kaoliso

kaolisol, tropik bölgelerde, silis ve yıkayıp götüren şiddetli yağmurl ısının etkisiyle oluşan toprak. Bu silis bakımından çok fakirdir. Bu tü lerde ufalanma süreçleri çok yoğun

)lisol ufalanabilir mineraller bakıda çok fakirdir. Buna karşılık bu sonucunda demir açığa çıkar ve derde bol ve oldukça iri demir rina rastlanır. Öte yandan toprağın kil mineralleri su aldığında şişmedi-:aolisol oldukça geçirgen bir toprak Çoğunlukla kil içeriği derinlere artar, çünkü üst katmanlardaki -ailen suyla taşınır. Kaolisolün ;ğışım (yapıdaki bir metal atomu-bir çözeltideki başka bir metal yer değiştirmesi) yeteneği çok Kaohsoller bir kez oluştuklann-ı toprak türlerinin oluşmasında malzemesi işlevi üstlenirler.

iezon olarak da bilinir, mezonun ‘- c—.im oluşturan temel (atom-
niyle 1846’da yeniden patlak veren savaşta, Zosalar verdikleri zorlu mücadeleye karşın gene yenilgiye uğradılar. Savaştan sonra Ingiliz hükümeti, eski tarafsız bölgeyi İngiliz Kaffrariası Kraliyet Kolonisi adıyla ilhak etti. Zosaların reisi Sandile’nin tahttan indirilmesinden sonra (1851), İngilizlerin çok sayıda askeri karakol kurdukları koloni, Afrikalıların yerleştirildiği bir bölge olarak da kullanılmaya başladı.

Ingiliz Kaffrariası’ndaki huzursuzluklar, Kap Sınır Savaşları’nın en şiddetlisi olan sekizinci savaşın başlamasıyla sonuçlandı Zosalar, Kat Irmağı kıyısına yerleştirilmiş olan Koısan kabilelerinin de ayaklanarak savaşa katılmaları sonucu Ingilizler karşısm-

iK«tUyK ^lr dlreni5 gösterdilerse de, 1853 te bir kez daha bozguna uğradılar.
ya başladı. Persler bu bölgeyi kendi ülkelerine benzettikleri için yoğun bir yerleşim alanı Olarak seçtiler. İmparatorluğun her yerinde olduğu gibi, Kapadokya’yı da sat-raplık sistemi içinde yönetmeye başladılar. Kapadokya satraphğmm merkezi Mazaka (Kayseri) kenti idi. Bölge İÖ 333’te Büyük İskender in, İÖ 301’deki İpsos Savaşı’ndan sonra da Selevkosların eline geçti. Selevkos kralı I. Antiokhos İÖ 280’de ölünce yöreyi Arıaramnes ele geçirerek bir krallık kurdu Koyu bir Yunan hayranı ve Atina yurttaşı Fal Da,’fnraki krallardan Ariarathes Eusebes Phılapator’un (IO 163-133) bütün Hdenleştırme çabalarına karşın bölge ilkel
bak. Khaos
feç Felemenkçesi bak. Afrikaner dili

ş Kolonisi, bugün Güney Afrika Cum—.eti sınırları içinde kalan bölgede « ‘:a kurulmuş İngiliz kolonisi. Güney -İ3 Birliği’nin kurulmasıyla (1910) bir-e. Kaaprovinsie adıyla yönetim bölgesi .niştir. Ayrıca bak. Kaaprovinsie.
Sınır Savaşları, kâfir savaşlari da bilinir, Güney Afrika’daki Kap .J&ıo-ısi’nde yaşayan AvrupalIlarla Doğu yerli halkı olan ve küçültücü bir Kâfirler adıyla da anılan Zosalar

■ tij&csalar) arasında, aralıklarla 100 yıl bo-süren savaş (1779-1879). Afrika halkım Avrupalı sömürgecilere karşı verdik-ıttfp – uzun mücadelelerden biri olan savaş, ınn topraklarını ve özgürlüklerini yi-aİTK eriyle sonuçlanmıştır, pt “savaşta (1779,1793 ve 1799-1801) Boeder, Zosaların büyük bölümü-•Mbz • isadığı Büyük Kei Irmağının doğusun–üıya doğru göç ederek, Büyük Balık »If > ‘csınans ırmakları arasında kalan Zu-e yerleşmiş olan bazı küçük Zosa jkpnıe.eriyle çarpıştılar. Bu savaşlar, koloni İErm- —•sinde büyük önem taşıyan sığır iJerî’-’-Ie ilgili anlaşmazlıklardan çıkmıştı t;-‘ r. bir sonuca ulaşmadan sona erdi. ız îfendilerinin silahlarına ve atlarına el ir ayaklanan köle Koisanların da Zosa-;nmda çarpıştıkları üçüncü savaşta, çarpışmalar oldu. Dördüncü savaş–iasız Devrim ve Napoleon Savaşlan -Z3. Kap’ı işgal etmiş olan İngiliz ıii-in koloninin doğu sınırına doğru rre- erek Zosaları Zuurveld’den sürdüler

Balık Irmağının doğusundaki ger-hem farklı Zosa kabileleri, hem imha kabilesi önderliğindeki Zosa–gilizler arasında savaşa yol açtı

– Savaştan sonra, Büyük Balık 3 Keiskamma arasında kalan top-> ?nce tarafsız, ardından da “terk ıs ‘ bölge ilan edildi. İngilizlerin Zosa-. jeden çıkarmaya yönelik çabaları ise

– – _\:Ua sonuçlandı. Bu tarihten sonra ir ki Mfekane’de yaşayan çok sayı-

rz-Tiun(*) bu topraklara sığınmasıyla : ‘_fusunda önemli bir artış oldu. ^ – nürgecilerin 1820’de sınıra yerleş-

– -£ gerginlikleri daha da artırdı, yeniden başlayan savaş sırasın-

>£. :zler ilk kez, reisleri Hintsa’yı düşmanlığını kazandıkları Zosa e>. Grikalekaların topraklarında çar-ı_- Kâğıt üzerinde kalan birkaç barış sr zindan sonra basit bir sorun nede-
na inanan Zosalar 1857’de bütün sığırlarını yok ettiler. Bu olay büyük bir açlığa ve ekonomik yıkıma yol açtı. Sömürgeciliğin Zosa toplumu üzerindeki yıkıcı etkilerinin ürünü olan bu olay, aynı zamanda Zosa direnişinin 20 yıl süreyle kesintiye uğramasıyla sonuçlandı. Yitirdikleri topraklan geri almayı amaçlayan Ngika ve Grikaleka adlı Zosa kabilelerinin, elmas madenlerinden ele geçirdikleri silahlarla, sömürgecilere ve müttefikleri Fingo kabilesine karşı yürüttükleri mücadele de sonuçsuz kaldı (1877-78). Bu savaşlardan sonra Zosaların geriye kalan toprakları da zaman içinde Kap Kolonisi’yle birleştirildi.

Kapadokya, kappadokia olarak da yazılır, Orta Anadolu’nun güneydoğusundan doğuya doğru uzanan antik bölge. Doğudan Kommagene ve Armenya, kuzeyden Pon-tus, güneyden Kilikya ve batıdan da önceleri Paflagonya ile Frigya, sonraları Galatya, son olarak da Likaonya bölgeleriyle çevrilidir. Bugünkü Kırşehir, Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri, Yozgat ve Malatya illerinin tümünü, Ankara’nın doğu, Sivas’ın güney ve Adana’nın kuzey bölümlerini içine alır. Günümüzde Kapadokya adı yalnızca Göre-me-Ürgüp yöresi için kullanılmaktadır. Batıdan Halys Irmağı (Kızılırmak), doğudan Euphrates (Fırat) Irmağı, güneyden de Tauros (Toros) Dağları ile çevrilen bu büyük bölgenin kuzey sınırı zaman içinde farklılık göstermiştir. Örneğin İÖ 6. yüzyılın ortalarında bu sınır Karadeniz kıyılarına kadar uzanıyordu. İÖ 360’ta bölge kuzeyde Pontus Kapadokyası, güneyde ise Büyük Kapadokya olmak üzere ikiye ayrıldı. Sınırları İÖ 3. yüzyılın ortalarından sonra bir kez daha değişikliğe uğradı. Bir Avrupa halkı olan Galatların Orta Anadolu’ya gelip yerleşmesi ile kuzeybatıda sınır biraz daha güneye çekildi ve Galatya-Kapadokya sınırı Halys’in bir kolu olan Kappadoks (Delice) Çayı ile belirlendi. Bu sınırları sonraları Romalılar da çeşitli biçimlerde değiştirdiler. Kapadokya adına ilk kez Pers kralı Büyük Dareios’un (hd İÖ 522-486) Bisütun’da bulunan üç dildeki ünlü yazıtında “Katpatuka” biçiminde rastlanır. Persçede “Güzel atlar ülkesi” anlamına geldiği ileri sürülmekle birlikte bu sözcüğün kökeni açık değildir. Bütün klasik Antik Çağ yazarları, Kapadokya halkının Suriyeli olduğu konusunda görüş birliği içindedirler. Ama Kapadokya halkının kökeninin aslında Luvilere kadar indiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu ülkede İÖ 600’lere değin hiyeroglif Luvi dili kullanılmıştır.

İÖ 547’den sonraki Pers egemenliği döneminde Kapadokya yavaş yavaş İranlılaşma-
yanlık döneminde burası önem’ü meTV.ecelden biri oldu ve 7. yüzyıldan başlayarak Arap saldırılarına karşı koydu. Hıristiyanlar Araplardan saklanarak yaşamak için Göreme, Ihlara, Zelve gibi yerlerdeki tüf kayalarına çeşitli zamanlarda kiliseler, şapeller ve yeraltı kentleri oydular.
Kapadokya

Toroslar’daki stratejik geçitlere egemen konumu dolayısıyla Kapadokya’ya BizanslIlar da çok önem verdiler ve yöreyi thema yaptılar.

Bugünkü İç Anadolu’nun büyük bir bölümüyle Doğu Anadolu’nun batı kesimlerine yayılan Kapadokya bölgesinin iklimi yöreden yöreye farklılık göstermekle birlikte, bir bütün olarak ele alındığında karasal bozkır iklimi niteliğinde olduğu söylenebilir. İklim, doğuya doğru gittikçe daha da sertleşir. Eskiçağda bitki örtüsü fazla zengin olmayan bölgenin büyük bölümünü bozkırlar oluşturuyordu ve tarıma elverişli topraklar azdı.

Geri kalmış bir bölge olan Kapadokya’nın çoğu köylerde yaşayan halkı hiçbir zaman örgütlenerek boy düzeninden ileri geçmemişti. Yüzey şekilleri bakımından oldukça engebeli yapıda olan Kapadokya’nın bazı bölümleri eskiçağda Anadolu’nun en az nüfuslu yerleriydi.

Bölge strategia denen 10 birime ayrılmıştı. En önemli kentleri, Garsauritis strategia’i).-nın başkenti Garsaura (Aksaray), Tyanitis strategia’sının başkenti Tyana (Kemerhi-sar), Argaios (Erciyes) Dağı çevresindeki Kilikya’nm başkenti, aynı zamanda Kapa-dokya’nın en büyük kenti olan Mazaka (Kayseri), Kapadokya Komanası da denen Komana (Şar) ve Melitene (Malatya) idi. Strabon Kapadokya’nın zenginliklerini, “burası yalnızca meyve bakımından değil, özellikle tahıl ve her tür davar yönünden de yetkin bir ülkedir” sözleriyle anlatır. Özellikle Kayseri, Aksaray, Develi, Niğde ve Elbistan-Afşin ovalarında yoğunlaşan tan-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*