İSPANYA

İSPANYA

İSPANYA
İspanya Yeni Dünya’yı fetheden konkistadorlann altın çağından, I. Juan Carlos’un «sakin devrim»ine kadar (milletler topluluğundan dışlandığı Franco dönemi hariç), hiçbir zaman dünyaya karşı ilgisiz kalmamıştır. Dünya ekonomisiyle bütünleşme döneminde yaşanan kararsızlıklara rağmen ülke, sağlam ve tutarlı bir kültürel kimliğe ve bölgesel kutupların sürekliliğine saygı gösterip bağlı kalarak çağdaşlaşma ve kalkınma yollarını bulmayı başarmıştır.
Nüfus: 39 952 000 [1991]

Nüfus yoğunluğu: 79,1 kişi/km

Başkent: Madrid (3 120 000 nüf.; çev. 5 200 000 nüf.) [1

Resmî dil: İspanyolca

Din: % 97 Katolik, % 0,4 Protestan [1980]

Millî bayram: 12 Ekim (Amerika’nın 1492’deki keşfinir Fara birimi: peseta
Hükümet ve yönetim Anayasa: 1978’den beri yürürlükte olup devleti anayas olarak tanımlamaktadır.

Kurumlar: bir hükümdar (kral); seçimle gelen ve Cort iki meclisli bir parlamento: Senato (49’u seçimle gelmeyi Millet Meclisi (350 üye); hükümetin başı ve Millet Mecl: rumlu bir başbakan.

îdarî bölümler: 17 özerk bölge ve bunlara bağlı 50 il.

Ekonomi

GSMH: 358,35 milyar dolar [1989]

Kişi başına GSMH: 9 150 dolar [1989]

İthalat: 70 milyar dolar [1990]

İhracat: 45 milyar dolar [1990]

Eğitim ve sağlık Okuryazarlık oranı: erişkin nüfusun % 92,8’i [1983] Ortalama ömür: kadın 79,7, erkek 73,6 [1985-1990] Çocuk ölüm oram: % 0,81 [1988] Castilla-La Mancha’da yel değirmenleri: Ispanya’nın iç bölgesi Meseta’dan tipik bir görüntü. Yaşlı yel değirmenleri bugünkü değişikliğin eşsiz bir tarihî çerçevede gerçekleştiğini hatırlatıyor.
İÇİNDEKİLER

FİZİKÎ COĞRAFYA BEŞERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA TARİH

KÜLTÜR VE MEDENİYET
m FİZİKÎ COĞRAFYA

İber Yarımadası her ne kadar konum bakımından iki komşu yarımada olan İtalya ve Yunanistan’a benziyorsa da bütününün kütlesel yapısı, nemli ve kara iklimi gösteren bölgeleri ve doğuya doğru gidildikçe artan kuraklığıyla, Atlantik ve Akdeniz çanakları arasında yer alan küçük bir kıta karakteriyle, farklı bir görünüm verir.

Yapısal oluşum ve yüzeysel şekilleri

Bütününün kütleselliği ve dörtgen yapısı (eski çağlarda Yunanlı coğrafyacı Strabon İspanya’yı yüzülmüş ve gerilmiş bir boğa derisine benzetmişti), Alp kıvrımının oluşumu sırasında belli değişiklikler geçirmiş olan eski bir kalkanın varlığıyla açıklanabilir. Ülke yüzeyinin büyük çoğunluğunu kaplayan Meseta platosu, ortalama yükseklik bakımından (660 metreden biraz fazla) İspan-ya’yı İsviçre’den sonra Avrupa’nın en yüksek ülkesi yapar.

Meseta’nın oluşturduğu kütlesel taban üzerindeki yükseklikler Cantabrica dağlarında 2 000 metreyi geçer. Pena Ubina’da (Astu-rias ve Leon arasında) 2 417 metreyi ve Leon ile Santander arasındaki Picos de Europa’da da 2 648 metreyi bulur. Bu yükseklikler Pireneler’de 3 000 metreyi geçer ve en yüksek nokta olan Aneto Doruğu’nda 3 404 metre iken (Maladeta masifi) daha batıdaki Perdu Dağı’nda 3 355 metreye varır. Katalanya’daki Estats Doru-ğu’nda 3 115 ve Puigmal’de de 2 910 metredir. Yarımadanın en yüksek dağı olan 3 478 metrelik Mulhacen ise güneyde, Andalu-cia’mn ortasında, subtropikal bir karakterle değişik bir dağ görüntüsü verir.

Akarsular

Sadece Atlantik Okyanusu’na dökülen akarsular nispeten kuraklığın etkisinden kurtulabilmektedir ve büyüklükleri ne olursa olsun, İspanyol akarsularının rejimi çok kuvvetli bir buharlaşmanın etkisi altındadır. 900 km uzunluğundaki Duero (ki denize döküldüğü noktadaki debisi 650 m3/sn’dir) ve kolları, İspanya’mn yaklaşık beşte birini sulamaktadır. Lizbon’dan Atlantik Okyanusu’na dökülen Tajo, İspanya’da yaklaşık 900 km akar. Yarımada-
ya da adını veren Ebro (Latince İberus) Atlantik kı rından doğar ve Akdeniz kıyısında çok verimli bir ı rak denize dökülmeden önce 910 km kat eder. Efsar lık eden Guadalquivir, geniş bir yarı kurak bölgeye zensizliğinin izin verdiği ölçüde hayat verir.

İklim

Bütünü bakımından değerlendirildiğinde İspany da belirgin biçimde kurak, kış aylarında ılık, güneş ğunlukta olduğu bir iklim gösterir. Turistlere çekiç nelleme, aslında üç büyük iklim bölgesinin ortalam bir şey değildir. Yağmurların dağılımı açısından ba çelikle Atlantik kıyılarında, Galicia’dan Pireneler’e bir Kuzey Ispanya’dan söz etmek gerekir. Okyan bu yörede en az yağmur alan noktaya bile yılda ( düşmektedir. Ülkenin kuzeybatı ucundaki Santiagı tela’da yıllık ortalama 1 650 mm yağış ve 176 yağı lanmaktadır.

Bundan sonra güney-doğuya doğru gittikçe dara ridi iklimi söz konusudur (ülkenin, çoğu Akdeniz’i re 4 000 km’den uzun kıyısı vardır). Güneye doğı caklık ortalaması da yükselir. Buralarda sahra göri rak yerler vardır. Ülkenin geriye kalan iç kesimind mi hâkimdir. Meseta’mn yıllık ısı ortalaması 10 – 1 değişmektedir.

Bitki örtüsü ve hayvanlar

Avrupa ile Afrika arasında her zaman oynadığı k belitarık Boğazı’nda iki kıtayı ayıran mesafe sadece panya’da tartışılmaz izler bırakmıştır. Yeşil ve iyi s> panya (kuzey), manzaranın büyük çoğunluğunu ol erozyana uğramış bir Ispanya’yla açıkça çelişmek! temel bitki örtüsünü Atlantik meşesi ve yükseklere leyen kayın ormanları ve makiler oluşturmaktadır, koruma altındaki bölgelerde ana bitki örtüsü pırn; (Quercus ilex) meydana gelirken, hemen yanında fı nus pined) ve silisli topraklarda makiler, kalker bölı kik ve biberiyeler uzanmaktadır.

Bölgenin yerli hayvanları olarak keçi (Capra hisf bağa (Rana ibericd) türlerinin yanı sıra domuz ve tilk: tedir. Ayrıca tamamen Akdenizli olan keklik, bıldır ördek ve flaman da sayılabilir.

EŞERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA

in uygulamaları yüzünden İktisadî olarak çok gerilemiş yapılan değişikliklerin önemi ve hızı, toplumun fizyo-3İle farklılaştırmıştır. Yine de ağırlıkları gittikçe artan arcelona ve Sevilla gibi metropollerin ortaya çıkışlarıy-

1 bulan bazı sabit göstergeler bulmak mümkündür. Bu ıir, 1992 yılında olimpiyat oyunları ve evrensel fuar sa-

2 milyon ziyaretçiyi ağırlamanın faydasını görmüştür, zyıldan miras kalan yetersiz altyapının üzerinde fışkı-k nitelikli sınai üretim, yürütülen gayretlerin ölçüsü net bir fikir vermektedir. Temel ekonomik faaliyetler-lan turizm özellikle doğu ve güney kıyıları ile takıma-alear, Kanarya) yoğunlaşmaktadır.

3

;i/km2’yi bulan nüfus yoğunluğu kıyıların değerini artı-İrid’i, insan dokusu son derece seyrek olan Meseta’nın soyutlanmış bir ada gibi bırakmıştır. Nüfusun büyük

i Andalucia’da (6,7 milyon kişi), Katalonya’da (6 mil-zla), Madrid (5,2 milyon) ve Valencia (3,7 milyon) met-de yığılmıştır. Bu dört bölge nüfusun yüzde 55’ini ve n yüzde 60’ını temsil etmektedir.

»rafi. Uzmanlar XVII. yy İspanyasını, yaklaşık7 milyon «çöküntü» halinde diye nitelemektedir. Nüfus artış hı-a kadar oldukça düşüktü (1800’de 10,5 milyon; 1900’de on; 1930’da 23,5 milyon; 1960’ta 30,5 milyon ve XXI. ğmda da 40 milyon). Doğum oranı ise 1960’da yüzde 1980’de yüzde 0,15’e ve 1988’de de yüzde 0,107’ye düş-ı eski «doğurgan» ülkeyi günümüzde artık Ingiltere ve ile birlikte «yaşlı» ülkeler arasına sokmuştur.
Göç hareketleri, şehirlerin sundukları iş imkânlarının çekimine kapılarak köylerini terk eden nüfusla birlikte 1960’lardan itibaren önemli bir sosyoekonomik rol oynamaya başlamıştır. Sadece 1964’te 500 000 olmak üzere otuz yılda 7 milyon kişi bu yolu izleyerek göçmüştür. Madrid, Barcelona, Valencia, Palma de Mallorca ve Malağa önemli çekim merkezleri olarak kalabalıklaşmalardır.

Şehirler. Nüfusun yüzde 75’i şehirlerde yerleşmiş olup nüfus artış hızı da, özellikle güneyde olmak üzere, buralarda daha fazladır. En büyük şehirler Meseta’nın (nüfusun % 20’sinin yaşadığı plato) kalbi ve Katalonya’mn merkezi olan eski Katalan metropolü Barcelona’dır (1,7 milyon). Bunu izleyen dört şehir, gelişme bakımından geleneksel faaliyederini geride bırakan Valencia (758 000), Aragon yöresinin yol kavşağında bulunmasından faydalanan Zara-goza (592 000) ve Andalucia’nın metropelleri Sevilla (678 000) ile Malaga’dır (600 000). Diğer önemli şehirler arasında Bask ülkesinin metropolü Bilbao (378 000) Alicante, Palma de Mallorca ve Las Pal-mas (Kanarya Adalan) gibi turizm merkezleri sayılabilir.

Ekonomide değişim

Avrupa’nın tek bir pazar haline gelişi ile zorunlu ve katı politikalar izlenmesi aynı zamana denk gelmekle birlikte Ispanya, taahhütlerini 1 ocak 1986’ya kadar yerine getirmeyi büyük ölçüde başarmış ve Yunanistan’dan beş yıl sonra ve Portekiz’le aynı zamanda Avrupa Topluluğu’na tam üye olmuştur. «Açılma»run getirdiği şok etkileri büyümeye katkıda bulunmakla birlikte, hayli yüksek olan işsizlik oranı (1992’de % 15), mevcut dinamiklerden yararlanma konusunda ciddî bir engel oluşturmuştur.

Büyük değişimler önce sanayi alanında yaşanmış; mesela Alman devi Volksvvagen SEAT’ı 1986’da satın almış, kamu hizmetlerinde ve harcamalarında da önemli kısıntılara gidilmiştir. Bu ye-
TARIM

(1991)
Ürünler ve üretim
(milyon ton)
arpa 9,14
buğday 5,39
mısır 3,15
patates 5,33
pirinç 0,58
şeker 1,01
turunçgiller 4,35
zeytinyağı 0,53
(milyon hektolitre)
şarap 31
Hayvancılık (milyon baş)
koyun 25
sığır 5,12
Balıkçılık 1 458 0001

şkın ve daha tumturaklı bir üslup kullanır. Luis de Le-nanca’da ortaya çıkan kuzey şiiri okulunu temsil eder manda düzyazı biçiminde kaleme alınmış eserler ve-rlıristiyan Horatius olarak, Hıristiyan ve Platoncu ilke-îtırmayı başarır.

in İspanyol gizemcileri, eğretilemeyi çok özgün bir bi-lanır ve sevilmekle birlikte gerçekçilik ve idealizmin arışımma yol açan, anlaşılması güç bir dil benimserler, ize Teresa’nm «İç Kale» (Castilla Interior, 1588) adlı yatta son derece etkili olur.

. Kahramanlarının, âşık oldukları kadının sevgisini ka-k için korkunç engellerle karşı karşıya geldiği Amadis de )8) (XIV. yy’ın başında oluşturulmuş bir romanstan Sarda Rodriguez de Montalvo’nun yayımladığı eser) romanlarından başka, XVI. yy Ispanyol düzyazısı, ko-yaşammdan alan eserler, aşkı inceleyen duygusal ve tıanlarla inanılmaz yüreklilik örneği sergileyen, düş-olu Mağrib romanlarını kapsar. Zaman zaman Diego : Mendoza’nın olduğu söylenen yergi eseri Lazarillo de 54) ilk önemli pikaresk romandır. Bu türe bağlanan ve oyunca Fransa ve Ingiltere’de roman türünün gelişme-erece büyük bir etki yapan öbür romanlar arasında, ö-teo Aleman «Alfarache’li Guzman»ı ‘Guzman de Alfa-7) ile Vicente Espinel’in «Marcos de Okregon»u (1618)

romanı, Ispanya’nın parlak döneminde iki bölümden )5-1615) ve içinde yer alan çağdaş eleştiriyle ilk mo-ıı örneklendiren Miguel de Cervantes’in Den Kişot’u ıkar. Şövalye romanlarının yalın bir yansılaması olma-le bu kitap, iyi ve kötü kavramlarının tanımlanması srçekçiliği ve idealizmi, gerçeğin araştırısında bir ara-ayısız şövalye romanları okuyarak «deliren» romanın idealist inançlarım gerçek dünyaya uygulamayı de-la yalnızca başarısızlığa uğrarsa da, her şeye karşın, inik arkadaşı Sancho Panza’ya iyilik ve ruh yüceliği kav-ayalı değerlerini benimsetmeyi başarır. Cervantes, ay-. kırsal yaşamı anlatan, 1585’te yayımlanmış bir roma-tiyatro oyununun, tek sahnelik farsların ve öykünün habercisi olan, Örnek Alınacak Hikâyeler’in de (Nove-ires, 1613) yazarıdır.

XVI. yy sonu Ispanyol tiyatro yazarları, Katoliklerın u günlerinde törenler biçiminde oynanan misterlerle iyatronun evrimi için gerekli oyun temalarını ve tek-liştirirler. Parlak dönem tiyatro sanatının şaheserleri-îyılabilecek eserleri yazan önde gelen yazarlar arasın-Encina, Ispanyol tiyatrosunun babası sayılır. Bartolo-:s Maharro, tiyatro eserleri için gerekli kuralları hazır->ir tiyatro gerçekçiliği oluşturur; Juan de la Cueva ululan esinlenen ve tragedya ile güldürü türlerini karıştı-ro yazarıdır.
İSPANYOL EDEBİYATININ ALTIN ÇAĞI

Lope de Vega, Tirso de Molina, Ruiz de Alarcon ve Calderon de Barca, XVII. yy Ispanyol tiyatrosunun tartışmasız önde gelen temsilcileridir. Lirik türün dehası ve aynı zamanda öğretici şiirler, romanlar ve öyküler de yazan Lope de Vega, yaklaşık 1 800 come-dia, 400 auto sacramentale (dinsel konulu kısa alegorik oyun) ve onun olduğu söylenen sayısız ara oyunla tiyatro yazarlığının kurallarını altüst eder. Lope de Vega aşkın şarkılarını söyler ama dramatik sürtüşmeleri ele alan ve trajik olanla komik olanı ustaca karıştıran (1609’da «Günümüzde Komedi Yazmanın Yeni Sanatı» [Ar-te Nuevo de Hacer Comedias en Este Tiempo] ile traji-komediye kesin biçimini verir: üç perde, yer ve zaman birliği, aynı olayın hem trajik hem de güldürüye dayalı ikili yorumu) eserlerinde, yurtseverlik ve onur sorunlarını gündeme getirerek monarşinin ve Katolik mezhebinin savunuculuğunu da yapar. «Koyun Pınarı» (Fuente Ovejuna, 1613’e doğru), köylülerin yozlaşmış bir soyluya karşı başkaldırısını anlatan tarihsel bir dramdır, Peribanez (1610’a doğru) onur temasını merkez alan bir tiyatro oyunudur ve «Olmedolu Şövalye» (El Caballero de Olmedo, 1620-1625’e doğru) büyü, ölüm ve aşk yarışmasının yer aldığı bir trajedidir.

Lope de Vega’mn öğrencilerinden Guillen Castro, Ispanyol ulusal kahramanı tipini incelediği, «Cid’in Gençlik Başarıları» (Las Moceda-des del Cid) ile ün kazandı. Birçok İlahî yönü olan «Sevillalı Kadın Av-ctsı»nda (El burlador de Sevilla, 1630) Tirso de Molina, Avrupalıların düş gücünde her zaman yer alan Don Juan kişiliğini ortaya çıkardı. İncelikle tasarladığı töre güldürülerinde, Ruiz de Alarcon toplumun çarpıklıklanm dikkatlice gözlemler. Calderon’un en güzel alegorik, dinsel ve felsefî oyunları Lope de Vega’nın içtenliğine karşıdık oluşturacak biçimde usta bir tiyatro sanatını ortaya koyar. Eserleri bugüne değin yazılmış en ünlü eserler arasında anılır. Bir köy güldürüsü olan şaheseri «Zalamed Valisi»nde (El Alcade de Zalamea, 1643) Calderon onur kurallarını vurgular. Buna karşılık «Hayat Bir Rüyadır» (La vida es Sueno, 1635) oldukça süslü bir üslupla, insanın kendi iradesi ve insan yazgısı sorunu üstüne bir düşüncedir. XVII. yy’da barok edebiyat, düşüncenin soyudama gücü ve dilin aşın yapaylığı üstünde ortaya çıkar. Barok üslubun önde gelen temsilcisi Luis de Gongo-ra, oldukça kapalı bir üslupla kaleme aldığı ve gongoracılığm temsilcileri arasında adı geçen birçok kişinin öykündüğü kır şiiri «Yalnızlıklar» (Las Soledades, 1613) gibi eserlerde, abartmalarla, güzelliği araştmr. Çileci, felsefî, ahlakî ve yergili eserler aracılığıyla Francisco Gomez de ûuevedo, Ispanya’nın çöküşünü dile getirir. Birkaç bini bulan şiirleri ve «Bir Alçağın Hayatı» (La Vida del Buscon, 1626) başlıklı acımasız bir pikaresk romanın yanı sıra, Ouevedo cehennem ve kurtuluşun incelendiği fantastik bir eserler derlemesi olan ve Ispanyol yaşamının ikiyüzlülüğünü vurgulayan «Rüyalat»m da (Suenos, 1627) yazarıdır. Alegorik romanı «Yerici»de (El Criticon, 1651-1657) Baltasar Gracian, doğal insan ve içgüdüyü, deneyimi bilgelik kaynağı olarak gören uygar ve kültürlü insanla karşıdaştınr.

Bir önceki yüzyılın mirasına başkaldıran XVIII. yy Ispanyol ne-oklasikleri Italyan ve Fransız örneklerini izler. Daha önceleri Ispanyol edebiyatına damgasını vurmuş olan özgünlük ve görkem, bir derece azalır. Öne çıkmayı başaran birkaç yazar arasında sayılan Ramon de Cruz bir perdelik, sevilen ve renkli kaba güldürülerin yazarıdır; Leandro Fernandez de Moratin, modem tezli oyunlar kaleme almıştır; dilbilimci ve denemeci Jeronimo Feijd, (Teatro Critico Universal) «Evrensel Eleştirel Tiyatro» ile, Avrupa uygarlığını Ispanya’ya taşıma görevini üsdenir.
m
0

T*{
Aviiah Azize Teresa (Francisco deZurbaran’ın tablosu), İç Kale adlı otobiyografisini yazarken (Sevilla Katedrali).
«Tormesfi Lazarillo». Pikaresk romanın bu t!k örneği, Goya’ya bu gülünç sahneyi ilham etti: itimatsız kör dilenci, kendisine kılavuzluk eden çocuğun kendisinden fazla üzüm yemediğinden emin olmak istiyor (Madnd, Marahon Koleksiyonu).
t

da la Gomera lay,/ Büyük Kanarya rAb

© 1960 Rand Mc Nally Co

SANAYİ

(1991)

Metalürji

alüminyum 355 200 t

çelik 12 798 0001

dökme demir 5 404 000 t İmalat

çimento 27 576 000 t

pamuk ipliği 103 200 t

sentetik tekstil 252 7001 yapay kauçuk 63 0001

gemi inşaat 461 300 groston hizmet arabası 308 000 binek arabası 1 773 800 (otomobil)

MADENLER VE ENERJİ KAYNAKLARI

(1991)

bakır (metal) 150 000 t

cıva [1990] 720 t

çinko (cevher) 262 000 t

demir (cevher) 1 440 000 t elektrik 155, 7 milyon kWsa kurşun (cevher) 50 000 t linyit 12 054 000 t

taşkömürü 18 276 000 t uranyum 2571

BAŞLICA İHRACAT

(1991)

(%) 18.1 13,9 8,2
Barcelona. Bu Katalan şehri, 1992 Olimpiyattan ’ndan yararlandı, kültürel ve ekonomik bir dünya şehri olduğunu göstererek değerlendirmeyi bildi. Bu vesileyle yukarıda görülen liman semti yeniden düzenlendi.
AYRICA BAKINIZ

►EH) Akdeniz »•n-Msıı Amerika

—Ib-amslI Avrupa »• iB-ANSLi Avrupa Topluluğu HB.ANsı.1. balıkçılık hb-anslI Fransa ►E3S Madrid
ni atılım Avrupa Topluluğu’yla yapılan ticarette görülen artışla somutlaşmıştır (ihracatta % 67, ithalatta % 57). İspanyol gıda ürünleri üretiminin üçte ikisi Pireneler’i aşarak Avrupalı ortaklara gitmektedir. Ayrıca İspanya, imalat sanayii ürünleri ithalatının üçte ikisinin ve gıda ürünleri ithalatının da yüzde 41 ‘inin önceliğini AT üyesi ülkelere vermiştir.

Yabancı sermaye girişleri Amerikalıların ve Almanların yatırımlarıyla artmaktadır; büyük çokuluslu şirketler Ispanya’daki değişimi yakından izlemekte, özellikle de mekanik endüstrisiyle ilgilenmektedir (Ford).

Enerji ve yeraltı kaynaklan

Yeraltı kaynakları, çok eski çağlardan beri Ispanya’nın önemli bir zenginliği olmuştur, bu alanda büyük yabancı şirketlerin ekonomik teşebbüsleri önemli boyutlara ulaşmıştır. İşletilen belli başlı kaynaklar kurşun (Linares), bakır (Minas de Riotinto) ve cıvadır (Almaden’de, kamu mülkiyetinde). Bilbao dolaylarındaki Vizcaya demirleri, ağır sanayiin temelini oluşturmaktadır.

Enerji kaynaklarının bir kısmı Katalonya linyitlerinden ve kömürlerinden (Asturias, Teruel ve Leon) elde edilmektedir. Petrol Meksika’dan ve Ortadoğu’dan alınmaktadır. Cezayir’den alınan doğalgaz, Barcelona liman tesislerinden giriş yapmaktadır. Belli başlı elektrik santralleri, Tajo ve Duero gibi büyük nehirlerin üzerinde bulunmaktadır. 1969’dan itibaren devreye giren ve hidroelektrik üretiminin yarısı düzeyinde olan nükleer enerji, ülkedeki toplam üretimin yüzde 18’ini oluşturmaktadır.

Tarım ve balıkçılık

1940’lı ve 1950’li yıllarda endüstrinin gelişmesine destek veren İspanyol tarımı son yirmi yılda iç talebe daha iyi cevap verir hale gelmiştir. Şarap, turunçgiller ve turfanda sebze-meyve konusunda geniş İngiliz ve Alman pazarlarına yönelik ihracatın hatırı sayılır bir kısmım karşılamaktadır. 1990 yılı tarımsal ürünleri ihracatının yüzde 17’sini turunçgiller, yüzde 12’sini turfanda sebzeler, yüzde 8’ini de şarap ve zeytinyağı oluşturuyordu. İthalat ürünleri arasında ise soya, mısır, çeşitli tohumlar ve kahve sayılabilir.

Dünyanın dördüncü büyük balıkçılık filosunun bulunduğu İspanya, uzun geçmişi olan bir denizcilik geleneğine (özellikle Bask) ve bunun doğal sonucu olarak da deniz ürünleriyle beslenme alışkanlığına sahiptir. Balıkçılık özellikle kuzeybatıda (Vigo, La Çoruna) ve güneybatı Atlantik kıyısında (Cadiz) çok canlıdır ve miktar olarak Akdeniz kıyılarıyla Kanarya Adaları’nı çok geride bırakır. 1960’lı yıllardan beri milyon tonun üzerinde olan yıllık üretim (1990’da 1 350 000 ton) Ispanya’yı «mavi Avrupa’da» Danimarka’dan sonra ve bu alanda sürekli çekişme halinde olduğu Fransa’dan önde, ikinci sıraya oturtmaktadır.

Sanayi

Ispanya’nın sınaî üretim yelpazesi bir hayli geniştir. Acil bir çağdaşlaşma ihtiyacının zorunlu olduğu metalürji (Asturias, Vizcaya, Sagunto) faaliyetini sürdürebilmek için, Asturias’ta bulunan ve 10

000 kişinin çalıştığı Ensidesa’mn ipotek edilmesi örneğinde olduğu gibi, büyük güçlüklerle karşılaşmıştır. Büyük ölçüde ithalata dayanan petrokimya, Puertollano, Tarragona ve Algeciras’a yayılmış bulunmaktadır. 1980’li yıllarda çok elverişli giden konjonktüre
bağlı olarak büyük gelişme gösteren inşaat sektörü yişiyle de sıkı sıkıya ilgilidir. İspanya, makine ve ge kesi), gemi inşaat (Galicia) ve otomobil (SEAT, Ford, Citroen) alanlannda itibarlı bir yere sahiptir. K süreden beri tekstil ve ayakkabı imalatı konularını yapmıştır. Elektronik sektörü de sürekli bir gelişmı dir. Elektrikli ev aletleri yapımı, çokuluslu büyük ş silcileri olan küçük firmalara yayılmış olup (özelli Barcelona’da) yurtdışmdan getirilen parçalar birl< Otomobil üretimi büyük bir hızla gelişmektedir. 1S iki milyon otomobil üretilmiş olup (dörtte biri SE/ laşık yarısı ihraç edilmiştir. Daha Birinci Dünya S; Hispano Suiza, uçak üretimine geçmeden önce otoı du. Şimdilerde ise Avrupa’nın bütünleşmesinin sin üretimde uzmanlaşma konusunda elde edilen geliş Airbus uçaklarının manevra kanadan İspanya’da y

Ticaret

Avrupa Topluluğu’ndan (ve burada da önem sıra sa, Almanya, İtalya ve İngiltere’den) sonra Ispany; önemli ülke Amerika Birleşik Devlederi’dir. İhraç; sında ilk sıraları otomobil, petrol ürünleri ve mey ise petrol ve otomobil almaktadır. Ödemeler den çimde açık vermektedir (ihracat, ithalatın ancak °/ lamaktadır). Uluslararası fuarların çoğalması, Ülker sim hızlandırmaktadır.

Turizmin inanılmaz katkısı

Güncel bir ekonomik olgu olarak turizm, Ispan) masından sonra dış ticaret açığını kapatmasına in viz girdilerini sağlayarak büyük bir önem kazanm ortalarına kadar yabancı ziyaretçiler esas olarak (San Sebastian), Costa Brava’ya (Barcelona ile Fran Mallorca’ya (Chopin ile George Sand’ın mekânlc Andalucia’ya giderlerdi. Daha 1930’lu yıllarda sa 300 000 turistin ağırlanmasına imkân veriyordu.

Pireneler’in eteklerinde bulunabilen bir tür egz iklim koşulları, peseta kurunun düşük olması ve ül zenginliği, daha 1948’den itibaren önemli bir tuı Ispanya’ya çekti ve turizm girdileri kısa zamanda ze ihracatı toplamını geçti. Ülkeye gelen turist s milyonu ve 1965’te de 14 milyonu bulunca «kitle t mı devreye girdi. 1975’te 30 milyon ve 1990’lı yıl) da 60 milyon turistin gelmeye başlamasıyla birli yurttaş başına iki turist hesabı yapmaya koyuldul

Gecelemeler bakımından Balear Adaları turistle nü, Katalonya yüzde 20’sini çekmektedir. Bundan Kanarya Adaları, Levant ve Andalucia sayılabilir.
Madrid (aşağıda), Avrupa’nın en yüksek başkenti ve Castiiia hükümetlerinin eski merkezi. Yanda Giralda Kulesi görülen Sevilla, 1992 Uluslararası Fuarı dolayısıyla Ispanya’nın vitrini ve Avrupa’nın belleği oldu.
nakliye araç ve gereçleri tarım ürünleri makineler

RİH

jnun Ispanya’da yarım milyon yıldan beri yaşamakta nsel olarak teyit edilmiş bulunmaktadır. Torralba ve a (Madrid’in kuzeydoğusunda, Soria ilinde), Homo adlandırılan tarih öncesi insanının tuzağa düşürdüğü letleri bulunmuştur. 15 000 yıl kadar önce de Homo sa-adlandırılan insan türü, Altamira mağaralarını (Vizca-Kıyısında, Santander ilinde) siyahla çevrilmiş koyu kır-rle, olağanüstü güzellikte at, dişi geyik ve bizon resim-ynişlerdir.
IÜRGECİLİK VE FETİHLER

/e hayvancılığın devreye girmesiyle birlikte yaşanan ievrim» Ispanya’da MÖ 3000 yıllarında görülür. İspan-leyinde, Malağa yöresinde bulunan birçok dolmen ve arı, «Almeria» kültürü diye adlandırılan canlı bir kültür işaretidir. MÖ 1000’e doğru göçmenler dalgalar halin-r. Hint-Avrupa dili konuşan bir halk olan Keltler ülkeye girerken Akdeniz çanağından gelen halklar da kıyı şende yerleştiler: Fenikeliler Cadiz’e, Yunanlılar Mala-‘ımpurias’a, Kartacalılar Cartagena’ya. dönemi. MÖ III. yy’da Kuzey Afrika’dan gelen Karta-kimiyetlerini yarımadanın büyük bir kısmına yaydılar, m insan ve at kaynakları, Kartacalıların Roma’ya karşı deri bitip tükenmez savaşlarda hayatî önem taşıyordu, ı Savaşı’nın başlarında MÖ 218’de Scipion kardeşler ko-a bir Roma ordusu İberia’nm fethine başladı. Ama Ro-artacalıları nihai olarak 201 yılında ezmekle birlikte, d yerli halka hâkimiyetlerini kabul ettirebilmek için n fazla uğraşmak zorunda kaldılar. Bundan sonra impa-altın, gümüş, bakır, demir, kalay ve kurşun sağlayan ya-î.oma’mn en değerli eyalederinden biri haline geldi. En ıparatorlardan ikisi olan Hadrianus ve Traianus ile Sene-
ca ve öuintilianus gibi birinci derecede önemli bazı Latin yazarlar da yarımadada doğdular.

Vızigotlar İspanyası. V. yy’da Roma İmparatorluğu Germen asıllı barbarlar tarafından işgal edildi ve bunlardan Vandallar (429’dan itibaren Afrika’ya geçtiler), Suevler ve Vizigotlar gibi bazıları da Ispanya’ya yerleştiler. Vizigotlar sayıca 250 000’i geçmemekle birlikte, sayıları 6-7 milyonu bulan Romalılaşmış tberi-alıyı hâkimiyetleri altına almayı başardılar. Vizigotların İspanyol kimliği duygusunun biçimlenmesindeki rolleri belirleyici oldu (VII. yy’ın başlarından itibaren Sevillalı İsidoro tarafından da kutsandılar). Ülkeyi, başkent yaptıkları Toledo’nun etrafında birleştirdiler. Ari Vizigotların 589’da Katolikliği benimsemeleriyle birlikte de din birliği sağlanmış oldu.

Vizigot monarşisinin en zayıf tarafı hükümdarlık babadan o-ğula geçmediği için, asillerin sürekli taht kavgası yapmalarıydı. 711 yılında Kral Rodrigo’yu devirmek isterken tahtından olan Kral Wittiza’nın ailesi, Fas’taki Müslümanlardan yardım istedi. Bunun üzerine Arap komutan Tarık bin Ziyad, 711’de Cebelitarık Boğazı’m geçerek İspanya topraklarına ayak bastı, Rodrigo’yu yenilgiye uğrattı ve Vizigotları birbirine düşüren ayrılıklardan yararlanarak Ispanya’yı fethetmeye başladı.

MÜSLÜMAN İSPANYA VE YENİDEN FETİH

Müslümanlar 718’de hemen hemen bütün yarımadaya hâkim oldular. İslamiyeti kabul eden büyük sayıda Hıristiyan ile değişik ırklardan Müslümanlar (Arap, Suriyeli, Berberi) Ispanya’da küçük koloniler oluşurdular. «Ceziret üI-Endülüs» adını verdikleri kıyı Ispanya’sının zengin toprakları, Kuzey Afrika’nın çölleriyle kıyaslanamayacak kadar değerliydi.

Emirlikten «Tavaifi Mütuk’a». Son Emevî halifesinin oğlu olan I. Abdurrahman, ailesinin katledildiği ayaklanmadan kurtulmayı başararak Suriye’yi terk etti; Ispanya’ya geçerek Sevilla ile Cordoba’yı (Kurtuba) aldı ve 756 yılında bir emirlik kurdu. III. Abdurrahman karışıklık dönemlerini sona erdirdi, Magrib Ispan-yası’nı birleştirdi ve kendisini halife ilan etti (929). Ekonomik refah ve kültürel ihtişam çağı olan hükümdarlığı (912-961), Müslüman Ispanya’nın doruğuna ulaştığı dönemdir.

Bu dönemin Endülüs’ü, Hıristiyan Avrupa’dan çok farklıydı. Kırsal Avrupa’nın çok yoksullaştığı bu dönemde Endülüs, ticaretle uğraşan müreffeh şehirler ülkesiydi. Cam, kâğıt, deri, mücevher ve ipeklileri başta olmak üzere ürünleri, Hindistan’a kadar büyük bir ün salmıştı. Müslüman hükümdarlar Hıristiyan ve Muse-vîlere hoşgörüyle davranıyor, kültür çeşitliliğini destekliyorlardı. Bilimler, tıp ve felsefe, özellikle başkent Cordoba’da olmak üzere, hızla gelişiyordu. Ibni Rüşd gibi İslam bilginleri Aristoteles’in ve diğer Yunan filozoflarının eserlerini inceleyip Latinceye çevirdiler ve bunlar buradan tüm Avrupa’ya yayıldı.
Altamira. Bu bizon, Santillana del Mar köyünün yakınlarında Santuola markisinin torununun 1879yılında keşfettiği mağaranın tavanını süsleyen duvar resminin bir bölümüdür. Tarihöncesi uzmanlan, tarihöncesine ait bu şaheserin o zamana ait olduğunu, uzun süre reddettiler.
TARİH

sömürgecilik

VE FETİHLER MÜSLÜMAN İSPANYA VE YENİDEN FETİH DÜNYA İMPARATORLUĞU BOURBONLAR İSPANYASI BUNALIMLAR ISPANYA’SI DEMOKRATİK ISPANYA
Elhamra Sarayı. Aynı zamanda kale ve bahçe olarak da kullanılan bu saray. Ispanya’daki son Arap hükümdarlannın oturduğu yerdi.
spanyası. Onate kontlannın, Leon lli’nde Valencia de Don Juan’a su, XV. yy Ispanyol askerî mimarîsinin en güzel örneklerinden biridir.

Inebatıtı (Lepanto) Savaşı, Osmanlı yayılmacılığına 1571’de son verdi (Veronese’nin bir tablosundan detay, Akademi Müzesi, Venedik).
Tunus’un fethi. XVI. yy’da Brugge’de bir atölyede yapılan bu duvar halısı, Şarlken’i 1535’te Tunus’a girerken göstermektedir. (Granvelle Sarayı, Besançon, Fransa.)
t
Septe

1640 ”
İSPÂKYA
Flor ida 1513 ;5 ^1763) 1783 IOTÜ MMftftB Kıtba PortoRiko Kanarya adL^6ı\\\a\^ Marsel-Kablr1505
AcapuKo* ™%/ma
1497 Oran s . 1509-1732 \ ATLANTİK F$m^iyPoO fi, \-^

(Bioka)

1778 – İspanyol Ûinçsi Annoban (Ekvator Ginesi)

1778 1 Am “■ OKYANUSU ‘ ; ; ş

Rio de Janeiro
Tapı

Ispanya
Hisp&oiola
PASİFİK
w Montevideo

SantiagoV % 1726

1541 .’•jfüenos Aires J 1536
□ XVI. yy’ın başında genel valilik merkezleri 0 3 000 km
Ateş Ülkesi
Bu durum, öldüğü 1002 yılma kadar tam bir diktatörlük uygulayan, tutkulu bir sanat ve edebiyat düşkünü olup el-Mansur («muzaffer») adıyla anılan İbm Ebu Amir döneminde de devam etti. Bundan sonra Endülüs, bir biriyle sürekli mücadele eden ve «Tavaifi Müluk» adı verilen küçük hanedanlıklara bölündü. Hilafetin ortadan kalkmasından (1031) sonra Müslüman İspanya, Kuzey Afrika’dan gelen Müslümanların işgalinde kısa bir birlik dönemi daha yaşadı.

Hıristiyan krallıklar. Müslümanların kuzeyin dağlık bölgelerinde dağınık olarak yerleşmelerine izin verdiği Hıristiyanlar, zaman içerisinde güçlü krallıklar olarak ortaya çıktılar. Arap fethinin hemen sonrasında Vizcaya Körfezi kıyılanndaki Asturias’ta bir araya gelen bazı Vizigodar, Felayo’yu kral olarak seçtiler. Hatta bir grup dağlının başına geçen Pelayo 722’de Covadonga’da bir Müslüman ordusunu bile püskürttü, ki bu daha sonraları Ispanya’nın yeniden fethinin («Reconquista») başlangıcı olarak değerlendirilecektir. I. Alfonso (739-757) Galicia’yı da Asturias topraklarına kattı. Halefleri güneye doğru harekâkata devam ettiler ve Leon’a vardılar. II. Alfonso döneminde (791-842) Santiago de Compostela’nın olduğu varsayılan mezarın bulunuşu Asturias monarşisinin prestijini yükseltti ve yeniden fetih hareketine bir haçlı seferi havası verdi.

Yarımadanın kuzeydoğusunda ise Charlemagne, Barcelona ve Ronasvalles önlerindeki yenilgilerinden sonra (778) gelecekteki Katalonya’nın çekirdeğini oluşturan ve 985’ten itibaren Fransa vesayetinden yavaş yavaş çıkmaya yönelecek olan Ispanyol Uç-beyliği’ni kurdu (ne son Karolenjler, ne de Hugues Capet, el-Man-sur tarafından tahtlarından edilen Barcelona kontlarının yardım çağrılarına cevap vereceklerdir). Katalonya ile Asturias arasındaki Navarra Krallığı da X. yy’da hızla önem kazandı.

Modem Ispanya’nın temelleri her şeyden önce Aragon ve Castil-la tarafından atılmıştır. XI. yy’ın ilk yarısında bağımsız bir krallığa dönüşen Aragon, aynı yüzyılın ikinci yarısında Navarra Krallığı’yla birleştikten sonra bir dizi evlilikler ve ittifaklar politikasıyla topraklarını genişletmiş ve en sonunda Katalonya’yı da içine almıştır (1150). Saldırgan bir dış politika izleyen Aragon krallan hâkimiyetlerini Balear adalarına (1230-1286), Valencia’ya (1238) ve daha sonra da Sardinya’ya, Sicilya’ya ve Napoli’ye kadar yaygınlaştırdılar.

Aragon Akdeniz’e yönelik politikalarını sürdürürken yarımadanın ortasındaki Mancha platosu üzerindeki Castilla, yeniden Hıristiyan fethinin belli başlı gücünü oluşturuyordu (Toledo’nun fethi, 1085). Başlangıçta Leon tacına bağlı özerk bir konduk olan Castilla, Müslümanlaştırılmış Ispanya’nın tam sınırında olduğu için, dinamik ve savaşçı bir toplumun beşiğiydi. Bir dizi savaştan sonra Müslümanlar geriletildi ve Sevilla 1248’de fethedildi. Müslümanların elinde artık sadece Granada kalmıştı.

XIV. ve XV. yy’larda Aragon ve Castilla (ki Leon’la nihaî olarak 1230’da birleşmiştir) Avrupa’yı ilgilendiren konularda, özellikle Portekiz ile Navarre’ı olduğu gibi kendilerini de karşı karşıya getiren Yüzyıl Savaşları’nda önemli bir rol oynamaya çağırılmışlardır, içişlerinde ise Castilla monarşisi feodal imtiyazlar peşinde koşan kendi asilleri tarafından zayıflatılmıştı. Temsilcileri parlamentoda
Mariana Adaları

-.1668
DENİZİ
HİNT
XVI. VE XVIII. YY’DA İSPANYOL SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU

r——q XVIII. yy’da Ispanyol Sömürge |_) İmparatorluğu
Afrika’daki Ispanyol kaleleri
ümit Burnu
(Cortes) ve askerî nitelikli birliklerde (hermandades) b’ rin kendi aralarındaki çekişme ve rekabetinden yar;

Katolik krallar. Hanedanların servetlerini birleşi lik bir dizi çaba ve rasdantı sonucunda (I. Isabel’in la ve kocası II. Fernando’nun da 1479’da Aragon tat lan) Ispanya’nın en büyük iki krallığı kendiliğinden I

Isabel, Kilise’nin rolünden de yararlanarak iktid; ya girişti. 1480’de Engizisyon sapkın mezheplere ve leri dolayısıyla toplumdan dışlanmış olan dinden di lere baskı uygulamaya başladı. 1492’de bütün Mt ya’yı terk etmeye zorlandı. Engizisyon aynı zamar Ortodoks Katolik bir ülke olarak niteledi, ki bu ulu: güçlenmesi açısından yararlı oldu. Aynı 1492 yıl alınarak yeniden fetih tamamlandı ve Amerika da K tarafından keşfedildi.

Bu sırada Fernando Napoli’nin fethiyle uğraşıyord kontrolü için Fransa’yla şiddedi bir çatışmaya girdi. 1 Navarra’daki aile mülkünü ve Fransa’nın sınır boyur yerleri alarak topraklannı genişletti. 1516’da öldüğü 1504’te ölmüştü) her iki taç da torunları I. Carlos’a k

DÜNYA İMPARATORLUĞU

I. Carlos yeni krallıklarının topraklarını bile heni ken, Şarlken (V. Kari) adıyla Kutsal Roma-Germeniı çildi ve Almanya’ya gitti. Bundan böyle iki yüzyıl bc ya’nın kaderi Habsburg Hanedanı’na bağlı kalacakt

Altın çağ. Şarlken zamanının büyük kısmım, Fransızların, Türklerin ve Protestan prenslerin sald koruyarak geçirdi. Hükümranlığının başında, eğitim dik yabancı niteliği, Flaman danışmanları ve Avrupa nük politikaları sebebiyle Ispanya’da halka ters düş ayaklanması, 1520-1521). Ama uzun süren ayrılıklar defasında, bizzat komuta ettiği sayısız askerî sefer v seyahader sayesinde birçok bölgenin bağlılığım sağl dı. Büyükbabasının ve büyükannesinin ideallerini be tolik dünyasının birliğini ve bütünlüğünü sağlama Yeni Dünya’dan gelen zenginliklerden (Meksika G dan 1519-1521’de, Peru Pizarro tarafından 1531-153 di) karşılayacağı bir fetih seferberliğini yürütmek. Bu 1540’ta Ignacio de Loyola tarafından kurulan Cizvit fından destekleniyordu.

Şarlken 1556’da Ispanya’yı oğlu II. Felipe’ye, A topraklarını da I. Ferdinand adıyla imparator olan ka karak tahttan çekildi.

II. Felipe, babası ne kadar gezginse o kadar yerleş kadar savaşçıysa o kadar bürokrat bir imparator o manastır-sarayından, «üzerinde güneş batmayan» bı luğu yönetti ve tebasmın sevgisini kazandı. 1580‘de

: Portekiz’i ele geçirdi. Bu birleşme imparatoruğu ten çok deniz yollarım açmaya, Portekiz sömürge-alılarm saldırılarından korumaya ve Portekizlilerin arşı olan nefretini artırmaya yaradı. II. Felipe’nin dönemi, Kilise babalarıyla büyük mistiklerin ığı ve her alanda Katolikliğin yoğun biçimde savu-önem oldu. Bu arada iki büyük deniz savaşıyla da unların ilki, bir yüzyıl süren fetihlerden soma Os-:orluğu’nun yayılmacılığının 1571’de Inebahtı (Le-savaşı’nda II. Felipe’nin üvey kardeşi olan Avustur-tarafından durdurulmasıdır. İkincisi ise, Ingilizle-‘a müdahalesine karşı II. Felipe’nin 1588’de «Yenil-■sını (130 gemi, 30 000 asker) göndermesidir. Bu fi-ngiliz gemilerinin top atışları ile perişan oldu. Bu atorluk politikasının giderleri Amerika’dan gelen şleri bitirince II. Felipe, 1575’ten sonra birçok defa z.t geldi.

II. Felipe’yi izleyen hükümdarlar, kaderlerim Ispan-mektense, iktidarı validos denilen gözdelere terket-tiler. Boğa güreşleri, tiyatro ve av partileri ile vakit spanyol parası değerim kaybetti, ekonomik gerile-ülke Otuz Yıl Savaşları’nda Fransa tarafından mağ-tekiz 1640’ta bağımsızlığım yeniden kazandı. Kata-Fransız hâkimiyetine geçti. Bir dizi entrika ve saray cunda Habsburg hâkimiyeti, 1700’de, son kral II. kte sona erdi.

30NLAR İSPANYASI

spanya Veraset Savaşı’yla başladı (1701-1713). II. XIV. Louis’nin torunu olan Anjou düküne bırakmış-ve Avusturya Habsburg Hanedanı ndan arşidük ak tamdılar.

kesinti ve hanedan kopukluğu. Krallık nedeniy-ürel ve siyasî modellerin de değişmesi ilk Bourbon dı ve merkezî yönetimin akılcı biçimde yenileştiril-bir dizi reform yapıldı. Ekonomik gelişme özellik-:viyede seyrediyordu. Yüzyılın ortalarında İspanya iması ve nispî bir refah dönemi yaşadı. Bourbonlar , Aragon’un ve Valencia’nm imtiyazlarım kaldır-ar. İspanya bir krallıklar koleksiyonu olmaktan çı-ilgelerden oluşan tek bir krallık olmayı başardı. ı önemli Fransız etkisi, Ispanya’nın Versaıiles’ın dış ağlı olması anlamına gelmiyordu. V. relipe’nin bir : evlenmesi küllenmiş tutkular, gur. yüzüne çıkardı, nda Fransız danışmanlar ülkelerine denmek zorun-sürekli bir savaş durumu başladı. 3u savaş hali İn-atışmalarmda tarafsız kalacağını ilan ederek barış ıando’ya kadar sürdü. III. Carlos 1 ‘*–de Cızvıtleri ninden uzaklaştırdı ve koloni imparatorluğuyla il-neldi.

evrimi ve Napolyon dönemi. Devrim kasırga-ırie-Louise’in sevgilisi ve 1792’de başbakan olan
Manuel Godoy’un tam etkisindeki IV. Carlos’u (1788-1808) şaşkına çevirdi. Devrimin İspanya’ya bulaşmaması için elinden geleni yaptı ve tüm reform programlarını askıya aldı. Fransa’ya karşı savaşa giren İspanya bunu 1795’te Basel Antlaşma-sı’yla sona erdirdi ve «Barışın prensi» adını alan Godoy, 1796’da Direktuvar yönetimiyle bir ittifak antlaşması imzaladı. Böylelikle Fransa’nın çok pahalı askerî politikasına malî destek verme yükümlülüğünü kabul eden Ispanya, topraklarına ve donanmasına yönelik İngiliz saldırılarını da göze alıyordu (Ispanyol-Fransız ortak donanması 1805’te Trafalgar Deniz Savaşı’nda yenildi).

1808 martındaki Aranjuez ayaklanması, Godoy’un devrilmesi ve kralın da tahtı oğluna terk etmek zorunda kalmasıyla sonuçlandı. Baba ile oğulu Bayonne’a davet eden Napolyon, her ikisini de, kardeşi Joseph Bonaparte lehine tahttan feragat etmeye zorladı. Bunun üzerine Ispanya halkının Fransız işgal ordusuna karşı başlattığı ayaklanma, müthiş kanlı bir gerilla savaşına yol açtı. Generallerinin bir dizi ağır mağlubiyetinden sonra Napolyon bizzat yönettiği ordularıyla, Portekiz ve Cadiz hariç, tüm yarımadayı yeniden ele geçirdi. Bu savaş, Rusya seferine hazırlanan Fransa’yı zayıflatırken, daha sonra Wellington dükü olacak olan Ingiliz generali Arthur Wellesley Napolyon’a karşı bir yıpratma savaşı sürdürdü ve 1813’te Napolyon Ispanya’dan çekilmek zorunda kaldı. Beri yandan Fransızlara karşı düşmanlıkları, İspanyolları kralın olmadığı ve asillerin büyük kısmının katılmadığı, kendilerine özgü bir idare şekline dönmeye sevk etti; burjuvazinin güdümünde toplanan Cadiz Cortesi, 1812’de demokratik bir anayasayı kabul ve ilan etti.

Kargaşa dönemi. 1814’te tahta dönen VII. Fernando, savaşta yıkılmış, yoksullaşmış ve Amerika’daki konumu çok zayıflamış bir İspanya buldu. Mutlakçılığı ve öç almaya yönelik acımasızlığı, liberal bir devrime yol açtı (1820-1823). Ölümünde tahtım karısının vesayetindeki kızma bırakması, kardeşi Don Car-los’un ayaklanmasıyla sonuçlandı. Kraliçe II. Isabel’in çevresinde toplanan liberaller, altı yıl süren savaş sonunda mutlakıyetçi-leri mağlup ettiler (1839) ve muhafazakâr partinin kuvvetienme-sine yarayacak olan yeni bir toprak sahipleri sınıfı yaratarak Ki-lise’nin mülklerinin bir kısmım sattılar. Bu durum, büyük hayal kırıklığına uğrayan köylü yığınlarım anarşist teorilere karşı son derece duyarlı bir hale getirdi. Kraliçenin 1837’de anayasayı askıya alma teşebbüsü de ordu darbesiyle tahttan uzaklaştırılmasıyla sonuçlandı. Bunu izleyen bir dizi karışıklık, darbeler ve dış müdahalelerden sonra ilan edilen cumhuriyet de Kübalı federa-listlerin ve durumdan memnun olmayan diğer kesimlerin başkaldırılarıyla karşılaştı. En sonunda, 1874’de gerçekleşen general Martinez darbesi, XII. Alfonso’un şahsında Bourbonlarm geri dönüşüyle sona erdi.

BUNALIMLAR İSPANYA SI

1898’deki İspanyol-Amerikan Savaşı sırasında Ispanya son sömürgelerini de (Küba, Porto Riko ve Filipinler) kaybetti. Bu bozgun, Ispanya tarihini yeniden yorumlamaya girişen «1898 kuşağı»nda (Ortega y Gasset, Unamuno) çok sert bir hesaplaşmaya yol açtı. Emperyalizm temeli üzerinde itibarını yemden kazanma teşebbüsü, Fas’ın kuzeyinde yürütülen ve tek sonucu acı ile gözyaşı olan bir savaşa yol açtı (1909-1925). Barcelo-na’daki 1909 genel grevi, işçilerdeki hoşnutsuzluğun boyutları ve sendikal örgütlerin gücü hakkında açık bir fikir verdi. 1917’de Katalonya ve Asturias’ı yalayıp geçen bir grev ve terör dalgası karşısında subaylar savunma konseyleri {juntas de defensa) oluşturdular. Bu arada süren Dünya Savaşı, Ispanyol ekonomisi için yararlı oldu. 1920’li yıllarda Madrid ve Barcelona’da «yeni zenginlerin savurganlık modası patladı. Bütün bunlar işçi ve köylü kitlelerinde gerilimin artmasma yol açıyor, sendikalar burjuvazinin silahlı milislerine karşı direniyorlardı. 1923’te iktidara el koyan general Primo de Rivera, büyük altyapı yatırımlarına yönelen ve Fas’taki askerî durumu iyileştirmeye uğraşan bir diktatörlük kurdu. Ama gerçek bir sosyal politikamn olmayışı, aydınların kıyıma uğratılması, bazı muhafazakâr çevrelerin kışkırtmaları ve özerklik hareketlerinin büyümesi, gittikçe artan güçlükleri de beraberinde getirdi ve Primo de Rivera 1930 ocağında iktidarı bıraktı. Nisan 1931 yerel seçimlerinde monarşistler oyların mutlak çoğunluğuna elde ederken bütün büyük şehirleri Cumhuriyetçilere bırakmak zorunda kaldılar. Tartışmaları sona erdirmek ve ortalığı yatıştırmak isteyen XIII. Alfonso, tahttan feragat etmeksizin sürgün yolculuğuna çıktı. 14 nisan 1931’de cumhuriyet ilan edildi.
General Franco, 1 ekim 1936’da milliyetçi yönetiminin başkanlığına getirildikten sonra, General Mola (sağındaki) ve diğerleriyle birlikte Burgos sokakiannda.

Felipe Gonzalez Marquez, önce Ispanyol Sosyalist İşçi Partisi’nin genel sekreteri, sonra 1982’de başbakan oldu.
AYRICA BAKINIZ

—-IB.AHSH Akdeniz —►ESE! Amerika (Latin)

—►EBH Araplar —►EmH Engizisyon —►EH Habsburglar —►USB keşifler ve kâşifler
İkinci cumhuriyet

1931 haziran seçimlerim kazamn sol, tamamen demokratik yeni bir anayasa getirdi. Yeni hükümet birçok girişimde bulunarak asalet unvanlarım kaldırdı, Ceza Yasası’m değiştirdi, boşanmayı yasallaştırdı, Kilise ile devleti birbirinden ayırdı, Cizvidiği yasakladı, eğitimi laikleştirmeye girişti, Katalonya’ya özerk bir statü tamdı ve ordudaki subay sayısını da hatırı sayılır biçimde azalttı. Toplumsal alanda, iddialı bir toprak reformu uygulamaya kondu. Bütün bunlar din adamlarının, toprak sahiplerinin ve subayların düşmanlığım artırdı: 1932’de Sevilla’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Aşın solda ise anarşisder ve sol sosyalisder reformların yavaşlığından yakınarak çok şiddedi kışkırtmalarda bulunuyorlardı. Ekonomik krizin keskinleşmesi de ortamı büsbütün ağırlaştırdı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Zamora Meclis’i feshetti ve 1933 kasımında yapılan seçimler iktidarı bu defa merkez ve CEDA’da (İspanyol Özerk Sağ Konfederasyonu) toplanmış bulunan yasal sağ partilere verdi. Aşırı sol seçim sonuçlarım kabullenmekte çok zorlandı ve sürekli bir tehdit ortamı oluşturdu, bunun üzerine CEDA da köktenci bir tavra yöneldi ve bir toplumsal reaksiyon politikası dayattı. Ülkenin dört bir yamnda ayaklanmalar ve kanlı bastırmalar padak verdi. 1936 ocağında meclis bir defa daha dağıtıldı ve yeni seçimleri hemen bütün sol güçleri bir araya toplayan Halk Cephesi (Frente Popular) kazandı. Ama yeni Azana hükümeti ülkenin her yanında birden padak veren (ve özellikle din adamlarına yönelen) cinayet ve şiddet dalgasım göğüslemeyi başaramadı. Sosyalisderin çoğunluğu, komünisder ve anarşisder demokratik çözüme artık inanmıyorlar ve toplumsal devrim çağrısı yapıyorlardı. Sağda ise CEDA çözülürken Primo de Rivera’nın falanjistleri her türlü yasal stratejiyi reddederek şiddede karşıdevrim için çabalıyordu.

İspanya İç Savaşı

Monarşist lider Calvo Sotelo’nun 13 temmuz 1936’da öldürülmesi, bir grup generalin (monarşist Sanjurjo ile cumhuriyetçi diktatörlük yanlısı Mola) bir hükümet darbesine kalkışmalarına yol açtı, 18 temmuzda yasal hükümetin hiç beklemedikleri bir direnişiyle karşılaştılar. Darbeciler temmuz ayımn sonunda sadece ülkenin kuzeybatısını ve Andalucia’nın küçük bir bölümünü denetimleri altına alabilmişlerdi. Ama ekim ayında birliklerinden sonra, gecikmeli olarak isyana katılan General Franco’nun komutasında, kuzeydeki ve güneydeki birliklerini birleştirmeyi başardılar. 1937 ağustosunda kuşatmış bulundukları Bask ülkesinin Cumhuriyetçi topraklarım ele geçirdiler. 1938 nisanında milliyetçiler Vinaroz’da Akdeniz’e ulaşarak Katalonya’yı geride kalan Cumhuriyetçi topraklardan soyudadılar. Bir karşısaldırıyı durdurduktan sonra da 1938 aralığında yemden saldırıya geçerek 25 ocak 1939’da Barcelona’yı aldılar; 28 martta Madrid’e ve 30 martta da Valencia’ya girdiler.

Bu savaşta yabancı güçler çok önemli bir rol oynadı. Pek çok İtalyan «gönüllü» ve Condor tümeninden Alman havacı, milliyetçi tarafta savaştı. Alman ve Italyan gemileriyle uçakları Fas’taki birliklerin anayurda getirilmesini sağladı. Birçok teknik eleman, milliyetçilerin geniş ölçüde aldıkları dış yardımlardan alabildiğine yararlanması için çalıştı. Cumhuriyetçiler de yabancı gönüllülerden kurulu «Uluslararası tugaylar» oluşturdu. SSCB de Cumhuriyetçilere hatırı sayılır miktarda tank ve uçak yardımı yaptı.

Her iki yanda da iç bölünmeler çok önemli boyutlardaydı. Kralcılar, anayasal monarşi yanlılarından geleneksel krallık yanlılarına, Hıristiyan demokratlardan korporasyoncu otoritarizme kadar, birçok parçaya ayrılmışlardı. Falanjisder ise laik ve monarşi
karşıtı bir faşizmden yanaydılar. General Sanjurjo’ sonucunda ölmesinden sonra birtakım manevralarl le geçiren Franco, Caudillo unvamm da alarak ve bi de olsa, Vatikan tarafından tamnarak konumunu s ve bütün bu değişik eğilimleri tek bir parti çatısı alt:

Cumhuriyetçi tarafta ise iç çatışmalar daha şidı Faşist olduğu varsayılanlara karşı yürütülen kadiaı cunda Ispanyol ruhban sınıfının neredeyse beşte bi ve derhal sosyal bir devrimi gerçekleştirme ihtiyacır su olan anarşist ve sol komünisderle «ılımlı» sosyal: riyetçiler kanadı, iç savaşın son günlerine kadar keı da çarpışmaya devam ettiler.

Franco İspanyası

Francocu rejim, yanmış ve yıkılmış (Ispanya tan kapasitesinin % 30’unu kaybetmişti) bir ülkede iş (145 000 ölü, 134 000 kurşuna dizilen, 630 000 has tan ölen, 440 000 sürgün). Yeni iktidarın resmî ideo bir dine dayalı, çağdaşlaşmaya karşı ve gelenekçi I yonculuktu (1942 Cortesi’nin üyeleri, ekonomik ve porasyonlar tarafından seçilmişlerdi); zafer dolu geç leştirilmesine; masonluğun, sosyalizmin ve demok ne dayalı bir İspanya düşüncesi esas alındı. Aslında jim faşizmden bile daha otoriterdi ve denilebilir k ideoloji dayatmaktan çok, her türlü ideolojiyi ortaç yı şiddede amaçlıyordu. Franco, insanları ve akimli palı ve suskun (politikasını kuramlaştırmadığı gib: yazmamıştır), müttefiklerine bile ihanet eden pragn set izledi (Ispanya’nın Mihver Devletleri’nin yanım mesi için Hider’in taleplerini reddetti ve yalnızca F simgesel olarak bir tugay göndermekle yetindi). Devlederi’nin bozguna uğraması, rejimi güç dun 1943’ten itibaren pek çok general monarşiye dönü ve 1944’te birçok Cumhuriyetçi gerilla grubu Frans ülkeye sızdı. Ispanya Birleşmiş Milleder’e de kabu diğer uluslar âleminden dışlandı.

Her şeye rağmen rejim ayakta kalmayı başardı 1945 fuero’su (fermam) İspanyolların temel haklarını nisan 1947 yasasıyla da İspanya, Franco’nun ölene naibi olarak kalacağı bir monarşi olarak tanımlandı. Ispanya’nın uluslararası sahneye geri dönmesini kc 1953’te imzalanan bir tspanyol-Amerikan andaşı kan’la yapılan bir sözleşmenin (1953) ardından Biri ler’e kabul edildi (1955). Franco, çok geri kalmış ve yaçlarma cevap vermeyen ekonominin de etkisiyle ran hoşnutsuzluğun bilincindeydi. 1950’de aktif ni 50’si hâlâ tarım sektöründe çalışıyordu; ilkel ekonc leri koruyabilmek amacıyla gümrük duvarlarının ç tarımsal el emeğinin son derece ucuz oluşu, masr; makineleşme sürecini frenlemişti. ithalatın olabildi; ması pahasına Ulusal Endüstri Enstitüsü (INI), geni yarı-kamu sektörünün kurulmasını sağlayabilmişti.

Bunun üzerine Franco rejimde önemli bir dönüş 1957, 1962 ve 1969 yıllarında, hükümederde yaptı£ şikliklerinde çoğu Opus Dei’den, yani 1936’da kurul son locası mensuplarından teknokradarı iş başına g< ro, göz üpek ve kararlı bir ekonomik programı yüri Banka ve finans sisteminin düzeltilmesi, ekonomik ralleştirilmesi, ülkenin yabancı sermayeye açılması, olan bir sanayinin geliştirilmesi, turistik yatırımlar di. Bu politika, gerçek bir «Ispanyol mucizesi» yaş: ladı. Kişi başına gayri safi millî hâsıla, 1960 – 1974 dolardan 2 000 dolara sıçradı, çelik üretimi beş kat; ye 1 otomobil düşerken 7 kişiye 1 otomobil oranın rım sektörünün payı net biçimde azalırken sanayi hatırı sayılır gelişmeler kaydetti; orta sınıfların topl ki rolleri giderek arttı. 1974 Ispanyası’nda işsizleriı oram sadece yüzde 1,47’ydi.

Ispanya nihayet az gelişmişlikten kurtuluyord bundan hiçbir biçimde yararlanamadı. Muhalefetin leri günden güne artıyor, yeni yasadışı sendikal ya[ tıyor, öğrenciler hareketleniyordu. Rejim için daha iç savaşı yaşamamış ve görmemiş olan ruhban sır bir kesiminin eleştirilerini yükseltiyor olmasıydı. Ü lefet odağı da çok güçlü bir merkeziyetçiliğin hâkim kede yükselen milliyetçi harekederdi. Bask ülkesi \ Katalonya, 1939’dan beri başka yöreler lehine uy yazlardan çok acı çekmiş ve bütün haklarım kaybet ta Francocu rejim genelde yaygınlaşan hoşnutsuzlu
Krall. Juan Carlos, 27 ekim 1982’de Zarzuela’da rejimin demokratikleşme başansını kutlamaya gelen Ispanyol siyasî partilerinin liderleriyle görüşürken.

BASK SORUNU

üzde Ispanyol demokrasisini sarsan en Önemli unsur, ETA te-dir. ETA (Euskadi Ta Azkatasuna: «Bask ülkesi ve özgürlüğü») İmda. Milliyetçi Bask Partisinin (PN.B) edilgin politikasından düş kırıklığına uğrayan genç milliyetçiler tarafından kuruldu. ;ıçta Baskiı ruhban smıfı tarafından yaygın bir destek gören genç ; mücadelelerle bölündü, daha fazla göze batan bir uç kanat o-; 1966’da ılımlı unsurlar örgütten dışlandı. Bundan sonra tama-.k, devrimci ve proletaryacı bir felsefeyi benimseyen ETA, git-aha da öldürücü olan bir terörizm stratejisini yürürlüğe koydu can Amiral Carrero Blanco’nun 1973’te öldürülmesi). Demokra-erleşmesi ve Bask ülkesine özerklik statüsü tanınması da hare-ayıfkyjp tükenmesine yetmedi. Ama 1991 seçimlerinden sonra :ddet yanlısı olmayan özerklikçi küçük partilerin desteğiyle, ta-ı milliyetçi bir Bask hükümeti kurdu.
nadı. Basının kısmen özgürleşmesi (1966) ve Katolik ol-inançların ibadet özgürlüklerinin en sonunda tanınması /eterli görülmedi; Bask ülkesindeki terörist eylemler arttı, ortam ve şartlarda monarşistler Franco sonrası için düşü-terdikleri çözümü kabul ettirmeyi başardılar. Kuşkusuz asasından beri rejimin monarşik yapısı resmen tanınmıştı, çbir anayasal kurum veya kuruluş mekanizmanın nasıl iş-jini tespit etmemişti ve XIII. Alfonso’un torunu olan Juan un askerî (her üç ordunun okullarında da okumuş olması, ordu ile ilişkileri bakımından yararlı olabilirdi) ve yükse-imini yapmak üzere 1948Jde ülkeye dönmüş olmasına i, bu böyleydi. 20 kasım 1975;te Franco öldü. Franco son-nemi, tam bir belirsizlikle başlıyordu.

■MOKRATİK İSPANYA

ok Ispanyolun kuşku ve kaygılarına rağmen demokrasiye , büyük bir sorun çıkmadan gerçekleşti. 27 kasım 1975’te ‘en Juan Carlos, bunda önemli bir rol oynadı. Başlangıçta ı’nun, sosyal ve siyasal durum karşısında yetersizliğini ve düğünü itiraf etmekten başka bir şey yapamayan Başbaka-/arro’nun göreve devam etmesini isteyen kral, 3 temmuz la Adolfo Suarez’i görevlendirdi. Saraydan gelen bu tek-:, değişikliklere karşı olanları pek fazla ürkütmedi ve Cor-levrimci nitelikte bir metni onaylatabildi: 15 aralık 1976 re-lumunda da onaylanan siyasal reform yasası. Bu metin, arafından seçilen Cortes’e (parlamento) yasama ve anayasa a yetkisi veriyordu ve yumuşak bir biçimde demokrasiye enin yollarını hazırlıyordu. Yasanın vazgeçilmez tamamlarından biri de çokpartililiğin yeniden getirilmesiydi ve de PCE’nin (Ispanyol Komünist Partisi) yasallaşmasıyla si-yelpaze tamamlandı. 25 haziran 1977 seçimleri de Ispanyol-;oğunluğunun daha fazla özgürlük yönündeki bu yumuşak onayladıklarını ortaya koydu. Adolfo Suarez’in liderliğin-nerkezsağ UCD (Demokratik Merkez Birliği) ile PSOE (isal Sosyalist işçi Partisi) aslan payını alırlarken sağdaki Halk

o veya soldaki PCE azınlıkta kaldı. Ama siyasî partiler ve kalar büyük bir sorumluluk duygusu göstererek siyasî süreleri ve ücret tartışmalarını genç demokrasinin yaşayabilme-ı anlaşma sınırlar içerisinde tutacaklarını belirten «Moncloa »m imzaladılar.

>eral muhafazakârlar demokratik dönemeci en sağlıklı bir bi-e dönmeyi başarabildilerse de hükümette kalma konusunda başarıyı gösteremediler. 1982 seçimlerinde sosyalisder. ol-a tatsız bir İktisadî konjonktüre rağmen seçmenlerin çoğunum güvenini kazanıp mutlak çoğunluğu ele geçirerek ıktida-lıcı bir biçimde yerleştiler.

rdu ise ülkenin demokratikleşmesini pek de iyi karşılamadı, nin yasallaşması acı bir sürpriz etkisi yaptı. Aynı şekilde, k toplulukların statülerinde de, kendi güvencelerinde saydık-ılusal birlik için öldürücü bir tehdit buluyorlardı. Demokrasi-n çok düşmanlık duyan askerî çevrelerde 1977’den itibaren iimet darbesi planları hazırlanmaya başlandı. 23 şubat L’de Yarbay Antonio Tejero Meclis’i bastı ve ele geçirdi. Kra-nüdahalesi teşebbüsün amacına ulaşmasını engelledi ve bu irisizlik, kendisine Kuzey Adantik Paktı içerisinde (İspanya .”O’ya 1982’de girdi) yeni gelecek seçenekleri bulabilecek ı ordunun içindeki belli bir ruhsal durumun da sonu oldu, panya’nın 1986’da AET’ye girmesi ile desarrollo («gelişme») ul edilmiş oldu. Petrol şokundan ve buna bağlı olarak büyü-hızımn düşmesinden (1973’te % 8,4; 1987’de % 5,5; 1992’de S) kaynaklanan işsizliğin sürüp gitmesine rağmen (1992 so-
nunda aktif nüfusun % 17’si) Ispanya, dış borçlarını azaltmayı başardı. Ama Barcelona Olimpiyatları’nın ve 1992 Sevilla Uluslararası Euarı’nın büyük başarılarının ertesinde o da, sanayileşmiş tüm büyük devletlerin karşı karşıya olduğu sorunlarla karşılaşmaktan kaçınamadı (gelir eşitsizliği, gençliğin işsizliği, uyuşturucu kullanımının kaygı verici ölçüde artması, vb.).

KÜLTÜR VE MEDENİYET

İspanya, gelip geçen veya yerleşen halkların her birinden (Iberler, Keltler, Fenikeliler, Yunanlılar, Kartacalılar, Romalılar, Vandaüar, Suevler, Vizigotlar, Araplar, Berberîler, Franklar) bir şeyler almış ve korumuştur. Gerçek orjinalliği, yüzyıllar boyunca üç kültürün ve üç inancın potası olmasındadır. Hıristiyanlar, Musevîler ve Müslümanlar, değişik siyasî hâkimiyetler altında ve Islamdan kurtulmanın yol açtığı devamlı çatışmalarının ötesinde, karşılıklı farklılıklarından dolayı zenginleşmiş ve Avrupa’yı da zenginleştirmişlerdir. Toledo çevirmenleri okulu Ortaçağ düşüncesini Yunan felsefesiyle, Arap bilim ve tıbbıyla beslemiştir. Bilge Kral X. Alfonso, dönemindeki bilgilerin genel bir envanterini çıkartmaları için Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi bilginlerden oluşan bir çalışma grubu kurmuştu. Bedevî şiiri temalarını ve lirizmini ilk Ispanyol lirizmine vermiş, genç mozarab senyörleri (Müslüman hâkimiyeti altında yaşayan Hıristiyanlar) Cordoba’daki halife sarayındaki dalkavuklarla Arap dili konusunda rekabet etmişler, mücear (mudejar) duvarcılar (Aragon ve Castilla tarafından yeniden ele geçirilen topraklarda oturan Müslümanlar) gotik kiliselerin inşaadarında tuğla ve kesilmiş alçı kullanma yöntemleri uygulamışlardır.

İspanyol devamlılılığmın en açıkça görüldüğü alan herhalde sanattır. Bu zenginlik, Vizigot kiliselerini de tıpkı Cordoba’daki Ulu Cami, Toledo’daki sinagog veya Gaudi’nin Colonia Gü-ell’deki mimarî gözü pekliği kadar iyi taşıyan at nalı biçimindeki kemerler gibi bazı inşaat tekniklerinin uygulanmasından; arabesklerin, süsleme kıvrımlarının ve girift şekillerin birbirini tamamladığı saray ve katedrallerin barok aşırılıklarına kadar uzanmaktadır. Bu süreklilik, Granada’daki EShamra’dan Toledo’daki Transparetıte’ye, Gongora’nın labirentimsi kitabelerine; Goya’ya «kara resimler»ini ve Picasso’ya Guemica’yı esinleyen düşsel dünyadan X. ve XI. yy’ın sayısız Mahşer yorumunun canlandırılması için yapılmış minyatürlerdeki canavarlara kadar her yerde görülmektedir.

«Kan, şehvet, ölüm»: Ispanya’da boğa güreşinden siyasî mücadeleye kadar her şey merhametsiz olabilir; hiçbir şey, hiçbir zaman vasat değildir. Engizisyonun alevleriyle veya iç savaşlann
Aziz Dominicus’un (Domingo de Guzman) yönettiği ateşte yakma cezası. Ressam Pedro Berruguete, bu tablosunda, Dominiken tarikatının kurucusunu, canlı olarak yakılmaya mahkûm edilen iki günahkânn infazını yönetirken göstermektedir. İnancın savunulması için her işe kanşabilmek üzere kurulan Engizisyon mahkemesi, XVI. – XVIII. yy İspanyası ’nda Musevîleri, «dönekleri» ve büyücüleri kovuşturarak önemli bir rol oynamıştır.
KÜLTÜR VE MEDENİYET

SANAT VE MİMARÎ

TOPLUM

BİLİM VE TEKNİK

MÜZİK

SİNEMA

Eğlenceden Şabat’a. Madrid’deki Prado Müzesi’nde bulunan bu iki tabloda Goya, dünyaya bakışının iki anını, ama aynı zamanda Ispanya’nın sürekli ve tamamlayıcı iki karakterini ortaya koymaktadır.«Uçurtma» bitmekte olan XVIII. yy’daki Madrid’in neşeli ve keyifli hayatını anlatırken, büyücülerin ve canavar ruhlu varlıklann şeytanın başkanlığında toplandıktan «Şabat sahnesi», «Kara lspanya»nın bütün merhametsizliğini ve fantezilerini özetlemektedir.
auintaniila de las Vinas’da Santa Maria Bazilikası (Burgos İli): cephe süslemelerinden detay (VII. yy Vizigot sanatı).
yangınlarıyla aydınlanan, altınına kan ekleyen ve ölümü bir inanç haline getiren («Viva la muerte!») [Yaşasın ölüm!] bir İspanya vardır; çünkü «hayatın trajik duygusunu» çok şiddetli şekilde yaşamıştır. Yeni Dünya Ispanya’ya yetmez; ne kara cahil maceraperest Pizarro’nun açlığını, ne de bürokrat kral II. Felipe’nin dinî vesveselerini doyurmaya yetmez. Amerika’nın altınlarıyla gözleri kamaşmış fatihin karşısında, ışığı gecenin vecdinde arayan mistik derviş dikilmektedir. Avrupa’ya tercio yasasını ve giyim modasını kabul ettirdiği Altınçağ’dan, sömürgelerdeki bozgunu tartışan «1998 kuşağı»na ve Francoculuğun «karanlıkçı» rejiminde ayakta kalmaya kadar, Ispanya, yükselişin ve düşüşün çifte baş dönmesini yaşamıştır: Ignacio de Loyola ve Pablo de Se-govia, büyük bir aziz ve alçak bir namussuz! Ispanya kendi efsane ve hayallerinin parodilerini bizzat kendisi vermektedir: Ispanyol dünyasının bakış açısının en sağlam ve şaşmaz ölçülerinden biri, pikaresktir, kahraman kendi zıddını üretir, toplum kendi gerçeğim kamavalımsı beklenmedik dönüşlerde bulur, toplumsal ve estetik çeşitlilik siyasî ve ahlakî uzlaşma yorumunun ve eleştirisinin ortamında süreklilik yaratır. Şaşırtıcı kahraman Don Ki-şot, hiçbir zaman Sancho Panza’yla birlikte olduğu zamanlardaki kadar mantıksız davranmaz.

SANAT VE MİMARÎ

Iber yarımadası eski çağlarından beri doğudan, kuzeyden ve güneyden gelen işgal ve iskân izlerini taşımıştır. Altamira mağaralarından Picasso’ya ve Dali’ye kadar, İberler, Basklar, KeMer, Romalılar, Vizigotlar ve Magribliler, Ispanyol resmine, heykelciliğine ve mimarîsine katkılarını taşıyıp getirmişlerdir. Ispanya’nın XVI. yy’daki büyük sömürgecilik genişlemesi sırasında da Rönesans ve barok sanatı yarımadanın dışına, özellikle de Latin Amerika’ya yayılmıştır.
Tarihöncesinden Roma çağma

Paleolitik çağda geçen binlerce yıl boyunca Ispan; deki ve Fransa’nın güneyindeki mağaralarda yaşay< duvarlara hayvan resimleri yapmış ve kemiklere şek dır. Bu tarihöncesi sanatının en güzel eserleri, Orta fv ğında (MÖ yaklaşık 12000) Altamira’da yapılanlar .vanlarının iç taraflan, çarpıcı bir realizmle gerçekleş (bizon, at ve geyik) resimleriyle süslüdür. Neolitik (l1 ru) ise geometrik şekilli çanakçömlek ve megalit dc yapılmış ilkel anıtsal yapılar) çağıdır. Bunlan Brom 1500’lere doğru) bina ve kulelerindeki mimarî başar

Ispanya, MÖ I. binyıla ait arkeolojik kalıntılar b< gindir. Fenikelilerin, Kartacalıların ve Yunanlılarır bölgelerinde pek çok heykel, çanak ve mücevher 1:

Roma ve Hıristiyanlık öncesi san«

Şehirlerde hâlâ görülebilen bazı kalıntılar, (Salaı celona’ya, Cartagena’den Taragon’a), MÖ III. yy’ panya’nın Roma tarafından ele geçirilmesinin şahi cantara’da bir Roma köprüsü vardır (MS 106), Segı bir su kemeri tarafından besleniyordu, Merida’da kalıntısı bulunmaktadır. Sevilla yakınlarındaki ita de (en büyük imparatorlardan ikisinin, Hadrianus doğum yerleri) yapılan kazılar sonucunda, MÖ 21 kah Scipion tarafından kurulmuş bir Roma şehrin muhteşem mozaiklerle süslü birçok ev gün ışığın;

Bizans ve Hıristiyan sanatlarının etkileri de Ispa yy’lar) mozaik ve lahit olarak birçok eser bırakmı lık öncesi bazilikaların pek çoğu ise ortadan kayb

Ortaçağ

VIII. yy’ın ilk yarısında Ispanya’yı istila eden r doba’da muhteşem bir saray yaptılar. Burası, Gra: tılacaklan 1492’ye kadar gittikçe daha küçülecek imparatorluğun merkezi oldu.

Mağrib sanatı. Mağrib İspanyası’nın her döne zellikteki birtakım eserler ve anıtlar bırakacaktır sonra da halifelik döneminde, Cordoba’da dün); camilerinden biri inşa edildi (786-999); şaşırtıcı bir le üst üste binen iki katı ve çok dilimli kemerlerle cı olan bu eser daha sonra katedrale dönüştürüldü tuba) Camii gibi, Sevilla’daki kraliyet sarayının İh ti olan Ulu Cami’nin kare biçimindeki minaresi (c tahrip edildi, oysa 1196’da tamamlanan ve Giralc rılan minaresi, katedralin çan kulesine dönüştürü müzdeki çan kulesinin tepesi 1568’de eklenmişt: gibi muazzam boyutlarıyla da bu medeniyetin mektedir. Granada krallık hanedanı da başkenti: kale-saraylarının en muhteşemini bıraktı. Şehre 1 lik adasının içerisindeki Elhamra Sarayı (1238-13 lar ve serinletici çeşmelerin yıkadığı gezinti yollar: mermer ve seramiklerle göz kamaştırıcı bir güzel birçok salon ve odayı içeren iki ayrı yapıdan oluş

Roman sanatı. Kuzey İspanya da II. binyılm ; Avrupa’yı canlandıran sanatsal yenilenmenin eşiğ sanatı ve mimarîsi. Katalonya’daki bütün ilk romaı büyüğü Santa Maria de Ripoll’dur [1020-1032]) Ital

dadır; bu kiliselerin birçoğu sunağın önündeki süslemeler ve gücünü zorlayan fresklerle zenginleştirilmiştir. XI. yy’ın son-a Fransız roman sanatı, yapımına 1077’de başlanan Santiago ımpostela’nın anıtmezarına ulaşmak üzere Pireneler’i geçen olu izleyerek Ispanya’ya girdi. Roman mimarîsi XIII. yy’a ka-azı yöresel stil farklılıklarıyla dikkat çekici anıdar bıraktı, tik sanatın çarpıcı etkisi. Roman sanatındaki duvarların ığı ve iç mekânların loşluğu, iklime olduğu kadar tspanyol-sarakterine de çok uygun geliyordu; bu yüzden de Fransız sanatı ve mimarîsi Ispanya’ya hayli geç girebilmiştir. XIII. -y’lar arasında, birçok ihtişamlı ve şatafatlı tapınakta kendi-îrpıcı bir biçimde sunan, tamamen Ispanyollara has bir go-ımımn doğduğu ve geliştiği görülmektedir. Fransız gotiğinin ya’ya uyarlanmasının en mükemmel örneklerinden biri, Le-allığının başkentini süsleyen ve XIII. yy ortalarında yapılan katedraldir. Aym şekilde, XIII. yy’da Fransız geleneğine gö-Jatılan Burgos ve Toledo (1227’de bitirildi) katedralleri, ba-LOtik unsurlardan etkilenmiştir. Ulusal gurur büyük inşaat .erinin hayata geçirilmesinde itici gücü oluşturmuştur; bun-en büyüğü, hiç şüphesiz Avrupa’dakilerin bile en büyükle-n biri olan Sevilla Katedrali’dir (1402-1506). anyol gotiğinin son dönemi (1450-1520) dinî olduğu kadar nimarî alanında, taşkın bir süsleme yontuculuğuyla koordi-r inşaat seferberliği halinde yaşandı ve bu dönemin stiline Ha kraliçesi Katolik tzabel’e izafeten İsabetin adı verildi.

panyol sanatının altın çağı

ometrik şekiller, Ispanyol mimarîsinin değişmez özellikle-n biridir. Büyük hacimli yapıların lüks süslemelerinde ken-ni gösteren mağribî, mücear, isabelin ve rönesans stilleri aynı şey söylenebilir, ınesans. XVI. yy’ın ilk yarısından itibaren isabelin stilde gözlemelerden, bir bolluk eğilimiyle birlikte, Italyan Rönesan-ı plateresk sanatından (İspanyolca platero, «kuyumcu») etki-iş motiflere doğru bir geçiş gözlendi. Sadece yüzeylerin süsesi ilkesini değil, aynı zamanda mekân hâkimiyetini ve kla-ranları da göz önünde bulundurmaya dayanan bu mimarî ilk olarak Şarlken’in Granada’daki yapımı tamamlanamayan ında görüldü (başlangıcı 1526). Tamamen Ispanya’ya özgü, bir Rönesans stilinin doğuşunu görmek için XVI. yy’ın ikin-rısını beklemek gerekecektir. Bu stilin en büyük temsilcisi, II. e’nin manastır-sarayı olan görkemli Escurial’ın (1563-1584) nimarı olan Juan de Herrera’dır.

tın çağ. Öğrenimini Venedik’te yapmış olan Girit kökenli enikos Teotokopulos’un veya bilinen adıyla El Greco’nun ’li yıllarda Ispanya’ya gelişi, resim alanında altın çağın başlanın habercisiydi. Greco’nun içinde yaşadığı çağ ve ortamla (İsa’nın dinî başkenti olan Toledo’da karşı devrim!) uyumlu kinin ürünü olan veTiziano’dan ve Tintoretto’dan geniş biçim-kilenmiş, yapmacıklı ve özentili stili, renkler ve biçimler ko-ndaki kıyaslanamaz hâkimiyetiyle dışavurumculuğa büyük da bulundu. Buna rağmen Francisco de Zurbaran’m yapmış Şu aziz portreleri, renklerindeki zenginlik ve coşkuyla zıda-:iddiyederi ve statik anıtsallıklanyla, XVII. yy Ispanyol ma-r dünyasının ve ortamının tipik ifadeleriydi. Oysa Bartolome )an Murillo, gerek dinî kompozisyonlarında (İmmaculada’la-ın Kutsal Cifelerine kadar), gerekse gerçekçi eserlerinde (Genç ıci, 1650’ye doğru) Andalucia’nın sıcaklığının temsilcisi oldu, resim alanındaki altın çağ, en güzel ifadesini Diego de Velaz-;’in eserlerinde bulacaktır. IV. Felipe’nin saray ressamı olan sa-., renk ustalığı yeteneğini, portrelerde olduğu gibi büyük boy malarında da, çekingen anlatımıyla canlı renk ve stilini kayran olağanüstü mekân uygulamalarıyla göstermiştir.
v» 7?
Herrera’nın Escurial’inin stilini izleyen XVII. yy İspanyol mimarîsi, yavaş yavaş uluslararası baroğun büyük akımlarına yaklaşmıştır. Uzun zamandır moda olmaktan çıkmış bulunan süsleme zenginliği zevki, özellikle Jose de Churriguera ve kardeşleri Joaquin ve Alberto’nun eserleriyle, yüzyılın sonlarına doğru geri gelmiştir. Geç Ispanyol barok mimarîsini ifade etmek için zaman zaman churrigueresco deyimi kullanılmaktadır.

XVIII. yy başlarının Ispanyol mimarları, Santiago de Compos-tela Katedralinin (1650-1750) yüksek cephe duvarı veya mermerlerin, bronzların ve resimlerin bir araya geldiği Transparente (1721-1732) gibi çok değişik eserlerde, hayal gücünü aşan bir başarı göstermişlerdir.

Goya dönemi. XVIII. yy sonlarında gelen yeni bir klasisizm dalgası, Ispanyol sanatını etkiledi. Önüne geçilmez ve bastırılamaz yeteneği ile ressam Francisco de Goya y Lucientes, dönemin sanat hayatına derinlik kazındırdı. Goya’nın dünyaya çok özel bakış açısı olgunluk dönemi eserlerinde ortaya çıktı (resmî görevi gereği yaptığı portreler [IV. Carlos ve ailesi, 1900] veya halkın hayatı üzerine etüder [Sardalyanm Cenaze Töreni, 1808’e doğru]) ve eşsiz dehasını gerçek dramlarda (Tres de Mayo), resimlerinde ve dizi gravürlerinde aktardığı insanlık karabasanlarında ve Ouinta Del Sordo’da yaptığı (Kaprisler, 1799; Savaşın Yıkımları, 1808) «kara resimler»inde (1820-1823) gösterdi.

Modem çağ

XVIII. ve XIX. yy Ispanyol sanatının büyük bir bölümünün eskimesinden sorumlu olan neoklasisizm, sonunun geldiğini önce mimarîde gördü. Modem bir çağda yeni bir sanatın gerektiği düşüncesi (ki Fransız yeni sanatının ve Barcelona yenilikçi hareketinin başlangıçlarında da görülmektedir) Antonio Gaudi’nin muhayyilesini ateşledi; Barcelona’yı biçimde yenilikçi, süslemede olağanüstü, eşsiz eserlerle donattı.

XX. yy’ın başlarında Barcelona (Rusinol ve Nonell), Madrid (Solana) ve Bask ülkesi (Zuloaga) okullarından gelen Ispanyol sanatçılar, modem sanatın padamasında, Paris’te, birinci derecede rol oynadılar. Ama bu konuda tartışılmaz sanatçı, 1904’te Paris’e yerleştikten sonra kendine özgü eserlerini sürekli metamorfozlarla biçimlendirerek gerçekleştiren ve sanat dünyasını altüst eden Pablo Picasso oldu: mavi dönem, pembe dönem, kübizm (Avig-non’lu Genç Kızlar, 1906-1907), daha sonra çelişkili ve aykırı bir neoklasisizmi izleyen kısa bir sürrealizme kaçış, daha sonra soyut, Guemica’nın (1937) trajik ekspresyonizmine kadar uzanan bir soyut. Sürekli biçimde tatminsiz olan Picasso, çalışmalarım 1945’ten sonra, kimi zaman komik (keçi, bronz içine akıtılmış ekleme, 1950) veya nobran (Nedimeler, Velazquez’den mülhem, 1957), ama çeşitlilikleri dolayısıyla sınıflandırmanın çok güç olduğu eserlerle yeni ifade biçimleri geliştirmeye yöneltmiştir.
«Muştulama» (El Greco, 1597-1600’e doğru). Bakire Meryem’in ince uzun vücudu, puttolann tombul kalalan ve kıvnmlı perdelerle bulutlardan gelen gerçekdışı bir ışık seli. Giritli ressam, eşsiz bir plastik anlatımla Ispanyol ruhunun mistisizmini herkesten daha iyi vermeyi başarabilmiştir.
«İsimsiz», kâğıt üzerine kanşık tekrjtfsT tAntoni Tapies, 1986; Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi, Paris).
AYRICA BAKINIZ

►maal Dalı (Salvador) ►ESffl Goya (Francisco de) —la-AHSıı Greco (El)

► EH Picasso (Pablo) ►HH Velazquez

TOPLUM

1990’h yıllar Ispanya’sı, 1970’li yılların sonlarında başlayan ve artık uluslararası alanda bile movida diye anılan metamorfozlarla kaynamaktadır. Bunlar, uzun süre donmuş, ama iç savaştan ve 1940’lı yılların otarşisinden sonra derin bir değişim geçirmiş olan bir toplumun dönüşüm ve hareket iradesini göstermektedir.

Din

Her ne kadar 1978’de yürürlüğe giren aanayasaya göre Ispanya’nın resmî dini olmasa da, istatistikler nüfusun yüzde 97’sinin Katolik ve sadece yüzde 0,4’ünün Protestan olduğunu göstermektedir. Yapılan kamu oyu yoklamalanna göre İspanyolların dörtte üçü, bir önceki on yıla kıyasla dine daha az dönük olduklarını ifade etmektedirler.

Sağlık

Bu alanda çok yenilikçi gelişmeler görülmekle birlikte, önceki dönemlerden kaynaklanan aksaklıklar, özellikle de kötü ve yetersiz beslenmeden ileri gelen sorunlar gizlenememektedir. Kamu yönetimi tarafından geniş bir biçimde desteklenen bu alan, ortalama hayat süresi uzamış (ortalama 76 yıl) olan halkı yakından ilgilendirmektedir. Çocuk ölümleri hızla azalmış olup, sıtma, kolera ve tifüs gibi bazı hastalıklar tamamen ortadan kalkmıştır. Halk, «İspanyol gribi» adıyla anılan ve Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Avrupa’da 20 – 30 milyon insanı etkileyen salgın hastakğı unutmamıştır.

Spor ve gösteriler

Şu veya bu şekliyle spor, genellikle heyecan verici, bazen Boğa güreşi. zalim karakteriyle İspanyolların günlük hayatından her za-
man belli bir yer tutmuştur. Dikkatle izlenen r üzerine oynanan öfkeli bahislerle futboldan sö de daha az popüler olmayan boğa güreşlerini c gerekir.

Gerçek bir toplumsal fenomen olarak spor çok mektedir (mesela futboldaki «Mundial» 1982); bı Barcelona Olimpiyatları’yla doruk noktasına çıkn siklet turunun eşdeğeri olan Vuelta da, her yıl ge tarafından tutkuyla izlenmektedir.

Önceleri boğayla at üzerinde mücadele eden olan boğa güreşi, XVIII. yy’da halka ait bir bay 1796’da matador Pepe-Hillo tarafından kuralları b tarafından da resmedildi. Ronda ve Sevilla «okulla len ve bütün bölgesel ve ulusal sorunları unutturan kü biçimini 1830’lara doğru aldı ve Pedro Romeı Guerrita tarafından canlandırılan, dev boğalara kc bir çarpışma döneminden geçti. JuanBelmonte’nin siyle estetik heyecan arayışının hâkim olduğu bir £ dı ve onun Joselito’yla olan rekabeti, bir kuşak Ispa soluk soluğa izlendi. «Işık elbiseli adamlar» bütün c çı ve yazarlarının hayranlığını çektiler (Hemingvva) lant’a ve Garcia Lorca’ya kadar) ve Manolete’nin, L minguin’in, Antonio Ordonez’in ve El Cordobes’ zaman boğa güreşi meraklılarının yüreklerini titrel

Medya

Ispanya’da ulusal ve bölgesel ölçüde pek çok nalı ve radyo istasyonu mevcuttur. Franco dikta otuz yılı boyunca yoğun biçimde sansüre uğray rek canlılığına kavuşmuştur ve günümüzde bü) luğu bölgesel ve yerel olmak üzere 145 organ i mektedir. Hemen hepsi birer pazar eki veren en gazeteler arasında tiraj bakımından başı El Pat. 400 000, pazarları 1 000 000 baskı) çekmektedi sından El Periodico de Catalunya, ABC, La Vang maktadır. Kamu oyu araştırmalarına göre El Pa Esp>anol okurları «daha çok solda»; Vanguardiı okurları «daha çok merkezde» ve Marca okurlar sağda» yer almaktadırlar. 1976’da yayın hayatu Pais, dünyanın yüz kadar ülkesinde satılan bir ı yayın çıkartmaktadır. Haftalık yayınlar arasınd. rama 800 000, El Pais 680 000 ve ABC de 420 00 Televizyonun en çok izlenen programları oyunl yınlarıdır. Radyo yayınlarından yararlanan özeı levizyon yayınlarının da bölgeselleştirilmesin beklemektedir. Katalonya’da, 114’ü Barcelona’d 174 radyo istasyonu vardır (Madrid’de ise sadec

BİLİM VE TEKNİK

Ortaçağ’daki Arap hâkimiyeti sırasında Ispanj ve tekniğinin Batı âlemine geçişindeki temel nokte Birçok bilimsel eserin Latinceye çevrilmesi, Orta bilim ve tekniğinin tanınmasını sağladı. Böylelikle aslında Hint kökenli olan Arap rakamları, özellik! sinde Batı’ya geldi. Vic’de matematik üzerine iyi bi müş olan Gerbert d’Aurillac, aynı dönemde ustı ya’ya getirdi.

Çeviriler ve buluşlar

Ortaçağ ispanyası’ndaki çeviri etkinlikleri çok d çünkü kültürel bir işbirliğine dayanır. Genellikle rm Ispanyolcaya bir Musevî tarafından, günlük dildeı bir Hıristiyan tarafından çevirilmiştir. Bu konudak vasorda adıyla tanınan Barcelonalı Abraham bar t Tivolili Platon ile yaptığı işbirliği sayesinde (1134-1 receden denklemen Latincede tanıtan ilk eser olar rum ortaya çıkmıştır.

Aynı dönemde Toledo’da Gherardo da Cremon Ptolemaios’tan Almagest’i, Arhimedes’ten De met Diokles’ten De speculis comburentibus’u, Ibni Siı fit’tıb’ı ve tbnülheysem’den’dan perspektif özeti çevirmişti.

Kimya alanında da, Arapların uzmanı oldukları lama sanatı sayesinde alkolün damıtılma yöntemle ansiklopedik düşünce sahibi, «Bitim Ağacı» (Arbı 1295) adlı eserinde mantığın ve bilimsel itirazın sa rensel kimya sanatının şaheserinin yazarı olduğu mon Llull tarafından mükemmelleştirildi.

i Dünya’nm getirdikleri

Seferleri’nden beri unutulan iskorbüt hastalığı, XV. yy’da Jculuklar yapan gemicilerde tekrar görüldü. Giden ilk İs-gemicileri tarafından Amerika’dan getirilen frengi, İtalya •ı dolayısıyla bütün Avrupa’ya yayıldı. Beri yandan deniz-keşifler ve büyük keşif seferleri yeni ilaç ve reçeteler bu-ını da sağladı. Böylelikle XVI. ve XVII. yy’larda tıp alanın-ı fazla ilerleme görüldü.

libe, Amerika’daki Ispanyol sömürgelerine bilimsel sefer-enleterek doğa bilimlerinin gelişmesine katkıda bulundu, ıükürmanlığı döneminde Peru ve Meksika’da uzun bir se-rapan Cizvit Jose de Acosta (1539-1600), o dönemin tıp bi-erinde büyük bir etki yapan «Amerika Yerlilerinin Doğal ve Tarihi» (Historia natural y moral de las indias) adlı eserini ya-ı (1590). Bu kitap Yeni Dünya’da keşfedilen bitki ve hayvan lakkında daha önceden bilinmeyen bilgiler veriyordu, keşiflerle daha ayrıntılı ve derin zooloji ve botanik bilgili; böylelikle tütün, saparna, mısır, domates, patates, kakao î değeri olan, mesela sıtmada kullanılan kinin gibi bitkiler ı.

JZİK

nya, başlangıcı Roma hâkimiyetine kadar giden zengin bir geleneğine sahiptir. Plinus, Martialis ve Juvenalis yörenin ve dansçılarının çekiciliklerinin şahididirler, tilla ve Aragon taçlarının birleşmesiyle birlikte hükümdar-iselerinde özel şarkıcı ve çalgıcı gruplan oluşturdular ve İs-1 müziğinin Johannes Cornago, Pedro de Escobar gibi ilk ; isimleri bu dönemde ortaya çıktı. XVI. yy’ın lirik şarkıla-:k çok defa okuyan ve çalan bu müzisyenler, dindışı iki jrü geliştirdiler: romans, yani öykülü halk şarkıları ve viUan-ani bir nakarat eklenmiş olan halk şarkıları, ok çağda vihuela yerini yavaş yavaş gitara bıraktı ve Gas-ınz’m derlediği dansların repertuvarı daha halkçı vurgu-oezendi. XVIII. yy boyunca Bourbon prensler sarayda ja’nın büyük ustalarından vokal ve enstrümantal mü-inlerlerken (V. Felipe Ünlü Farinelli’yi saraya davet et-îcarlatti ve Boccherini de kariyerlerinin önemli bir bölü-i Madrid’de geçirmişlerdir) taşrada zarzuela müziği yaylıyor ve çağdaş konulara yönelirken yerel renklerle süsle-du.

.yan etkisi altındaki XIX. yy ispanyası, tipik Madrid halk akla yarı Fransız, yarı İtalyan bir stil tutturan Francisco Bahiri en ilginç yorumcularından bir. olduğu zarzuela sayesinde ğini buluyordu. Yüzyılın sonuna doğru sırasıyla önce Saint->, daha sonra da Albeniz ve Manuel de Falla ile Ispanyol mü-lünya çapındaki yerine oturdu.
ISPANYA
SİNEMA

Yurtları dışında en çok tanınmış İspanyol sinemacıları, hiç kuşkusuz Luis Bunuel (ülkesinde sadece üç film yapmıştır), Carlos Saura ve Pedro Almodovar’dır. Farklı kuşaklardan olmakla birlikte her üçü de 1920’ler sonrası Ispanya’sının geçtiği derin kültürel değişikliği temsil ederler.

Bütün Avrupa sinemaları gibi Ispanyol sineması da Lumiere kardeşlerle, ama özellikle 1896’da ilk kaydı yapan Promio ve ezeli rakibi Fructuoso Gelabert ile doğdu. Katalonya’daki sinema öncüsü, Aragon operatör Segundo de Chomon, trüklerdeki dehası ve kamera hareketlerindeki büyük ustalığıyla uluslararası planda tanındı. 1920’li yıllarda Ispanyol stüdyoları yılda yaklaşık elli kadar film yapıyorlardı, ama sessiz sinemanın sonu, ülke sinema endüstrisinin hızla çöküşüne yol açtı. Bu sıralar Holl-ywood şirketleri de Latin Amerika’nın İspanyolca pazarına göz dikmişlerdi.

«1927’liler» diye anılan kuşaktan Ispanyol entelektüelleri sinemaya büyük bir önem verdiler; Luis Bunuel ülkenin ilk sinema kulüplerinden birini kurduktan sonra Salvador Dali’yle birlikte Fransa’ya gitti ve orada gerçeküstücü iki film yaptı: «Bir Endülüs Köpeği» (Un Chien Andalou, 1928) ve «Altın Çağ» (L’Age d’Or, 1930).

Franco döneminde Ispanyol sineması büyük bir varlık gösteremedi. Daha çok dinî temalar ve aile konulu filmlerle oyalanmak zorunda kaldı. Ticarî sinema yerel renkleri bol bol kullandı. Sistem kendi starını da üretti: Santa Montiel.

1960’lı yıllarda Ispanya, manzaralarını, dekorlarını ve figüranlarını Amerikan süperyapımlarına sundu (Anthony Mann’ın El Cid ve Roma Itnparatorluğu’nun Çöküşü [The Fail of the Roman Em-pire]) ve beri yandan da zayıf bütçeli, ticarî ortak yapımlara yöneldi: korku filmleri, spagetti-westernler, vb.
Ne var ki aynı yıllarda büyük bir sanatçı kendisini hazırlıyordu: Carlos Saura 1959’da ilk gerçekçi filmi olan Kabadayılar’ı (los Golfos) çekti. Stili 1965’ten itibaren, İspanyol toplumuna çok alegorik bir bakış açısı geliştirdiği Av (La Caza) ile birlikte yeni bir şekil buldu. Bu çizgiyi Ana ve Kurtlar (Ana y los Lobos, 1972), Kuzin Angelica (La Prima Angelica, 1973) ve Elisa Hayatım (Elisa vida mia, 1977) ile geliştirdi.

Franco’nun ölümü, derhal konularda bir özgürleşmeyle kendini gösterdi ve putları yıkan bir sinemacı kuşağının ortaya çıkmasına imkân verdi. Saura bu sırada Bağlı Gözler (Los Ojos Venda-dos, 1978) ve Annem Yüz Yaşma Basıyor (Moma Cumple Cien Anos, 1979) adlı filmlerini yaptı.

1980’li yıllarda Madrid sinemasının simge ismi Pedro Almodo-var, Franco Ispanyası’nın tüm tabularını birer birer ve neşeli bir şekilde sahneledi: eşcinsellik, her türlü cinsel sapıklık, özellikle sadomazoşizm. □
Flamenko. Bir grup dansçı, şarkıcı ve gitarist tarafından yorumlanan bu sanatsal ifade biçimi, Andalucia Çingenelerinin folklorundan kaynaklanmaktadır.
Real Madrid futbol takımı, 1933.

Futbol, 1930’lu yıllardan itibaren Ispanya’da kalabalıklann tutkusu haline geldi.
«Yüksek Topuklar». Pedro Almodovar’m filminden bir sahne.
AYRICA BAKINIZ

-»HS Bunuel (Luis)

—»-İB.SB.I Cervantes —►1B.*W Garda Lorca (Federico) HB.ANSD İspanyol dili ve edebiyatı —►BM Lope de Vega

ROMANTİZM VE GERÇEKÇİLİK

XIX. yy boyunca yenilenen Avrupa şiirini, tiyatrosunu ve romanını biçimlendiren eğilim ve akımlara İspanya da katkıda bulunur. Romantizm yanlısı Rivas dükü Angel de Saavedra, Ver-di’nin operası «Talihin Kudreti»ne (La Forza del destino) esin kaynağı olan XIX. yy’ın en çılgın romantik dramı «Don Alvaro veya Kaderin Gücü»nü (Don Alvaro o La fuerza del sino, 1835) yazmadan önce öykülemeli şiirler ve baladlar yazar. Deneysel üslubun bütün şiir eğilimlerine bir arada yer veren eserlerinde, Jose de Es-pronceda, mutluluğu yalnızca ölümün karşılık verebileceği bir yanılgı olarak görür. Jose Zorilla’nın şiirleri ve «Don Juan Tenorio» (1844) gibi oyunları, İspanyol romantizminin özünü daha belirgin bir biçimde dile getirir. Önceleri Byron ve Lamartine’den etkilenen Ramon de Compoamor, belirgin bir biçimde Ispanya’ya özgü bir gerçekçilik geliştirir ve felsefî bir düşünceyi örneklendiren alaycı kısa şiirler yazar. XIX. yy’ın en büyük Ispanyol lirik şairi Gustavo Adolfo Becquer, ezgili ve etkileyici şiirleri aracılığıyla, düş kırıklığına uğramış aşkın ele sığmayan doğasım anlatır. Pi-kareski ve alegoriyi hor gören Ispanyol romancıları, toplumsal görüşleri aktarmak için gerçekçiliği benimserler. Yazar olarak Fer-nan Caballero adım kullanan Cecilia Böhl von Faber, costumbris-mo’yu (ulusal geleneklerin incelenmesine adanmış edebî tür) kurgu alamna katarak, ün kazanacak olan ilk bölgesel romam «Mar-f!»yı (La Gaviota, 1849) yayımlar. Gerçekçi romanların çoğu XIX. yy’ın son çeyreğinde yayımlanır. Özellikle Pedro Antonio de Alarcon’un «ÜçKöşeli Şapka»sı (El Sombrero de tres picos, 1874), alaycı ve ince yazar Juan Valera’nın «Pepita Jimenez»i (1874) ve köylü yaşamıyla geleneğin erdemlerini yücelten Jose Maria de Pe-reda’nm «La Montana»sı (1893) bu durumu örneklendirir. Balzac kadar üretici ve her biçime girebilen Ispanyol yazarı Benito Perez Galdos, Ispanya’mn bütün tarihî ve toplumsal görünümlerini inceleyen ve Hıristiyanlık sevgisi ile tinsel ve ahlak değerlerini vurgulayan seksen dolayında romanın yazarıdır. «Dona Perfecta» (1876) yobazlara karşı kaba bir güldürü ve «Fortunata y Jacinta» (1886-1887), Perez Galdos’un XIX. yy Madrid’inin ayrıntılı bir tablosunu çizen romanıdır.

Bu yüzyılın sonunda, gerçekçilik yerini Emilia Pardo Bazan, daha çok Clarin takma adıyla tanınan Leopoldo Alas ve Vicente Blasco İbanez ile natüralizme bırakır. «Naibin Karısı»nda (La Re-genta, 1884-1885), Clarin bir taşra kentinin cinsel, siyasal ve dinsel geleneklerine eğilir ve kadın kahraman Ana Ozores (Madam Bovary’den hiç de aşağı kalmayan bir hamm) ile Ispanyol edebiyatının en büyük kadın figürlerinden birisini yaratır. Blasco Iba-nez’in birçok romanı arasında, Mahşerin Dört Atlısı (Los Cuatro Ji-netes del Apocalipsis, 1916), Birinci Dünya Savaşı’mn acılarını ve şiddetini betimler.
Mlguel de Unamuno yjugo (Ramon Casas’ın karakalem tablosu). Bu romancı, şair ve oyun yazan, Primo de Rivera’nın diktatörlüğüne başkaldıracak ve daha sonra kaçmayı başardığı Kanarya Adalan’ndan Fuerteventura’ya sürülecektir. Franco karşıtı olarak iç savaşın ilk aylannda ölecektir.
Romantik İntihar, (Leonardo Alenza’nın tablosu; Museo Roı Madrid). Yaşama sevincinin yer aldığı popüler sahnelerin bu burada çağının karanlık edebiyatını gülünçleştirmektedir: sa, kendini hançerlemekte ve aşk acısıyla ruhlanndaki dalgalanı kurbanı olan başka kişilerin bekleştiği uçuruma atlamaktadıı
XX. YÜZYIL

«1898 kuşağı» kır sevgisi, geçmiş değerlere d Ispanya’mn modernleşmesi üzerine tarihsel taı katılımıyla kendini belli eder; bu tartışmada, 18 ve isteğin gücü ile ülkenin yemlenmesi yönünde grubun en kültürlü üyesi Miguel de Unamuno, k lerde dener. «Velazcjuez’in İsa’sı» (El Cristo de \ başlıklı uzun şiiri, «Yaşamın Trajik Duygusu» (De gico de la vida, 1912) başlıklı en tanınmış dener rıyla oyunları, ölüm karşısında modem insanları itkilerini bağdaştırmakta karşılaştıkları güçlükler de denilen, tarihe ve klasik edebiyatın kalıtımın, ren Jose Martinez, betimsel denemeleri aracılığı; nümünün, zamanın değiştiremediği niteliğim ar di ülkesinden çok, başka ülkelerde duyulan Jose derin bilgiyi«Kitlelerin Ayaklanışı»(la Rebelion de ve Tarihsel Bunalım ve İnsan (Türkçe seçki, 1968) incelemelerinde yer alan insanlık durumunu, sa ilişkin gözlemlerine katar.

Edebiyatı yenileştirmek savında bir akım olan ce bir estetik anlayışı yüreklendirse de XX. yy’ıı re içinde kendi yollarım bulurlar. 1898 kuşağmır limsel bakımlardan ellerinden düşürmediği bir 1912’de yazılmış «Castilla Çayırlarında (Campo: tonio Machado, kendisine doğduğu toprakları es değerleri anımsatır. Machado’nun varoluşçu ka Juan Ramon Jimenez, kendisine 1956’da Nobel ( dıran ince ve soyut şiirlerde güzellik ve panteizm tero ile Ben, Bir Endülüs Ağıtı (Platero y Yo, 1914) fc sel düzyazımn klasiği olma niteliğim sürdürür. S on Felıpe Camino y Galicia, Ispanyol İç Savaşı’n dem insanlığın trajedisini betimlemede, destansı latım yolu bulur.

1927 kuşağının öncüsü Federico Garda Lorca

İSPANYOL DİLİ VE EDEBİYATI
inlü Çingene Türküleri’nde (Romancero gitano, 1928) n öğelerini, alışılmadık duygusal çağrışımları ve bü-atilemelerin bir karışımını gerçekleştirir. XX. yy’m ı lirik sesleri arasında yer alan Garda Lorca, Ispan-;an toplumların sınırlarını aşan etkisini sürdürür. :ü şair Vicente Aleixandre, ölüm sorununu ve evren-:ünleşmeyi gençlik şiirleri çerçevesinde inceler. Da-insanı toplumsal bir varlık olarak ele alacak ve 1977 iyat Ödülü’nü kazanacaktır. Rafael Alberti, 1939’da erk eder ve 1977’ye değin Arjantin’e sığınır; eserleri Lde olan saçma bir dünyanın ortasında değerler ara-îtirir. 1927 kuşağından birçok şair Gongora anlayışı 1 denemelere girişecektir. Bir sonraki kuşak Garcila-:elendiren sevimli bir söyleyişi yeniden benimseye-
BAŞLICA ESERLER

|ru «Cid’in Şarkısı» (Cantar de Mio Cid, anonim), i «YediBölüm» (Siete Partidas, Bilge KralX. Alfonso).

I «Kont Lucanor ile Patronio’nıın Öyküler Kitabı»

(Libro de los Enxiemplos del Conde Lucanor et de Patronio, Don Juan Manuel). ışı «Şövalye Cifar» (Ei Caballero Cifar, anonim).

«Güzel Aşkın Kitabı» (Libro de BuenAmor, Juan Ruiz). «Talih Labirenti» (El Laberinto de Fortuna,

Juan de Mena).

«Babasının Ölümü İçin Kıtalar» (Coplas Por la Muerte de su Padre, Jorge manrique).

La Celestina yahut «Calixto ve Meiibea’nın Komedisi» (Fernando de Rojas).

«Galyalt Amadis» (Amadis de Gaula, Garda Rodriguez de Montalvo).

«Tormesli Lazarillo» (Lazarillo de Tormes, Diego Hurtado de Mendoza’mn olduğu düşünülüyor). «Inebahtı Savaşı İçin Şarkı»

(Cancion por la Batalla de Lepanto).

«İç Kale» (Castilla Interior. Avilalı Azize Teresa). «Alfarache’h Guzman» (Guzman de Alfarache,

Mateo Aleman).

Don Kişot (Don Ouıjote, Cervantes).

«Yalnızlıklar» (Las Soledades, Luis de Gongora).

>ğru «Koyun Pınarı» (Fuento Ovejuna. Lope de Vega).

«Cid’in Gençlik Başarıları» (Las Mocedades del Cid, Guillen de Castro).

«Rüyalar» (Suenos, Francisco Gomez de Quevedo). «Sevillalı Kadın Avcısı» (El Burlador de Sevilla.

Tirso de Molina).

«Hayat Bir Rüyadır» (La Vida es Sueno.

Calderon de la Barca).

57 «Verici» (El Criticon, Baltasar Gracian).

50 «Evrensel Yergi Tiyatrosu»

(Teatro Critico Universal, Jeronimo Feijoo).

«Don Alvaro veya Kaderin Gücü»

(Don Alvaro o La Fuerza del Sino, Rivas Dükü).

«DonJuan Tenorio» (Jose Zorilla).

«Martı» (La Gaviota, Fernan Caballero).

«Üç Köşeli Şapka» (El Sombrero de Tres Picos.

Pedro Antonio de Alarcon).

«Dona Perfecta» (Benito Perez Galdos).

85 «Naibin Karısı» (La Regenta, Clarin).

Yaşamın Trajik Duygusu (Del Sentimiento Tragico de la

Vida, Miguel de Unamuno).

«Markiz Rosalinda» (La Marquesa Rosalinda,,

Ramon del Vaile-înclan).

Plaiero ile Ben, Bir Endülüs Ağıtı (Platero y Yo, Juan Ramon Jimenez).

Kitlelerin Ayaklanışı (La Rebelion de las Masas.

Jose Ortega y Gasset).

«Yıkım veya Aşk» (La Destruccion o ei Amor,

Vicente Aleixandre).

Kanlı Düğün (Bodas de Sangre, Federico Garcia Lorca). Pascual Duarte ve Ailesi (La Familia de Pascual Duarte, Camilio Jose Cela).

«Serviler Tanrı’ya İnanır» (Los Cipreses Creen en Dios, Jose Maria Gironella).

«Otomobil Mezarlığı» (Le Cimetiere des Voitures, Fernando Arrabal).

«Kazazedenin Meseli» (Parabola del Naufrago,

Miguel Delibes).

«Parçalanmış Krallıklar» (En los Reinos de Taifa,

Juan Goytisolo).
«İmparatorluktan Geçiş»ten (La Traversee de l’Empire} bir sahne. Fernando Arrabal bu oyununu 1988’de Paris’te kendisi sahneye koymuştu.
XX. yy’da Jacinto Benavante, İspanyol tiyatrosunu Jose Eche-garay y Eyzaguirre’in kurduğu melodramatik buyrultulardan kurtarır ve «Yaratılan Çıkarlar» (Los intereses creados, 1927) gibi yergili oyunlarda İspanyol toplumunu incelikle alaya alır. Yaklaşık yetmiş iki oyun yazacak ve 1922’de yazarlık yaşamının ortasındayken Nobel Ödülü’nü kazanacaktır. Bir erotik-lirik romanlar yazarı Ramon del Valle-înclan dil saptırmaları ve tip kişiliklerin kullanımıyla, İspanyol uygarlığının keskin görüşünü oluşturan, gerçeklik üstüne gülünç bir görüntü veren dışavurumcu bir dramatik tür olan esperpento’yu yaratır. Güçlü tiyatro üçlemesinde (Kanlı Düğün [Bodas de sangre, 1933]); Yerma [1934]; Bemarda Alba’nın Evi [La casa de Bernarda Alba,l 945], Garcia Lorca bekâret, analık duygusu ya da ölüm gibi özellikle İspanyol duyarlığına değinen temalar aracılığıyla temel tutkuları ele alır. Fantastikle gerçekçiliğe bir arada yer veren eserlerinde, Alejandro Casona, yaşamı yüreklilikle karşılamanın gerekli-ligini ortaya koyarken, fantastiğe, felsefeye, ruhbilime ve tarihe bir arada yer veren Antonio Buero Vallejo, insan onuru ve sorumluluk sorunlarını sahneye aktarır. Daha karamsar bir yapıda olan Alfonso Sastre, varoluşçu ve toplumsal ikilemlerden kurtulamayan kişileri sergiler; Laoro Olmo da («El gran sapo», 1964) güdümlü tiyatronun temsilcisidir.

İspanyol yazarlarının kafasını uzun bir süre kurcalayan iç savaş birçok romanın ana temasını oluşturur. Jose Maria Gironel-la’nın «Serviler Tanrı’ya İnanır» (Los cipreses creen en Dios’u, 1953) savaşın içerdiği ideolojileri açıklamaya çalışırken, Ana Maria Matute «Kurtlardan Yaktnın»dm (1958) «Askerler Gece Ağlar»a. (1964) kadar tüm eserlerinde, savaşın yol açtığı yıkım içinde öldürülen çocukluk duygusu temasını ele alır.

19757te Franco’nun ölümü, püritenci yanıyla olduğu kadar siyasal seçimleriyle de belirgin nitelik kazanan bir sansüre son verdi. Franco döneminde birçok yazar, özellikle Fernando Arrabal gibi tiyatro yazarları, Ramon Sender ve Ramon Perez de Ayala gibi romancılar sürgün edildi. Bu son iki yazarın eserleri, çağdaş Ispanyol yazarlarının çoğunluğunun, özellikle de «Pascul Duarte ve AiUsi»nde (1942) ve «Art Kovanı»nda (La Colmena, 1951) Camil-

lo Jose Cela’nın paylaşmadığı bir görüş olan insanlığa inancı aktarırlar. Daha az belirgin olduğu tartışma götürmeyen bir başka karamsarlık, romancı Miguel Delibes’in «Kazazedenin Meseli» Parabola del Naufrago, 1969) ve Goytisolo’nun «Parçalanmış Kraihklar» (1986) gibi eserleri çeşitli yazarları derinden etkiler. Gcytisolo’dan sonra, son «yarım yüzyıl kuşağı» ve Castilla dilindeki romanlar, Latin-Amerikan yazarların eserleriyle büyük başarıya ulaşırken yeni roman (Juan Benet) ya da deneysel öykü (Jose Maria Gueibenzu, Jose Leyva, Mariano Antolin Rato) zengin bir ortak duyarlılığı yansıtır; bundan sonra, özellikle Katalan, Bask ya da Galıcia dillerinde bölgesel edebiyatların yenilenmesi de bunlara katılır. □
Federico Garcia Lorca, Çingene Türküleri gibi lirik şiirlerinde ve Kanlı Düğün gibi dramlannda Ispanyol ruhunu dile getirmeyi başardı.
AYRICA BAKINIZ

—► İBRANSA Cervantes (Miguel de) —► iOFal Garcia Lorca (Federico) «—► IB.AMI Ispanya —*• IB.ANSLİ Lope de Vega

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*