KÖLELİK

KÖLELİK
Bir kısım insanların başka insanlar tarafından sömürülmesi esasına dayalı toplumsal bir uygulama olan kölelik, bütün dünyada, tarih boyunca, Eski Yunan’dan XIX. yy Amerikası’na ve XX. yy Ortadoğusu’na kadar, çeşitli toplumlarda görülmüştür. Efendi, kölesine bir mal veya eşya gibi sahiptir ve onu hiçbir sınırlama olmadan çalışmaya veya başka hizmetler görmeye mecbur edebilir. Onun birtakım davranışlarda bulunmasını veya herhangi bir yere gitmesini engelleyebilir. Köle ailenin fertlerini birbirinden ayırabilir ve evlenmekten men edebilir. Öte yandan, tıpkı hayvanlar gibi pazara çıkardıkları kölelerin dayanıklıklanm artırmak için insan sürüleri oluşturan ve onlan eşleştirip çiftleştirerek üreten köle sahipleri de görülmüştür.
Kölelik, belirli bir ekonomi tipine özgü değildir. Asya’daki göçebe hayvancı kabilelerde, Kuzey Amerika’daki avcı Kızılderili toplumlarmda, İskandinavya’daki denizcilerde görüldüğü gibi yerleşik tarım topluluklarında da görülür. Elde ettikleri artık ürün sayesinde maddî ve kültürel alanlarda gelişme imkânı bulan bu yerleşik tarım toplumları, kölelerini yerleri doldurulmaz bir üretici güç olarak değerlendirdiler. Bu toplumlar, özellikle Roma imparatorluğu ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ayrılıkçı Güney eyaletleri, kölelerin esas itibariyle sadece ev faaliyetlerine ve efendilerinin kişisel hizmetlerine baktığı Ortadoğu, Afrika ve Çin’deki türden köleci toplumlarm tersine, ticarî kölelik toplum-ları diye adlandırılırlar.
Kâr ekonomisi, köle emeğinin kullanılmasını çok yaygır_i dı. Şekerkamışı daha VII. yy’dan itibaren Irak’ta ve XVI. y . itibaren de Adantik Okyanusu adalarıyla Amerika’da kc.;. artmasına sebep oldu. Büyük tarım işletmeleri Afrika’nız = halkının kitleler halinde köleleştirilmesi sonucunda büyü* ~ tarda el emeğinin tarih boyunca ülkeden ülkeye aktar&r.i. yol açtı. MÖ V. yy’da Lavriyon’daki gümüş madenlerin: : AtinalIlardan XIII. yy’da Gana’daki Achantis altın mader_-.~ kadar birçok maden işletmesinde çok sayıda köle çalış* Mantıkî olarak bu insan enerjisi kaynağının, makinalard&L r: meler karşısında önemini kaybetmesi beklenebilirdi; arce rika Birleşik Devletleri’nde bunun tam tersi gerçekleşti; 1; 1 yıllardan itibaren pamuk toplama makinalarının devreye şr~— si bu ürünün ticaretini öylesine geliştirdi ki, köle ihtiyacı na paralel olarak gittikçe arttı.
ANTİKÇAĞ’DA KÖLELİK
Sümerlerin yasaları daha MÖ IV. binde köleliğin var c-t- ? -gösterir. Çivi yazısında «köle» deyimine tekabül eden. simgesi «yabancı» anlamına gelmekte ve yabancı bir k:.‘ söz konusu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: büyük ” timalle ilk köleler savaş esirleriydi. Antik Mısır’da ise, Ffcr.;’ Avrupa’da bile karşımıza çıkacak olan bir olgu belirmekti—kekler borçlarını ödemek için kendileri gibi, karılarını ve ;:: -larını da köle olarak satabiliyorlardı.

Babil kralı Hammurabi’nin MÖ XVIII. yy’da koyduf- ^ ların bir kısmı da kölelikle ilgiliydi. Buna göre Babil d_; : deki köleler mal ve mülk sahibi olabilir, iş ve ticaret ysr; -. özgür kadınlarla evlenebilirdi. Özgürlüğün kazamlmaî- = kölelik durumunun kaldırılmasının efendi tarafından z±:~ telaffuz edilmesi) bunun satın alınmasıyla veya köler_r. = edinilmesiyle mümkündü. Bununla birlikte yine de kc.: ‘ zaman bir eşya veya mal gibi değerlendirilmiştir. MC .: 1400 yılları arasında Batı Asya’da uygulanan Hitit vî ;:-daha alt bir sınıfa mensup olsa bile kölelerin insan C-Z.i-kabul eder.

Antik Mısır’da toplum köle emeğine sıkı sıkıya bağ., : efendiler kölelerinin üzerinde mudak haklara sahipti; bur_r ‘ kadın, ister erkek olsun, kafalarının kazınmış olmasıyla MÖ II. binin ikinci yarısında Ibranîler Mısırlılar tarafm^tr olarak kullanıldılar: Kitabı Mukaddes’in Çıkış bölümü..V_.: rın Ibranîleri «tuğla ve harç yapımında olduğu gibi tari2_E:–değişik işlerde köle olarak kullandıklarını; yapılan iş ne cj.r.-.. sun, onlara karşı son derece sert davrandıklarını» anlafcr . ■ -ki Eski Ahit’in hiçbir bölümünde köleciliğe karşı açık bir ; – r yoktur, tbranîlerin bizzat kendileri dahi bu sistemi reddsrr.t: yedi yılı aşmamak üzere geçici bir durum olarak benimse’-:*

Indus Vadisi’nde bulunan en eski belgeler, köleliğin .V_C . ‘ yıllarına kadar çıktığını ve Ari istilası dönemine denk
Marakeş ‘te esir pazan. Hem insan, hem mal muamelesi gördüğü ıç ~ arası bir yaratık sayılan köle, gerçekte onu hayvan düzeyine indiren t • alışveriş konusudur. Bu XIX. yy gravüründe Afrikalı bir esirle ilgilener. müşterinin onu sanki bir at gibi incelemesi görülmektedir.
İSLAM VE KÖLELİK

Kölenin durumunu ifade etmek için Arap ve İbranî dilinde a;, me, yani abd kelimesi kullanılır ve Abd Allah (Abdullah) dey-lah’ın kulu, kölesi» anlamına gelir.

Kuranda kölelik yasaklanmamıştır; birçok surede büyük r nın diyeti, mesela bir yeminin yerine getirilememesinin ke?=: rak Allah’a inanan bir kölenin özgürlüğünün verilmesi tavsıy Köle kadınların fahişe olarak çalıştırılması yasak sayılır. C «Nur» suresi, köle hür olmak için bedel vermek isterse, «ker.c iyilik görürseniz» isteğini kabul edin der.

Uygulamada bu tavsiyelere genel olarak uyulmuştur. M-dünyası bir bütün olarak düşünüldüğünde, köle azat etmek h_. der değildir; hatta Hz. Muhammed bir hadisinde «her kim k. bir köleyi bağışlar, Allah da onu cehennemden bağışlar» der – : nekli köleler» (dansçılar [kadın veya erkek], müzisyenler, ai;-ü naatkârlar, vb) ise her zaman farklı muamele görmüşlerdir.

En sıradan ve basit iş, elbette ki tarım alanında kullanılan .1:- * emeğiydi. Kimi zaman IX. yy’da Mezopotamya’da paLâ;-“^ Müslümanlık tarihinde iz bırakan Zenc Ayaklanması gir. b-çapta köle ayaklamaları da görülmüştür. «Saray köleleri» -ü* man içinde hükümdar saraylarında gerçek bir toplumsal ar.it:: «ras. oluşturmuştur.
İÇİNDEKİLER

ANTİKÇAĞ’DA KÖLELİK ORTAÇAĞ’DA KÖLELİK AFRİKALI ZENCİLERİN

köleliği

KÖLELİĞE KARŞI ÇIKMA HAREKETLERİ XX. YY’DA KÖLELİK

OSMANLI DEVLETİNDE KÖLELİK

nanlı Devleti’nde de savaşla ya da korsanlıkla ele geçirilen esirler-başka bazı kabile ve topluluklardan satın alınan köleler vardı, ıların alınıp satıldığı yerlere esir pazarı denirdi. Başlıca esir alım sa-merkezleri Bağdat, Medine, Halep, Erzurum, Kahire, Sofya, Belg-ve özellikle İstanbul’du. İstanbul’daki ilk esir pazarı Haseki semleydi. XVI. yy’da, özellikle III. Murad döneminde (1574-1595) kö-caretinin önemi arttı ve pazarlar kentin merkezine kaydı. Kapalılı ve çevresindeki bedestenler, Çemberlitaş’taki Tavukpazarı en îkedi esir pazarlarıydı. Gemilerle kente getirilen esirler için iskele imanlarda kişi başına 2-150 akçe vergi alınır, işlemleri tamamla-lar esircilere (esir tüccarı) verilirdi. Esirciler, esirciler kethüdası ve çiler şeyhinin yönetim ve denetiminde örgüdenmişlerdi. Müslü-ı olmayanların esir ticareti yapması yasaktı. Esir pazarlarında sair açık artırmayla yapılırdı. Bu satışlarda, esirci odalarındaki köle cariyeler alıcıların önüne çıkarılır ve fiyatlarda esirlerin fiziksel İlikleri önemli rol oynardı. Satışları devlet adına esirci emini denet-kırkta bir oranında da vergi alırdı.

Çöle emeğine dayalı üretimin yaygın olmadığı Osmanlı Devle-Je köleler ev hizmeti, cariyelik, çocuk bakımı gibi değişik işler için irdi. Sevap işlemek için, azat etmek üzere esir alanlar da olurdu, ı zengin kişiler ve esirciler çocuklan 6-7 yaşlarındayken satın ala-yeteneklerine göre değişik alanlarda yetiştirir ve yüksek fiyatla sairdi. Bunlar genellikle saray ve konaklara alınırdı. Zamanla esir pa-arının disiplini bozuldu. Yedikule ile Topkapı arasındaki surdibi derde kaçak esir ticareti yapılmaya başladı. Cariyelerin sözde sa-ası, gerçekte ise kiraya verilmesi önü alınamayan bir fuhuşa yol 1847’de Abdülmecid esir ticaretini yasakladı; esir pazarları da lınldı. Buna karşın esir ticareti, gizli olarak Osmanlı Devleti’nin jna değin sürdü.
ORTAÇAĞ DA KÖLELİK
Hıristiyan ahlakı, köleliğe son vermedi. Aziz Paulos kölelikte ataerkil bir hâkimiyet, Aziz Augustinus ise bir tövbe ve kefaret görmüştü. Bizans İmparatorluğu’nda da kölelik hiçbir itirazla karşılaşmadan sürüp gidecektir: köleler genellikle işçi olarak kullanılıyor, dinî alanda da çalıştırılıyorlardı.

Vizigotların İspanyasında, VI. yy’da kölelerin özgürleştirilmesine ancak ektikleri topraklar üzerinde sözleşmeli olarak oturmaya devam etmeleri ve aynı şekilde işgücü olarak çalışmaya zorlanmaları şartıyla izin veriliyordu. Böylelikle kırsal kesimdeki köleler zamanla büyük mülkler üzerindeki yarıcı-ortakçılara dönüştüler. Ne var ki bu konum değişikliği gerçek olmaktan çok, görüntüdeydi: yarıcı-ortakçılar mülk sahiplerine sürekli olarak borçluydular ve borçlarının son kuruşuna kadar üzerinde çalıştıkları topraklara bağlı kalıyorlardı.

Ama Batı Avrupa’da süren kesintisiz bir evrim sonunda bu insanlar karmaşık bir iç ilişkiler sistemiyle senyörlerine bağlı birer serf haline geldiler. Serf, geçimine yetecek kadar bir toprak üzerinde çalışabilme hakkının senyör tarafından tanınması karşılığında, emeğini, sadakatini ve belli bir aynî ödemeyi taahhüt ediyordu. Ama kölelik tamamen ortadan kalkmadı; tam tersine, özellikle ev köleliği biçiminde daha da yaygınlaştı. Köleler her zaman satılabilirdi, ama Hıristiyan kilisesi kölelere özgürlük verilmesini tavsiye etmeye başladı.

Yakındoğu’da kölelik daha Hz. Muhammed (VII. yy) öncesi geleneklerinden kaynaklanan bir kurumdu ve İslamiyet bu duruma bir son vermeyi düşünmedi. Kuran, kölelere karşı insanca davranmayı önemli vurgulamakla birlikte, tıpkı Kitabı Mukaddes gibi, köleciliği mahkûm etmedi. Ama bir köleyi özgür kılmak da övgüye değer bir davranış olarak değerlendirildi.

İslam İmparatorluğu’nun muazzam büyüklüğü ve bir Müslü-manın veya «İslamın himayesindeki bir kişinin» köle yapılması yasağı; orduya, üretime, bazen yönetime ve bazen de özel zevkler için gerekli olan çok sayıda kölenin dışarıdan getirilmesine yol açtı. Batı Avrupalılar Elbe Nehri’nin öteki tarafından yakaladıkları Slavları getirip köle yaparken, İslamiyet tarihinde büyük bir rol oynayacak olan Türkler de Asya’dan Batı’ya doğru geldiler. Siyah Afrika’dan her yıl binlerce yeni köle getiriliyordu.

Hıristiyanlarla Akdeniz çanağının Müslümanları arasındaki çatışmalar (Ispanya’dan Yakındoğu’ya [İber Yarımadası’nın yeniden fethi, Haçlı Seferleri, deniz savaşları]) pek çok savaş esirinin köle yapılması ile sonuçlandı; fakat bu durum genellikle mükemmel bir alım satım sistemi getirdi. Ama, Arapların ve AvrupalIların bilincinde ve edebiyatta çok derin izler bırakmış olan «stratejik kölelik» ile XV. yy’dan itibaren büyük tarım alanlarında görülecek olan kölelik arasında fazla benzerlik yoktur.
HIRİSTİYANLIK VE KÖLELİK

Hıristiyanlığın köleliğe karşı olan ahlakî tavrı, temelde Museviliğin veya Islamm tavrından farklı değildir: bu, sadece Tann’nın karar verebileceği bir kadere boyun eğümesi tavsiyesiyle birlikte, insan kişiliğinin aşağılanmasını hoş karşılamayan ilkesel bir tutum olarak açıklanabilir. Kitabı Mukaddesin Tesniye bölümünde İbrani bir kölenin eğer kendisi efendisinin hizmetinde kalmak arzusunu ifade etmiyorsa, yedi yıllık bağımlılıktan sonra salıverilmesi tavsiye edilir. İnciller ise defalarca kölelere iyi davranıl-ması gereğini tekrarlar.

Kilise özellikle, Latincede köle anlamına gelen servus kelimesine hizmetkâr anlamı kazandırmaya çalışmıştır: Papalar, piskoposlar ve papazlar kendilerini «Tanrı’nın hizmetkârlarının hizmetkârları» olarak nitelemişlerdir. Bu şüphesiz «Tanrı’nın kölelerinin köleleri» demekten çok daha rahatlatıcı bir formüldü ve Latince kelimenin semantik olarak dönüşümünü de sağlıyordu. Bu yaklaşım Batı’da yüzyıllar süren ve bir bağımlılık statüsü olan serf kelimesine dönüştü, ki bunun anlamı gerçekte kölelikten çok farklıydı.
Mısır’da bir dikilitaşın taşınması.

MÖ XIV. yy’a ait olan bu alçak kabartma, XVIII. sülalenin büyük imar hareketlerinde çalıştınlan, köleleştirilmiş savaş esirlerini göstermektedir. Bu tür girişimlerin ihtiyaç duyduğu büyük miktarda el emeği, III. Tutmosis’in ve III. Amenofis’in Nübye’de ve Asya’da giriştiği sayısız askerî harekâtla sağlanabilmiştir.
rir. Ahemenîler döneminde İran’da kölelerin sayısı bunların
i aralarında üremeleriyle ve askerî zaferlerle birlikte arttı: :rin Sakız, Midilli, Bozcaada gibi Ege adalarında kazandık-aferler, tüm bu bölge halklannm topluca köle yapılmasıyla jlandı.

lelik, muhtemelen MÖ 1200’lerden itibaren Helen toplu-ın ayrılmaz bir parçası oldu. Yunanlı filozoflar köleliği ilke k mahkûm etmemekle birlikte, ömür boyu bir uygulama sına karşı çıktılar. Platon, Yunanlıların başka Yunanlılara ka-ttirdiği köleliğe isyan etti, çünkü köleleri temelde aşağı ki-darak niteliyordu. Aristoteles’e göre köleler, efendileri tara-n yönlendirilip yönetildikleri için mutlu olmaları gereken araçlardı. Savaşlar, korsanlık ve yenilen ülkelerin ödediği tazminatları, Yunanlılar için belli başlı köle kaynaklarıydı. , Korintos, Rodos ve Delos esir pazarlarında bir öğleden da bin kadar köle el değiştiriyordu. Önemli bir savaşın so-a 20 000 kadar savaş esiri köle haline geliyordu.

:ellikle yol yapımlarında çalışan devlet köleleriyle kırsal ide çalıştırılan köleler zaman zaman insanlık dışı davranış ntemlerle karşı karşıya kalsalar da, madenlerde kullanılan ;rin durumu büsbütün içler acısıydı: zincire vurulmuş ola-e kırbaçlanarak, toprak altında, inanılmaz şartlar altında naya mecburdular. Ev köleleri, zanaatkâr köleler, alt dü-;n İdarî işlerde çalıştırılanlar ve hatta tapmaklarda hizmet devlet köleleri ise çok daha hoşgörülü bir tutumla karşı /aydılar.

köle serbestisini satın alarak, hizmetlerinin karşılığında bir Şan olarak veya efendisinin ölümüyle birlikte miras yoluy-nerek özgürleşebilirdi. Masal yazarı yarı efsanevî Aisopos, /I. yy’da özgürlüğünü kazanmış bir köle olarak bilinir, ma döneminde Pön Savaşları, Galya Savaşı ve daha bir-atışma, İtalyan pazarına muazzam miktarda esir getirdi. MÖ I. yy’dan itibaren bir kırsal kölelik biçimi gelişti: bü-arım işletmelerinde, efendileriyle hiçbir ilişkileri olmayan ok köle çalışmaktaydı. Plutarhos, tek bir günde bir tek da 150 000 kölenin satıldığını yazar. Suriye, Galatya, Ku-vfrika ve Galya, bu sistemin ihtiyaçlarını en iyi biçimde /en bölgeleri oluşturuyordu. Efendilerin ellerinde tuttuğu ,r uygulamada sınırsızdı ve kölelere yapılanlar gerçekten rbarcaydı. Böylesi hayat şartları, kölelerin özgür insanla-re sayıca çok fazla olmalarıyla birleştiğinde, kaçınılmaz c isyanlar meydana geliyordu ve bunlardan en ünlüsü ’3’te Trak köle Spartacus’ün önderliğinde patladı. Hıristi-c çağının başlangıcında köleler nispeten daha iyi muame-üyorlardı. Genellikle sefalete düşen özgür Romalılara gö-ıa iyi yaşıyorlar ve hatta aralarında bazıları iş hayatında imparatorluk idaresinin dairelerinde önemli görevlere ka-jkseliyordu.

AFRİKALI ZENCİLERİN KÖLELİĞİ

Ispanya kıyılarında ve Kanarya Adaları gibi Atlantik Okyanusu adalarındaki şekerkamışı üretimi, XV. yy’da Venedik’in Kıbrıs’taki üretiminin ve Müslüman dünyasından yaptığı ithalatın rekabetiyle karşılaştı. Böylelikle şeker daha yaygın bir tüketim maddesi haline geldi. Portekizliler de üretimlerinin en önemli pazar olan Kuzey Avrupa’dan gelen sermayenin de yardımıyla şeker ticaretini genişlettiler. Böylelikle XV. yy’ın ortalarından itibaren Portekizlilerin keşfettikleri kıyı bölgeleri boyunca Afrikalı kölelere olan talep yükseldi ve Portekizliler de Sao Tome Adası ile Saint-Georges-de-la-Mine Limanı arasında son derece verimli bir köle trafiği başlattılar. Köleler, sadece onları Iber Yarımada-sı’na taşıyan Avrupalılara değil, köleleri maden ocaklarında ve büyük çifdiklerde çalıştıran Afrikalılara da bol miktarda satıldılar. 1472’de Lizbon parlamentosu Kraliyet hükümetinden bu ticaretin sadece Portekiz büyük çiftlikleri için mümkün hale getirilmesi talebinde bulundu.

Amerika Kıtası’nın Ispanyollar ve Portekizliler tarafından fethedilmesi, siyah kölelere olan talebi hatırı sayılır şekilde artırdı. Fethin ilk döneminde bütün Perulu ve Orta Amerikalı yerli halkların yarı köleliği biçiminde bir oluşum görüldü. XVI. yy’ın başlarında İspanyol konkistador Hernan Cortes, Meksika’nın başkentinde bir araya getirilen ve satılan büyük miktarda yerli köleden söz ediyordu. Ne var ki encomienda ve repartimknto, yani Ispanyol sömürgeciler tarafından kurumlaştırılan angarya veya zorunlu çalıştırma sistemleri pek tatmin edici sonuçlar vermiyordu. Ispanyollar kısa süre içersinde yerlilerin Avrupa kökenli hastalıklara karşı aşırı duyarlı olduğunu ve ideal bir el emeği oluşturmadığını farkettiler. Kendi ülkelerinde olan bu insanlar yabancı istilacılara isyan ediyor ve firar ederek kolayca saklanıyorlardı. Nitekim böylelikle yerliler, özellikle başlangıç dönemlerinde, onları özgürlüklerinden mahrum etmek isteyenlere karşı güç kullanarak direnmeyi denediler. Ama daha sonra boyun eğmek zorunda kalınca da altın ve gümüş madenlerinde kitleler halinde ölerek, AvrupalIların bir kısmım, özellikle de bu sümer-gelerde yaşayan ruhban kesimini çok şaşırttılar. Bu arada Domi-niken papazı Las Casas’m yerlilerin acılarını hafifletebilmek umuduyla vaz ettiği insancıl reformlar, madenlerdeki çalışma şartlarının kırıp geçirdiği yerli halkları «yatıştırmak» için getirilmiş bulunan Afrikalı kölelerin aleyhine bir tavra dönüştü.

Gençliklerine ve güçlerine bakılarak seçilen ve denizlerin aşılması sırasındaki taşıma şartlarından sağ çıkan Afrikalılar genel-
likle birkaç yıl dayanabiliyorlardı, ilk dönemde Amenka : ka kıyıları arasındaki köle ticaretini tekellerinde tutan Isr:’ lar ve Portekizliler, kısa bir süre sonra hem büyük çiftlik.; -emeği arayan, hem de bu deniz ötesi köle ticaretinin > -’ yararlanmak isteyen HollandalIların, Fransızların ve ir-g- -rekabetiyle karşı karşıya geldiler.

Köle talebi Afrika’da, eşitlikçi ideal bir toplum hay=.„ madı: Afrika toplumlarımn birçoğunda da, tıpkı Antik:;; lumlarında olduğu gibi, çeşitli sebeple başkaları için çakşrrj runda olan köleler mevcuttu. Olaydaki yenilik sadece Cj” ötesine, dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkılmasıydı ve c _r -le talebi büyük olan İslam ülkeleri bile sistemli olarak vyş-dı. Bu yüksek talep Afrikalı toplumların iç organizas> -bozdu ve bazılarını bu ticareti toplumsal uyumsuzluk g;;: lerin yarattığı sorunlara karşı bir çözüm gibi görmeye r; köle ticaretini kolaylaştıran, yardımcı olan, hatta işbırlıg: bazı kıyı krallıkları da fiyatları düzenli olarak artırarak ğine zenginleştiler. Köle gemilerinin şartları korkunçtu: j: mümkün olduğu kadar çok sayıda köle tıkıştırılarak biz-.* ve her türlü isyan ve denize atayarak intihar ihtimalin. £‘ indirmek için yolculuğun sonuna kadar zincire vurulmuş : tutuluyorlardı. Gıda, havalandırma, ışık ve doğal ihtiva:.; derme sistemleri «yükü» ancak hayatta tutmaya yetecek • dı. Okyanusun aşılması tahmin edilenden daha uzun zan;” sa yeterli su kalmıyor ve bunun sonucunda da salgın hastî ortaya çıkıyordu. XVII. – XVIII. yy’larda yapılan bu yolc—. daki sağlık şardarı üzerine yapılmış gözlemler, önce ko’i.’ men sonra da gemicileri kasıp kavuran bu hastalıklar üzer.’ fikir verir. Ölüm oranı yüzde 20’ye kadar çıkıyordu.

Büyük çiftliklerde sağlanan kârların olağanüstü büyük..;
Elmastan n yıkanması.

1820’ye doğru, Brezilya’da bir maden ocağı. Uzun bir köle dizisi, kamçılı gardiyanlann gözetimi altında çalışıyor.
Bir şekerkamışı cenderesini döndüren köleler,

XIX. yy başlannda, büyük bir Amerikan tanm işletmesinde.
XVIII. yy’ın sonlarında kullanılan bir köle taşıma gemisinin kesiti.

Gemiye tıka basa doldurulan esirlerin ölüm oranı korkunçtu.

KÖLELİK
elere olan talebin düzenli ve sürekli olarak artmasına yol iece XVIII. yy için tahminî rakam 6 milyondur. Tarihçi-ım rakam üzerinde tereddüt ederler; XVI. – XIX. yy ara-dönem için bazıları 8 – 10 milyon arasında derken, diğer-.5-20 milyon arasında olduğunu ileri sürer, n ister resmî, ister yasadışı yollardan yapılsın, Avru-Afrika’ya ve Amerika’ya, daha sonra Amerika’dan Avru-oğru akan bu trafik üçgeni muazzam boyutlara ulaştı ve de çok yüksekti. Bu ticaretin gerçek efendileri köle tüc-dı: Afrikalılar da, sürekli yenilenen bir el emeğine ihtiyaç Düyük tarım işletmecileri de onlara bağlıydı. Gerçekten iftliklerdeki korkunç hayat şartları ve kaçanlara uygula-:alar (kızgın demirde dağlamaktan sakat bırakmaya ve cadar uzanan bir dizi ceza) ithal edilen kölelerden birçoksa zamanda ortadan kalkmasına yol açmaktaydı. Günü-nerika Birleşik Devletleri’nin güneyinde, XVII. yy’da pa-:ımı sebebiyle köle emeği kullanımının yaygınlaşması si-ı durumunu büsbütün ağırlaştırdı ve çağdaş dünyanın en :oplumsal ve siyasî sorunlarından birini yarattı.

/andan, köle isyanları da gittikçe arttı. Topluca kaçma :ri ve dağlarda iyi savunulan sığınaklar ortaya çıktı. Bu rın en ünlüsü, Avrupalı köle sahiplerinin öldürülmesi-ından 1804’te Haiti’nin bağımsızlığına kadar uzanan iridir.

LELİĞE KARŞI ÇIKMA REKETLERİ

rikalı göçmen kolonileri arasında köleliğe karşı ilk muha-r24’te buna karşı olduklarını açıkça beyan eden Ouaker-;eldi. Köle pazarları her yerde sık sık görüldüğü için, bir-;men de insanoğlunun bu şekilde sömürülmesinin asla lamayacağım düşünür hale geldi. Böylelikle devletler, Rhode Island’da olduğu gibi, birer birer köleliği kaldır-aşladılar; ama 1788’de onaylanan ABD Anayasası, köleci n yirmi yıl kadar daha devamım istedi. Oysa 1787 karar-Kuzeybatı eyalederinde köleliği yasaklıyordu; ama bu in getirebileceği yararlar, 1793’te Eli Whitney’in icat etti-r makinesinin hızla yaygınlaşması karşısında önemini :i.

;ere’de ise, William VVilberforce ve Thomas Clarkson ta-ı yürütülen bir kölelik karşıtı hareketin sonucunda Ingi-îmentosu siyahların köleliğini yasa dışı ilan etti (1807), teknelerin aranmasına ve bunlara el koyulmasına karar : ayrıca kölelerin özgürleşmeleri için bedellerini ödemek [a kullanmak üzere ağır para cezalan koydu. 1815’teki Vi-^ngresi, köle kullanılmasını yasadışı ilan etti. Ama bu ti-gerçek anlamda durması için üç çeyrek yüzyıl daha geç-:rekecekti. Bu arada, 1833’te Ingiltere köleliği yasakladı sa da 1848’de onu izledi; ama siyahlara önerilen yeni bir sözleşme» sistemi, bu olgunun ikinci imparatorluk bo-3üyük bir belirsizlik içersinde sürüp gitmesine yol açtı. Amerika devletleri de bağımsızlıklarını kazandıklarında ılu izlediler; ama bu bölgelerde uygulanan köle gibi çalı-orç ödeme sistemi, kısa bir süre içersinde yeniden köleli-iştü. 1840’ta Ispanya ve Portekiz köle ticaretini resmen dılar, ama Portekizli köle ticareti gemileri tüm XIX. yy a Atlantik Okyanusu’nu aşmaya devam edeceklerdi, anları zenci olan bu üçgen trafiği gemilerin (Avrupa-Af-rıerika yolculuğu) sadece ahlakî sebeplerle yasaklanmış mesela Ingiliz sanayicilerinin çıkarları köleliğin yasak-ındaydı. Onların tam tersine, Fransız şeker tüccarları ise laşıma düşmanca bakıyorlar ve (Zenci Dostları Derne-cölelere dayatılan insanlık dışı davranışların yasaklanın büyük çabalarına rağmen) Konvansiyon tarafından an köleliğin yemden kurulması amacıyla Napolyon’a apıyorlardı.

rika Birleşik Devlederi’nde köleliğe karşı duygular, köle-ıldırılmasından yana bir yayın siyaseti izleyen Libemtor inin 1831’de yayımlanmaya başlamasıyla birlikte arttı.

Philadelphia’da kölelik karşıtı bir dernek kuruldu, m itibaren köleler, özgürlüklerini kazanmak için Kuzey :rine kaçmaya başladılar. Harriet Beecher-Stowe’un Tom <n Kulübesi gibi eserler, zencilerin özgürleşmelerine dönük ve düşüncelerin daha da yoğunlaşmasına yol açtı. Ne var ik yeni bir yükselme ve yayılma dönemine girmiş, kamu-ı genel olarak mahkûm edilse bile, Abraham Lincoln buttaki başkanlık seçimleri kampanyasında temel bir konu
olarak işleyinceye kadar köleliğin kaldırılmasından yana olan düşünceler, ancak zayıf bir destek bulabilmişti. Lincoln adaylığını koyduğunu açıkladığı söylevinde kölelik sorununu insancıl açıdan irdeledi, siyasî açıdan yorumladı; yarı köle ve yarı özgür bir ulusun yaşamayacağını açıkladı. Güney eyaletlerini köleliğin kaldırılmasını reddetmeleriyle başlayan Amerikan İç Savaşı (1861-1865) 900 000’e yakın kayba ve tarifsiz acılara yol açacak, ama Lincoln’ın 1863’te ilan edeceği karar ile de tüm köleler özgürlüklerine kavuşacaktı. 1865’te Anayasa’ya eklenecek olan 13. değişiklik maddesi ile tüm Amerika Birleşik Devletleri toprakları üzerinde kölelik kaldırıldı.
XX. YÜZYILDA KÖLELİK

Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri köleliği bir kurum olarak ortadan kaldırmışsa da, bir başka biçimde kölelik, yarıcılık-ortakçılık ile köle gibi tarım işçiliği ve göçmen işçilerin el emeğinin sömürülmesi şekliyle, günümüze kadar kesintisiz sürmüştür. Kuzey Amerika’da bu durumdan en çok siyahlar ve Latin Amerikalılar acı çekmektedir. Dünyanın bazı başka bölgelerinde, özellikle Afrika’nın ve Ortadoğu’nun bazı yörelerinde köleliğin değişik şekilleri sürüp gitmektedir. Londra Uluslararası Kölelik Karşıtları Demeği, hâlâ milyonlarca insanın malî kölelik, çalışma sözleşmeleri örtüsü altında toprak köleliği, sahte evlat edinmeler ve evli kadınlara kabul ettirilen zorunlu çalışmalar şeklinde devam ettiğini bildirmektedir. Büyük bir sefalet içersinde yaşayıp kendilerini veya çocuklarını köle gibi satan insanlar da vardır. Afrika’nın, Güney Amerika’nın, Hindistan’ın ve Güneydoğu Asya’nın bazı bölgelerinde, ödeyemeyecekleri kadar çok borç altına giren kişilerin, mesela madenlerde çalışmak gibi çok güç işlere mecbur edilmelerine göz yumulmaktadır. Afganistan’da, Tayland’da ve Filipinler’de, her iki cinsiyetten erişkin insanlar da, istemedikleri halde fuhuşa zorlanıyorlar. 1935’ten beri köleliğin kaldırıldığı Suudi Arabistan’da hükümet, 1962 yılı itibariyle hâlâ 250 000 köle bulunduğunu hesaplamaktaydı.

Ne var ki, XX. yy’da bazı uluslararası örgüder sayesinde insanoğlunun özgürlüğü yolunda bazı önemli adımlar daha atılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan Milletler Cemiyeti, bütün dünyada köleliğin tamamen ortadan kaldırılması yolunda bir uluslararası işbirliği mekanizmasını hayata geçirdi. Birleşmiş Milletler de bu etkinliği sürdürdü. 1945 yılında ilan edilen Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, özellikle köleliği ve sömürüyü yasaklar, Güvenlik Konseyi de zorunlu çalışmayı köleliğin yasadışı bir biçimi olarak niteleyip mahkûm eder. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin, Unesco’nun ve Dünya Sağlık Örgü-tü’nün yürüttüğü çalışmalar ise belki de köleliği mahkûm eden bütün bildirgelerden ve antlaşmalardan çok daha önemli sonuçlar elde etmektedir. Gerçekten de bu uluslararası kuruluşlar, köleliğin sürüp gitmesinde her şeyden çok daha fazla elverişli bir ortam yaratan açlıkla ve cehalede mücadele etmektedir. □
Kaçan kölelerin cezalandırılması.

Kimi zaman ayak bileklerine ağır bir zincirle bağlanan demir boyunduruk kölenin kaçmaya teşebbüs ettiğini ve tekrar yakalandığını gösterirdi. Bu «kaçak köleler» bazen ormanlara ve dağlara sığınmayı başanyorlardı. Haiti Devleti, XIX. yy’ın başlannda gerçekleşen toplu firarlar ve başkaldırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.
Kongo’da köle tüccarı. XIX. yy başlannda yapılan bu gravür, bir köle avı sahnesini canlandınyor.
AYRICA BAKINIZ

– İb.ansli Amerika

– ib.ansu Amerika Birleşik

Devletleri

– IB.ANSLJ Roma İmparatorluğu

– 1B.ANSU sömürgecilik

– IB.ANSU Yunan (Eski)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*