İKLİMBİLİM
da kendi içinde farklı özellikler gösteren iklimlere ayrılır. Kutup bölgelerinde görülen buzullar, tundralar, dağlık bölgeler genel olarak soğuk iklime girer. Buralarda güneş ışınları bölgeyi çok az ısıtır. Genellikle yıl boyu kuru ve soğuk rüzgârlar görülür. Bu bölge çevresindeki denizler balık yönünden zengindir. Kışların dondurucu soğuklarla u-zun, yazların ise kısa ve düşük sıcaklıkta geçtiği soğuk iklim bölgeleri sıcaklık farkının en büyük olduğu bölgelerdir. Rüzgârların daha kısa sürelerle estiği, bol yağışlı, bu nedenle de zengin bitki örtülü ılıman bölgeler insanların daha kolay uyum sağlayabildikleri iklim bölgeleridir. Kızgın güneş ışınları ile kavurucu sıcaklar çöllerin iklim koşullarıdır. Yağışların bol olduğu, bu nedenle çok zengin bitki örtüsüne sahip olan tropikal bölgeler de sıcak iklim bölgeleridir. İklimleri inceleyen bilime klimatoloji (ya da ik-limbilim) denir. (Bk. KLİMATOLOJİ)
İKLİMBİLİM, Bk. KLİMATOLOJİ,
İKONA, Doğu (Ortodoks) kiliselerinde tahta üzerine yapılan dinsel resimler. Yunanca ekion (imge) sözcüğünden türeyen ikon, Bizans’ ta gelişti; Rusya ve Yunanistan’da
A/i/ieri gösteren bir ikona örneği
2388
evlere dek girerek yaygınlaştı. İsa, Meryem ve Havarilerin portrelerini, İsa’nın yaşamından sahneleri vb tasvir eden ikonlar kutsal sayılır, ancak onlara tapınılmaz. Bir ara Bizans’ta ikonları putlaştırma eğilimi görüldü ve buna karşı İkonoklast Dönem diye bilinen İkona kırıcılığı başladı (VIII – IX. yy). IX. yy ortalarında, İkonoliller (İkona Sevenler) yönetimde ağırlık kazanınca, yeniden ikona yapımına başlandı. Önceleri çam ya da ıhlamur ağacından levhalar üstüne yumurtalı ve mumlu boya ile yapılırdı. Bizans kiliselerinde, ikonaların asıldığı özel bölüme ikonostas denir.
İKONOGRAFİ, resim tanıtma ve a-çıklaması. Eski Yunan ve Roma’da ikonografi, heykel, madalyon vb e-serlerin üzerindeki resmi, simge ve figürler arasındaki ilişkileri değerlendirerek açıklama işine verilen addı. Bugün de aynı anlamda kullanılır. İkonografinin Hıristiyanlıkla ilgili tasvirlerin içerik ve anlam.bilgisi gibi özel bir anlamı da vardır.
İKONOSKOP, televizyon kameralarında kullanılan ve görüntü almaya yarayan lamba. Görüntüyü elektrik sinyallerine dönüştürmeye yarayan bir tür fotoelektrik lambadır. 1934 yılında V. K. Zvvorykin tarafından bulundu. Işık etkisiyle elektron veren bir maddeyle kaplanmış bir levha ile elektron tabancasını içeren bir vakum tübünden oluşur. Görüntü, bu tüp içinden geçirilerek küçük fotoelektrik elemanlardan oluşan ekrana düşer. Bir elektron demeti de fotoelektrik elemanları sırayla tarar. İlk kamera lambalarından o-lan ikonoskop yerine günümüzde daha duyarlı lambalar kullanılmaktadır.
İKONOSTAS, Bk. İKONA,
İKRAH, iğrenme, tiksinme, bir kişiye isteği dışında zorla bir işi yaptırma. Hukukta, Borçlar Yasası, ikrahı iradeyi sakatlayan nedenlerden biri olarak düzenler. İkrah, bir sözleşme yapmak için taraflardan birini, kendisine ya da yakınlarına bir zarar verileceği tehdidiyle korkutarak sözleşmeye rıza göstermesini sağlama anlamına gelir. Fiili kuvvet kullanılarak yapılan ikraha maddi ikrah, yalnızca korkutmayla sağlanana ise manevi ikrah denir. Ceza hukukunda suc faili ikrah sonucu suçu işlemiş olursa suçun manevi öğesi eksik olduğundan suç gerçekleşmez.
İKRAR, açık olarak söyleme, it’raf, açıklama. Hukukta, bir davada, taraflardan birinin karşı tarafça ileri sürülen bir olayın doğruluğunu kabul etmesidir, ikrar, bunu yapan tarafın tektaraflı ve açık irade beyanıyla olur. Hukuk yargılamasında ikrar, kesin delil niteliğindedir, ikrar, mahkemede yapılabildiği gibi mahkeme dışında da yapılabilir. Mahkeme içi ikrar, yargıç önünde taraf ya da vekili tarafından yapılan ikrardır. Mahkeme dışı yapılan ikrar ise kesin bir delil değil, takdirî delil oluşturur. Ceza yargılanmasında da ikrar, sanığın kendisine karşı ileri sürülen maddi olayları kabul etmesidir. Ceza yargıcı sanığın ikrarını herhangi bir delil gibi değerlendirir. Sanığın ikrarı kesin delil sayılmaz.
İKSİR, söylencelerdeki ölümsüzlük içkisi; diğer madenleri altına çevirdiğine inanılan madde. İksir, kan, kıl, dışkı, yumurta vb’den yapılır; kimi katı maddeler ezilerek içine atılır ve ateşe ya da güneşe bırakılırdı. Bu işlerle ilgilenen ilme Simya, kişilere ise Simyacı denirdi. Eski büyü inançlarının halkların kültürlerindeki kalıntısıdır. Eski Yunan mitolojisindeki Nektar, Sümer destanlarında Gılgamış’ın aradığı Ölümsüzlük Otu, İslâm’da adı geçen Abıhayat vb iksir’e benzer. Divan edebiyatında aşk iksiri olarak geçer. Tıpla ilgilenen kimi bilim adamları da iksirden sözetti.
İKTER, Bk. SARILIK,
İKTİDAR, Bk. ERK, SİYASAL ERK,