Dr. Emfrt ERGEN — Caner AÇIK ADA
Günümüz spor dünyasında birçok spor dalında şampiyonların giderek daha genç yaşlardan çıktığı gözlenmektedir. Başta cimnastik olmak üzere, yüzme, tenis ve buz pateni gibi spor dalları daha belirgin olarak, şampiyonları daha erken yaşlardan çıkarmaktadırlar. Minyatür hayvan yetiştirme gibi, minyatür insan yetiştiriliyor düşüncesini veren tarzda, hem küçük yaşta, hem de spor dalının mekanik avantajlarına uygun, fizik olarak küçük yapılı gençleri spor arenalarında görebilmekteyiz. Sonuçta performansın önemli olduğu günümüz spor rekabetinin, ne pahasına olursa olsun önemli olan madalyadır felsefesiyle, insanı sadece mekanik olarak değerlendiren spor dünyasının bu istenmeyen yanını bir tarafa iterek; sporun büyüme ve gelişme çağındaki yararlarına kısaca göz atalım.
Günümüz yaşam felsefesinde spor, kaliteli yaşamın bir parçası ve en yararlı sosyal etkinliklerden birisi olarak kabul edilmektedir. Performans sporu bir yana, günümüz yaşam kavramında çocuğun dengeli ve sağlıklı gelişimi içerisinde düzenli spor yapmanın önemli bir yeri vardır. Çocuğun buluğ çağı öncesi ve sonrası düzenli olarak yaptığı spor etkinlikleri, sağlıklı bir fizik yapının gelişmesini sağlarken; geç yaşlarda fizik yapının bozulmasını geciktirmede önemli bir rol oynamaktadır. Bilindiği gibi, büyümenin en hızlı olduğu çocukluk devresinde insan vücudu en fazla değişken yapıya sahiptir. Bu devre aynı zamada, insan vücudunun zararlı çevresel etkenlerden de en fazla etkilendiği çağdır. Zararlı kabul edilen çevresel etkenler; hatalı ve yetersiz beslenme, hastalıklar, kötü sosyo-psikolojik etkenler ve yetersiz fiziksel etkinliklerdir (spor). Bu etkenler bir arada olduğu zaman, büyüme ve gelişme yeteri kadar olmamakta ve kişi genetik olarak sahip olduğu fizik yapıya ulaşamamaktadır. Bunun sonucu olarak, kişi yetişkin çağa geldiği zaman daha kısa boya, daha kötü bir solunum dolaşım v.b. sistemlere sahip olabilmektedir. Bu nedenle yukarıda sayılan etkenlerden spor; çocuk yaştan yapılmamışsa, yetişkin çağa gelindiğinde, yapılan antrenmanla kişinin sahip olduğu bir takım kapasite potansiyelini sonuna kadar geliştirebilmesi mümkün olmamaktadır. Ya-
BİLİM:
ve:
SPOR
pılan gözlemler okul çağında çocuklara düzenli olarak yaptırılan spor, daha geç yaşta güncel yaşamın bir parçası olarak alışkanlık haline getirilecek şekilde benimsenebilmektedir. Geç yaşlarda, düzenli spor yapma alışkanlığının kazanılması zor olmaktadır. Bu nedenle, sağlıklı olmak için erken yaşta spor yapmanın son derece önemli olduğu kabul edilmektedir.
Çocuk açısından spor, fiziksel gelişimin yanında, sosyal açıdan da önemlidir. Spor yardımıyla çocuğun çevresini tanıması ve iletişim kurabilmesi daha kolay gerçekleşmektedir. Bu alanlarda olumlu gelişmeler, çocuğun duygusal olarak da daha iyi gelişmesine yardımcı olabilmektedir.
Sporun bu önemli özellikleri göz önüne alınarak, birçok ülke okullarında beden eğitimi ders saatine’ve ders kapsamına gerekli önemi göstererek, eğitimin genel ve Özel amaçlarının bir kısmı, beden eğitimi dersleriyle verilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda, bazı Avrupa ülkelerinde, ilkokullardaki beden eğitimi dersi haftada 6 saati bulurken, ülkemizde bu süre bir saattir.
Sporun büyüme çağındaki etkileriyle ilgili çalışmalar henüz kesin sonuçlara ulaşmış değildir. Spor bilimlerinde, çocuk ve spor konusunda çok yoğun çalışmalar yapılmaktadır,
Bunların sonucu olarak performans, çocuk yaşta daha iyi an* (aşılabilecek duruma gelmektedir. Bu yazımızda konuyu, biraz da daha önceki yazılarda yer alan antrenman kavramlarıyla birleştirerek, çocuk yaştaki sporcuların performans yeteneklerine ışık tutucu özellikte geliştirmek istiyoruz.
Bir çocuk ile yetişkin insanın, kalp hacimlerinin vücut ağırlığına oranları karşılaştırıldığı zaman, ikisi arasında bir fark olmadığı gözlenmektedir. Dinlenme halinde kalp atım sayısı; çocuklarda, yetişkinlere oranla daha yüksektir. Çocuklarda kalbin her kilogram vücut ağırlığı başına atım flüci (bir kasılmada pompaladığı kan miktarı) ve bir dakikada pom palayabildiği kan miktarı yaşla ters orantılıdır. Bu neden le, dinlenme halinde çocuklarda dolaşım sistemi, yetişkinle re oranla daha çok çalışarak, vücudun gereksinimlerini kar şılamak zorundadır. Bir başka deyişle; yaş ilerledikçe, kal) daha kuvvetli bir kasa dönüşürken, aynı zamanda daha etkil bir organ olmaktadır. 9-13 yaşlarında genç sporcular, heı kalp atmıında yetişkinlerin aldığı oksijenin 1/3’ü ile l/2’sim yakın oksijen alabilirler. Aradaki bu fark, yaşın ileriemeslylı azalır. Ancak 16-18 yaşında bile, aynı iş yüküne, yetişkinler den daha yüksek kalp atımı ile cevap verebilir. Çocuk VI gençlerin kalplerinin belli bir iş yükünü dıhı tok plilini karşılaması yanında, bu yaşlarda kanın h«mo§loMn (okll|ll taşıyıcı) bileşimi de 14-15 yaşlarına kadir yatpnfa onnl daha azdır. Bu nedenle, çocuk ve gençler, ı
ır nedeniyle; çocuk ve gençler, maksimal oksijen ve hidrat (glikoz) kullanımına dayalı çalışmalarda, yetiş-düzeyinde performans gösteremezler, linen ve rahatlıkla gözlenebilen özelliklerden birisi de e olmamış çocukların bile yüksek sayılabilen oksijen m kapasitelerinin bulunmalıdır. Daha önceki yazılanda belirttiğimiz gibi, yüksek oksijen kullanım yetene-bir dayanıklılık özelliğini yaratmaktadır. Yapılan göz-, 8-12 yaşlarında çocuklann 60 ml./kg./dakika oksijen ım kapasitesine sahip olabildiklerini göstermiştir ki; bu yetişkin, iyi düzeydeki sporcularda (orta mesafe koşu-gözlenebilmektedir. Ancak bu sonuçlar biraz yanıltıcı-ünkü yüksek oksijen kullanım değeri, sporcunun oksi-tkili olarak kullanabileceği anlamına gelmez. Nitekim :1ar bu oksijeni etkili kullanamazlar. Daha önce de be-imiz gibi çocuklardaki hemoglobin, yetişkinlere oranla azdır ve bu nedenle oksijen, iyi ve yeterli bir şekilde ımaz. Çocuklarda oksijen borcuna olan tolerans da yelere oranla daha azdır. Yetişkinler % 80-85 miktannda ;n toleransı gösterirken, çocuk ve gençlerde bu değer )-92 dolayındadır.
fapılan gözlemlere göre, dinlenme halinde ve belli bir na temposunda çocuk ve gençler, yetişkinlere oranla fazla oksijen kullanmaktadırlar. Çocuk ve gençler, ça-lyı devam ettirebilmek için daha çok oksijen geneksini-österdikleri gibi; oksijen borcuna daha düşük çalışma >osunda girebilmektedirler. Çocuk ve genç sporcular, ana-ik (oksijensiz) çalışma sonucu organizmada meydana gelen k asid gibi (Temmuz 1984 yazımıza bakınız), yorgunluk tan artık maddelerle başa çıkmada, yetişkin sporculara ila daha zayıftırlar. Bu nedenle, solunum sıklığı yüksel-e, daha çabuk yorulurlar.
Çocuk ve gençlerde kas kuvveti, yaşla birlikte belirgin İde artar. En büyük gelişme erginlik çağında gözlenir. 5 ndan. 30 yaşına kadar vücut kas kütlesi 7.7’den 8.5’e çı-cen, kas kuvveti 9’dan I4’e çıkar. 8 yaşlarında kas, küt-ücut ağırlığının % 27’sini meydana getirirken, kas kasılma veti hâlâ düşüktür. Bu konuda en hızlı gelişme 12 yaşla-la (buluğ çağı) başlar ve 15 yaşında kas, kütle-vücut ağır-nın % 32’sini meydana getirir. Kas kütlede % 9’luk bir ş meydana gelmiştir. Bunu izleyen 2-3 yıl içerisindeki ar-% 11 civarında olur.
Çocuk ve gençlerin kanırabildikleri ağırlık açısından ya-m gözlemlerde; 8-9 yaşlarında çocuklar, ortalama olarak idi vücut ağırlıklarının 1/3’ünü tek kolla kaldırıp birkaç m atabilirken, bu değer 12-13 yaşında iki katına, 16 yada gencin vücut ağırlığına yükselmiştir. Bu nedenle kas tle, kuvvet, güç ve sürate dayalı sporlarda gelişim yaşa ğlı olarak yavaş olmaktadır. Bu sporlarda çocukları gere-ıden fazla zorlayarak erken başarı sağlama eğilimi, çocu-
Sürat özelliği, daha önceki yazılanmızda da açıklamaya çalıştığımız gibi; kişinin anaenobik kapasitesine, kas kuvvetine, reaksiyon zamanına ve koordinasyonuna bağlıdır. Bu nedenle, sayılan bu noktaların olgunlaşma ile doğrudan ilgileri olması, süratin de ilerleyen yaşla gelişmesine neden olmaktadır. En yüksek değerler, normal olarak 20-30 yaşları arasında elde edilmektedir.
Dayanıklılık çocuklarda çok erken yaşlarda gözlenebilen bir özelliktir. Kuşkusuz, yukarıda anlattığımız dolaşım sistemi özellikleri nedeniyle, performansın yetişkinlerdeki kadar olması beklenemez. Ancak, çocuklann, “steady State” dediğimiz, oksijen borcunun meydana gelmediği ve sinir sisteminin herhangi bir stres altında bulunmadığı ortamda uzıfn süreli bir dayanıklılık gösterdikleri kolaylıkla gözlenebilen bir noktadır. Özellikle, çalışmanın şiddetinde değişkenlik gösterdiği ve iyi motive olduklan koşma, sıçrama ve tırmanma gibi oyunlarda, hemen hemen hiç ara vermeden çalışabildikleri gözlenmiştir. Bu çalışma tempolarına yetişkin sporcuların bile dayanamadıkları, yapılan gözlemlerden biri olup, ancak egzersiz fizyologlarına açıklanabilen bir özelliktir.
Kısaca açıklamaya çalışılan bu noktalardan bir sonuca gidersek; çocukların spor yapmalarında ne gibi bir ölçü kullanılabileceği henüz daha günümüzün tartışılan ve araştınlan en önemli konularındandır. Ancak, yapılan çalışmalar, çocuğun tüm biyolojik ve psikolojik gereksinimlerini göz önüne alarak, çok çeşitli teknik ve becerileri denemesinin, çocuğun gelişiminde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Çocuğun, yukanda sayılan değişik özelliklerinin yeterince ve gereği gibi geliştirilebilmesi de önemli ölçüde çok yönlü sportif eğitime bağlı olmaktadır. Gelecek sayıda ele alacağımız yetenek ve yetenekli sporcu yetiştirebilme de, çocuğun çok yönlü bir hareket kültürü içerisinde yetişebfldiğini göstermektedir. Bütün bu anlatılanlardan çıkarılması geteken sonuç; çocuğun bulunduğu yaşa uygun olarak çok yönlö sportif hareket kültüm içerisinde, doğası olarak dayanıklılığını ön planda
tutup, buna çocuğun gelişimiyle birlikte söflt ve kuvvet