GENLERİN MİKROPLARA AŞILANMASI

GENLERİN MİKROPLARA AŞILANMASI

Doğalı daha ancak on yıl olan gen mühen- san ve fare cDNA’ları birbirine sarılır. Yapısı
dişliği, bir genin ait olduğu hücrenin dışında tatn bilinmeyen bir cDNAyı, ona karşı oluştu-
görev yapmasını sağlayabiliyor; bir geni bir hüc- r|Jİan antikor ile tanımak da mümkündür, 1979-
reden bir mikroba aktarabiliyor. Bu olayın tıpta W. Gilbert ve arkadaşları Harvard Üniversi-
ve endüstride büyük önemi var: insan vücudun- n(^e ‘nsan Insulin cDNA sını böyle ayırt et-
de çok az yapılan bazı maddeleri artık mikropla- ti’er- cDNA’nın tanınmasında bir diğer yöntem
ra yaptırmak mümkün olacak. Hücre nucleus’un- °DNA nın kendisine karşılık olan mRNA ya
daki bir DNA zincirini (kromozomu) bir inci di- sarılmasıdır bundan sonra bu mRNA ayrılır ve
zisine benzetirsek incilerden her biri bir GEN’. hücresiz bir sistemde veya bir kurbağa yumur-
dir. Her gen, adenin (A), timin (T), cytosine tası *Çinde kendine özgü proteini yapması sağ-
(C) ve guanin (G) adlı 4 nükleotid bazmdan lanır- Bu Proteinin tanınması yolu ile cDNA ta-
oluşan bir alfabe ile yazılmış bir şifre gibidir. nınmış olur, bu yöntem 1980 de Cenevre de
Bu 4 rcükletoid’in gen’de değişik dizilişleri si- Weissman ve Tokyo’da Taniguchi tarafından in-
toplazmada değişik aminoasit sıralarını, dolayısı terferon alfa ve beta cDNA larınm bulunmasın-
ile değişik proteinlerin sentezini sağlar. Bu ^a kullanılmıştır.
şöyle olur: önce gen DNA’sındaki baz sırasına Hastalıkların bir bölümü, vücutta yapılması
uyan bir mRNA (messanger RNA) molekülü ya- gerekli bir maddenin (hormon vb.) yapılamayışı
pılır; bu mRNA sitoplazmaya geçer ve ribosom’- sonucudur. Gen Mühendisliği tıpta yeni bir çığır
larda uygun proteinin sentezini sağlar. açmış bulunuyor, bundan böyle vücutta eksik
Bir gen şöyle elde edilir: 1 — Genifı ve o olan bir maddeyi laboratuvarda kolibasil’lere
geriö karşılık olan mRNA’nın en bol olduğu organ yaptırmak mümkün olacak, daha sonra bu mad-
aramr. 2 — Organdan bir öz (ekstre) hazırla- de hastaya enjekte edilecek. Bu yöntemle ha-
narak birbirinden farklı birkaç bin mRNA’nın bir zırlanan insülin kullanılmaya başlandı. Şu mad-
karışımı elde edilir. 3 — Revers transkriptaz de- deler ise halen klinik deneme safhasındadır:
nen enzim sayesinde (bu enzimin keşfi 1975’de büyüme hormonu {cücelik)^ interferon alfa, beta
H. Temin ve D. Baltimore’a Nobel Ödülü kazandır- ve gama (virüs hastalıkları ve kanser), inter-
mıştır) her bir mRNA’ya karşılık olan DNA sentez tökin 2 (bağışıklık sistemi hastalıkları), plazmi-
edilir, bunlara cDNA denir (complémentaire nojen aktivatörleri (pıhtının eritilmesi), hepatit
DNA), 4 — cDNA, bakteri mini-kromozomlarına B’ye karşı aşı, sığırlarda aft ateşine karşı aşı,
(halka biçimi plasmid’ler) dahil edilir. 5 — Plas- alfa-1-antitripsin (amfizem), faktör IX (hemofili
midler kolibasil denen bakterilerin içine sokulur. B) faktör VIII (hemofili A). örneğin alfa-1-antit-
6 — İstenen cDNA’yı içeren bakteriler özel tek- ripsin enzimi bir antiproteaz olup protein yıkıcı
niklerle diğer bakterilerden ayrılır. enzimlerin (proteaz) etkisini giderir.
Örneğin karaciğer özünden önce birkaç bin Alfa-1-antitripsin’in kalıtsal eksikliğinde bağ-
farklı mRNA ve sonra bunlara karşılık olan bir- dokuda elastin’i parçalayan elastaz meydanı boş
46
BİLİM ve TEKNİK
Hazırlayan : Emrehan HALICI
Sevgili Okuyucular,
Zekasayar sayfasına gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz. Okuyucularımızdan kimi, sorularına özel yanıt istemektedir. Olanaklar çerçevesinde bunu gerçekleştirmeye çalışar cağız. Bu sayımızda Fuat Akbaş’ın yolladığı “4 Adet 6″ adlı soruyu yayınlıyoruz.
AÇIYI BULUN
AB ve BC doğruları küfoün kenarlarına ait iki köşegendir. Bu iki doğru arasında kalan ABC açısı kaç derecedir?
BRİÇÇİLER:
Bay X, öz oğlu, öz kızı ve kız kardeşi ile devamlı briç turnuvaları düzenlemektedir. Aralarında en iyi oyuncunun kim olduğu konusunda şu sonuca varırlar:
— En iyi oyuncunun ikiz kardeşi ile en kötü oyuncu ayrı cinsiyettendir. (İkiz kardeş de bu dört oyuncudan biridir.)
— En iyi oyuncu ve en kötü oyuncu aynı yaştadır.
En iyi oyuncu kimdir?
İLGİNÇ BİR KİTAP:
İlginç bir koleksiyoncunun kitaplığında değişik tür kitaplar var. Bu kitapların her birindeki sözciik sayısı diğerlerinden farklı (Yani içinde aynı sayıda sözcük bulunan iki kitaba rastlanmıyor). Ayrıca kitaplıktaki kitapların sayısı, herhangi bir kitaptaki sözcük sayısından daha fazladır. Bu durumda kitapların birinde hangi konu ile ilgili şeyler yazıldığını söylebilir misiniz?
DAİRELER:
Şekildeki dairelere 1’den 8’e kadar olan sayıları yerleştiriniz. Fakat tek bir çizgiyle birbirlerine bağlı olan dairelerde birbirini takip eden sayılar bulunmamalıdır. (Örneğin A’da 5 varsa B’de 4 ya da 6 olamaz. Veya F’de 3 varsa D’de 2 ya da 4 olamaz, vb…)
4 ADET 6
Dört adet 6 rakamı kullanarak 64 sını elde edebilir misiniz?
sayı-
İKİ EŞİT PARÇA
Yanda görüler» şekli, iki eşit parçaya ayırabilir misiniz?
Aşağıdaki sorularda verilen ilişkilerden yararlanarak soru işaretinin yerine gelmesi gereken sayı, sözcük ya da şekilleri bulunuz.
MİNİ TEST
1

19 25 32
14 ?
10 49
7
9 7 23 5
8 15 ?
A) 39
B) 40
C) 41
D) 42
E) 43
A) 11
B) 14
C) 23
D) 27
E) 32
YANITLAR : a (E a (Z ‘V U
48
BİLİM ve TEKNİK Temimiz 1984
Î
ra
Up
Kahraman OLGAÇ
DÜNDEN BİR YAPRAK
Hamle sırası Siyahda! Görünüşe göre yapacak bir şey yok! J.M. Simmel’in romanlarındaki kahramanların durumu gibi, hiçbir kurtuluş yolu yoka benziyor. Satranç perisi Caissa, son anda yetişerek siyahı mat ağından kurtarıyor. Çözüme bakmadan çareyi bulursanız, ustalık dereceniz iyice yükselmiş olur diyebilirim. 1.. Kbı ‘2. Şh2 Khı! 3 Şxhı Ag3l 4. fxg3Vxg2ü 5. Şxg2 pat!’
S’
‘mm
ÎM””
IvUj
«ST I
ît
i
f g h
AYIN OYUNU
Londra’da 14 büyük ustanın katıldığı büyük turnuvada, Karpov’la Korchnoi bir arada oynuyorlar. Üçüncü turda oynanan ve Dünya şampiyonu Karpov’un galibiyeti ile biten enteresan bir oyunu sizlere sunuyorum.
TİMMAN — KARPOV.LONDRA 1984
I. e4e5 2. Af3Ac6 3. d4 exd4 (Bu yılın başarılı oyun- 2 sucu Timman, Karpov’a alelacele saldırıyor. Bakalım , başarılı olacak mı?) 4. Axd4Af6 5. Axc6 bxc6 6. e5 Ve7 7. Ve2 Ad5 8. c4 Fa6 9. Ve4Ab6 10. Ad2 0-0-0 a b c d e f g h
II. c5Fxfı 12. cxb6Fa6 13. bxa7 Şb7 14. Ab3 f6 15.f4fxe5 16. fxe5 Ke8 17. Ff4 Vh4 18. g3 Vh5 19. Kcı Şa8 (Herhalde böyle sağlam bir savunmayı nasıl yıkacağını Kasparov’da düşünüyordur.) 20. h4 d5 21. Ve3 g5! (Müthiş bir vuruş!) 22. Fxg5 Fb4 23. Şf2 Khf8 24. Şg2 (Bkz: Diyagram) 24.. Kxe5! 25. Vxe5 Vf3 26. Şh2 Vf2 0-1
Diyagram l’de beyazları oynuyorsunuz. 3 hamlede mat var.
7 6
Diyagram ll’de Si- 5 yah taşlar sizde. Be- 4 yazın üçüncü hamlesin- 3 deki Af3? hatasından faydalanarak, 7 hamlelik bir matı gerçekleştirebilir misiniz?
1
H $ £ # K 1 £
i sü ± i ti 11 #11
1 #1!S t t 1 A i
1 Ji *
İM # ÎÖ 1 &) 1
m ‘ a û, S ■Jk. i #
it fü ii ii<& i i İ; i İ
» 1 .- s n ^ S ? a t:’m
Diyagram III; Beyazlarla 9 hamlelik zor bir mata ne dersiniz?
YANITLAR :
DİYAGRAM I : 1. Vg5l Kg8 2. Vxh6! gxh6 3. Kxg8 mat (Hult-Collett 1946)
DİYAGRAM II : 1..Fxh3! 2. Şxh3 Vf6 3. Af3?Vf5 4. Şh2Kxg2! 5. Şxg2 Kg8 6. Şhı Vh3 7. Ah2 Vg2 mat (Puky-Steiner 1894)
DİYAGRAM III : 1. Vg6! Af6 2. Kxc8l Kfxc8 3. Af5 Vf8 4. Axh6 Şh8 5. Axf7 Şg8 6. Ae5 Şh8 7. Vg5Vc5 8. Vh4 Ah7 9. Ag6 mat (MIkenas-Schmidt 1951)
BİLİM ve TEKNİK
Okuyucularla
Cilt: 18 Sayı: 217 Aralık 1985
“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak, gaflettir, cehalettir, dalâlettir.”
K. ATATÜRK
İÇİNDEKİLER
Erdem Duygusunun Kökeni………………………1
Kar Elmaslarının Dünyası…………………………5
Güneş Sistemimizin Kâşifleri……………………..8
Kadınlar ve Sigara………………………………….11
Bilim ve Spor: Çocuk ve Spor…………………..12
Şeker Hastalığı Tarihe mİ Karışıyor?………..16
“Uçan Devler”Yarışı……………………………….18
Yarasalar………………………………………………22
Hayalet Balıkları ve Deniz Ejderleri………….24
Doğal Yaşam ve Sanat……………………………27
Bilgisayar Kulübü…………………………………..31
Ödüllü Soruların Yanıtları,………………………34
Elektrik Şoku ve İnsan……………………………35
İşte Doğa………………………………………………36
Çağlar Boyu Bilim ve Teknik Adamları……..38
Hücre Biyolojisi ve Yaşlanma…………………..41
Bilim Damlaları………………………………………46
Düşünme Kutusu……………………………………48
Satranç Dünyası………………………………………..
SAHİBİ TÜRKİYE BİLİMSEL VE
TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU
ADINA GENEL SEKRETER Prof. Dr. A. Nejat İNCE SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Mehmet KARAVELİOĞLU EDİTÖR Hayri KmYAMAN
V__J
Bilim ve Teknik le, çağdaş bilimsel ve teknik gelişmelerin,buluşların, bu alanlardaki önemli yeni yaklaşımların, haberlerin yer aldığı yazılar yayınlanır. Editör ve yayın kurulu, her türlü yazıda, dil. anlatım ve yayın tekniği yönlerinden değişiklik yapabilir Dergide yer alan yazıların tümü ya da bir bolümü, kayna1 gösterilmek koşuluyla yeniden basılabilir. Gönderilen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın, iade edilmez.
Fiyatı : 160.-TL. (KKTC de Fiyat. 200 -tl.)
ADRES : Atatürk Bulvarı 221. Kavaklıdere ANKARA Tel : 26 27 70/44 Abone Ijleri r 26 27 70/75
Bu sayı Emel Matbaacılık Sanayi Compugra/Iuc Dizgi ünitesinde dizilmiş ofset tesislerinde 95.000 adet basılmıştır.
Değerli Okuyucular,
Bu sayımızla birlikte yayın yaşamanızda 18 yılı geride bırakmış bulunuyoruz. Birlikte yaşadığıma türlü zorluklarını bir yana bırakırsak, güveninizi kazanmaya ve sürdürmeye çabaladığımız kıvanç dolu bu yıllar, yararlı olmak inancıma ve içten desteğinizle geçti. Bu süre içinde kendimizi yenilemeye çabalarken eleştirilerinizden, güç kazandık. Öyle mektuplarınızı aldıkki, tüm zorlukları unutup, daha da heveslendik. İşte bunlardan birinde bir okuyucumuz şöyle diyor. liseye başladığım yıllarda vasat bir öğrenciydim. Sonra bir rastlantı sonucu “Bilim ve Teknik Dergisi” ile tanıştım. Her sayıyı okudukça içimde bir şeyler kıpırdanmaya başladı. Sayılar sayıları kovaladıkça, dergide yer
alan konulara ilgim artmaya başladı. Sonra………
Teknik Üniversitesi’ni bitirdim, mühendisliğin ardından öğretim üyesi ve araştırmacı oldum. Bu gün bu yerde olmamda “Bilim ve Teknik”in büyük payı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim…”
Onsekiz yıl boyunca, bu ve benzeri pek çok mektuplarınız gücümüze güç kattı. Bu gün biliyoruz ki, Bilim ve Teknik’le birlikte kuşaklar yetişti. Bu kuşakların içinden birçok okuyucumuz yıllar sonra zaman zaman yazı ailemizde yer aldılar ve halen de katkılarını sürdürüyorlar.
Değerli okuyucular, 18 yaş kuşkusuz, insan yaşamında coşkuların doruğa vardığı, güzel olduğu kadar önemli bir çağdır. Bilim ve Teknik olarak da hizmetimizi, 18 yaşın coşkusuyla sürdüreceğimizi belirtirken, daha iyiyi birlikte oluşturacağımız inancını bir kez daha yineliyoruz.
Saygı ve Sevgilerimizle
BİLİM VE TEKNİK
Dergimizin 160 sayıya kadarki sayılarının mevcudu tükenmiştir. 161 sayı dahil 206. Sayıya kadar 100— TL 207 sayı ve sonra 160.— TL.
MEVCUT CİLT KAPAĞI, İNDEKS ve CİLTLER
1984 Yılı (17. Cilt) Cilt Kapağı…………………….100.- TL
1984 Yılı (17. Cilt) İndeksi………………………..100 – TL
1981 Yılı (14. Cilt) Cildi………………………….I 300.— TL
1983 Yılı (16. Cilt) Cildi………………………….1.300 — TL
1984 Yılı (17. Cilt) Cildi………………………….1.500.- TL
Ödemeli işlem yapılmadığından istekleriniz için 101 621 No. lu posta çekim, Dergi istekleri ve abone işlemleri için 262770/75 nolu telefonu kullanmanızı önemle duyururuz.
•BİLİM ve TEKNİK” Dergisi, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Tebliğler Dairesi’nin 10247 No.lu kararıyla lise ve dengi okul öğrencilerine, Genelkurmay Başkanlığı Harekât Dairesi Başkanlığı’nın 4013-22-79/Eğt. Krş. (Nşr. 83) sayılı emirleriyle Silahlı Kuvvetler Perso-V^’neli’ne tavsiye edilmiştir.
ERDEM
DUYGUSUNUN
KÖKENİ
Erdemliğin kaynağı duygusal mı, yoksa mantıksal mıdır? Ne zaman ortaya çıkar?
»M ‘■»<„’* “’*, * ”
Joseph ALPER
*1 Qayl’k Julie, Brian adlı bebeğin evlerine konuk olarak
I Ogeldiğinde sevindi. Ama yabancılara pek alışık olmayan Brian, yumruklarını yere vurup ağlamaya başlayınca Julie’nin sevinci birden uçup gitti; vücudu kasıldı, yüzü üzgün, şaşkın ve ürkek bir ifade aldı. Küçük kız, önce Brian’ın saçlarını okşamaya girişti, sonra da kendi annesinin elini tutup, onu Brian’ın yanına getirdi, julie’nin annesi ise çok geçmeden, kızının tedirginliği nedeniyle Brian’ı başka bir odaya
Küçük julie’nin davranışları, ABD Ulusal Akıl Sağlığı Ens-titüsü’nün yürüttüğü araştırmalara bağlı olarak, annesi tarafından sürekli bir biçimde izlenip saptanmaktaydı: julie, küçük arkadaşının tedirginliğinden etkilenip onunla ilgilenmişti. Daha da önemlisi, julie bir adım daha ileri gitmiş, kendisine açık bir yararı olmadığı halde Brian’ın tedirginliğini gidermek istemişti. Gerçekten de juJie’nin eylemine “pro-sosyal”, yani başkalarının yararı için yapılan davranışların ön-belirtileri denilebilir. Pek çok ruhbilim uzmanına göre bu gibi belirtiler, “erdem” duygusunun gelişiminin başlangıcıdır.
Başkalarının duygularından etkilenmenin göstergeleri bebeklerde de bulunmaktadır: Bir hastanenin o ana kadar sessiz olan bebek odasında görevli bir hemşire, elindeki biberon şişesini yere düşürmüş, kırılan şişenin çrkardığı ses dışında sessizlik bozulmamıştır. Ama bir süre sonra yeni doğmuş bebeklerden birisi ağlamaya koyulmuş derken önce onun yanındaki bebek, sonra odanın ortalarında yatan iki bebek ağlamaya katılmış, bir kaç dakika sonra oda, hepsi de yatıştırılmak isteyen düzinelerle bebek sesiyle çınlamaya başlamıştır. Daha ileri yaştaki çocuklar, meramlarını sözle anla-tabildiklerinden, onlandaki duygusal etkilenmenin kan.tları çok daha açık-seçiktir.
Küçük çocuklar başkalarının tedirginliklerini algılarlar ve sonuçta kendileri de tedirgin olurlar. Başkalarının duygularımı algılamak, yetişkinler için olağandır. Oysa ruhbilim uz-
manlarının çocuklarda duygusal gelişmeye ilgi duymaları, (mantıksal gelişme konusunun aksine) oldukça yenidir ve ancak bir kaç yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu alandaki araştırmalar, çocuklarda duygusal etkilenmenin erken çağda geliştiğini göstermiş bulunuyor. Hatta bazı araştırmacılar, bu gibi davranışların tıpkı ağlama ve meme emme gibi doğuştan olduğuna inanıyorlar.
Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’ne bağlı Ruhsal Gelişim Araştırmaları Laboratuvarı’nın şefi olan Marıan Radke-Yarrow ile çalışma arkadaşı Carolyn Zahn-Waxler, yaptıkları deneyler sonucunda 15 aylık bebeklerin bile karmaşık duygusal etkilenme davranışları gösterdiklerini ortaya koymuş bulunmaktadırlar. Radke-Yarrow bu konuda: “Bebeğin kişilik yapısına bağlı olarak bu dönemi izleyen 3-6 yıl içinde bu gibi duygusal etkilenmeler “pro-sosyal”, ya da erdemli davranışlar dediğimiz davranışlara dönüşmektedir” diyor. Araştırmacılar ayrıca, çocuklarda duygusallık dereceleri, başkalarının tedirginliklerine gösterdikleri tepkilerin çeşitleri, vb. gibi, duygusal etkilenme nitelikleri arasında da önemli farklılıklar saptamışlardır.
Öte yandan uzmanlar; erdem duygusunun gelişmesini böyle erken çağda başladığı ve duygusal etkilenmenin bunda rolü olduğu konularında görüş birliğinde değildirler: Clark Üniversitesi ruhbilim uzmanlarında William Damon, çocuklarda ileride gelişecek erdemli davranışların ilk göstergelerinin, “üleşim adaleti” adı verilen, eşyalar üzerindeki sahiplik çekişmesini çocuğun çözme yöntemi olduğunu ileri sürmektedir. Buna
BİLİN ve TEKNİK ARALIK 1985
1
karşılık pek çok ruhDılim uzmanı, dürüstlük, hak ve adalet gibi kavramların yanında; iyi yüreklilik, acıma, başkalarımın hislerine saygı gösterme gibi duyguların da “erdemli davranışlar” tanımına katılması gerektiğinden yanadırlar.
Çocuklarda erdem duygusunun gelişimini ortaya çıkarıcı çağdaş çalışmalara girişen ilk rtıhbilim uzmanı, jean Pia-get’tir. Gerçi Piaget aslında araştırmalarının ağırlığını çocuklarda mantıksal gelişme ve bilinçlenme yeteneklerine yöneltmiştir; ama bu çalışmalarına bağlı olarak erdem duygusunun gelişmesiyle de ilgilenmiştir. Ona göre, çocuklarda erdemle ilgili konularda kararlar vermeyi de kapsayan toplumsal olgunlaşma iki öğeye bağlıdır: Bunlar, davranışları yönlendiren kural ve örneklerin öğrenilmesi ve bu kural ve örneklere dayanılarak karşılaşılan sorunların çözümlenip, sonuçlandr-rılabilinmeleridir.
Piaget’in, çocuklarda erdem duygusunun gelişmesinden çok, bilinç gelişmesinin üzerinde durmasına karşın, onun çalışmaları başka araştırmacılara esin kaynağı olmuştur. Örneğin Harvvard Üniversitesi ruhbilim uzmanlarından Lavvrence Kohlberg de, çocukların erdem konularındaki yargı yeteneklerini ortaya çıkarmak ve onların bu alanda sonuca varmada kullandıkları mantık yöntemlerini öğrenmek üzere, Piaget’in kullandığı gibi, içinde çeşitli seçenekler bulunan öykülerden yararlanmıştır. Bu seçenekli öykülerden birisi şöyledir:
“Avrupa’da bir kadın, yakalandığı özel bir kanser türü nedeniyle ölmek üzeredir. Doktorların onu kurtaracağını umdukları son çare, aynı kentte oturan bir eczacının yeni bulduğu radyumlu bir ilaçtır. İlaç aslında pek ucuza mal olmamaktadır: ama eczacı da ilacı mali yetinin 10 katma satmaktadır. Eczacı hammadde olan radyumu 200 dolara aldığı halde, ilacın ufak bir dozu için 2.000 dolar istemektedir. Hastanın kocası Heinz,
tanıdığı herkese borç almak için başvurmuş, ancak pa ranın yarısını toplayabilmiştir. Heinz, eczacıya giderek karısının ölmek üzere olduğunu, ilacı daha ucuza sat masını veya borca vermesini istemiş; oysa eczacı ona: Olmaz, ilacı ben buldum ve onu satarak zengin olacağım’ cevabını vermiştir. Bu durum karşısında Heinz, umutsuzluğa kapılarak bir gece eczanenin kapısını kırmış ve karısı için gerekli olan ilacı çalmıştır.
Bay Heinz bunu yapmalı mıydı? neden?”
Kohlberg, sorulara aldığı cevaplara dayanarak, erdem duygusunun gelişmesinde altı belirgin aşama saptamıştır: Bunlardan ilkinde, kararlar yalnızca belli bir eylemin cezalandırılma olasılığına göre verildiği halde, en üst düzey olan al-tıncısında erdem konusundaki karar ve yargılarda kişinin “prensipleri” ağırlık taşır. Yine Kohlberg’e göre, 10 yaş dolayındaki çocukların büyük çoğunluğu, mantıklı düşünme yetenekleri henüz gelişmediğinden ikinci aşama düzeyindedir-ler. Ancak diğer ruhbilim uzmanları, Kohlberg’i, erdem duygusunun bireysel ve toplumsal kökenlerini göz ardı etti diye eleştiriyorlar; ayrıca, araştırmalarında kullandığı seçenekli öykülerin küçük çocuklara göre fazla karmaşık ve onların günlük yaşamlarından uzak olduğunu ileri sürüyorlar.
Bu konuda Nancy Eisenberg: “Çocuklar mantıklı düşünemezler ve bencilce güdülerinden başka kurallara göre erdemli yargılara varamazlar diyenlere, bizim okul – öncesi çocuklar üzerinde yaptığımız gözlemler en iyi cevaptır” diyor. Eisenberg’in yönettiği araştırmada 4 – 5 yaşlarındaki 35 çocuğa çeşitli öyküler anlatılmış; bu öykülerdeki seçeneklerden kendilerine yarayan, ya da özveri gerektirenlerden birini seçmeleri istenilmiştir. Bu öykülerden birisi şöyledir.
“Mary, bir gün arkadışınm doğum günü eğlencesine giderken,düşüp ayağını incitmiş bir kıza rastladı. Kız, Mary’nin ailesinin gelip onu doktora götürmesi için evlerine giderek haber vermesini istedi. /Ye var ki Nary, kızın ailesine haber vermek için onların evlerine giderse doğum günü eğlencesine geç katacak, dondurmayı, pastayı ve tüm oyunları kaçıracaktı. Bu durumda Nary ne yapmalı? neden?”
Araştırmaya katılan çocukların hepsi, zaman zaman da olsa bu tıp seçenekli öykülere başkalarının yararına uygun
2
BİLİM ve TEKnİK
-¡oar vermişlerdir. Gerçi içlerinden sadece bir kaçı baş-«ürnın yararına yönelik mantığı sürekli kullanmışlardır; ama
– * Derg, hepsinin bu yeteneğe sahip olduklarını belirtmek-r Özveriyi vurgulayan bir cevap örneği şöyledir: “Mary gıaıp o kızın ailesini getirmelidir. Çünkü kızın canı acıyor ve yardıma ihtiyacı var.”
Kohlberg’in kuramı bu tip mantığa ağırlık vermemektedir. Buna karşılık Hoffman: ‘‘Çocuk oyunlarında görülen duygusallıkların, gelişme, surecindeki önemini ve duygusal etkilenmeyi kabul etmezsek, Nancy ve Marion’un küçük çocuklarda gözlemledikleri davranışları da açıklayanlayız” demektedir.
Hoffman’ın bu -savı, onun kuramının daha önceki kuramlardan ayrıldığı noktayı da belirlemektedir: Hoffman da kendinden öncekiler gibi, başkalarını taklit etme ve kendini başkalarından ayırt edebilmenin, erdemli davranışların gelişmesinde gerekli olduğunu benimsemekte, ancak bunların yanında çocuğun içinden gelen duyguların ve özellikle duygusal etkilenmenin de erdemli davranışlara kaynaklık ettiğini eklemektedir.
Hoffman, kendi kuramına, duygusal etkilenmenin doğuştan olduğunu öne sürerek giriyor ve hastanenin bebek odasındaki toplu ağlama gibi örnekleri görüşüne kanıt olarak gösteriyor. O da araştırmaları sırasında bir arada bulunan yeni doğmuş çocuklardan birisinin ağlamaya koyulmasının çoğunu ağlamaya başlattığınuoysa aynı şiddetteki başka bir sesin aynı sonuca yol açmadığını saptamış bulunuyor. Bebekler, kendi benlikleriyle başkalarınınkini tam olarak ayırt edemediklerinden, başkalarının tedirginlikleri onlarda da aynı olumsuz duyguları doğurur. Örneğin bir başka çocuğun düşüp ağladığını gören 11 aylık bir kızın, dudaklarını ağlayacak gibi büzdüğü, baş parmağını ağzına götürdüğü ve sanki kendi canı yanmış gibi koşup annesinin kucağına sığındığı gözlenmiştir. .
Bir yaşını doldurmak üzere olan çocuklar, kendilerinin fiziksel yönden başkalarından ayrı bir kişiliğe sahip olduklarının bilincine varmaya başlarlar. Bu aşamaya gelmiş çocuklar, tedirgin durumda olanın bir başkası olduğunu anlarlar, ancak onun duygularının da kendilerininki gibi olduğunu varsayarlar: Küçük Julie, Brian’ın tedirginliği karşısında kendi annesini ona götürürken Brian’ın duygusal isteğinin kendisininkinin aynı olduğunu düşünmüştür.
Başkalarını taklit, 4-5 yaş dolayında görülmeye başlar ve duygusal etkilenmenin gelişmesinde önemli bir rol oynar. 7-8 yaşlarına erişen çocuklar ise, artık kendi duygularını başkalarınınkilerden daha iyi ayırabilirler ve başkalarının yararına olan davranışlara yönelmeye başlarlar. Bu yaşlardaki çocuklar, duygularla soyut olarak da ilgilenebilirler.
Duygusal etkilenmeye bağlı suçluluk duygusu, yani başkalarını üzmeye sebep olmanın tedirginliği de erken yaşlarda ortaya çıkar. Hoffman bu konuda: “Aileler, çocukların-
daki bu suçluluk duygusundan yararlanarak, onlardaki erdem yargılarını sağlamlaştırabilirler” demekte ve “Amaç, yanlış davranan çocuğu eğitmek ve itaat sağlamak yanında, onun yanlış davranışından olumsuz yönde etkilenen kişi için çocukta sevgi ve yakınlık uyandırmaktır” diye eklemektedir: “Johnny’ye kötü sözler söylemelisin; çünkü bu onun incitir. Oysa sen kendin böyle bir incinmeyi ister misin?” gibi.
Bu konuda Radke Yarrow ve Zahn Waxier de, davranışlarının gerekçelerini sürekli olarak açıklayan ana-babaların çocuklarında, duygusal etkilenmenin daha iyi geliştiğini gözlemlemiş bulunmaktadırlar.
Yine Hoffman’a göre duygusal etkilenmenin oluşumunda ve iletişiminde birbirinden farklı ve değişik yollar bulunmaktadır. Yeni |doğmuş bebeklerden birisinin ağlaması, diğerlerinin de ağlamalarına yol açar. Bu davranış doğuştan da olabilir. Daha ileri yaşlarda ise kişinin bir olay karşısında duygusal yönden etkilenip etkilenmemesi, onun mantıksal yetenek düzeyine ve geçmiş deneyimlerine bağlıdır. Bir kimse başkasını tedirgin görünce üzülür; çünkü bu ona, geçmişteki benzer durumlarda kendi çektiği acıları hatırlatır. Ya da duygusal etkilenme, kişinin kendisini karşısındakinin yerine bilinçli olarak koymasından kaynaklanır.
Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü araştırmacılarının kullanmaya başladıkları ve şimdiye kadar kullanılmamış olan yeni bir araştırma yöntemi için pek çok uzman: “Bununla, çocukların davranışları hakkında pek zengin ve değerli bilgiler sağlanabiliyor” diyorlar: Radke Yarrow ve Zahn Waxier, bu alandaki sorulara cevap bulmak amacıyla anneleri, “araştırma görevlileri” olarak yetiştirmeyi; her annenin bir kaç ay süreyle kendi çocuğunu (veya çocuklarını) olağan ve gündelik çevre içinde gözlemlemelerini düşündüler. Bu durumda her gün gözlem yapılacağından, belli tarihler arasında davranış karşılaştırmaları yerine, gelişmeler sürekli olarak izlenebilecekti. Ayrıca bu yeni yöntem, çocukların zaman zaman anlayamadıkları, anlasalar bile tam cevaplamakta güçlük çektikleri “seçenekli öyküler” kullanma gereğini de ortadan kaldıracaktı.
Bu yöntemin uygulandığı araştırmaların ilkinde, 24 an-
ARALIK 1985
günlük çevrede doğan (ağrı, üzüntü, korku, öfke, vb. gibi) tediı^inlikleri düzenli olarak gözlemleyip saptadılar. Araştırmanın başlangıcında çocukların bazıları 10, bazıları IS, bazıları ise 20 aylıktı. Görevli araştırmacılar, 9 ay süren gözlem süresince üçer haftalık aralarla evlere uğrayıp, hem annelerin saptadıkları gözlemleri denetlediler, hem de çocuklara bir takım yapay tedirginlik deneyleri uyguladılar. Bu sonuncu uygulamaların nedeni annelerin gözlemlerini doğrulmaktı. 6-7 yaşındaki çocuklarda ise araştırmalar üçer aylık süreler için uygulandı.
Birbirini ıı(qet\ bu arrçumtom «hvuc.vswS&, ertem du’f-%\mm $\ym\ YmmAı \&ı\ oraV öıe\\\Werie btrtok-te, kişiden kişiye değişen farklarda görüldü: Buna göre, birinin tedirginliğini gören küçük çocukların ilk tepkileri, susmak, gerginlik, huzursuzluk, ağlama oluyordu. Bu, çocuğun 10-14 aylık dönemi sırasında görülüyordu ve aynı yaş dönemi içinde eylemli davranışlar yok gibiydi. Daha sonraki aylarda genel tedirginlikten doğan ağlamalar azalıyor, 20-29 aylık çocuklarda bu durum çok az görülüyor; bunun yerine çocuk, tedirgin olan kişiye karşı bilinçli ve olumlu davranışlar gösteriyordu. Bu davranışlar, başlangıçta dokunma ve okşama gibi basit eylemlerdi ve denemelere katılan I yaş dolayındaki çocukların hepsi de bunları zaman zaman uyguladılar.
İki yaş döneminin ikinci yarısında ise çocuklar, tedirgin kişilerle daha yakından ilişki kuruyor; onları kucaklıyor, üçün-rü bir kişinin yardımını istiyor, tedirginliğin nedenini araştırıyor, kişiye armağanlar veriyorlardı. Armağan konusuyla ilgili olarak Radke Yarrow: “Çocuk bu armağanları rastgele seçmiyor sunulan armağanlar bazan alacak olana, bazan da verene uygun oluyor” diyor. Yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre, bu ilk davranışların çelişmesinde taklit önemli bir rol oynamaktadır: Bir annenin belirttiğine göre, kendisi, dirseğini bir yere çarpıp anı acıyınca, küçük bir çığlık atarak dirseğini ovmuş; bunu gören çocuğu da kendi canı acı-mışcasına bir ifade takınarak, önce kendisinin sonra da annesinin dirseğini övmüştür. Bu duruma göre, olayın kahra-
manı küçük çocuk, kendi benliği ile başkalarının varlığı arasındaki farkı yeni yeni kavramaya başlamaktadır.
Bazı çocuklar hem kendi kişilikleri, hem de başkalarının davranışlarına gösterdikleri tepkiler yönlerinden daha duygusaldırlar. Bazıları da pek az duygusal tepkiler gösterir; bunun yerine inceleme, araştırma, durumla ilgili sorular sorma gibi mantıksal yaklaşımlar sergilerler. Bazıları ise bu gibi ilişkilerde saldırganca davranırlar: Örneğin arkadaşlarını tedirgin eden kişiyi döverler, ana-baba arasındaki bir tartışma sırasında birinden birini iterler, annenin ağlamasına neden olan gazeteyi yırtarlar, vb… Bir diğer grup çocuk, tedirginliğe yüz çevirir, tedirginlik kaynağından kaçıp uzaklaşarak ondan kurtulmaya çalışır.
İki yaş dolayındayken ileri derecede dışa dönük ve duygularını açığa vurucu özellikte olan çocuklar, yedi yaşlarında da bu davranış özelliklerini geliştirerek sürdürürler. Aynı şekilde, tedirginlikten kaçarak onu önlemeye çabalayanlar, bu davranışlarını 5 yıl sonra da devam ettirirler. Yine bu araştırmalar, çocukların erdem bilinçlerinin gelişme hızında da farklılıklar olduğunu göstermiştir. Bu konuda Radke Yarrovv: “Saptadığımız bulgular, çocukların ayrı ayrı incelenmelerinin ne kadar gerekli olduğunu gösterdi, çünkü ortaya çıkan sonuçlara göre; gruba aynı gözle bakıldığında, her çocuğa uyacak ortak ve tipik bir gelişme süreci olmadığını gördük” demektedir.
Kntotti U<\\Nerates\ mn ÇotuV. Aaaşt\rma\ar\ Laboratuarı’ na bağlı anaokulunda yaptığı araştırmalarda, Ei-senberg de Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün sonuçlarına benzer sonuçlan elde etmiş bulunuyor: Eisenberg, kendi topladığı verileri değerlendirirken, iki grup çocuğun davranışlarının, diğerlerinden belirgin olarak ayrıldığını ortaya çıkarmıştır: Birinci gruptakiler, yalnızca kendilerinden istenirse yardım etmektedirler. Bunlar, genellikle içe dönük ve girişken olmayan çocuklardır. Diğer uçta olan ikinci grup çocuklarsa, hemen her zaman kendiliklerinden ve karşılık beklemeden dert ortağı olmaya hazırdırlar. Bunlar da girişken ve dışa dönük yapıdadırlar. Bu son gruptakiler, erdem bilinci testlerinde de yaşlarının üstünde bir düzey tutturmuşlardır. Erdemli davranışların gelişmesinde duygusal etkilenmenin rolünü savunan araştırmacılar, bunun, pek çok etkenden yalnızca birisi olduğunu kabul ediyorlar. Bununla birlikte, doğuştan gelen bir davranış olan duygusal etkilenmenin, insanın kendi gereksinmelerine ve çıkarlarına karşın toplumun isteklerine uyabilmek demek olan “uygarca davranışların’ kökeni olduğunu kabul etmek, hiç de yanlış gibi görünmüyor. Çünkü gerçek erdemli davranışlar da bunlar değil midir! Bu konuda Hoffman: “Uygarlık kavramıyla ilgili temel sorulardan birisi, “İnsanlar niçin birbirlerine yardım ederler?’ sorusudur ve bunun cevabının temelinde duygusal etkilenme vardır” diyor.
SCIENCE 85’den özetleyerek çev: Melih ÖLÇER
4
BİLİM ve TEKNİK

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*