SANSKRİT DİLİ ya da SANSKRİT

SANSKRİT DİLİ ya da SANSKRİT

ÇE, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İ-ran dalının Hint kolundan bir dil. Kutsal Hindu metinlerinin (Rig-Ve-da, Sama-Veda, Yajur-Veda, Athar-va-Veda) yazıldığı Sanskritçe’nin tarihi, İ.Ö. 2. binyıldan eskiye gider. İ.Ö. 4. yüzyıla doğru Hintli dilciler (Fanini vd.) Sanskritçe’yi kesin kurallara bağladılar. Hindistan’ın klasik edebiyatı (şiir, öykü, dram) ve bilimsel yapıtlan (felsefe, filoloji, teknik) hece esasına dayanan bir alfabe ile Sanskrit diliyle yazılmıştır. Ölü bir dil olan Sanskritçe’yi bugün sadece din adamları kullanmaktadırlar.

SANSÜR, her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının hükümetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı ‘olması. Sansür, çok eski çağlardan beri uygulanmıştır. Eski Yunanistan’da tiyatro yapıtları çok sıkı bir sansürden geçirilirdi. Roma cumhuriyet devrinde de sansür sıkı bir şekilde uygulandı. Ortaçağ’da kilise, kurduğu sansür düzeniyle, izinsiz basılan yapıtların yazarlarını ölüm cezasına çarptırdı. Osmanlı İmparatorluğu’ nun son 200 yılında, dini ve siyasi düşünceye, ahlaka, sanat anlayışına hatta giyime konan ağır sansür, toplumun gelişmesini engelledi. Ülkenin geri kalmasına sebep oldu. 1876’da yürürlüğe giren anayasanın (Teşkilatı Esasiye Kanunu) 12, maddesinde “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” hükmü konulmuştu. Ancak I. Meşrutiyet döneminden hemen sonra basına yeniden sansür konuldu. II. Meşrutiyetin ilanından sonra, istibdat devri sansürü kendiliğinden ortadan kalktı. 1914-1918’de savaş olduğu için askeri sansür uygulandı, gazetelere girecek yazılar
denetlendi, izin verilenler basıldı. 7 Ekim 1923 tarihli bakanlar kurulu kararıyla basın üzerindeki sansür tamamen kaldırıldı. Bununla birlikte ,1960 öncesinde basının sansür edildiği ve muhalefetten yana bazı gazetelerin yer yer beyaz sütunlarla çıktığı görüldü. Bunun üzerine 1961 Anayasası’na basın özgürlüğünü sağlayıcı ve sansürü yasaklayıcı hükümler kondu. 1971 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle basın özgürlüğünü daraltıcı yeni kurallar getirildi. 12 Eylül 1980 askeri yönetimiyle de basın özgürlüğü bir kez daha kısıtlandı. 1982 Anayasası “basın hürdür, sansür edilemez” formülünü getirdi. Ançak basın yoluyla düşünce açıklamalarına bazı hallerde sansür getirilmekte, dağıtımın önlenmesi konusunda kolluk güçlerine yetki verilmektedir. Ayrıca Basın Kanu-nu’nda, yabancı ülkelerde basılmış yapıtlann yurda sokulması Bakanlar Kurulu’nca yasaklanabilir. 19 Ekim 1983 tarihli kanunla da ‘Türk Devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmi dilleri dışındaki herhangi bir dille düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması” yasaklandı. 6 Mart 1986’da 18 yaşından küçükleri “muzır” (zararlı) yayınlardan korumak için 1117 sayılı yasada yapılan değişiklikle Başbakan-lık’ta 11 kişilik bir kurul oluşturuldu. Kurulun karanyla bu tür yayınlann üzerine “küçüklere zararlıdır” ibaresi konulacak, 18 yaşından büyüklere de poşet içinde satılacak ve açıkta sergilenmeyecektir. 7 Ağustos 1986 tarihinde radyo, televizyon, sinema ve benzeri yollarla yapılan yayınlar izin sistemine bağlandı. Bunlann denetlenmesi hakkında yönetmelik hükümlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı yürütür. Amaç kamu düzenini, genel ahlakı vb. olumsuz yönde etkileyecek sinema filmi, video bant, plak ve ses kasetlerindeki eserlerin icrasını ve gösterilmesini önlemekti.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*