İSKELET VE KEMİKLER

İSKELET VE KEMİKLERİSKELET VE KEMİKLER

însan vücudunda birbirine eklemlerle bağlanarak iskelet yapısını oluşturan 206 tane kemik bulunur. İskelet sistemi vücuda biçim ve sağlamlık verdiği gibi, iç organların korunmasını da sağlar. Yassı, kısa ve uzun çeşitleri bulunan kemiklerin tümü, kalsiyum içeren bir dokudan meydana gelir. Sürekli bir hücresel yenilenme içinde olan bu doku, insan öldükten sonra da uzun süre varlığını sürdürür.
İSKELET DOKULARI

Bütün kemikler, periost veya kemikzarı denilen bağdokudan fib-röz bir dış zarla sarılmış lamelli bir kemik dokusundan meydana gelir. Bu doku kan damarlarıyla beslenir ve sinir uçları içerir. Uzun kemikler, diğer kemik çeşitlerinde bulunmayan bazı özelliklere sahiptir: ortada yer alan ve içinde ilik bulunan ilik kanalı (ilikte alyuvar, akyuvar ve trombosit gibi bütün kan hücrelerinin ana hücreleri bulunur); hafifçe şişkin olan ve komşu kemikle temas eden kaygan yüzlerine eklem yüzeyi adı verilen kemik uçları (epifiz); uzun bir silindir biçimindeki orta bölüm (diyafiz); ve son alarak uçlar ile orta bölüm arasında kalan bölge (metafiz).

Bütün kemikler tıkız doku ve sünger doku olmak üzere iki bölümden meydana gelir. Kemiğin uç kısmında yer alan sünger doku, dallanmış ve birbiriyle bağlantılar kurmuş küçük kemik lamellerinden meydana gelen üç boyutlu bir yapıya sahiptir. Bu yapı, kireçleşmiş küçük bölmelerden oluşan bir labirente benzetilebilir; bölmeler arasında kalan birbiriyle ilişkili boşluklar ilikle doludur ve bol damarlıdır. Uzun kemiklerde kemik gövdesinin dış bölümünde bulunan tıkız doku, Havers sistemi veya osteon adı verilen düzenli geometrik yapılar içerir. Bu yapılar, silindir biçimindeki 4 ila 20 kemik lamelinin bir kanal (Havers kanalı) çevresinde eşmerkezli halkalar halinde dizilmesiyle meydana gelir. Havers kanallarının içinden kan damarları ve sinir lifleri geçer. Bütün Havers sistemleri, eğik ve enlemesine kanallarla hem kendi aralannda, hem de ilik kanalıyla
bağlantılıdır. Bağlayıcı kanallara Volkman kanalları adı \

Kemik hücrelerine osteosit adı verilir. Havers sistemini melleri arasında yer alan osteosider, mineralleşmiş kemi la sınırlı küçük boşluklar içinde bulunur. Bu boşluklara os verilmektedir. Mineralleşmiş kemik dokusu organik ele (mukopolisakarit yapısında bir maddeyle çevrilmiş kol ve minerallerden (hidroksiapatit kristalleri) meydana geli lerin iğ şeklindeki hücre gövdelerinden çıkan çeşitli uzu toplazma uzantıları mineral bölümün içine doğru uzamı

Kıkırdaklar

Erişkin bir insanın iskeletinde hiyalin, lifli ve ela üzere üç tip kıkırdak bulunur. Kıkırdak hücrelerine kc verilir. Hiyalin kıkırdağı oluşturan kondrositler büyü dir; sitoplazmaları glikojen ve lipit cisimcikleriyl Kondrositleri saran homojen görünümlü doku (matris likli bir ağ yapısı oluşturan ince kollajen lifleri ve kon fat gibi mukopolisakaritlerce zengin bir ana madded na gelir. Vücuttaki eklemlerin çoğunda ve üst solunu da (soluk borusu ve ana bronşlar) hiyalin kıkırdak bu

Lifli kıkırdağın yapısı da hiyalin kıkırdağınkine b bunun kollajen liflerinden oluşan ağ yapısı daha fazla Omurlararası disklerde, burunda, çatı birleşeğinde ve nin yapışma yerinde lifli kıkırdak bulunur. Üçüncü t dokusunun en önemli özelliği bol elastik (esnek) lif Elastik kıkırdak dokusu yüzde (kulak kepçesi), Östa! da, gırtlak dilinde ve gırtlakta yer alır. Kıkırdak dokusı kan damarı bulunmaz. Besleyici maddeler, kıkırdağı s; kusu (perikondrium) damarlarından difüzyon yoluyk

Embriyoloji

İlk kıkırdaklar embriyon gelişiminin beşinci haftE maya başlar. Bu dönemde mezanşim hücreleri (ilkel hücreleri) büyük oranda çoğalır ve zamanla kondrobl çekirdekli dev hücreler) dönüşür. Kondroblastların b mesiyle kıkırdak taslağı denilen yoğun bir doku oluş liflerden oluşan bir ağ yapısına sahip olan bu doku gi lir ve yukarıda tanımlanan üç tip kıkırdak dokusun getirecek şekilde farklılaşmaya uğrar.

Kemik dokusunun oluştuğu bölgelerde mezanşim den osteoblasdar da doğar. Osteoblasdar bazofil sit ve çevresel yerleşimli çekirdekleriyle tanınabilir. Da hücreler düzenli sıralar oluşturacak şekilde yerleşir v nilen yapıları meydana getirir. Osteoblasdardan salgı’ adlı özel bir protein, dayanıklı bağdokusu liflerini olı dolaşımından sağlanan kalsiyum fosfat kireçleşme 1 çöker. Kemikleşme veya diğer adıyla mineralleşme bi teoblastlar sert kemik dokusunun içinde hapsedilmiş

Fizyoloji

İskeletin beş temel işlevi vardır: vücut şeklinin koı ğüs kafesi ve kafatası içindeki organların korunması, -reket etmesi, kalsiyumun depolanması ve uzun ken de bulunan ilikte kan hücrelerinin yapımı. Bütün diğ larda olduğu gibi insanda da, sağlam bir iskelet olmac karmaşık şekiller alabilmesi mümkün değildir. Özeli: tamında, belirli bir vücut hacminin üzerindeki canlı] den dik durabilmeleri için, bir iskelet çatısına ihtiyaı ğüs kafesi ve kafatası, sert bir engel oluşturarak dişte belerin etkisini hafifletir ve organların doğrudan hasa siliğini azaltır. Vücudun hareketi ise kol ve bacaklar eklem yapıları sayesinde gerçekleştirilebilir. Hareket etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için, kemikler ka noktalarını oluşturmaktadır. Kalsiyum tuzlarının ya] rin mekanik dayanıklılığında rol oynar. Bunun yamr pek çok kimyasal tepkimede de önemli bir yere sah
Sunî olarak renklendirilmiş bir ayak radyografisi. Bu yöntemle kemikler ve yerleşimleri net bir şekilde ortaya konulabilmektedir.
İÇİNDEKİLER

İSKELET DOKULARI LS’SANDA İSKELET SİSTEMİ İSKELET HASTALIKLARI

KEMİK VE YAPISI

ezilmeye ve diğer bütün basınçlara karşı etkin bir daya-;österecek bir iskelet yapısına sahiptir. Kemik kesitinde ke-usunun çok sayıda boşluktan ve üst üste binişmiş düzen-îkilde trabeküllerden oluştuğu görülür. Bu yapı düzeni ke-inimum ağırlığına karşı çok büyük bir dayanıklılık göstereli sağlar. Sistemin etkinliği, Alman mühendis ve matema-rl Culmann’m geçen yüzyılın sonunda yaptığı hesaplarla da mıştır.

;miğin çatısıyla bir binanın mimarî çatısı arasındaki ben-doğaldır», Çünkü her ikisi de aynı fizik yasalara bağlıdır. ıir köprüde bunun örneğini görebiliriz.
Geniş bir kemiğin gözenekli kısmı.
ıücresel hareketler ve sinir akışının iletimi gibi), ne mekanizması. Bazı durumlarda kemik dokusunun :i yıl içinde tamamiyle yenilenebildiği tahmin edilmek-yenilenme yeteneği kemik hücrelerinin yoğun etkinlik-:ında bir fikir vermeye yeterlidir. Kemik dokusunun bu aynı zamanda meydana gelen iç içe iki olgunun, yani î yıkım süreçlerinin ürünüdür. Yapım süreci yeni kemik un meydana gelmesini sağlarken, osteoklastlar aracılı-çekleşen yıkım süreci, mineral tuzların salınmasıyla me-lada rol oynar.

derin büyümesi hem boyuna, hem enine artışla sağlanır, nayı kemik zarı, boyuna büyümeyi kıkırdak sağlar, mik zarı, hem de büyüme kıkırdağında osteoblastlara e yeteneğine sahip ilkel bağdokusu hücreleri bulunur.

: dokusu ise iki şekilde büyür; kıkırdak dokusuna en ya-•condriyum hücrelerinin kondrosidere (kıkırdak hücrele-nüşmesi veya daha basit olarak, mevcut kondroside-z bölünmeyle çoğalması.

ANDA İSKELET SİSTEMİ

dun kemik çatısını oluşturan iskelet çok büyük bir yeteneğine sahiptir. İskelet birkaç bölüm halin ılınır. Bunların içinde en karmaşık yapılı olanı dır; ellerle ayaklarsa sayıca iskelet kemikleri-sını oluşturur.

atası

skeleti, yani kafatası beyin ve görme, işitme, a ve tatma organları gibi temel anatomik bö-korur. Kafatası ön ve arka olmak üzere iki bö-meydana gelir. Arka bölüm beynin korunmalar, ön bölüm yüz kemiklerini oluşturur. Kafa çok değirmi ve düzgün kemikden meydana ide gözçukurlarının üst bölümünü sınırlayan niği; yanlarda alın kemiğinin uzantıları; yu-/ankafa kemikleri; aşağıda şakak kemikle-ırtada kamamsı kemik bulunur. Kafatası x arka tarafta artkafa kemiğiyle kapanır.

:miğinin iç ve orta kısmında bulunan kal-

semik, koku siniri liflerinin geçmesine izin veren küçük

: taşır.

tasının yüz bölümünde gözçukurlannın dış yan bölümünü cemiği, alt ve iç bölümlerini ise üstçene kemiği oluşturur. Yü-asmda bulunan ve üstçene kemiğiyle kaynaşmış olan burun , burnun üst bölümünü yapar. Birbiriyle kaynaşmış halde iki k parçadan oluşan üstçenekemiğinde, dişlerin yerleşmesi surlar (dişyuvası) bulunur. Aynı şekilde üzerinde diş yuvası n altçenekemiği bir yay şeklindedir. Bu kemiğin, çenenin şa-miğine eklemlenmesini sağlayan iki yatay kolu vardır.

İnsan İskeleti. Önden bakıldığında insan iskeletini oluşturan kemiklerin büyük bir kısmı gözlenebilir: kafatası (1), göğüs kemiği

(10), sağn kemiği (14) ve kuyruk kemiği (15). Kol kemikleri: köprücük kemiği (2), kol kemiği (3). döner kemik (4), dirsek kemiği (5), bilek kemiği (6), tarak kemiği (7) ve parmak kemikleri (8). Leğen kemikleri: kalça kemiği (11), çatı kemiği (12) ve oturga kemiği (13).
Bacaklarda: uyluk kemiği (16). dizkapağı kemiği (17), kaval kemiği (18), kamış kemiği (19), bilek kemiği (20), tarak kemiği (21) ve parmak kemikleri (22). Kaburgalar (9) göğüs kemiği ve sırt omurlanyla birlikte göğüs kafesini oluşturur. İskelete arka taraftan bakıldığında boyun omurlan (23), sırt omurlan (24), bel omurlan (25) ve sağn omurlan (26) ile birlikte kürek kemiği (27), serbest kaburgalar (28) ve en altta da topuk kemiği (29) görülebilir.
Göğüs kafesi

İskeletin göğüs bölümü 12 sırt omuru, 12 çift kaburga ve 1 göğüs kemiğinden oluşur. İlk yedi çift kaburga, kaburga kıkırdaklarıyla göğüs kemiğine bağlanır ve gerçek kaburgalar adıyla bilinir. Yalancı kaburga adı verilen üç çift kaburga aynı kıkırdak yapılarıyla 7. kaburgaya ve dolaylı olarak da göğüs kemiğine bağlanır. Son iki kaburga çifti ise serbest kaburgalar olarak adlandırılır ve göğüs kemiğine bağlanmaz. Akciğer solunumunun sağlanabilmesi için göğüs kafesini oluşturan kemiklerin hareket etmesi gerekir. 11. ve 12. çiftler dışında kalan kaburgaların başları, ikişer eklemle sırt omurlarına bağlanmış durumdadır.

Göğüs kemiği üç kısımdan oluşur: sap, gövde ve erişkinlik dönemine kadar kıkırdak halinde kalan sivri uç (hançersi çıkıntı). Yassı bir kemik olan göğüs kemiği, kan hücreleri üreten kırmızı ilik içerir. Göğüs kemiği sapının üst bölümü köprücük kemiğiyle eklemlenir. Kemiğin gövde kısmı erkeklerde kadınlardakine oranla daha uzun ve daha incedir. Uç bölümü oluşturan hançersi çıkıntının şekli ise kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve kimi zaman ortasında bir delik bulunur.

Yaşlılık kamburluğu, omurganın 12 omurdan oluşan sırt bölgesinde ortaya çıkan eğrilmeyle kendini gösterir. Bu eğrilmenin nedeni omurlararası disklerin tahrip olması ve kaslann zayıflamasıdır.
Omurga

Omurga, düşey doğrultuda birbirleriyle eklemlenen omurlardan oluşur. Omurgada 7 tane boyun omuru, 12 tane göğüs omuru, 5 tane bel omuru ve bunlara ek olarak sağrı ve kuyruk kemiğini meydana getirecek şekilde kaynaşmış birtakım omurlar bulunur. Omurganın çeşidi patolojik durumlarda artan doğal eğrilikleri vardır; bunlardan biri bel omurları hizasında ve öne doğru, bir diğeri de sırt omurlan hizasında ve arkaya doğrudur. Omurganın bu özel şekli sayesinde dengenin korunması kolaylaşır ve sağlanan esneklik düşey yöndeki darbeleri bir ölçüde yumuşatma işlevi görür.

Omurların her biri konumuna ve işlevine göre kendine özgü bir şekle sahipse de, hepsi aynı morfolojik özellikleri taşır. Boyları boyun bölgesinden bel bölgesine doğru gidildikçe artar. Her omurda bir omur gövdesi, bir omur kemeri, bir dikensi çıkıntı ve iki enine çıkıntı bulunur. Kenarlara doğru hafifçe genişleyen disk biçimindeki omur gövdesinin içinde kırmızı ilik bulunur. Omur kemeri uçlarının arka tarafta birleşmesi sonucunda, içinden çok hassas bir sinir dokusu olan omuriliğin geçtiği omurga kanalı oluşur. Sırt derisi üzerinden kolayca ele gelen dikensi çıkıntılar, kemerin simetri ekseni üzerinde yer alır ve iki taraflarında enine çıkıntılar bulunur. Bazı omurlarda omurilikten çıkan sinirlerin ve kan damarlarının içinden geçtiği delikler de vardır.

Adas ve eksen kemik adı verilen ilk iki boyun omurunun kendi-
lerine özgü şekilleri vardır. Bunlardan biri başın eğilm rulmasını, diğeri de sağa veya sola çevrilmesini sağlaı alt bölümünü oluşturan sağrı 5 omurun, kuyruk kemi; run birbiriyle kaynaşması sonucunda meydana gelmiş

Kollar ve omuz kemeri

Omuz kemeri, birinci kaburganın üst tarafında ye: cük kemiği ile üçgen şeklinde yassı bir kemik olan ğinden meydana gelir. Yatay bir «S» harfine benzey kemiği, omuz çıkıntısı hizasında kürek kemiğiyle, hizasında da göğüs kemiğiyle eklemlenir. Kürek ke. kaburgalar arasında sırtı kısmen örter.

Kol kemikleri kürek kemiği hizasında omuzla ekleı bir kemik olan kol kemiğinin (humerus) baş kısmı k bölümlerinden anatomik boyun denen bir olukla a; kısım kürek kemiğinin eklem boşluğu içine girer ve o ni oluşturur. Alt ve üst uçların çapları kemiğin gövdt büyüktür. Kol kemiği, dirkes eklemi hizasında önko le (dirsek kemiği ve döner kemik) bağlantılıdır. Avt dönmüş haldeyken bakıldığında dirsek kemiği kolu döner kemik ise dışyamnda bulunur. Kol kemiği ile c arasındaki eklemlenme sayesinde kolu bükme ve açr ri, dirsek kemiğiyle döner kemik arasındaki eklemleı de de kolun dönme harekederi gerçekleştirilir (bu iki riyle çaprazlandığında elin dışa dönme hareketi, biri dürdüğünde elin içe dönük hareketi sağlanır).

Önkolun alttarafındaki eklemlenmede dönerker kemiklerinin üst sırası bir araya gelir. Bilekte üst sıı mik bulunur: nohutsu kemik, piramit kemik, ay ken kemik. Bunlardan nohutsu kemik her zaman ekler Bu eklem elin bükme ve açma harekederi ile iki yaı rekederinden sorumludur. Alt sıra bilek kemikleri c dir: yamuk kemik, yamuksu kemik, büyük kemik \ mik. Bileği meydana getiren bu 8 kemik kendi arale eklem yüzü aracılığıyla eklemlenir. Son olarak el aya miğinden, parmaklarsa 14 tane parmak kemiğinden

Bacaklar ve kalça kemeri

Bacaklar gövdeye kalça kemeriyle veya leğen bağlanır. Leğen iki kalça kemiğinden meydana gelir. ’ lerinin yapısını birbirleriyle kaynaşmış üç ayrı kem asıl kalça kemiği (ilium), çatı kemiği (pubis) ve oturç kion). Kalça kemiği gövde ve kanat bölümlerinden tarafında yer alan çatı kemiği, biri yatay, diğeri düş iki koldan meydana gelir. Her iki çatı kemiğinin düşt tı birleşeceği denen yerde lifli bir kıkırdak aracılığı^ ğı) birleşir. Oturga kemiğinin inen ve çıkan kollan ı rıyla birleşerek tıkalı deliği oluşturur.

Oturga kemiği oturduğumuz zaman üzerine daya miktir. Kalça, çatı ve oturga kemiklerini oluşturulan 1 (asetabulum), uyluk kemiğinin (femur) başıyla biraray ça eklemini meydana getirir, arka tarafta kalça kemiğ nen sağrı kemiği ayrıca kuyrukkemiği ile de eklemlen Kadınlarda leğenin çapı erkeklerdekinden daha genişt ça kemiğinin çıkmtılan daha belirgin ve iki çatı kemiği, da daha geniştir. Bu farklılıklar gebelik ve doğumu kı için geliştirilmiş uyum mekanizmaları sonucunda orta
Tıkız kemik dokusu içinde yer alan Havers sistemleri (osteonlar) [portakal rengindej.
Bel omuru. Bir bel omuruna üstten bakıldığında soldan sağa doğru omur gövdesi, omurilik deliği ve dikensi çıkıntı ile yukanda ve aşağıda enlemesine çıkıntılar görülür.

KEMİKLER VE TARİHÖNCESİ KEMİK HASTALIKLARI

öncesinde yaşamış atalarımızın hastalıklarının belirlenebilmesi için )rlann başvurabileceği yegâne kaynak fosil kemikleridir. Bu bakım-‘alnız kemik dokusunu etkileyen hastalıklar belirlenebilir, rçok Neandertal ve Chacelade insanı kalıntısı üzerinde yapılan inceler, o çağda da kırık, burkulma, çıkık ve artrozun yaygın olduğunu rmektedir. On yaşlarında bir çocuğa ait yaklaşık 120 000 yıllık bir asının incelenmesi soncunda, bu çocukta kemiğe de etki eden ve be-arlanndan kaynaklanan bir ur bulunduğu saptanmıştır. Cro-Mangon ı kalıntılarındaki kemiklerde görülen lezyonlar, bu insanın yaygın ısistoz adlı bir kanserden ölmüş olduğunu göstermektedir, ı incelemeler sırasında göz önünde bulundurulması gereken bir di-okta da, o dönemde tıbbın henüz çok ilkel olduğu ve bu nedenle de müzde selim seyreden bazı hastalıkların (sinüzit gibi) o dönemde klerde önemli hasarlar oluşturabildiğidir.
ak. Uyluk, baldır ve ayak kemiklerinden oluşur. Uyluk ke-Kicudumuzdaki en ağır ve en uzun kemiktir. Uyluk kemi-üst ucunda boyun ve baş bölümleri, giderek genişleyen alt [a ise lokma (kondil) adı verilen iki kabartı bulunur. Uyluk ;inin kaval kemiğiyle oluşturduğu diz eklemi, anatomik : en büyük eklemdir. Diz eklemi hizasında ve üçbaşlı uy-ısının kirişi arasında yer alan dizkapağı kemiği, üçgen şek-yassı bir susamsı kemiktir.

dır iskeleti kaval kemiği (tibia) ile kamış kemiğinden (fibu-;ydana gelir. Kalın bir kemik olan kaval kemiği, nispeten aha ince bir kemik olan kamış kemiğine bütün uzunluğu ıca devam eden sert bir bağla bağlanır. Bu nedenle bu iki jin birbirlerine göre hareketleri çok sınırlıdır, ık iskeleti, bilek, tarak ve parmak kemiklerinden meydana ge-ak bileğinde yedi tane kemik bulunur: aşık kemiği, topuk ke-sandal kemiği, zar kemik ve 3 tane konik kemik. Tarak ke-i 5, parmak kemikleri ise başparmakta iki diğer parmarlarda me olmak üzere 14 tanedir. Vücudun bütün ağırlığım, aşık ke-in kaval ve kamış kemikleriyle yaptığı eklem taşır. Bu eklem eklemi) ayağın açma ve bükme harekederini yapmasım sağlık kemiğinin topuk kemiğiyle yaptığı eklem ise dönme hare-inden sorumludur. Ayakta bilek kemikleri tarak kemikleriyle, da parmak kemikleriyle eklemlenmiş durumdadır.

KELET HASTALIKLARI

eletle ilgili hastalıklar kemikleri (kırıklar, iltihaplar, kanser-) ve eklemleri (çıkıklar, artrozlar, vb) etkiler, ıklar. Doğrudan doğruya kemik üzerine veya çevre doku-tki eden darbeler ve çarpmalar sonucunda kemik dokusu ılüğünün bozulmasına kırık adı verilir. Dokuların zayıfla-la bağlı olarak kendiliğinden oluşan kırıklar da görülmekle :e, kırıkların büyük bir çoğunluğu travmalar nedeniyle ana gelir. Darbenin şiddetine ve niteliğine göre kemiklerde iar ve iki veya çok parçalı kırıklar ortaya çıkabilir. Kemik lan yaradan dışarı çıkıyorsa «açık kırıktan» söz edilir. Kli-;ıdan kırık tanısı radyografilerle konur ve değişik şiddette rla beraber işlev kaybımn bulunmasıyla kendim gösterir, lavinin temeli, zarar gören kemik parçalanılın cerrahî yön-rle yerine yerleştirilmesinden sonra vücudun o bölümünün etsizleştirilmesine dayanır. Basit kırıkların tedavisi için dış r (alçılar veya köprücük kemiği kırıklarında kullanılan 8
bandajı) yeterli olur. Buna karşılık parçalı kırıkların tedavisinde cerrahî girişime başvurulur ve vücutta yabancı cisim tepkilerine yol açmayan metal çiviler, levhalar ve çubuklar kullanılır. Hare-ketsizleşme süreci içinde vücut kendi kedine yeni bir kemik dokusu üreterek kırık yerinin kaynamasını sağlar. İlk dönemde kırık parçaları arasında kalan boşluk kan ve lenfle dolar; bu sırada bağdokusu tomurcukları kan pıhtısının içine yerleşerek bir bağ-dokusu nedbesi yaratır. Daha sonra kan damarları aracılığıyla komşu kemiklerdeki kalsiyum depolarından sağlanan kalsiyum, nedbenin mineralize olmasını sağlar. Damarca zengin kemik zarı bu dönemde önemli bir rol oynamaktadır. Kemik dokusunun eski halini kazanabilmesi daha uzun bir sürede gerçekleşir.

Kemik iltihaplan. Kemik dokusunu etkileyen iltihabî hastalıklar mikrobik, paraziter (asalaklara bağlı) veya kimyasal kaynaklı olabilir. Mesela akut osteomiyelit genellikle Stafilococcus au-reus cinsi bakterilerin etken olduğu, sık rastlanan mikrobik bir enfeksiyondur. Hastalığın başlangıç döneminde kemikle ilgili şikâyetler ön planda değildir ve gripal bir enfeksiyonu taklit eden basit ağrılar görülür. Genellikle alçı uygulanması ve antibiyotiklerin kullanılması hastalığın tedavisi için yeterli olur.

Asalak mantarların etken olduğu ciddî kemik iltihapları bütün kemiklerde görülebilirse de kaval kemiği özellikle tutulur. Fosfor, krom, civa, kadmiyum gibi kimyasal maddelerle oluşan kemik lezyonları ise genellikle meslek hastalıklarına bağlıdır.

Büyüme ve kireçleşme bozukluktan. En önemli büyüme bozukluğu olan cücelik boyun yetersiz uzaması demektir. Cücelik, hormon bozukluğuna (tiroit veya hipofiz hormonu eksildikleri) bağlı olabileceği gibi metabolizma bozukluklarına da (kalsiyum veya fosfor metabolizmasında bozukluk) bağlı olabilir. Nadir görülen bir kalıtımsal hastalık olan akondroplazide ise, kemik büyümesini sağlayan büyüme kıkırdakları çok erken yaşta kapamr.

Aşırı boy uzaması ve irileşme ile kendini gösteren jigantizm hastalığı, bazı durumlarda hipofizin aşırı çalışması ve büyüme hormonunun fazla miktarda üretilmesi nedeniyle oluşur. Bu hastalığa yakalanan kişilerde iri cüsseye rağmen, kas gücü normalin altındadır ve hassas bir yapı bulunur.

Kemiklerde ilerleyici kireçsizleşmeye yol açan ve kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz, özellikle menopoz dönemindeki kadınlarda ortaya çıkar. Hastalığın nedeni hormon düzeninin bozulmasıdır. Osteporozun neden olduğu en önemli kemik lezyonlan uyluk kemiği boynunda görülen kınklar ve omurların çökmesidir. Ostrojen ve progesteron hormonlannın birarada verilmesinin kalsiyum kaybına bağlı kırık oluşumunu büyük oranda önlediği kamdanmıştır.

Ur hastalıktan. Vücudun bütün diğer organlan gibi kemiklerde de habis urlar ortaya çıkabilir. Ur kemik dokusundan kaynaklanabileceği gibi, başka bir organdan kaynaklanan bir metastaza da bağlı olabilir. Kemik dokusundan çıkan osteosarkom daha çok çocuklarda ve gençlerde bacak kemiklerinde görülür. Fibrosarkom ve kıkırdak kökenli kondrosarkom ise kemiklerden çıkan diğer kanserlerdir. Daha sık rasdanan ikincil kanserler sıklıkla ileri yaşlarda ortaya çıkar; bunlarda şiddetli ağrılar ve kemik dokusunun ileri derecede hassas hale gelmesi gibi belirtiler bulunur.

Eklem hastalıklan. Travmalardan ileri gelen eklem hastalıklarına örnek olarak burkulmalar (eklem bağlarında ortaya çıkan ve yırtılmalarla beraber görülebilen uzamalar) ve çıkıklar (kemiğin eklem boşluğu içinden çıkması) sayılabilir. Ayrıca yenidoğan-da doğuştan kalça çıkığı adı verilen bir durum görülebilir. Roma-tolojik hastalıklar sınıfında yer alan diğer iki önemli eklem hastalığı da artroz (eklem kıkırdağının tahrip olması) ve artrittir (eklem boşluğunu kaplayan dokunun iltihabı). Akut artrider enfeksiyon kaynaklı olabileceği gibi vücutta yapılan mikrokristallerin birikimine de bağlı olabilir (örneğin gut). □
İSKELET VE KEMİKLER
Bir omurga kırığının tedavisi için yerleştirilen çnrJer ve levhalar.
Romatoit artrit. Bu hastalık eklemlerin deforme olmasına hatta tahribine yol açmaktadır.
AYRICA BAKINIZ

► ib^nslI kas

► İB-ansli omurgalılar

– IB.MSU organlar (yapay)

► IE.ANSLİ organ ve doku nakli

– IB.ANSU paleontoloji

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*