ESKİŞEHİR

ESKİŞEHİR

eskişehir

eskişehir

İç Anadolu’nun dördüncü büyük şehri olan Eskişehir, çevresindeki Kütahya, Afyon, Bilecik illerini kapsayan alt bölgenin merkezi durumundadır. Oldukça gelişmiş bir sanayiye sahip olan ve zengin bir tarımsal üretim tabanına oturan şehir, Batı Karadeniz, Marmara ve İçbatı Anadolu’dan İç Anadolu’ya sokulan yolların kavşak noktasında yer alır.

COĞRAFÎ KOŞULLAR

İç Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Sakarya kesiminde, aynı adı taşıyan ovanın güneybatı kenarına yakın bir yerde Porsuk Çayı üzerinde kurulmuştur. Güneyde ovayı dik yamaçlarla sınırlayan yayla eteğinden başlayan şehir, hafif bir eğimle ovaya doğru yayılır. Karayoluyla Ankara’ya 232 km, İstanbul’a 355 km uzaklıktadır.

İklim. Sert ve karasal bir iklim alanında yer alan Eskişehir’de kışlar soğuk, yazlar oldukça kısa, ama sıcaktır. Yıllık ortalama sıcaklık 10,9 °C’tır. Ocak ayı ortalaması 0,3 °C, temmuz ayı ortalaması 21,5 °C olarak saptanmıştır. Ancak yağış kış aylarında düşmektedir, yıllık yağış ortalaması 379 mm’dir.
TARİH

Eskişehir, Antikçağ ve Ortaçağ’da Dorilaion adıyla bilinen Frigya şehrinin yerini almıştır. 1176’daki Miryokefalon Sava-şı’nda yenilgiye uğrayan Bizans İmparatoru II. Manuel’in tahkimatını yıkarak terk ettiği Dorilaion’a Türkler, muhtemelen bu tarihten sonra «Eskişehir» adım verdiler. Türklerin bu eski yerleşmenin 2 km kadar güneyinde kurdukları yeni şehir için de bu ad kullanıldı. Siyasî bakımdan harekedi bir bölgede yer alan şehrin Osmanlı egemenliğine girdiğinde harap bir durumda olduğu sanılmaktadır. XVI. yy’m ilk yarısında şehirdeki 7 mahallede 172 hane bulunuyordu. XVI. yy’ın ikinci yarısında mahalle sayısı 8’e, hane sayısı 517’ye yükselmişti. Matrakçı Nasuh Efendi nin Be-yan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı eserindeki minyatüründen Eskişehir’in 1534’teki Irakeyn Seferi sırasında orta büyüklükte bir yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi ise şehrin 17 ma-
¥Mıkaya-Midas Şehri Büyük Anıtı.

zî’SP’vı’e 90 km uzaklıkta bulunan =?*■ ’leki Frig döneminin önemli bir eseri olan Büyük Anıtın üzerinde çeşitli geometrik motifler ve yazılar vardır.
halleden oluştuğunu yazar ve çarşısında 8 000 kadar dükkân bulunduğunu belirtir. XIX. yy’m ilk çeyreğinde şehri ziyaret eder, Ch. Texier, şehrin bir tarafta evlerin, diğer tarafta çarşı ve hamamların bulunduğu iki kesime ayrıldığını, evlerin üzerinden yükselen 7-8 minarenin manzarada hoş bir çeşitlilik meydana getirdiğini yazar. V. Cuine, şehrin 1893’teki nüfusunu 17 131′: Müslüman, 1 147’si Rum, 715’i Ermeni, 30’u Latin olmak üzere

19 023 olarak gösterir.

İstanbul-Haydarpaşa’dan başlayan Anadolu Demiryolu’nun 1892’de Eskişehir’e ulaşması, şehrin gelişmesinde dönüm noktası oldu. İki ana kola ayrılan demiryoluyla şehir, 1894’te Ankara’ya, 1896’da Konya’ya bağlandı. Demiryollarının yapımından sonra şehir ovaya doğru genişlemeye başladı, Kırım’dan ve Bai-kanlar’dan gelen göçmenlerin şehre yerleşmeleri de bu süreci hızlandırdı. 1890-1920 yılları arasında Porsuk Çayı’mn kuzeyinde yeni mahalleler oluştu.
20 temmuz 1921’de Yunanlılar tarafından işgal edilen şehir, 2 eylül 1922’de kurtarıldığında, yarı yarıya harabe durumdaydı. 1925’te ilk aynı adı taşıyan ilin merkezi olan Eskişehir, işgal yıllarının tahribatım gidermeye ve hızla kalkınmaya başladı. Bu gelişmede, Eskişehir’in yeni başkent Ankara’yı batıya bağlayan demiryolu ağı üzerinde önemli bir merkez olmasının yanı sıra, kamu yatırımları da önemli bir rol oynadı. 1933’te Türkiye’nin ilk dört şeker fabrikasından biri Eskişehir’de açıldı. 1894’te kurulan demiryolu cer atölyesi iki misli genişletildi, tayyare bakım atölyesi kuruldu. Öte yandan özel kesimce gerçekleştirilen un fabrikaları, kiremit ve tuğla fabrikaları, yağhane gibi tesislerin kurulmasıyla şehir tarımsal bir merkez olmaktan çıkarak bir sanayi şehri görünümünü almaya başladı. Sanayinin gelişmesi ve göçlerle şehrin nüfus artarken, merkezin çevresinde İstiklal, Arifiye, Hoşnudiye gibi yeni mahalleler oluştu. Şeker fabrikası çevresinde Şeker Mahallesi ve Yeni Mahalle ortaya çıktı. 1940’ların sonunda şehir güneyde eski mahalleler, doğuda fabrika alanı ile sınırlanırken, kuzeyde demiryoluna dayanmıştı.

1950 sonrasında şehir, gelişmesini demiryolunun kuzeyinde, özellikle yeni kurulan göçmen mahalleleriyle sürdürdü. Başka şehirlerde daha erken görülen gecekondu yerleşmeleri Eskişehir’de 1970’ten sonra yaygınlaşmaya başlamış ve kuzeydeki Ankara-İs-tanbul karayolu boyunca ve sanayi kuruluşlarının çevresinde yoğunlaşmıştır.

GÜNÜMÜZDE ESKİŞEHİR

Şehrin ilk çekirdeği olan Odunpazarı bölgesi, konut alanına dönüşmüş ve «tarihî sit» olarak koruma altına alınmıştır. 1930’lar-dan sonra merkez işlevlerinin yoğunlaştığı Hamamyolu çevresinde, bir veya üç katlı yanaşık düşen yapıların sıralandığı dar sokaklardan oluşan doku, büyük ölçüde eski durumunu korumaktadır. Bu kesimde toptan ve perakende bakkaliye, züccaciye, hırdavat, kundura, konfeksiyon mağazaları ve kuyumcular yoğunlaşmıştır. Porsuk’un kuzeyindeki alan ise modern merkez özelliğindedir. İş hanları, lüks mağazalar bu kesimde yer alır. Merkezin çevresinde ve ana yollar boyunca üst ve orta gelir gruplarına ait konut alanları yoğunlaşmıştır. Dış mahalleler alt gelir gruplarının konut alanlarıdır. Küçük ve büyük sanayi kuruluşların çevresinde ve şehir merkezine ulaşan ana bağlantılar üzerinde yoğunlaşan gecekondu alanları şehrin en dış çeperini oluşturur. Bunların yanı sıra örgütlü işçi kesimin kooperatifler aracılığıyla oluşturduğu Orhangazi, Sümer, Osmangazi, Gökmeydan gibi mahalleler bulunmaktadır. Daha önce şehir dışında kurulmuş birçok sanayi kuruluşu şehrin büyümesi sonucu şehir sınırları içinde kalmıştır. 1970’ler-de sanayinin ulaştığı düzey, sanayi kuruluşları için şehir dışında bir yer ayrılması ihtiyacını dayatmış, Eskişehir-Ankara karayolu üzerinde Organize Sanayi Bölgesi kurulmuştur.

Nüfus. Eskişehir’in 1927’de 32 103 olan nüfusu 1950’de 89 879’a ulaşmıştı. 1950 – 1970 arasındaki hızlı gelişmeye paralel olarak şehrin nüfusu 1970’te 216 373’e yükseldi. Göçlerin ve gecekondulaşmanında etkisiyle 1980’de 309 431’e, 1990’da 413 082’ye, 1997’de 450 204’e ulaştı.

Ekonomi. Eskişehir, Türkiye’nin önde gelen sanayi merkezlerinden biridir. Sanayiin gelişmesinde devlet işletmeleri başından beri önemli bir rol oynamıştır. Kuruluşu 1894’e dayanan Eskişehir Lokomotif ve Motor Sanayii Müessesesi, 1933’te kurulan Eskişehir Şeker Fabrikası devlet öncülüğünün başlıca örnekleridir. Özel kesimin 1920’lerde tuğla ve un fabrikalarıyla başlattığı sınaî faaliyet, özellikle 1960’tan sonra önemli bir atılım göstermiştir. Sanayinin yoğunlaştığı başlıca alanlar makine-imalat, gıda, tuğla-kiremit sanayileridir. İmalat sanayii içinde önemli bir yeri olan küçük sanayi, özellikle metal eşya dalında yoğunlaşmıştır. Eskişehir’in lületaşından yapılmış ünlü ağızlık, pipo ve diğer hediyelik eşyaları küçük atölyelerde yapılmaktadır. Ticaret ekonomik etkinlik bakımından sanayinin arkasından ikinci sırada gelmektedir.

Ulaşım. Önemli bir ulaşım kavşağı olan Eskişehir ülkenin önemli merkezlerini kara, demir ve havayoluyla bağlıdır. İstanbul’u İç Anadolu’ya, Ankara’yı Güney Marmara ve Batı Anadolu’ya bağlayan karayolları üzerinde bulunan şehir, en önemli demiryolu kavşaklarından biridir. Ankara’nın Batı Anadolu’yla, İstanbul’unsa bütün Anadolu’yla demiryolu bağlantısı Eskişehir üzerinden kurulmaktadır.

Eğitim ve kültür. 1973’te kurulan Anadolu Üniversitesi, Türkiye’nin açık öğretim yapan tek eğitim kuruluşudur. 1993’te kurulan Osmangazi Üniversitesi’yle şehirdeki üniversite sayısı ikiye yükselmiştir. □
Anadolu Üniversitesi şehir nüfusunun yüzde 8’ini oluşturarak Eskişehir’i bir gençlik ve öğrenci kenti yapar. Üniversite bünyesindeki Sivil Havacılık Yüksek Okulu ve Engelliler Entegre Yüksekokullan kendi alanlannda ülkemizde tektir. Açıköğretim dahil her yıl 700 bini aşkın öğrencisine milyonlarca cilt kitap basabilen modern iki matbaası olan üniversitenin açıköğretiminden 61 il, KKTC ve Almanya’daki bürolar aracılığıyla çok sayıda öğrenci faydalanmaktadır.

Parad ve karşı hamle. Gard pozisyonundaki (A) eskrimcinin üzerine çizilmiş haç işareti, eskrimcinin elinin dört hat üzerinde alacağı pozisyonlan göstermektedir: iki yukan (üst, iç), iki aşağı (alt, dış). Savunma, çekilme, eskiv, parad (B), karşılık (C) veya boşaltma (D) hareketleriyle yapılır; amaç rakibin hamlesini (E) savuşturmaktır.
Epe. 90 cm’si çelik namlu olmak üzere toplam uzunluğu 110 :m olan bir silahtır, ancak toplam ağırlığı 770 g’ı geçmemelidir. îCabza siperinin çapı ise 13,5 cm’nin altındadır. Flöreye uygulanan îynı yöntemle ölçülen esnekliği, 4,5 ile 7 cm arasında olmalıdır. Elektrikli epede tuş (sayı) ancak namlunun ucunda 750 g’ı geçen oir basma kuvveti gerçekleştirildiğinde kaydedilir.

Kılıç. 88 cm’si çelik namlu olmak üzere toplam uzunluğu 105 :m olan bir silahtır ve ağırlığı 500 g’ı geçmez. Namlunun ucu ise 4 ile 6 mm çapında bir düğme oluşturacak biçimde kıvrılmıştır. Kılıcın namlusu ne çok esnek, ne de çok sert olmalıdır.

DÖĞÜŞ KURALLARI

Süre, silahı tutuş biçimi, duruş mesafesi ve yer değiştirme sınırı gibi birçok kural, bu silahların her üçü için de geçerlidir.

Süre

Her üç silah için de karşılaşma süresi altı dakikadır, ancak bu sürenin bitiminden önce beş tuş olursa karşılaşma sona erer. Normal sürenin bitiminde beş tuş olmamışsa veya beraberlik halinde eskrimciler zaman sınırı olmaksızın bir tuş daha yapana kadar karşılaşma devam eder. Eskrimcilerden biri için herhangi bir avantaj söz konusuysa, galip durumda olanın sayısını beşe tamamlamak için gereken sayı eklenir (aynı sayı rakibinin skoruna da eklenir). Mesela galip durumdaki eskrimci müsabakayı üç tuşla kazanmışsa, toplam skoruna iki tuş daha eklenir. Doğrudan elemeler de erkekler flöre ve epe müsabakaları on tuş (bayanlarda sekiz tuş), veya iki seride beşer tuş üzerinden yapılır ve eşidik halinde bir tuş daha yapana kadar devam eder; kılıç müsabakaları ise önceden belirlenen tuş miktarı üzerinden yapılır.

Silahı tutuş

Silah tek elle tutulur. Yaralanma durumunda hamle sırası alan eskrimci, döğüş esnasında silahlı kolunu değiştiremez. Serbest olan el ve kol kullanılamaz. Silah, kabzasından kuvvetli ve duyarlı bir biçimde tutulmalıdır. Parmaklar kabzanın üzerine ve kabza siperine yakın olarak yerleştirilir; silahı yönlendiren bilek değil, parmaklardır. Savunmada ise sadece silahın namlusu ve kabza siperi kullanılabilir.
ANAHTAR KELİMELER
Çekilme: rakipten uzaklaşmak için geriye doğru yer değiştirme. Çırparak ezme; bir çırpmanın ardından silahı rakip üzerinde kaydırma ve baskıyı sürdürme. Çırpma: silahın kuvvetli tarafı olan kabzaya yakın kısmıyla hasım silahının zayıf tarafına dikey olarak parmaklar ve bileğin desteğiyle vurma.

Düğme: flörenin ucunu örten küçük yuvarlak plastik parça. Dürtme vuruşu: silahın ucu değdirilmek suretiyle yapılan vuruş. £zme: silahın kuvvetli tarafıyla rakip silahının zayıf kısmı üzerine parmakların da desteğiyle baskı yapma.

Fleş: vücudu dengeyi kaybedecek kadar öne uzatacak, ardından da dengeyi bir veya birkaç hareketle yeniden sağlamak için arkadaki ayağı sağ ayağın önüne geçirerek yapılan saldırı (daha çok epede ve kılıçta uygulanır).

Gard: saldırıya, savunmaya veya karşı saldırıya hazır eskrimcinin en elverişli pozisyonu.

Göğüs göğüse: iki eskrimcinin vücudarmın birbirine temas etmesi durumu.

Hamle; öndeki bacağı, arkadaki bacağın desteğiyle ileri atma. Karşılık: paradı izleyen, saldın. Kaydırma: saldırıyı hazırlamak ve yönlendirmek için kolu ileri
uzatarak kılıcı rakibin kılıcı üzerinde kaydırma.

Parad: bir hamleye karşı savunma hareketi (sekiz pozisyona karşı sekiz parad vardır).

Pozisyonlar: eskrimcinin elinin dört hat üzerinde sağa, sola ve yukarı, aşağı alabileceği sekiz pozisyondan her bin. Bunlardan dört, altı, yedi ve sekiz siperlerinde elin üst tarafı yukan dönüktür (pronasyon); bir, iki. üç, beş siperlerinde ise elin üst tarafı aşağı dönüktür (supinas-yon). Kılıçta İse pozisyon sayısı beştir: bir, iki, üç, dört ve beş siperleri. Saldın: iki eskrimcinin birbirine temas etmeden karşılıklı tuş araması.

Selamlama: rakibe; hakemlere ve seyircilere müsabakanın veya dersin başında ve sonunda yapılan saygı hareketi.

Silahlar safhası: hücum, savunma ve karşı hücum hareketlerinin birbirini izlemesi.

Silahlı kol: silahı taşıyan kol (müsabaka sırasında eskrimci silahı tutan kolunu, bir yaralanma durumu dışında değiştiremez). Tak: rakibin silahına vurarak namlusunu kendinden uzaklaştırma hareketi.

Tuşlamak: rakibin vücudundaki hedef bölgeye, silahın ucu veya keskin kenanyla geçerli bir vuruş yapmak.
Yer değiştirme sınırları

Müsabaka, eskrimcilerden birinin her iki ayağının da pist dışına çıkması halinde durur. Bu çıkış sonrasında pistten çıkmış eskrimciye yapılan tuş dışında her türlü vuruş iptal edilir. Eskrimcilerden biri pisti terkederken, rakibi tarafından kendisine yapılan vuruş tuş kabul edilebilir. Eskrimcilerden birinin arkadaki ayağı uyarı çizgisine kadar gerilerse, yarışma hakemi onu «dur» sesiyle uyarır. Eğer bu uyandan sonra eskrimci iki ayağıyla birden arkaya geçerse, bir tuş yapılmış olarak kabul edilir. Pistin yan çizgilerden birini iki ayağıyla geçen eskrimci mücadeleye geçmiş olduğu çizgiden flörede 1 m, epe ve kılıçta da 2 m daha ilerden başlar. Eskrimcilerden biri, rakibinin tuş yapmasını önlemek için iki ayağıyla birden çizgilerden dışan çıkarsa, tuş olmuş gibi cezalandırılır. Eskrimciler kullandıkları silahın uzunluğuna göre durmak zorundadırlar.

Flörenin kuralları. Erkek ve bayan flöre karşılaşmalarında tuş yüzeyi vücudun gövde kısmıyla sınırlıdır. Kollara, bacaklara, başa ve maske yapılan vuruşlar tuş olarak kabul edilmez. Bir dürtme silahı olan flörede sadece silahın ucuyla yapılan vuruşlar tuş olarak geçerlidir. Yapılan tuşlar elektrikli aygıdarla tespit edilir ve sadece bu aygıdarın kaydettiği tuşlar değerlendirmeye alınır.

Epenin kuralları. Rakip eskrimcinin vücudu üzerine yapılan her türlü vuruş tuş olarak geçerlidir. Flöre gibi epe de bir dürtme silahıdır, yani sadece ucu ile yapılan vuruşlar geçerlidir. Epede de elektrikli aygıtların yaptığı tespitier geçerli olmakla birlikte, müsabaka hakemi aygıtın çalışmaması durumunda da devreye girer. Tuşların hesaplanmasında sadece «başla» ve «dur» komutları arasında yapılan vuruşlar göz önüne alınır.

Kılıcın kuralları. Kılıçtaki en önemli farklılık «gard» pozisyonunda duran rakibin bedeninin bel üzerinde kalan herhangi bir noktasına vuruş yapılabilmesi ve dürtüşlerin yanı sıra kesici kenarla yapılan vuruşların da tuş olarak değerlendirilmesidir. Kılıç hem bir dürtme hem de bir kesme silahıdır. Tuşlar kılıcın ucuyla (dürtme vuruşu), kesici kenarıyla, sırtıyla veya yassı kenarıyla (kesme vuruşu) yapılabilir.

ULUSLARARASI YARIŞMALAR

En önemli eskrim müsabakaları dünya eskrim bünyesinde yer alan eskrim şampiyonaları ile olimpiyat oyunları karşılaşmalarıdır. Dünya eskrim şampiyonalarının ardından 1936’da ilk Avrupa eskrim şampiyonası düzenlendi. Daha sonra bu şampiyonalar olimpiyat oyunlarının yapıldığı yılların dışında, her yıl düzenlenmeye başlandı. Avrupa takımları bugüne kadar şampiyonlukları hep tekellerinde tutmayı başardılar. Fransız ve İtalyan takımları flöre ve epede 1950’lere kadar büyük bir üstünlük gösterdiler. Ancak bu tarihten sonra Doğu bloku ülkeleri (özellikle Macaristan, eski SSCB ve Polonya) daha başarılı olmaya başladı. □
DONANIM

Bir eskrimcinin donanını: :r^ mum bir hareket özgürlü-aynı zamanda eskrimciyi dır. Uluslararası kurallar, kaymasına sebep olacak <2.zı: ve düz olmayan, aynca takılmasına, böylelikle de r—•’. nîmasına yol açabilecek hrrrj deliği veya kıvnmı buıur-rr.-vi: bir kıyafet giyilmesin; trr.şrr zan’daki dünya şarr-r:>:rj (temmuz 1987) beri kulır_ır_ ‘■ çeliğinden yapılmış yer.: r_ı. Kevlar’dan dikilmiş kıyareicr çilerin güvenliğim amnr-^” Ceket. Epe müsabakalanr.c-i çiler bütün vücutların: r_z ceket giymek zorunda£_: c -re ve kılıç müsabakalar-nıa r nun üzerine en az 10 cm ‘ dadır. Elektrikli flörece cebene, gard ve hamle pcz:s>”r_; tuş yüzeyini iletken hale germ metal bîr göğüslük taîelr Eldivenler. İçi az mıstarca doldurulan eldivenlenn ma: eskrimcinin silahlı ön koldur m örtmelidir. Kılıçta, manşeti namlusunun kaymasına yel = cek bir maddeden [cılalannL sertleştirilmiş deri) yapılama: Maske. Paslanmaz çelikten c: ten oluşan maske zorunludur Ç si ve boğazlığı beyazda rlcre: kenin boğazlığı boynun er. faz altına kadar inebilir. Kılıçta :s= ler kıtıkla doldurulur, boğazl:*:. yük ve sağlam olmalıdır.

Vücut telleri. Elektrikli ibre • : kullanılan vücut tellen çek ;y. malı ve neme karşı duyarl: r. Aynca her iki ucunda b;rer n a i. bulunur.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*