Çok hızla değişen bir dünya içindeyiz

C

Çok hızla değişen bir dünya içindeyiz. Her bilim dalı kendi alanında hergün yeni gelişmeler kaydederken çocuk psikolojisi ve diğer ilgili bilim dallan, değişimlere paralel yaptıkları araştırmalarla eğitim, gelişme çağında ortaya çıkabilecek davranış bozuklukları ve buna benzer konulan inceliyorlar ve çocuklara yaklaşım konusunda çeşitli metodlar doğuyor.

İleri ülkeler olayı daha bilinçli ele alıyorlar ve çocuk doğduğu andan itibaren çevrenin onun üzerindeki etkisini düşünerek yeterli uyarım alabileceği bir ortamda yaşatılmasını, gelişme sürecini tamamlarken her basamakta ona uygun araç gereçleri sunarken sağlıklı bir psişik ve zihinsel gelişmeyi amaçlıyorlar. Fakat ülkemizde bu konuya yeterli önem verilmiyor. Çocuğun ilk yıllarındaki olması gereken yeterli uyarımı bir tarafa bırakıp okul öncesi eğitimini söz konusu ettiğimizi düşünelim.

Ülkemizde okul öncesi eğitimi yapan kaç kuruluş vardır ve bundan ne kadar çocuk yararlanmaktadır. Ayrıca bu kuruluşların hepsi­nin sağlıklı bir eğitim yaptığından da söz edemeyiz. Yapılan araştırmalar çocuğun ilk yıllardaki zihinsel gelişiminin algılama gücüne paralel olarak çok hızlı bir gelişim gösterdiğini kanıtlamaktadır.

Çocuk doğumla birlikte getirdiği zekâ potan­siyelini belirli bir noktaya getirebilmek için bu dönemde çok meraklı, çevresine ilgilidir, gör­düğü, duyduğu herşey onun için keşfedilmemiş, gizli, büyülü ve ilginçtir. Büyük bir çaba ile çocuk araştırır, eline geçirdiği herhangi bir şeyi kırar, bozar, kurcalar, gördüğü her olayın nedenini, niçinini öğrenmeye çalışır. Sürekli soru sorar, zaman zaman annesi bıkabilir, cevapla­maktan çekineceği sorularla karşılaşabilir. Fakat çocuk, kendisinin anlıyabileceği bir lisanla, tatmin edecek cevaplar beklemektedir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, çocuğun ilk eğitmeni, annesidir. Gerek okul öncesi eğitimi, gerekse ilkokuldaki çocuğun eğitimine ayrılan zamanının yalnızca 5 saat olduğunu düşünürsek çocuğun evdeki yaşamının iyi değenlendirilmesi daha büyük bir önem kazanıyor.

Fakat, çocuğun ailesiyle sağlam bir dialoğun olması gerekir. Çocuk özellikle yaşamının ilk yılında yeterli sevgi ve güven hissini duyabilmek gereksinimindedir. Yaşı ilerledikçe bu ilişki şekil değiştirir, çocuk sevginin yanı sıra onun için yeni olan pek çok olayı birlikte yaşamak, paylaşmak ister. Gerçek bir dialog varsa, aile çocuğun evdeki eğitiminde etkin bir rol oynıyabilir. Gerçek dialog derken annenin çocuğu çok iyi tanımasını, anlamasını kastediyoruz. Şüphesiz her anne çocuğunu en iyi tanıyan kişidir. Fakat hiç çocuğunuza onun dilini tercüme ederek yaklaşmayı denediniz mi? Bu yaşta çocuğun dili oyundur. Evcilik oynayan bir çocuk düşünelim. Çocuğu o farkında olmadan gözlersek: Çocuk ya günlük yaşamını oyuna olduğu gibi aksettirecek ya da bazı olayları olmasını istediği şekilde oyununda yansıtacaktır. Çocuk oyun aracılığı ile spontan olarak iç dünyası ile çevre arasında bir denge kurarak psişik yaşamına yön vermeye çalışırız. Onun bu uğraşını zihinsel gelişimine yön verecek tarzda kullanmak, bugün ileri ülkelerin başarı ile uyguladıkları bir eğitim yöntemidir. Çocuk oyun ortamında farkında olmadan öğrenir, diğer çocuklarla dialog kurar, jşbirliği kavramını geliştirir. Bu arada gereksinim duyduğu uyarımı alır. Yanlız buradaki sorun, çocuğa sunulacak oyun materyalidir. Bilinçli, araştırmaya dayanan, çocuğa vermek istediğini verebilen, bunun yamsıra çocuğu kısıtlamadan hayal gücünü kullanabileceği, mevcut yaratıcılı­ğına ket vurmadan kritik bir düşünce yapısı geliştirebilen nitelikte olmalıdır. Sözünü etti­ğimiz oyunla eğitim konusu yurdumuzda kulla­nılmaya başlanan çok yeni bir sistem.

Üretilen oyunlardan bazı örneklemeleri aşa­ğıda sunuyoruz :

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*