstahzar haline getirilmesi baştan sona kadar makinelerle yapılır.
kilde olursa olsun ilacın piyasada sunulan şekli keyfî bir kararla uygulamayı gerektirmez («Galenik» denilen eczacılık bu alanı inceler). Hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaca sadece kıvam sağlayan sıvağlar ilacın etkin maddeleriyle bağdaşır olmasına göre belirlenir, ayrıca organizmada ilacın emilmesini de kolaylaş-tırmalıdır. Sıvağın hızlı veya yavaş çözünür olması bazen bu işte esas rolü oynar: alınan ilaç belirli organa ulaşır ulaşmaz etkin maddeyi salıvermelidir.

İlacın uygulama süresi önemli bir tedavi parametresidir. Öngörülen sürenin dışında uzun bir uygulama, zehirlenmeye yol açabilir: zehirlenme ya etkin maddelere karşı aşırı bir duyarlıktan ya da alışkanlıktan ileri gelir ki, bu da etkiyi azaltır.

Birçok ilacın aynı anda kullanılması, bunlar arasındaki karşılıklı etkileşim yüzünden tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bazı maddeler birbirinin etkisini artırdığı gibi yok edebilir de, hatta birbirinin etkisini o derece artırabilirler ki sonunda toksik sınırı aşar.

Aynı ilacın herkes üzerindeki etkisi aym değildir. Bir yenido-ğanda erişkinde bulunan enzimlerin hepsi yoktur, dolayısıyla yenidoğan bazı maddelerin yıkımını sağlayamaz. Buna karşılık, bir çocuk nispeten daha yüksek dozlara dayanabilir. Yaşlıda ise ilaçların atımında sorun vardır ve aşırı tüketime bağlı toksik düzeyden kaçınılmalıdır. Göz önüne alınması gereken bireysel faktörler çok fazladır: beslenme durumu, fizyolojik bozukluklar, bir organın diğerlerine göre daha hassas olması gibi. Her organ bazı ilaçlara karşı değişik duyarlılık gösterir, bu durum bireysel farklılıklar yaratır ve bazı maddelerin organizma tarafından hiç kabul edilmemesine kadar gidebilir (alerji).

İLAÇ ÜRETMEK VE SATMAK

Günümüzde, yeni etkin maddelerin araştırılması ve yapılması, hemen hemen sadece ülke sanayiinde çok önemli ekonomik bir sektör olan ilaç sanayiinin işidir. Piyasaya sürülerek kâra ge-çilse bile, yeni bir ilacın ortaya konması süreyle sınırlı olduğundan (ortalama 15 yıl) her şeyden önce önemli yatırımları gerektirir. Ayrıca araştırma projeleri, yoğun pazarlama çalışmalarını da icap ettirir. Farmakoloji alanında araştırmacıların çoğunluğu özel teşebbüslerde çalışmakta, bazen devlet kurumlarıyla da işbirliği yapmaktadır.

Farmakolojide araştırmalar

Farmakoloji birçok yeni ilacın, birtakım aşamalardan sonra hazırlanmasını ve yapılmasını sağlayan bilimsel bir alanı kapsar.

Önce yeterince özelliği olan etkili bir maddeyi elde etmek gerekir. Yeni bir molekül genelde sentez veya biyosentez yoluyla elde edilir, bilinmeyen doğal maddelerin ayrıştırılması buna bir
istisnadır. Daha sonra, elde edilen ürünün ışığa, neme, iklir ğişikliklerine karşı dayanıklılığı denenir. Başlangıçtaki bu ar malar uzun yıllar devam eder. Öyle ki sentezle elde e 10 000 molekülden sadece 1 tanesi deneyler sonucunda ila line gelir.

Bu ürünler önce hayvanlar üzerinde denenir (özellikle fa de). Böylece hem toksik doz, hem etkili minimal doz beliı Birçok test ile ürünün tedavi edici özellikleri araştırılır. I elemenin sonunda (bunun için İngilizce screening [eleme] d< kullanılmaktadır) araştırmaya devam edilip edilmeyeceğin ilk karar verilir.

Eğer karar olumlu ise, ilacın tekniği ile ilgili çalışmalara i nır (yeni maddenin kullanım şekli ve kullanım yolu). Ayrıcı tezinden biyolojik deneylere değin, deneyler birçok kez tek nır ve bu çalışmalar daha çok hayvan türleri (fare, köpek, ta üzerinde denenir böylece insan organizmasına en uygun c belirlenir. İlaca tolerans ve ilacın etkinliği de yıllarca test ed

Klinik deneylere geçiş, yani ilacın insan üzerinde deneı de yeni bir kararı gerektirir. Deneyler önce sağlıklı in: üzerinde yapılır. Bu bakımdan birçok ülkede yasalar bir uymaz, hatta bazen deneme yapmak yasal değildir. Labı varların tümü, paralı veya bedava gönüllüler üzerinde ( yapar.

Önceden haber verilerek onayı alman hastalar üzerinde neyler daha sonraki aşamayı oluşturur. Bu deneyler etik t mitenin gözetiminde yapılır. Bu komitenin rolü, deneyin j ceği yarar ve zarar arasındaki ilişkinin kabul edilebilir old emin olmaktır. Eğer bütün bu araştırma ve testlerin sonucı rince olumluysa, ilaç sanayii yeni ilacın pazarlanması için i ter. Bu izni firmaya Sağlık Bakanlığı verir.

ilaç gözetimi

19601ı yıllarda yaşanan bazı dramlardan sonra, klinik c ler yeni düzenlemelere ve zorlayıcı koşullara bağlandı (ö bir uyku ilacı olan talidomidin hamile hanımlarca kullar yüzünden dünyada 10 000’den fazla sakat çocuk doğmuş

Fakat deneysel çalışmalar ne kadar çok ve ne kadar uz re yapılırsa yapılsın yine de, yeni ilacın satışından sonra den farkına varılmayan birtakım etkiler ortaya çıkabilir.! yasaya sürüldükten ve sosyal güvenlik kurumlarmca edildikten sonra da denetlenmeye devam edilir. 1972’d< Dünya Sağlık Örgütü (Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş lararası bir «ilaç gözetim sistemi»nin yürürlüğe konması siye etmiştir: «reçete ile veya reçetesiz satılan ilaçlard; gelen olumsuz tepkilerin düzenli olarak değerlendir kaydedilmesi ve bildirilmesi». On beş kadar ülke bu prc fiilen uymaktadır. Bu amaçla Avrupa’da ilk ilaç gözetir kezi 1973’te Fransa’da kurulmuş, sonradan bunların say gesel merkezlerle otuza yaklaşmıştır; bu merkezler t ilaçlar da dahil bütün ilaçların tedavideki etkisini kon mekte ve geniş bir halk kitlesinde uzun süreçte oluşar meyen etkileri değerlendirmektedir. Bu bilgiler doktor ilaç sanayiinden, eczacılardan ve hastaların kendilerim len bilgilerden oluşur.

Sıkı gözetim altında ticarî ilaç üretimi

İlaçların üretimi ve satışı çok sıkı yasal kurallara bağlaı Bugün eczacılık alanında birçok yasa ve bunlara bağlı çeı netmelikler bulunmaktadır.

İlaçlar hazırlanmalarından tüketimlerine ve dağıtımla] dar geçirdikleri aşamalara göre değişik tiplerde sınıfland Eczacı tarafından reçetedeki tarifelere göre hazırlanan e zanede yapılan ilaçlar» hemen hemen yoktur, ancak çok lan sıradan bazı ilaçlar eczacının dükkânındaki laboratu yapılmaktadır: örneğin tentürdiyot, oksijenli su gibi basiı bunlar için gerekli hammadde eczanelere kolaylıkla sağ mektedir. Doktorun verdiği reçeteye göre eczacının y ilaçlar farmakopelerde saptanmış ve ne oranda hammadc bileceği aynntılarıyla belirtilmiştir.

Bugün eczanelerde satılan ilaçların yüzde 90’ı tamar fabrika ve laboratuvarlarında yapılan müstahzarlardır, ; zır ilaçlardır. Hazır ilacın ambalajında Sağlık Bakanlığı’n miş ruhsat tarihi, ruhsat numarası, ruhsat sahibi, labor; adı ve adresi, içindeki prospektüste ilacın formülü, birim ki dozu, uygulanma yolu, kullanım gerekçesi ve önlem, etkileri ve son kullanma tarihi belirtilmek zorunluğu vaı

İlaç reklamlarında ciddî bir kısıtlama vardır: ancak Ss kanlığı’nın verdiği özel bir izinle duyuru niteliğinde biı söz konusu olabilir.
Aktif maddelerin tartılması ilaçlann zararlı etkilerini sınırlamak için, bunlann hazırlanmasında önemli ro! oynar.

TEDAVİ ALANINDAKİ İLAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI Kullanıldığı alan Ana maddeler
iciler ve ürücüler ağnya ve ateşe karşı parasetamol, renasetin, aspirin.
uçular .çiler .ikler şiddetli ağrıların tedavisi morfin. kloroform, etil eter, barbitürikler; kokain, lokal soğuk.
.ardan ileri gelen iarla savaşmak îksiyon .açlar yotikler rüsler bakterileri tahrip etmek veya çoğalmalannı önlemek, tedavi süifamitler, penisilin, sefalosporinler, tetrasiklin aşılar, serumlar.
lamatuvarlar virüs, mikrop, travma etkisiyle organizmada meydana geleniltihaplanma tepkisinin bastmlması kortizon.
taminikler alerjilere karşı (histamin organizma tarafından salgılanan ve alerjik reaksiyonun ortaya çıkmasında önemli rol oynayan bir maddedir) klorfenamin.
ileptikler saraya karşı fenobarbital.
>on ilaçlan Parkinson hastalığına karşı levodopa.
jnlar Det ilaçları .olojik ilaçlar şeker hastalığına karşı ensülin; doğum kontrol ilaçlan.
m sistemi Mide bulantısı, mide bağırsak bozukluklan, safra kesesi ve karaciğer hastalıklan koleretikler.
algınlığına karşı irük kesiciler eye karşı kodein ve antihistaminik türevleri; buğu ilaçları.
[açları ksiyon ilaçları ıtar ilaçlan enflamatuvarlar snjanlar lan pekleştiren eler) deri iltihaplarının tedavisi mantarlara karşı hidrokortizon.
i ilaçları (damla) latizma kolşişin; penisilin ve antienflamatuvarlar;
tum yolu ilaçlan m ilaçlan ıspazmodikler aminofilin; atropin.
ve ruh lıklarıyla ilaçlar notikler inleştiriciler csiyolitikler kotroplar iroleptikler uyku bozuklukları irkilme, bunaltı psikozlar kalsiyum bromür; barbitürikler ve türevleri; hafif sakinleştiriciler; depresyon çözücü sakinleştiriciler.
ilaçları s damlatmak e hazırlanmış sıvı irdir; :n£lamatuvar ılirler, onktivite, glokoma içi basıncının lası] karşı etki erirler) göz damlaları.
minler ve eral tuzlar kansızlık (anemi) askorbik asit (C vitamini), vitaminli (E, H, K) ilaçlar,mineral tuzlar (demir), B12 vitamini.

İLAÇLAR
Farmakoloji: ilaç tekniğiyle ilgili çalışmalardan önce, tartışmalı olmasına karşın, hayvan deneyleri her zaman yapılır.
Tüketim. Giderek artan İlaç tüketimi büyük çapta bir ilaç sanayiinin kurulmasına yol açtı.
AYRICA BAKINIZ

—► iB-ANsu antibiyotikler

IB.ANS11 tıp

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*