6Kİ AHİT (TEVRAT)

6Kİ AHİT (TEVRAT)

.jkaddes üç büyük bölümden oluşur: dar anlamda “r-înîce Torah veya Yunanca Pentateuhos [Beş Kitap]), (İbranîce Neviim) ve Yazılar (Ibranice Ketuvim).

veya Pentateuhos

“r.Tat’ın Musa’ya vahyedildiğine inanılan ilk beş kitabe -.-sn birinci bölümüdür; geniş anlamda İsrailoğulları’na |ır :~yin özü, Tanrı’mn vahyedilmiş şeriatı demektir. Hı-eneğinde de, Pentateuhos (Beşkitap) veya Musa’nın “’arak anılır. Beş Kitap’ın Tekvin, Çıkış, Levililer, Safi* ~;sîiye biçimindeki sıralaması da kanonik metinlerin j*c= r .mıdır. İslam kaynaklarında. Torah için Esfarı Hamse

[■ut..’ -___r ve Musa’dan sonra korunamamış olan gerçek Tev-

ter-iı savunulur.

rulolar üzerindeki yazma Torah metinleri, bütün si-■zi tatsal sandık içinde saklanır. Yerinden alınması ve ye-

– – s konulması özel saygı gerektirir. Torah’tan bölümler :. Yahudi ayinlerinin en önemli öğelerinden biridir.

-: nmi bazen Tevrat’ın bütününü belirtmek için de kul— yandan, sözle aktarılan yasa ve gelenekleri Musa’ya ;~yin bir parçası sayan bazı Yahudilere göre, Torah, ı _ “em de yazılı şeriatı içerir. Sözlü ve yazılı şeriat üze-
r andıhşı, Latince Kitabı Mukaddes’irı (Xli.yy sonu) Fransızca bir r> – -nyatürleri; EskiAhit’in ilk beş kitabının anlatısından sahneler.
rine hahamlarca yapılan yorumlar, kutsal sözlü geleneğin uzantısı sayıldığı takdirde, Torah teriminin anlamı Yahudiliğin tüm yasalarını, geleneklerini ve törenlerini kapsayacak biçimde genişler.

Yahudiler ve Hıristiyanlar, Tevrat’ın Musa ve sonraki peygam-berlerce kaleme alındığım kabul etmekle birlikte, özellikle, tutucu ve gelenekçi Yahudilerle bazı Protestanlar, en azından To-rah’ın her sözcüğünün Tanrı vahyiyle yazıldığına inanırlar. Buna karşılık, tarih ve metin araştırmaları, Tevrat’ta yer alan en eski metinlerin MÖ XIII. yüzyılda biçimlendiğini, bunların ve sonraki metinlerin bir araya getirilerek yazıya aktarılmasının yüzyıllar boyunca sürdüğünü, Torah’ın son biçimini MÖ IV. yüzyılda aldığını, son metinlerin de MÖ II. yüzyılın sonunda oluştuğunu göstermektedir. Gerçekten de Musa (MÖ 1250) ile Tevrat’ın son biçimini alması arasında yaklaşık olarak sekiz yüzyıl geçmiştir.

Peygamberler (Neviim)

Musevilere özgü Kitabı Mukaddes’te peygamberler üç kategoriye ayrılır: ilk peygamberler (Yeşua, Hakimler, I. ve II. Şemu-el, I. ve II.Kırallar), son peygamberler (tşaya, Yeremya, Hezekiel) ve küçük peygamberler (bu sıfat pek az sayıda verilmiştir). Hıris-tiyanlar sadece son iki kategoriyi benimserler.

Peygamberler, İsrail’de kurumsal bir statüden yararlandılar. Ama bunlardan çok daha önce, Mezopotamya’da, tapınakların yakınlarında yaşayan ve sıvı yağla kâhinlik veya hayvan bağırsaklarıyla incelemeler yapıp bilinmezden haberler veren yalvaçlar vardı. İsrail’in yakınlarındaki Fenike’de peygamberler, müzikten ve danstan esinleniyor; kimiyse fizikî müdahalelere (kesme, koparma, kırma, sakatlama) başvuruyorlardı.

Bu tür peygamberlik, İsrail’de çok kısa zamanda, kendilerini Sina’nın mesajını olanca anlığıyla aktarmakla yükümlü sayan kariz-matik kişilerin ortaya çıkmasına yol açtı. Tanrı tarafından çağırılan bu peygamberler, sözcü durumuna geldiler. Ağızlarından en sık duyulan formül, «Tanrı diyor ki…» idi. Bunlar, genellikle bunalım zamanlarında ortaya çıkan, yaşadıkları döneme tanıklık eden, ruh ve düşünceyle donanan Tanrı adamlarıydı. Genellikle pek iyi anlaşılmayan sözleri, tilmizlerinin hemen yazmaları sayesinde, muhafaza edilerek zamana karşı direnebildiler ve onları okuyup esinlenmeyi aralalıksız sürdüren Yahudi ve Hıristiyan toplulukları sayesinde de, Tanrı kelamı haline geldi.

Yazılar (Ketuvim) ve bilgelik edebiyatı

Tevrat’ın üçüncü bölümü Yazılar’ı (Ketuvim) oluşturan metinler, genellikle dört grup biçiminde düzenlenerek şöyle sıralanır:

1) Manzum metinler: Mezmurlar, Süleyman’ın Meselleri ve Eyub;

2) Rulolar (Megillot): Neşideler Neşidesi, Rut, Yeremya’nın Mersiyeleri, Vaiz ve Ester; 3) Peygamber kitabı Daniel; 4) Tarih kitapları: Ezra-Nehemya, I. ve II. Tarihler. Kitabı Mukaddes’in Eski Ahit bölümünde bu metinler bir arada değildir. Eski Ahit’te Rut ve Ester, «tarih kitapları» arasına alınmış; Vaiz ve Neşideler Neşidesi manzum metinlerin ardına yerleştirilmiş; Daniel’in yanı sıra, Yerem-ya’nın Mersiyeleri de, peygamber kitaplan arasında sıralanmıştır. Ayrıca, Tevrat’ta tek bir kitap biçiminde yer alan Ezra ve Nehemya, Kitabı Mukaddes’te iki ayrı metin olarak düzenlenmiştir.

Ketuvım’i oluşturan dinsel ve dindışı aşk şiirleri, bilgelik metinleri, tarih ve vahiy kitaplan ile öyküler MÖ VI. yüzyıl ortalanna değin süre uzun bir zaman dilimi içinde kaleme alınmış ve ancak MS II. yüzyılda bütünüyle bağlayıcı sayılmıştır. Tevrat’ın ilk iki bölümünü oluşturan Torah ve Neviim’in (Peygamberler) bütün olarak bağlayıcı ilan edilmesine karşılık Ketuvim’in her kitabının bağlayıcılığı çoğunlukla güncellikleri temel alınarak ayrı ayn kabul edilmiştir.

YENİ AHİT

Yeni Ahit 27 kitaptan oluşur: Dört İncil, (Matta, Markos, Lu-ka, Yuhanna) Resullerin İşleri, Havarilerin mektupları (yirmi bir mektup), Yuhanna’nın Vahyi.

İnciller

Tarih sırasıyla ilk Incil metni olan Markos İncili MS 65 dolayında, Paulus ile Havari Petrus’un inançları yüzünden öldürüldüğü günlerde, Isa’nın yaşamına ve tanrısal görevine tanıklık eden dağınık öyküleri düzene sokmak amacıyla büyük olasılıkla Ro-ma’da kalema alındı. Sonraki İncil yazarlarının İsa’nın yaşamıyla ilgili yorumlarına da temel olan bu metin özellikle Yahudiler dışında Hıristiyanlığı benimseyenlere sesleniyordu. Bu arada MS 70’te Kudüs’teki Birinci Tapınak’ın yıkılmasından sonra hahamların önderliğinde kenetlenen Yahudi toplumunun Hıristiyanlığa karşı cephe alması, yeni dini benimsemiş Yahudiler arasında ciddî bir kimlik sorunu yarattı. MS 80 dolayında kaleme alınan
KİTABI MUKADDESİN KİTAPLARI

Eski Ahit’in her üç inançta (Yahudi, Katolik veya Protestan) yer almayan, Yeni Ahit’inse, her iki Hıristiyan mezhebince (Katolik ve Protestan) kabui görmeyen kitapların yanında, kabul gördükleri inanış parantez arasında belirtilmiştir.

Eski Ahit

Beş kitap (veya Torah)

Tekvin (Yaradılış), Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye Tarihî kitaplar (îlk peygamberler)

Yeşua, Hakimler, I. ve II. Şemuel, I. ve

II. Kırallar, I. ve II. Tarihler, Ezra, Nehemya, I. ve II. Makabiler (Katolik) Peygamber kitapları

(Son peygamberler)

îşaya, Yeremya (Katolik, Protestan), Baruh (Katolik), Ezekiel, Daniel (Katolik, Protestan), Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Nika, Na-hum, Habakuk, Tsefanya, Haggay, Zekerya, Malaki.

Şiir ve hikmet kitapları (veya ermişlerin hayatlarına ait yazılar) Mezmurlar, atasözleri, Neşideler Neşidesi, Vaiz, Bilgelik (Katolik), Eyüp (Katolik), Tobya (Katolik), Yu-dit (Katolik), Ester, Rut

Yeni Ahit

Anlatılar

İnciller: Matta, Markos, Luka, Yuhanna

Resullerin işleri Öğreti metinleri

Aziz Paulus’un mektupları: Romalılara, Korentlilere I. ve II., Galatlara, Efeslilere, Filipililere, Koloselilere, Selaniklilere I. ve II., Timotheos’a I. ve II., Titus’a, Filimon’a, Îbranîlere «Genel» mektuplar: Yakub’un, Pet-ros’un I. ve II., Yuhanna’nın I.,II. ve

III., Yahuda’nın.

Kehanet kitapları Yuhanna’nın Vahyi
KİTABI MUKADDES VE TERCÜMELERİ

Tam olarak Kitabı Mukaddes (Eski ve Yeni Ahit) 310 dile; Yeni Ahit 695 dile, Seçme Parçalar halinde Kitabı Mukaddes ise 902 dile tercüme edilmiştir. Afrika’da 119 kısmen, 424 de Kitabı Mukaddes tercümesi mevcuttur. Asya, 93’ü kısmî olmak üzere, 476 tercümeye sahipken, Avrupa’da 58 tanesi kısmî olmak üzere, toplam 187 tercüme vardır. Bu olgu günümüzde de sürüp gitmektedir: 1988 ve 1989 yılında, 7 tanesi tamamını kapsamak üzere, (Etiyopya’da, Kenya’da, Malavi’de, Namibya’da, Endonezya’da ve Peru’da), 23 yeni tercüme yapılmıştır.
283
Bakire Meryem’in bayılması,

«Grandes Heures de Rohan» adlı elyazmasındaki bir minyatür (1418’e doğru; Ulusal Kütüphane, Paris).
Matta İncili bu nedenle Filistin ve Suriye’de yaşayan Yahudi kökenli Hıristiyanlara yönelikti. Havari Matta’nm kaleme aldığı yönündeki söylentiye karşın, bugünkü Matta Incili’nin Matta’nm bir öğrencisince Yunanca yazılmış olduğu kesindir.

Matta încili’yle hemen aynı tarihlerde, ama ondan bağımsız biçimde Anadolulu bir yazar kendi adıyla anılan Luka Incili’ni ve Hıristiyan Kilisesi’nin ilk yıllarım işleyen Resullerin Işleri’ni kaleme aldı. Bu iki metin de Roma împaratorluğu’nun Yunanca konuşan uyruklarına yönelikti. Gene o dönemde, büyük olasılıkla Meryem Ana’yla birlikte Efes’e gelerek orada bir Hıristiyan topluluğu kurmuş bulunan Havari Yuhanna’nın kaleme aldığı varsayılan üç mektup, Isa’nın kimliği konusunda burada karşılaştığı yanlış öğretileri etkisizleştirmeyi amaçlıyordu. Aynı havarinin adım taşıyan Yuhanna İncili ise Efes’teki toplulukça işlenip geliştirildikten sonra MS 90 dolayında ortaya çıktı. Bu metin, öteki üç Incil’de yinelenen tarihsel malzemeden (Isa’nın çarmıha gerilmeden önce çektikleri dışında) hemen hiçbir parça içermiyordu. Matta, Markos ve Luka Incil’leri İsa’nın yaşamını ve ölümünü benzer biçimde işledikleri için Yuhanna Incili’nden ayırt edilmek üzere XVIII. yüzyıldan bu yana «sinoptik» (Yunanca sinoptikos, «bir arada görülmüş») adıyla anılmaktadır.

Markos İncili, 661 ayede hepsinin en kısasıdır. Bu İncilin sadece 30 ayeti tamamen Markos’undur. Matta’nınki 1100 kadar ayetten oluşur (ki 300’ü tamamen kendisine aittir). Luka’nınki ise, 1 150 ayetten oluşur ve bunlardan 600 tanesi diğer tnciller’de bulunmamaktadır. Her üçü de aynı çizgiyi izler: önce İsa’nın kutsal görevine hazırlanması, arkasından Celile’de işler, daha sonra Kudüs’e çıkış ve en nihayet, çektiği acılar ve öldükten sonra diriliş.

Kendi türlerinde eşsiz birer yaratıcılık örneği olan İnciller, özellikle, üzerlerinde durulmaya değer tarihî belgeler değildir. Müminlerin, efendilerinin öldükten sonra dirilişine olan inançlarından kaynaklanan bu eserler, Isa’dan otantik anılar aktarmakla birlikte, Hıristiyan topluluklarının özellikle, dinî eğitim alanındaki ihtiyaçlarına cevap verebilmek kaygısıyla yazılmışlardır. Ayrıca, otantik yazar olarak, her İncilci, kendi yaratıcılığının kişisel eserini vermiştir.
Paulus’un mektupları

Yeni Ahit’in 27 kitabından 21 := r. Bunların 13’ü Paulus’un çeşidi ul-sls::-tuplardır. 7’si başkalarmındır ve bel: j -nel anlamda bütün Hıristiyanlara ycr.i bunlar, Paulus’un Yuhanna’nın ve Daha sonraki dönemlerde yazılmış ;.i” gerçek bir teoloji elkitabıdır ve baz:;

Paulus’un kurduğu kiliselerin sor^r_;■ mektuplar, büyük olasılıkla I. yüzyir. -: ra bütün kiliselerde kullanılmak üzere r -rihten bu yana, Yeni Ahit’in ayrılmaz r. … ve Romalılara mektuplar, Hıristiyanifr- ; layısıyla, Yahudi kökenli olan ve oİKia . i” ~ ~ ilişkileri işler. Bu metinlerde Eski Ahır _r.; : –ma sorunu yoğun biçimde tartışılır. K ; r.~_■ -tuplardaysa, Yahudilikten hiç söz edılrr.;:: *. ‘ Yahudi olmayan topluluklar içindeki e^-*—-lık eder. Yeni Ahit’in en eski metni c’j:.: -katoloji sorunlarını konu alır. Selaniklisi – -sa, birincisine hem üslup bakımından r ■ -riğini yeniden işler. Filimon’a Mektr-r rif- —’ yardım etmek üzere, geri gönderiieceğ, – – -edilen bir köleyle ilgilidir. Filipililere nin çeşidi yönlerini bir tür vasiyet bıç^r_r: –

Bu metinlerde, Paulus, önce mektut.’ lirtir. Bundan sonra genellikle, mektub_r_ : ~ . ran ve şefaat bölümü gelir. Öğretinin j ‘ -ra, yazarın öğüderi ve yüreklendirici rin sonundaysa, kişisel bazı bilgiler ve ~

Paulus’un Timotheos’a mektupla:- .; herhangi bir kiliseye değil, kiliseler.r. s; bulunan iki ayrı kişiye seslenir. II. y-~ – ^ sanılan mektupların üçünde de iman; : :r_-rine ehil kişileri atama, ibadet, kişise.;. siplini sürdürme gibi konular işlenir. –

ne yazarın adı, ne de kimlere yazıldığ. -: – ~ çekte bir mektuptan çok bir ilahiyat zztzm çeler ve eğretilmeler, Yeni Ahit’in bu:-” ~ -gösterir. Yahudi kökenli bir Hıristiysr„r ■ sanılan metinde, Isa’da gerçekleşen vs.-, ki vahiyleri geçersiz kılması vurgulanır

Yuhanna’nın Vahyi

Yeni Ahit’in bu kitabı geleceğe ilişkin j:r. re geniş yer verir; didaktik ya da, tarihse. Yuhanna tarafından, Ege Denizindeki P*~ : yazıldığı kabul edilirse de, I. yüzyılın ser. :z ~ -larm kaleme aldığı birkaç metinden oluşt-f. :

Kitap iki ana parçadan oluşur. Bunlar;:- -kapsayan birincisi, Anadolu’daki yedi FLr.= ‘_ nen ve ahlakî uyarılar yönelten tek tek r. lümde görü ve simgeler bulunmaz. Dörd’_~. lümün başına kadar uzunan ikinci parçad; £: büyük ölçüde açıklanmamış simgeler egîrr.-. -hiçbir Kitabı Mukaddes bilgini, kitabın, bir alegori ya da yalnızca dünyanın sonur.:.; ■-met) konusunda anlaşılmaz bir dille kale”: ; olduğu görüşünde değildir. Eserin asıl işle;, i lıkla Roma zulmünün yol açtığı inanç bur.;.–ra inançlarına sımsıkı sarılmaları öğüden;:; • sonunda düşmanlara karşı zafer kazanacaj. _ yaklaşım, güncel sorunları beskatoloji bağ.;:-.-Yuhanna’mn Vahyi, sonraki Hıristiyan küsmektedir: bu kuşaklar, İsa’nın yaşamını, ker; lecek baskı ve zulüm konusunda bir uyan Şeytan karşısındaki zaferi (Roma zulmüne : nn inançlanndan dönmemeleri), gelecek izi karşı kazanılacak zaferleri ve kıyamet gün_r. nacağı nihaî zaferi simgeler.

Yuhanna’ya gelen vahyin odağını Isa cl-E metni tam anlamıyla kavrayabilmek için. Esle de, Daniel ve Hezekiel kitaplarında kul: dilin bilinmesi gerekir. Mesela, 7 rakamı. < r «yetkinlik» simgesi olarak kullanılmıştır. iırz si (20.bölüm), bazılarınca kötülüğe karşı nL”: yılın tamamlanmasından sonra kazanılacağı lanmıştır.
284
KİTABI MUKADDES
İN TANIMADIĞI \ F METİNLER)

Eski ve Yeni Ahit dönemlerinde kaleme aknesinden kaynaklanmadığı ya da kaynağı belir-;esiyle Kitabı Mukaddes dışında tutulan metin-taşımadığı söylenemez; hemen bütün kiliseler nanlarca okunup incelenmesini öğütler. Protes-apokrif saydığı metinlerin çoğu, Katolik ya da :rince kanonik (Yunanca kanonikos, «kurallara I sayılır; ama kutsal metinlere sonradan katıldı-lacıyla deuterokanonik (Yunanca deuterokanoni-klenmiş») terimiyle nitelenir. Kutsal metinlerde re atfedilen düzmece metinlerse pseudepigrafik ilir.

sinde konuşulan en yaygın dilin Yunanca oldu-kın büyük çoğunluğu Eski Ahit’i anlayamıyor-Yahudi bilginler, MÖ III. ve II. yüzyıllarda değinlerle bazı Aramca parçalardan yararlanarak Esil Yunancaya çevirdiler ve Septuagint adıyla bi-turdular. Bu çeviride yer alan bazı kitaplar, Ya-MS 90’da bağlayıcı ilan edilen Tevrat metninin ve daha sonra Talmud’da Sefarim Hizonim (Yakarak adlandırıldı.

mus, IV. yüzyılda, eski Ahit’i Latinceye çevire-/la bilinen metni oluştururken, Septuagint’i te-ıgint içindeki bazı kitapların gerçekliğinden Hi-uşkulamyordu ve apokrif terimini de ilk kez o kuşkularını kabul ettiremediği için, o kitaplara /rı bir başlık altında yer verdi. Reform dönemin-Protestan kiliseleri, Eski Ahit’in yalnızca Tevrat mlerini bağlayıcı sayarak öteki kitapları apokrif

:si’nin 1546’da toplanan Trento Konsili, Vulga-imünün kanonik olduğunu açıkladı; yalnızca, III. ianasse’nin Duası’nı, 151. Mezmur’u ve I.Esdras’ı :uttu. Böylece, Tevrat’taki metinler dışında Tobit, ve II. Makabiler, Süleyman’ın Bilgeliği, Sirak ve da Katolik kanona katıldı. Vulgata aracılığıyla Katolik kanona giren öteki metinler, genellikle n altıncı bölümü olarak yerleştirilen Yeremya’nın aniel kitabı’na eklenen «Üç Delikanlının Şarkısı», arma» ile «Bel ve Ejderha» bölümleriydi. Bu ara-ülisesi, Tobit, Yudit, Süleyman’ın Bilgeliği ve Si-ı kanonikliğini benimsemiş, ötekileri kutsal me-;armıştı.

li Ahit metinleri konusunda kiliseler arasında göktür. Dolayısıyla, Yeni Ahit döneminden kalma rin tümü pseudepigrafik sayılır. Bunların çoğu, olmak üzere, Kitabı Mukaddes’te anılan bazı ki-

i, onlara atfedilen İncil türü metinler ve mektup-n gizemli bir dille aktarıldığı ve bazen gizli ayin-.dığı bu metinler, mesela, gnosisçilik gibi heretik kaynaklanmıştır. Bazılarında, kimi heretik düşün-cıldığı ya da kilise büyüklerinden birinin yaşamı-

■ yaklaşımla anlatıldığı görülmekle birlikte, Yeni rinin, temelde Kilise’nin ilk döneminde üstünlük lışan, ama daha sonra heretiklik damgasını yiyen ıü olduğu söylenebilir.

:EDE KİTABI MUKADDES

ıi Ahit’ten Orta Asya Türk dillerine çevrilen bir-sonra, Kitabı Mukaddes’in Türkçeye ilk çevirisi, îhmed’in baştercümanı, Müslümanlığı benimse-yah olan Ali Bey tarafından 1666’da yapıldı. Aym :e İstanbul’daki İngiliz Elçiliği’nde çalışmış olan nore’un rektörü VVılliam Seaman’in Yeni Ahit çe-imyacı Robert Böyle ve Levant Şirketi’nin malî cford’da Arap harfleriyle basıldı. Ali Bey’in çevirice Yeni Ahit basımı 1819’da; ilk Kitabı Mukaddes le, İngiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi tara-e yapıldı. Bu çeviri, 1878 ve 1901’de gözden geçi-etin, Ermeni ve Karamanlı alfabeleriyle de birkaç Mi Bey çevirisinin yazmaları bugün Hollanda’da srsitesi Kitaplığı’ndadır. Ayrıca, Markar Zekarya
Khocentz Keğamyan’ın Yeni Ahit çevirisi, Sen-Petersburg’da, Rus Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından (1819); Amerikan Dış Misyon Görevlileri’nden William Goodell Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından (1831); gene Goodell’in Eski Ahit çevirisi İzmir’de Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından 1842’de, Ermeni alfabesiyle yayımlandı.

Türkçede yeni harlerle ilk Yeni Ahit, önceki çevirilerden yararlanılarak 1937’de, Kitabı Mukkades ise, 1941’de yayımlandı. Daha sonra bu metnin çok sayıda yeni basımı yapıldı. Yeni Ahit kitaplarından dört İncil ile Resullerin İşleri, 1930-3l’de İstanbul’da Ingiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi ve Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından yayımlandı. Aynı metinlerin 1959’da, İtalya’da Padova’da yayımlanan ayrı bir Türkçe çevirisi (İncili Şerifi, daha çok Katolikler arasında kullanıldı. 1970’ten sonra tek tek bazı Yeni Ahit kitaplarının günümüz Türkçesine çevirileri ayrı basımlar biçiminde yayımlandı. Dört İncil ile Resullerin İşleri’nin bir arada günümüz Türkçesine yeni bir çevirisi, gene özellikle, Katolik Kilisesi’nde kullanılmak üzere, 1983’te basıldı (İncil, Müjde). Günümüz Türkçesinde Yeni Ahit’in bütün kitaplarını içeren iki ayrı çeviri 1987’de (Müjde, Incil’in Çağdaş Bir Çevirisi) ve 1988’de (İncil-Sevinç Getirici Haber) Yunanca özgün metinleri temel alınarak yayımlandı. Deutero-kanonik metinlerin Türkçede ilk basımıysa, 1987’de gerçekleştirildi. □
AYRICA BAKINIZ

►ma din

►MS) Hıristiyanlık ►ImnsÜ ilahiyat -Sİ İncil -EM İsa ►EE3 Katoliklik ‘-ib.ansli Musevîlik
Aziz Yuhanna Patmos’ta; «Dük de Berry’nin Çok Zengin Saatleri»

(Tres Riches Heures du duc de Berry) adlı eserindeki bir minyatür (1415; Conde Müzesi, Chandilly, Fransa).

Bir kayalıkla temsil edilen Patmos Adası ’na giden Aziz Yuhanna, İmparator Domitianus’un Hıristiyanlara kötü davrandığı dönemde Vahiy’i yazar. Gözlerini göğe doğru kaldırır ve yirmi dört yaşlı adam ortasında Isa’yı, Kuzuyu ve mühürlü kitabı görür. Uzakta, Efes şehri, surduvarian, saraylan ve kiliseleriyle Ortaçağ’a ait bir görüntüyle belirmektedir.
285
KİTAP VE YAYIMCILIK

Kitap, kültürün en önemli taşıyıcısıdır; ortaya çıkışından bu yana binlerce yıl geçti, ama kitabın yapım süresi gene de durmadan gelişmektedir. Son yıllarda görsel-işitsel medyanın yaygınlık kazanması, kitabın, bütün dünyada, 1960-1980 arasında kaydettiği göz kamaştırıcı ilerlemeyi hayli gölgelemekle birlikte, yayımcılık piyasası canlılığını gene korumakta, yayımlanan kitap sayısı da artmaktadır: defalarca söylenmesine rağmen, kitabın ölmediğini

gösteren yeni bir ilgi söz konusudur.
Eski bir kitapçı dükkânı. Tavana kadar tıka basa kitaplarla dolu olan bu ve benzeri kitapçı dükkânlan, okumanın asla tatmin olmayan hazzı ve merakıyla dolaşılır.
Gütenberg’in bastığı Kitabı Mukaddes.
İÇİNDEKİLER

KİTAP ÇAĞI OKUMA VE KİTAP SATIŞLARI TÜRKİYE’DE KİTAP
«Gütenberg galaksisi»

XV. yy’ın ortalarında matbaanın icadı, kita devrim yarattı, ilke son derece basitti: hasılaca pografik döküm harflerle mürekkep sürület mekanizma içerisine diziliyor, baskı uygulan basılıyor ve aynı harfler birçok defa kullanıla! le Avrupa’da basılan ilk kitap, 1455’te, Alır Gütenberg’in bastığı Latince Kitabı Mukadde çok kısa zamanda bütün kıtaya yayıldı. Belli mine göre teşkilatlanan matbaacılar, bütün t yıldılar. Yeni yeni gelişen bir hümanizmanm ne kitap okumak yoluyla katılmak isteyen da larının da talep yaratmasıyla, baskıcılık büyi terdi. Başlangıçta dinî ve bilimsel eserlerle sı . tince olan kitaplar, XVI. yy’m başlarından iti yat eserlerinin ve şövalyelik romanlarının ulı lanmaya başlamasıyla birlikte, alabildiğine ç

Yeniliklerle birlikte Aydınlann

Kitabın çağdaş maddî şeklini aldığı (başlıl boşluklar ve noktalama işaretlerinin kullanılı rahat okunabilen, imla kurallarına uyulması hat anlaşılabilen) XVIII. yy’da gerçek bir kit tu. Aristokratlar, malî durumu iyi olan ailele lar, denemeleri, romanları ve çocuk kitaplaı tikleri kitapçılarda buluşur hale geldiler. Di di’sinin otuz beş cildi, 1751 – 1772 yılları s bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor, bilgi alanları yy’ın sonlarında kitap, kamu hayatının teş düşüncelerin evrimine (ki Fransız Devrimi: hazırlamıştı) alabildiğine katkıda bulundu, rmda, kitapların maddî anlamda hazırlanm, piyasada satılmasını kitapçılara bırakıp, sad lanmasının malî sorumluluğunu üstlenen, 1 lamında «yayımcılar» veya yayınevleri ort her şeyi matbaacı ile satıcı paylaşıyordu).

Sanayi Devrimi ile birlikte baskı, bir di: sayesinde gelişti: bu ilerlemenin en çarç 1848’de ortaya çıkan ve saat başına basılar diğine artıran rotatif (dönerek işleyen harek sonlarında devreye giren linotip (harflerin 1 dizilmesine imkân veren makine) sayıla bilgisayar teknolojisi sayesinde hem yazıl ması, hem de ürünlerin maliyetlerinin di. çok çarpıcı gelişmeler elde edildi. Ayrıca, sayesinde kitapların son derece kısa süred teyle çoğaltılabileceği alet ve teknikler kul
KİTAP ÇAĞI

Tarihî olarak kitap sayılabilecek olan ilk nesneler, dinî metinleri, yasaları veya bilimsel gözlemlerin sonuçlarını içeren Mısır kökenli papirüs rulolandır. Eski Yunan ve Roma âleminde, Latince volumen adı verilen aynı tür rulolar kullanıldı. Parşömense, MÖ 300 yıllarına doğru Bergama’da icat edildi. Miladın ilk yüzyıllarında kodeks adı verilen katlanmış ve defter biçiminde dikilmiş parşömen yaprakları, ruloların yerini aldı. Atina ve Roma’da, kopyacılar asıl eserden elle yazmak suretiyle yüzlerce örnek çoğaltıyordu. Ortaçağ boyunca, büyük manastırlarda hayatını geçiren keşiş ve papazlar, tez-hipli sayfalarıyla çok zengin elyazmaları gerçekleştirdiler. Bunlar çok değerli birer hazine olarak görülüyor ve sadece çok az sayıda yüksek din görevlisi tarafından kullanılabiliyordu. Daha sonra,

XIII. yy’dan itibaren, Avrupa şehirleri arasında, ticarî ilişkilere paralel olarak karşılıklı kültürel değiş tokuşlar da başladı: hızla çoğalan üniversitelerin çevresinde, üniversitelilerin ve burjuvaların kitap satın aldığı «kitapçılar» açılmaya başladı. Elyazmalarının düzenli akışını güvenceye almak için, dervişlerin ve keşişlerin yerine, meslekleri bu iş olan yazıcılar kullanıldı; beri yandan, ilk özel kütüphaneler de (zengin burjuvalara ve soylulara ait olarak) belirmeye başladı.
286
prunımpioamtmtrusıtlûî i S mraın • ?taa ant mn immiş I truama:trtmrii!ttcpıfujıfa-I nmıabıtCrarpiri^ûm tatta | mr fujı aqa9-$ımtqi itus-p , | arlıır-|ifa4ı fttlıır-^nibiı lîruolımtp rita tona: HİHiıi»

I fitlıııcm a miEbâa-aBitliamt-I q;lııırm atfet mnfjKrenDdf-I lfii£tüqj tfi mfjır ı mant Dîta I umra-Bmr gırotp Bus- (fmt I finıtamauü in ıraora aquar.

I lûnnaat aquas ab atjıng. fit I frrit BM fmnamrnî: ürnıto® lanaautniltfljfınnamnoab I lire qutrrat fon Sımanınım:

< ttfadû£9itıi-6otaıuı®BU9 ■ i fmnammt sln.-cr ftıiû ıfl utf» afif k mant Bira tös • }5mı ut = Iramış- |£ogn0«ıfanıırqtli

I trtn Tum m Icıtu mıih ayıatC’ i Mmna-0faâû (Sita- Bua-|mmtînısanB3fcl!iı:30K9-.l-i aqııaq aiptUatmına i ria-ft inanmış qı tOtt toııtı-

II (urbamın I ıtıuf ir fıidnııf ftmaıntigıın ipomıftEfarirefnııtiiiuTMgc-Imıo fıııî: nıP ftmf in fnmnp Irafofupmîrn-lft’fcjtifirBmı-l&.pmlıtffrmijttlı.îuırıtfiın I tarattı (mim itmngmus tu | ııııı:htpinqı fcıms ftutiûılıa

llaıSBnüijSıiîftmftfftSmrpf ^ Innııruiî-l&uıDnaıiBq)tItrr ’ niıomiınfadüîuftpfîmaıiE
Dirao

}Wmı

trti-ıi

alini tam m nlı tumı inme

IU9U

raisi

jnBs

lime

rtaı

ınıft

ban

rnuî

ııntt

fırat

mrı

Dinî

tim

eten

um

tan

mft

ma

9fc

me

13»


!E KİTAP SATIŞLARI

ayı ölçmenin imkânı yoktu. Antikçağ’daki kız, rulo halinde, noktalamaları ve kelime an) yüksek sesle okunmaya çalışılarak şifre izülmesine uğraşılan metniyle; çağdaş kita-ımasını, istenildiği zaman bırakılıp sonradan meşini sağlayan ve kolaylaştıran, rahat satır solda boşluklu, sayfa numaralarıyla sunul-da çok büyük fark vardır. Kitapların çoğaltıl-nın standartlaştırılması, bütün dünyada para-cöğretim sayesinde okumanın yaygınlaşması jkuma alışkanlığının ölçülmesi mümkün olun çok yaygın olduğu Batılı ülkelerden Fran-ların başından beri düzenli biçimde on beş 3 000 kişi üzerinden alan araştırması yapıla-ın aldıkları kitap sayısı belirlenmektedir. Bu ımn 1981-1988 dönemi sonuçlarım inceleyen ası da yapılmıştır. Beri yandan, Kültür Bakan-veya sekiz yılda bir, Fransızların okuma alış-ültürel uygulamalarını ölçen bir alan araştır-larak yürütmektedir.

»yüklükler ve kaygılar

ılarında ve XX. yy’ın başında, pek çok ülkede u ilköğretim ilkesinin yerleştirilmesinden son-layatın ayrılmaz bir parçası olarak ortaya çık-ren fikir mücadeleleri tarihinde (özellikle, bü-/atro ve şiir eserleri bakımından) bilimsel ve ı yaygınlaşmasında kitabın oynadığı rol, ona (tür ve bilgilenme aracı stütüsü vermiştir. Ana-ir eğitim için kitabın birinci derecede önem ka-r. Daha sonraki okullarda ve üniversitede öğ-ni ancak kitap aracılığıyla mükemmelleştirebi-bilinçte işgal ettiği bu kadar önemli yere rağ-amn sadece zenginlere özgü bir imtiyaz oldu-ma yazma bilmeyenlerin okumayı öğrenebil-vrandıkları hatırlandığında), günümüzde kitap i bir kitap türü), okuma alanında olduğu gibi da, hızından bir hayli şeyler kaybetmiş gibi gö-

lmayanlar. Okuryazar olmayanların oranı, ül-ik durumuna göre değişiktir. Mesela, kimi Af-Ikelerinde okuryazar olmayanların oranı çok yir’de erkeklerde %30, kadınlarda %55; Burki-klerde %72, kadınlarda %91; Bangladeş’te er-:admlarda%78). Buna karşılık, gelişmiş ülkeler-düşüktür (Fransa’da %2, Kanada’da %3). Tür-:eklerde yüzde 10,3, kadınlarda yüzde 28,9’dur ğü gibi her ülkede nüfusun bir kısmı okuma îktedır; çünkü hiç öğrenmemişlerdir. Bunlar, tıin kontrol ağına rağmen, çok değişik sebepler-sürecinin dışında kalmış kişilerdir. Okuryazar an ülkelerde bile nüfusun bir kısmının da oku-tiği bilinmektedir. Bunlar okuma yazma öğren-letni çözümleyip anlamakta güçlük çeken kişi-:üm bu kişiler, ne basını izlemekte, ne de kitap Bu olgu sadece gelişmiş ülkelere özgü değildir, eya bu oranda vardır.

şiarının yavaşlaması

le kitap satışları ille de at başı gitmez. Okunan r kütüphaneden ödünç alınabileceği gibi, dost-içinden de temin edilebilir. Bunun tam tersine, tabın pek azı veya hiçbiri de okunmayabilir. Ne itap alanların büyük kısmı aynı zamanda kitap :rdir.

omik bakış açısıyla, esas olarak bireylerin satın enilmekte (ki kitap satışları etkinliğinin en bü-ar tarafından gerçekleştirilir), kütüphanelerin zar ayrıntı gibi kalmaktadır. En belli başlı sorun-:armın yaygınlığı, satın alman kitapların türleri, kesimi, daha çok ne amaçla alındığı, satış yerle-malları üzerinedir.

inin durumu. Kitap okurları konusunda Türkiye ji’nin 1996’da yaptığı araştırmaya göre, potansi-ı düşen kitap üretimi 1945’te 10,2’yken 1985’te e ve üniverse mezunları potansiyel okur olarak u oran 1965’te 27,8’le en yükek düzeye ulaştıysa
da 1985’ten sonra herhangi bir artış görülmedi. 1945’te 4 milyon kadar olan yıllık üretim 1955’te 6 milyon, 1965’te 19 milyon, 1975’te 20 milyon, 1985’te 21 milyon düzeyine çıktı. Bu üretimin 1993’te 18 milyona kadar düştüğü görüldü. 1945’te kıyaslandığında eğitimli nüfusun büyük ölçüde arttığı, iletişim olanaklarının hızla geliştiği, her düzeyde okullaşma oranının önem-

li miktarda yükseldiği görülür.

Türkiye Yayıncılar Birliği, ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesine karşın kitap satışlarında görülen düşüşün «televizyonsa bağlanmasının doğru olmadığını ileri sürmektedir.

TÜRKİYE’DE KİTAP

Okuryazarlığın yalnız yönetici sınıfa özgü bir ayrıcalık olduğu dönemlerde yayımcılık, aynı zamanda yazar da olan sayısı belirli okur grubunun kendi aralarındaki bilgi alışverişinden başka bir şey değildi. Çağdaş anlamda okur kidesine yönelik yayımcılığın başlangıcı kâğıdın ve matbaanın icadına, bağımsız bir okur ile geçimini kitap yayımcılığından sağlayan yayımcının ortaya çıkışına rastlar.

Avrupa’da kullanılan baskı makineleri, Osmanlı başkentine XV. yy sonunda Ispanya’dan sürülen Yahudilerce getirilmişti. Azınlıklara, ancak kendi dilinde yayım yapmak kaydıyla çalışma izni verildi. Müslümanlara bu alanda uygulanan yasağın kalkması için aradan 235 yıl geçmesi gerekecekti. Macar asıllı İbrahim Müteferrika tarafından kurulan ilk matbaa (1727-1794) 68 yıllık ömründe çeşitli yasaklamalar yüzünden fiilen 18 yıl çalışabildi; bu süre içinde dinî konular dışında 23 başlıkta yaklaşık 27 000 adet kitap bastı.

Osmanlı Imparatorluğu’nda değişik tarihlerde gerçekleşen reformlarla genel eğitimin yaygınlaşması, kitaba olan isteği artırmış, matbaa sayısı çoğalmıştı. Kitlesel yayımcılığın başlangıcından XIX. yy’ın sonuna kadar Avrupa’da basılan kitap (başlık) sayısı 10 milyondan fazlayken 1727-1923 yılları arasında Osmanlı topraklarında basılan kitap sayısı 21 000 civarındaydı.

Cumhuriyet’in ilanı yayımcılığı hızlandırdı; Maarif Vekâleti 1923-1928 yılları arasında 250 değişik başlıkta kitap yayımladı. 1925’te basılacak kitapları seçmek, yazdırmak veya çevirtmek amacıyla Telif ve Tercüme Heyeti oluşturuldu. Ancak 1928’de gerçekleştirilen alfabe değişikliği var olan baskı tekniğini bir anda kullanılmaz hale getirdi.

Kendi imkânlarıyla olması gereken düzeye ulaşamayan yayımcılar, bunun nedenini toplumun «göçebe» karakterine, «okumayı sevmemesi»ne bağlayıp her dönemde devletten destek istediler. Oysa bütün dünyada yayımcılığın gelişmesini
Bir baskı atölyesi, Lyon, XVI. yy.
Eski bir cilt. Fildişinden oyulmuş bir Meryem Ana figürünü çevreleyen, değerli taşlarla bezenmiş altın kaplama kapak. Aix-la-Chapelle Hazinesi’nin Kitabı Mukaddes’i.
Ambroise Fimin Diiot, matbaacı Henri Estienne’in «Tbesaurus graecae linguae» adlı eserini baştan başa elden geçirerek basım harflerini bizzat dökmüştür.
287
TÜRKİYE’DE BASILAN KİTAPLAR (1928-1996)
yi toplam y»ı toplam
1928-33 6297 1965 5 442
1984 1 530 1966 6 099
1935 1741 1967 5 688
1936 2 106 1968 5 492
1937 2 512 1969 S 669
1938 2 731 1970 5 854
1939 2 831 1971 6:541
1940 2 370 1972 6913
1941 2 339 1973 7 479
1942 2104 1974 6883
1943 2 804 1975 6 645
1944 3072 1976 6 320
1945 2621 1977 6 830
1946 2 730 1978 5 033
1947 2 436 1979 5 071
1948 ■2322 1980 4 318
1949 2 461 1981 5 610
1950 2 400 1982 6190
1951 2 197 1983 7180
1952 2 447 1984 7 224
1953 3266 1985 6741
1954 3585 1986 6794
1955 3 250 1987 6 382
1956 3080 1988 6101
1957 2 630 1989 5 870
1958 S 925 1990 6 586
1959 4124 1991 6522
1960 4195 1992 6 151
1961 4 357 1993 5 978
1962 4 842 1994 5 631
1963 5 426 1995 5172
1964 5 745 1996 8207

sağlayan «serbest pazar koşulları»mn gereği, Türk toplumunda yeni yeni yerine getirilmektedir. Ancak yaşanan yeni dönem nedeniyle yayımcılık daha ciddî tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu anlamda en ciddî tehdidi iletişim devriminin sonuçları oluşturmaktadır. Telefon, televizyondan ve bilgisayarın tek tek veya birlikte kullanımıyla gerçekleşen görsel-işitsel teknikler Türkiye’de de kendini göstermekte, kitaba duyulan ilgiyi azaltmaktadır.

Yayımcıların durumu

İlk anayasının ilanından (1876) 1908’e kadar geçen süre içi-nede çoğunlukla Batı dillerinden çevrilen kitaplar basıldı. Bunun dışında Tanzimat ve Servetifünun yazarlarının eserleri de ilgi gördü.

Bu dönemde devlet yayımcılıkta etkin değildi. Özel girişim de bu fırsatı değerlendiremedi. Dönemin tek farklı örneği Ahmed Midhat Efendi’dir. Evinin alt katında kurduğu matbaada, halkın ilgisini çeken konularda süssüz ve basit bir dille kendi yazdığı kitapları forma forma basıp sokakları dolaşarak satan Ahmed Midhat Efendi, bu girişiminde başarılı da oldu.

İkinci Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra sansürün kalkmasıyla yayımcılık canlandı. Edebiyat ve tarih başta olmak üzere çok sayıda kitap yayımlanıyordu. Ancak savaş koşullan yayımcılığın hızım kesti.

Cumhuriyetin ilanıyla devlet, yayımcılığa ağırlık verdi. Tevhidi Tedrisat (eğitim-öğretim birliği) Kanunu (1924) ile ilköğre-

Okuma odası, Parisli bir yayımcıya ait.
Bir okuma toplantısı. Verhaeren, yazarlardan oluş bir topluluk önünde şiirlerini okuyor; tam karşısını (ThĞo van Rysseiberghe’nin tablosu; 1903, Gand,
nimin zorunlu hale getirilmesi, yeni de ği için yayımcılık canlandı. Ders kita-seçmek, yazmak veya çevirtmek ams Heyeti oluşturuldu. Cumhuriyetin ilk kitap yayımlandı; kitaplar il ve ilçe k gönderildi.

Piyasada kitaba olan talep artmıştı, cılar, günümüze kadar süren bir tutuı mından pay almak için yönetime yakır rı yayımını ihmal ettiler. 1928’deki alfo ğm derin bir krize girmesine yol açtı.

Devletin kendisine yakın duran ya tek, yayımcılığın bütünüyle yok olma min yayımcıları bu engeli kendi olana rel bağımsızlıklarını kazanmak yerine na sığınmayı tercih ettiler. 15 yayımc nin bulunduğu 186 delegeyle 1939’da rinci Neşriyat Kongresi’nde devletin ve yönlendirmesi talebi açıkça dile ge

Bu dönemde yayımcılığın gelişmes: li kişi, dönemin millî eğitim bakanı H Neşriyat Kongresi’nin ardından Millî tarihinin en önemli kitaplarını (Doğu yayımlamaya başladı (1941). Sayıları her biri 5-15 bin adet arasında basıla mn basım işi özel yayımevlerine de\ artması, kütüphanelerin çoğalması, 1 girişimlere medyanın her kanalında } nispî bir canlanma sağladı. 1960’tan yasal hareketlilik bu canlılığı pekiştir

12 mart 1971 ve 12 eylül 1980 mi letin suçlu ilan ettiği insanlarla birlik hir edilmişti. Bu dönemlerde kitap o man sorunu haline geldi. Bu dönemi leklerini olumsuz yönde etkileyen g< kaldılar.

Unesco’nun 1971 yılını kitap yılı i Bakanlığı, İkinci Yayın Kongresi’ni, i) ancak toplayabildi. Kongreye sun grenin hemen hemen aynıydı.

Matbaaların yaygınlaşması yayu de yapılır hale getirdi. İstanbul dış üzere İzmir ve Konya gibi ilerde başlandı. Özellikle 1970’Ii yıllardan
288
KİTAP VE YAYIMCILIK
; –sulamayı tercih eden yayımcılar farklı pazar–_r:yle okuyucunun kitaba ilgisini çekerek sektö-

•ıs olduğu gibi Türkiye’de de basın ve yayımcı–2.3’iye geçiliyor. Bazı ansiklopediler CD-ROM yar. Kişisel bilgisayar (FC) kullanımının artma-r .’imcılığı yaygınlaştırıyor. Birçok yayın, birden r.sayar disketine kaydedilerek satışa sunuluyor, irrs: ve kitaplar basım süreci ve maliyetini en dü-

– -;ren elektronik makinelerle basılıyor.

– karşı karşıya olduğu başlıca sorunlar ise «kor-KDV oranlarının yüksekliği ve zaman zaman ir karşılaşılan güçlüklerdir.

aktörünü oluşturan en önemli unsur yazarlıktır. ■A.ZS. niteliğini kazanması Batı’da sanat koruyucu-~;ştır. Ortaçağ’da yazma ve yaratma yeteneğin-3.” servet sahibi aristokratlar, entelektüel ihtiyaç-33:çı gibi çalışan yazarları paraca koruyup yanla-g:derirlerdi. Matbaanın yaygınlaşıp iktidarın el .s koruyuculuk devlete geçti. Yaratıcı etkinlikte :r edebiyatçı), özel ödenekler verilerek çeşitli sı-iSrevlere getirilirdi veya herhangi bir iş yapma—eceği bir kamu görevine atanarak korunurdu, serbest pazar koşullarının gelişimiyle hem gide-iem de devletin kütüphaneler için kitap alımı, e sanat eserlerini konu alan çeşitli yasaların çıka-.vg-Jİamaları biçimine dönüştü. Bu olağan gelişme -arlık, yaşamak ve geçinmek için tutulan bağımsız

; it yazarlık, başlangıcı itibariyle Batı’dakine ben-.zledı. Divan edebiyatı, Osmanlı sarayının koru-yaşayıp gelişti. Tanzimat ve meşrutiyet dönemle-îarla iyi geçinmeye özen gösteren gazeteciler ve .şah veya bazı devlet kuramlarınca para, nişan ve jliendirilirdi. Hatta iktidara ters düşen yazarlar bi-anbul dışına ya bir rütbeyle veya resmî görevle ;r. Benzer tutum cumhuriyet döneminde de sürdü, fa muhalif yazarlar ödüllü sürgün yerine hapisle

:rda yazarlık, bir meslek olarak özerkleşemedi, bile yazarlık resmen meslek sayılmaz. Yazdığı ki-telif ücreti, yazarın o kitabı yazmak için harcadı-;meği karşılamaktan çok uzaktır. Bu yüzden yara-ı: bağımsız yürütmek isteyen yazar, herhangi bir .•nağına sahip değilse, geçimini sağlamak için, öğ-.emurluk, gazetecilik, avukatlık, doktorluk ve hat-k gibi işler yapmak zorunda kalır.

Batı’da olduğu gibi, yazdığı kitaplardan edindiği abilen, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk gibi uluslarara-sahip yazar fazla değildir.

e yayımcılığın güç kazanmamasının veya kısa ara-di bunalım içinde yaşamasının nedeni, genellikle uşlarına bağlanır. Yayımcı-yazar-okur ilişkisinin ileşimi göz ardı edilerek, okuru suçlayıcı yönde :iliklerimiz ağır bastığından okumayı sevmediği-rülür. Oysa bütün toplumlar yazılı kültür aşaması-tür geleneğinden geçerek ulaşmıştır, alı kurallarla yönetilen toplumlarda okumanın dolayısıyla toplum yönetiminin inceliklerini öğ-iğidir. Bu yüzden de (yazı ve) okuma, bir ayrıcalık /ıllar boyunca yönetenlerin tekelinde kalmıştır. :ullamlmaya başlaması bu ayrıcalığın maddî teme-kaldırdı. Ancak gene de okumanın yaygınlaşması ;eleler sonucu XVII. yy’da eğitim, öğrenim özgür-e edilmesiyle başlayabildi. Bu arada ilköğretimin : getirilmesi sayesinde okuryazar nüfus oranındaki ,ep ilişkisi içinde yayımcılığın gelişimini olumlu di.

larla yönetilen bir devlet olan Osmanlı İmparatorlu-n ve öğretimin yaygınlaşması yönünde ilk adımlar k yarısında atıldı. Okumayı halkın anlamadığı kar-le ve sadece dinin izin verdiği belli alanlarda sürdü-

• dışındaki halk, sözlü kültürün etkisindeydi. Dindı-urumlarının devreye girmesi ve dili sadeleştirme ça-;m kazanması okur sayısının artmasına yol açtı.
Cumhuriyetin ilk on yılında eğitim sisteminde gerçekleştirilen değişiklikler, düzenlenen okuma yazma seferberlikleri, okuryazar oranını sürekli olarak, ama belli bir oranda artırdı. Bu gelişmeler karşısında yayımcılığın güdük kalmasının nedeni, yayımcıların piyasa koşulları yerine devletin yayın politikasını izlemeyi tercih etmeleri olmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devlet «kültürlü insan yetiştirme» temel politikasıyla seçkinlere yönelik kitap yayımına ve çeviri etkinliğine hız verdi, bu doğrultuda yayımcılığı da yönlendirdi. Belirlenen program çerçevesinde Doğu ve Batı klasikleri yayımlandı. Kitaplar, sayısı hızla artan kütüphanelere ücretsiz gönderildi. Ancak gene de halkın en çok ilgi gösterdiği kitaplar, ilkel yöntemlerle çoğaltılmış halk hikâyeleri, şifalı bitkilerle tedavi reçeteleri veya dinî ihtiyaçlara cevap veren kitaplardı. Çok partili yaşama geçildikten sonra durum değişti. Hem yayımlanan kitap sayısı, hem de toplam kitap üretimi artmaya başladı. □
KİTAP ÜRETİCİSİ İLK ON ÜLKE

(basılan kitap sayısına göre sıralanmışlardır)

Üİke 1989 1988

(yeni basım)
SSCB 76 700 83 000
Çin 74 900 (veri yok)
Bed. Almanya 65 980 68 600
B. Britanya (a) 61 m 68 600
ABD (a) 45 700 55 480
Fransa 40 115 39 000
Güney Kore 39 260 42 800
Ispanya 38 350 35 400
Japonya (veri yok) 36 346
İtalya 22 640 19 620

Kaynak; Unesco, İstatistik Ytlhğt.

Unesco’nua İstatistik Yıllığı (örgütten 1985’te çekilen Büyük Britanya ve ABD’nîn rakamlarını verememektedir^ yayımcı birlikleri tarafından verilen rakamlardan daha geniş bir ömeklemden yola çıkmaktadır. Mesela, Fransa için Ulusal Yayım Sendikası, 1989 için 35 890 sayısını verirken-, Unesco’nun tespit ettiği 4 225 kitabi «unutmamaktadır».

(a) Eumpa / WorlA Year Book 1992’den alman rakamlar.
Kalın ciltler; bazıları altın yaldızla süslüdür. Babalarımızın kütüphaneleri veya dağıtılan ödüller, insanların yaratıcılıklannı harekete geçiriyordu.
AYRICA BAKINIZ

—► ib.ansli basım

—► ib.ansli gazetecilik ve basın

—► iLANŞLi gravür

—► Ib.ânşl[ iletişim

—*- [EânsTİ kâğıt

—► ib.ansli kütüphane
289

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*