ROMA
, İtalya’nın başkenti. Latium yönetim bölgesinin merkezidir ve dini Vatikan Devleti de kent içindedir. Orta İtalya’da, Tiren Denizi’ne yaklaşık 25 km. uzaklıkta, Tiber Irmağı’ nın iki yakasında yer alır. İtalya’nın en büyük kenti olan Roma, 2.823.927 (1986) kişiyi barındırır. Ro-ma’nın, Romus ile Romulus kardeşler tarafından (İ.Ö. 753’te) kurulduğu söylenir. Etrüsklerin bölgeye yerleşmesiyle gelişmeye başlayan kent, Büyük Roma İmparatorluğu’ nun kuruluşuna beşiklik etti ve yüzyıllarca imparatorluk merkezi olarak kaldı. Ortaçağ’da Hıristiyanlığın
merkezi olmakla birlikte geçmişine oranla sönük bir kentti. 1870’li yıllarda İtalyan Birliği’nin gerçekleştirilmesiyle önemi arttı ve hızla gelişti. Günümüzde Roma önemli bir sanayi, ticaret ve turizm kenti, Paris’in ardından ünlü bir moda merkezidir. Kültür ve sanat etkinlikleri çok yoğundur. Dünyaca ünlü sinema merkezlerinden olan Cinecitta, Roma il sınırları içindedir. Tüm dönemlerini sergileyen tarihsel zenginlikleri, çağdaş mimarisi ve sanatsal etkinlikleriyle canlı bir turizm merkezi olan kent, aynı zamanda uluslararası önemde bir havayolları kavşağıdır.
ROMULUS, ROMUS
ROMA CERMEN İMPARATORLUĞU, I. Otto (Büyük) tarafından kurulan imparatorluk (962-1806). Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu adıyla da bilinir. İ.S. 476 yılında yıkılan Batı Roma İmparatorluğu’nu canlandırma düşüncesi, papanın elinden taç giyerek Roma imparatoru unva-j nını alan Frank Kralı Charlemagn* tarafından gerçekleştirildi (800). An cak Charlemagne’dan sonra imparatorluk dağıldı (843). 962 yılında Alman Kralı I. Otto (962-973) İmparatorluğu yeniden diriltti. II. Otto (973-983) ve III. Otto (996-1002) dönemlerinde imparatorluk gelişmesini sürdürdü. 11. yüzyılda Papalık ile doğan çatışmalar İmparatorluğun zayıflamasına yol açtı. Worms Konkordatosu (1122) ile durulan bu anlaşmazlıklar, I. Friedrich Barbaros-sa döneminde (1152-1190) şiddet-] lenmekle birlikte Alman prenslerinin! birliği sağlandı ve imparatorluk güçlendi. İtalya kentlerinden yardım gören Papalık kuvvetleriyle sürekli çatışan II. Friedrich’in (1197-1250) ölümünden sonra, imparatorluk İtalya’daki egemenliğini yitirdi ve Cermen Krallığı ile sınırlı kaldı. IV. Karl’dan (1316-1378) sonra imparator, siyasal gücü ele geçiren prens
ler tarafından seçilmeye başlandı, ancak II. Ferdlnand (1578-1637) imparatorluğun miras yoluyla kendi sülalesine (Habsburglar) geçmesini sağladı. Habsburglar döneminde yalnızca adıyla var olan imparat. >r luk, H. Franz’a Avusturya imparatoru unvanını veren NopolĞon tardfın-dan resmen ortadan kaldırıldı
ROMA İMPARATORLUĞU, dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından biri. Yarattığı etki ve sürekliliği bakımından dünyada kurulmuş devletler arasında özel bir yeri vardır. Roma devletinin ilk kuruluş yıllan hakkında daha çok efsane ve mitolojiye dayalı bilgiler vardır. Buna göre Roma kent devleti İ.Ö. 753 yılınla Romus ile Romulus kardeşler ta atından kuruldu. Romulus’un ilk cral olduğu Roma’da çoğunluk La-inlerde idi; ayrıca Sabin ve Etrüsk opiulukları yaşıyordu. Roma’nın Tallık dönemi İ.Ö. 753-509 yıllan /asında 244 yıl sürdü. Bu dönemle Roma’nm sınırları şimdiki Vati-an’ın topraklarından oluşuyordu. tex” denilen ve Halk Meclisi (Comi-a Curiata) tarafından seçilen kral, ansuz buyurma yetkisine (imperi-m) sahipti. Etrüsk egemenliğinden xıraki Roma’da toplumsal yaşam îkerlik, memurluk yapan “patrici” r ile çiftçilik, çobanlık, ticaret ya-ın “plebler arasında paylaşıldı, jlelerin hiçbir hakları yoktu. Krallık ynemindşn cumhuriyet dönemine *çiş hakkında elde fazla tarihi bel-: bulunmamakla birlikte yine de arada bir diktatörlük dönemi olgu bilinmektedir. Cumhuriyet dö-minde yönetim, patrici sınıfının ideydi. Bu sınıftan her yıl seçilen konsül adını alan yöneticilerin /urma yetkisi çok genişti. Patrici ıfından kimselerden oluşan Halk clisi’nin yanı şıra yine aynı smıf-üç yüz üyeli Senato (Yaşlılar clisi) vardı. Plebler de dayatarak Tribün Meclisi kurma hakkını elettiler İ.Ö. 5, yüzyılda plepl er kadarın yaztlı olmasını istediler. Ro-hukukunun temeli olan “12 Lev-kanunları, Forum Romanum’a ırak kabul edildi. Patrici ve plep iarı arasındaki ayrılık sona erdik-
ten sonra Roma, bir kent devleti ol maktan çıktı ve büyümeye başladı. Önce İtalya’da Latin birliği kuruldu, sonra Etrüsk yurdu Roma Devleti’ne katıldı. Daha sonra bütün İtalya ve Akdeniz’de birçok yer ele geçirildi. Afrika’ya yayılma eğilimi gösteren ve donanması güçlenen Roma’nın karşısına Tunus’ta bulunan Fenikeliler (Kartacalılar) çıktı. İki devlet arasında uzun yıllar süren (İ.Ö. 264-146) savaşlar (Pön Savaşları) Roma’nın kesin üstünlüğü ile bitince, Afrika’nın kuzey kıyıları, İspanya ve bütün Batı Akdeniz Ro-ma’nın egemenliğine girdi. İ.Ö. 215-168 arasında süren Makedonya Savaşları sonunda da Makedonya, Yunanistan, Balkanlar, Roma toprağı oldu. Yeni topraklarıyla iyice zenginleşen Roma’da zenginler ile yoksullar arasında amansız bir mücadele başladı. Mariuş yoksulların temsilcisi olarak konsül seçildiyse de başarılı olamadı. Konsül seçilen Sulla (İ.Ö. 82) Marius taraftarı olan 5.000 kişiyi öldürttü ve Senato’ya geniş yetkiler tanıdı. Sulla’dan sonra iktidara geçen Caesar (Sezar), Pom-peius ve Crassus arasındaki üçlü yönetim (Triumvirax) döneminde Fransa, Belçika ve Almanya toprakları ele geçirildi. Caesar’ın Pompei-
us’u yenerek tek başına hükümdajN; olmasından sonra, Ptolemeos hane?! danının egemenliği altındaki Misie; ; Roma’nın eline geçti. Roma’da diktatör ilan edilen (İ.Ö. 46) Caesar’a çok geniş yetkiler verildi. Cumhuriyetçiler tarafından Caesar’ın öldürülmesinden sonra yeniden karışıklıklar çıktı. Octavianus, Mısır’ı tamamen ele geçirdi. İ.Ö. 27 tarihinde “A-ugustus” unvanını alan Octavianus ile Roma’da imparatorluk .dönemi başladı. Daha sonra imparator olan Caligula, Claudius, Neron, Flavius, Titus, Traianus (zamanında şimdiki Romanya ele geçirildi ve devlet en geniş sınırlarına kavuştu), Hadrla-nus, Antoninus, Marcus, Aurelius, Cominoduş Caracalla gibi kimi zaman çok bilge, iyi asker, kirtil zaman da zalim, deli ve sefahat düşkünü birçok imparator hüküm sürdü. Diocletianus döneminde (İ.S. 284-305) imparatorluk eşit yetkileri olan iki “Augustus” arasında paylaşılmaya başlandı. “Ortak İmparatorluk“ denilen bu dönemde en parlak imparator (I. Konstantin) oldu. Bu imparator bugünkü İstanbul’u (Bizans) başkent seçerek imparatorluğun fiili olarak ikiye ayrılmasına yol açtı. Oğulları arasında patlak veren taht kavgaları sonunda 395 yılında
i •
Roma imparatorları
BATI ROMA İMPARATORLARI
Adı İmparatorluğu Adı İmparatorluğu Adi İmparatorluğu
Augustus (Octavianus) (I) İ.Ö. 27-İ.S. 14 Aemilianus 253 Honorius 395-423
Tiberius İ.S. 14-37 Vaierianus 253-260 Constantius III (18) 421
Caligula 37-41 Gallienus (5) 253-268 Valentinianus III 425-455
Claudius i 41-54 Cladius II 268-270 Petronius Maximus 455
Neron 54-68 Aurelianus 270-275 Avitus 455-456
Galba 68-69 Tacitus 275-276 Majorianus 457-461
Otho 69 Florianus 276 Severus 461-465
Vitellius 69 Probus 276-282 interregnum 465-467
Vespasianus 69-70 Carus 282-283 Anthemios 467-472
Titus 79-81 Numerianus (6) 283-284 Olybrius 472
Domitianus 81-96 Carinus (6) 283-285 Glycerius 473
Nerva 96-98 Diocletianus (7) 284-305 Julius Nepos 474-475
Traianus 98-117 Maximianus (7) 286-305 Romulus Augustus (19) 475-476
Hadrianus 117-138 Constantius l(8) 305-306
Antoninus Pius 138-161 Galerius (8) 305-311
Marcus Aurelius Antoninus 161-180 Konstantin I (Büyük) (9) 306-337
Lucius Aurelius Verus (2) 161-169 Maximinus (10) 306-308
Commodus 180-192 Flavius Valerius Severus (10) 306-307
Pertinax 193 Maxentius (10) 306-312
Didius Julianus 193 Licinius (1l) 308-324 *
Septimius Severus 193-211 Maximianus II Daia (11) 308-314
Caracalla 211-217 Constantinus 11 (Genç) (12) 337-340
Geta (3) 211-212 Constans I (12) 337-350
Macrinus 217-218 Konstantios II (12) 337-361
Elagabalus 218-222 Magnentius (13) 350-353
Alexander Severus 222-235 Julianos Apostat 361-363
Maximinus (Trakyali) 235-238 Jovianos 363-364
Gordianus I 238 Valentinianus 1 (Batıda imp.) 364-375
Gordianus II 238 Valens (Doğuda imparator) 364-378
Pupienus Maximus ve Balbinus 238 Gratianus Flavius (14) (Batıda 375-383
Gordianus lll(4) 238-244 Valentinianus II (15) (Batıda 375-392
Philippus (Arap) 244-249 Theodosios l (Büyük) (16) 379-395
Decius 249-251 Maximus (17) (Batıda İmp 383-388
Gallus 251-253 Eugenius (17) (Batıda 392-394
DOĞU ROMA İMPARATORLARI — BİZANS İMPARATORLARI
(1) İktidarı İ.Ö. 31 ’de başlar.
(2) Marcus Aurelius ile birlikte.
(3) Kardeşi Caracalla ile birlikte.
(4) Pupienus Maximus ve Balbinus ile birlikte; onların ölümünden sonra tek başına.
(5) Babası Vaierianus ile birlikte; babasının Edessa (şimdiki Urfa) yakınında Perslere tutsak düşmesinden sonra tek başına.
(6) Numerianus’un ölümüne dek birlikte; onun ölümünden kendi ölümüne dek de Diocletianus ile birjikte.
(7) Birlikte augustus oldular. Maximianus, 286’da Diocletianus tarafından iktidara ortak edildi. İkisi de 305’te, sırasıyla I. Constantius ve Galerius lehine tahttan çekildi; ancak Maximianus 306’da yeniden imparator oldu.
(8) Birlikte augustus. Batıda I. Constantius, doğuda Galerius.
(9) Maxentius’un 312’de yenilgisinden sonra Batı’da tek augustus; Licinius’un 324’te ölümünden sonra tek başına Roma imparatoru.
(10) Batıda rakip augustus.
(11) Doğuda augustus. Licinius, onun ölümüne dek iktidari Galerius ile paylaştı. Asya’ya hâkim olan Maximinus, 314’te Licinius tarafından devrildi.
(12) I. Konstantin’in oğulları iktidarı paylaştılar.
(13) Batıda iktidarı gasp etti.
(14) Babası Valentinianus ile, onun 375’te ölümüne dek birlikte; 378’den sonra aynı zamanda Doğu imparatoru. 379’da I. Theodosios’u kendine ortak seçti.
(15) Üvey kardeşi Gratianus ile birlikte.
(16) 394’e dek Doğu, ondan sonra Roma imparatoru. 395’te ölünce imparatorluk Batı Roma İmparatorluğu ve Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) olarak ikiye bölündü.
(17) Gaspçılar.
(18) İmparatorluğa ortak.
(19) Romulus Augustus’un barbar fatih Odoaker tarafından tahttan indirilmesi, Batı Roma İmparatorluğu’nun sonu olarak kabul edilir. Gerçekte Odoaer ve onu izleyenler bir süre daha Doğu İmparatorluğu’nun üstünlüğünü kabul ederek ona bağlı kaldılar.
1802
imparatorluk kesin biçimde “Batı”
«e “Doğu” olmak üzere ikiye ayrıldı.
Jlrcadius Doğu’da, Honorius da Batida imparator oldular. Batı’da hüküm süren son imparator Romulus Augustus, yıllardan beri süregelen yabancı kavimlerin (Cermenler,
Hunlar vb.) son dalgası olan Odoa-ker’in ordusuna yenildi ve tahtından indirildi. Böylece 476 yılında imparatorluk alametlerini Doğu İmpa-«atoru Arcadius’a gönderen Romu-kjs Augustus ile Batı Roma İmparatorluğu tarihe karışmış oluyordu.
Kral ilan edilen Odoaker, Bizans ((Doğu Roma) imparatorunun temsilcisi olmakla yetindi. Roma İmpara- -torluğu’nun mirasçısı olan Doğu Roma ya da Bizans İmparatorluğu, gi- qu’un” (Bir Adam Öldü, 1911), “Les nimsemiş, imparatorluğun egemen-derek Yunan (Helen) etkisinde kala- Copains” (Kafadarlar, 1913) gibi ro- l¡9¡ altında bulunan ülkelerde konu-rak Osmanlı Hükümdarı Fatih Sul- manlar ilk ürünleridir. Daha sonra şulan, Latince’den türemiş diller lan Mehmet’in 1453 yılında İstan- gülmece öğesi ağır basan, safdil ve topluluğuna Roman dilleri adı veril-bul’u ele geçirişine kadar yaşadı, kurnaz insanları alaya alarak eleşti- miştir. Dilbilimcilerin sınıflamasına Roma’nın uygar dünyaya pek çok ren “Knock ou le Triomphe de la 9öre Roman dilleri topluluğu şu dil-etkisi oldu. Bunun başında hâlâ ya- Médecine” (Knock ya da Hekimliğin lerden oluşmaktadır: Fransızca, Pro-rarianılan Roma hukuku gelir. Ro- Zaferi, 1923), “Monsieur le Trouha- vansça, İspanyolca, Portekizce, İtal-ma’nın askerlikteki üstünlüğü ve ge- dec saisi par la Débauche” (Bay yanca, Rumence, Sardca, Reto-Ro-tirdiği yenilikler Ortaçağ’ın ortaları- Trouhadec Sefahatin Pençesinde, manşça. İşte sözcüğün bu anlamın-na kadar Batı dünyasının askerlik 1923), “Le Mariage de Monsieur le dan yola çıkılarak, Roman dilinde sanatını etkiledi. Roma’da mimarlık Trouhadec” (Bay Trouhadec Evleni- koşuklu ya da düzyazı halinde kale-alanında da çok büyük yapıtlar ya- yor, 1925), “Donogoo Tonka” me alınmış, gerçek ya da uydurma ratıldı. BATI ROMA İMPARA- (1929) gibi tiyatro yapıtları yazdı. bir olay anlatan yapıtlara roman TORLUĞU, BİZANS İMPARATOR- Les Hommes de Bonne Volonté” denmiştir. 15.-16. yüzyıllarda ise LUĞU (İyi Niyetli İnsanlar) genel başlığı al- geçmiş ya da geçmesi mümkün bir
tında 27 kitaptan oluşan bir dizi ro- olay’ ayrıntılarıyla betimleyen, bunu ROMAİNS, Jules (1885 Saint – Juli- man yayımladı (1932-1947). Bu ro- yaparken de ahlakı, töreleri, duygu-en – Chapteuil – 1972 Paris), Fran- manlafaa 20. yüzyılın ilk çeyreğinde- lan ve olasılıkları göz önüne alan yasız yazan. Asıl adı Louis Farigo- ki önemli olayları ve özellikle Fran- P’tlar roman sözüyle nitelenmiştir, ule’dur. École Normale Supérie- sa’yı, tarihsel olaylar içinde etkin ol- Böylece roman, destandan, Orta-ure’ü (Yüksek Öğretmen Okulu) bi- maya çabalayan “iyi niyetli” insanla- Ça9 öyküsünden ayrılır, şiirin ege-tirdi (1906). 1919’da felsefe öğret- n anlattı. 1960’tan sonra daha çok menliğinden kurtulur. Günümüzde-menliğinden ayrılarak yalnız yazar- deneme türünde örnekler verdi. ki anlamıyla romanın başlangıcı salıkla uğraşmaya başladı. “L’Abbaye” yılan bu dönem yapıtları için düzya-topluluğu diye adlandırılan edebiyat- ROMAN, anlatım yolu olarak düzya- zı roman kavramını kullanmak daha çılar topluluğunun kurucularından zının kullanıldığı bir edebiyat türü, doğrudur. Bu anlamda roman, öte-biri oldu (1906). Bu topluluk “unani- insanların serüvenlerini, iç dünyala- ^i edebiyat türleriyle karşılaştırıldı-misme” (birduyumculuk) anlayışını rını, toplumsal bir olayı ya da duru- 9ında, oldukça yeni bir türdür. Nite-ortaya attı. Bu anlayışa göre insan mu ayrıntılarıyla öykülemeyi amaçla- roman sanatının ilk yetkin örne-tek başına bir ruh taşıyıcısı olarak yan anlatı biçimince tanımlanabilir. 9′ sayılan Don Kişot (Miguel de Cer-düşünülemez. Bütün cansız varlık- Yalnız roman türünü tek bir tanımla vantes Saarvedra’nın El ingenioso larla birlikte insan toplulukları bir sınırlamak sakıncalıdır. Türün geli- Hidalgo Don Quijote de la Mancha tek ruhtur. Ruhsal coşkularda or- şim sürecinde verilmiş örneklere da- yapıtı, 1605-1615) 17. yüzyılın taktır. Romains, bütün yapıtlarını bu yanılarak yapılan tanımlar yeni ör- ürünüdür. İngiltere’de, Fransa’da j anlayış içinde kaleme aldı. “La Vie neklerle aşılabilir. Roman teriminin da ¡lk örnekler 17. yüzyılda verilmiş-| Unanime” (Birlikte Yaşama, 1908) kavramsal gelişimi de bunu kanıt- tir. Ama roman asıl 18. yüzyılda, gi-ı adlı şiir kitabı “Bourg Régénéré” (Di- lar. Bilindiğince Roma İmparatorlu- derek bu yüzyılın ikinci yarısıyla 19. rilen Şehir, 1906), “La Mort Quel- ğu devlet dili olarak Latince’yi be- yüzyılda gelişmiştir. Bunun nedeni
Batı’da romanın, feodalizmin yıkılıp burjuvazinin egemen olduğu dönemde belirmiş olmasıdır. Edebiyat türü olarak olgunlaşması ise bu egemenliğin pekişme süreciyle doğru orantılıdır. Yani roman, insanın birey olma bilincine ulaştığı, insani ilişkilerin karmaşıklaştığı birsosyo-eko-nomik gelişim sürecinde doğmuş ve yetkinleşmiştir. Türk edebiyatında roman Tanzimat’tan sonra görülür. Üstelik bir gelişim değil, doğrudan aktarmacılığın ürünüdür. Tür olarak Batı edebiyatından yapılan çevirilerle edebiyatımıza girmiştir. Bu yolda ilk örnek Fenelon’dan çevrilen Telemak’tır. Onu Robinson Cruzoe, Monte Kristo gibi yapıtlar izler. İlk yerli romanlar ise Şemsettin Sami’nin ‘Taaşşuk-i Talat ve Fit-nat” (1872), Namık Kemal’in “İntibah” (1876), Ahmet Mithat’ın “Haşan Mellah”, “Hüseyin Fellah”, “Fela-tun Beyle Rakım Efendi” (1875-1876) adlı yapıtlarıdır. Klasik tanımlara göre tür olarak romanın başlıca özellikleri, uzun oluşu, kişilerin sayıca çokluğu, kişilerin ya da başkişi-nin yaşamının ayrıntılı anlatılması, genellikle geniş bir zaman parçasını kapsamasıdır. Öykü türü göz önünde tutularak sıralanan bu özellikler, her roman için kesin, belirleyici bir özellik sayılmamalıdır. Romanlar, konuları, anlatım biçimleri, kişileri, giderek okurlarına göre çeşitlere ayrılmış, edebiyat tarihlerinde, eleştirilerde bu adlarla nitelenmişlerdir. Başlıca roman türleri şunlardır: Okuru heyecanlandırıp gerilim içinde tutmak amacıyla sürükleyici olaylarla örülü romanlara serüven romanları denir. Bu tür yapıtlarda olağanüstü kahramanların olağanüstü serüvenleri sergilenir. Dil ve üslup kaygısı yoktur. Polisiye olaylar üzerine kurulprıuş romanlar polis romanı adını alır. Hemen her polis romanında çözülecek bir problem vardır. Olayın gelişimi okurun merak duygusunu kamçılayacak biçimdedir. Ayrıca birçok polis romanı yazarı resmi ya da sivil bir dedektif tipi yaratmıştır. Halk romanı, popülist roman ya da yığın romanı denilen yapıtlar da bir bakıma serüven romanı içinde ele alınabilir. Yalnız bu yapıtlarda serü-
venin boyutları değişmiştir. Konular genellikle duygusal, acıklı olaylardır. Kurgusu yalındır. Olaylar tek bir çizgide gelişir ve genellikle mutlu sona ulaşır. Konularını geçmişten, tarihsel olay ve kişilerden alan romanlara da tarihsel roman denir. Bu tür yapıtlarda olayların ve kişilerin geçmişten seçilmesi yetmez, geçmişin kendi gerçekliğiyle verilmesi gerekir. Biyografik ya da yaşa-möyküsel romanlar, gerçekten yaşamış bir kişiyi konu edinen romanlardır. Romancı nesnel verilere, belgelere, tanıklara dayanarak anlattığı kişinin kişiliğini oluşturan belirleyici nitelikleri onun yaşam serüveni içinde yeniden yaratarak yansıtır. Nesnel verilerden, iletişim araçlarından yararlanıp araştırma ve incelemeye dayanan romanlara da belgesel roman denir. Bu tür yapıtlarda yazar aradan çekilir, topladığı malzemeyi kurgulayarak romanlaştırır. Roman kişilerinin iç dünyalarını yansıtmayı amaçlayan, ruh çözümlemelerinin ağır bastığı romanlar ise psikolojik roman adını alır. Ayrıca edebiyat akımlarına bağlı olarak romantik roman, gerçekçi roman, natüralist roman, toplumsal gerçekçi roman biçiminde ayrımlara da gidilmiştir.