Önceki Yazıda

  • Gençler: Sizi Milletimiz için nur saçan rehberler olarak takip ediyorum.
  • Bizim düşmanımız yoktur. Varsa, o bizim değil insanlığın düşmanıdır.
  • Hükümetin en feyizli ve en mühim vazifesi millî eğitim işleridir
  • Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
  • öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacakdır.

Bundan önceki iki yazıda şu görüşlere yer Verdik: Bir kuram oluştuktan sonra kendi başına ^bağımsız bir birim olur ve yaşamını başarılı bir şekilde sürdürür veya ölür. Hiçbir kuram oluştuğu dönemin kültüründen^ soyütla- v namaz ve her kuramın yâpısında sezgi vardır. Deneysel verileri veya gözlemleri biraraya getir­mek bir kuram oluşturmak için yeterli değildir. Sonuçların kaynaklandığı bir veya birkaç hipo­tezin de kökende yer alması gerekir. Hipotezler kanıt gerektirmediklerinden, kuramların köke­ninde sezgilerin bulunduğu söylenebilir.

Kuramların bir diğer niteliği, doğaya veya inceledikleri konuya bakış açılarında gizlidir. Evrene, yerel (lokal) veya tümsel Cglobal) bir açıdan bakılabileceği gibi, olaylara “durum” veya “davranış” olarak da bakılabilir.

Bu iki bakış açısı arasında önemli bazı ayrıcalıklar vardır. Söz konusu sistemin, hareket ve değişimleri zaman içinde sürekli bir şekilde İncelenmekte ise, sistemin “davranışlarına” ba­kılmaktadır, denilebilir. Eğer, sistemin, değişik zamanlardaki durumlarından bağıntılar ekte edip sonuçlara ulaşılıyorsa, sistemin “durumlarına” bakılmaktadır, denilebilir.

Birinci bakış açısı, sistemin hareketlerini bir sinema filminden izlemeye, ikinci bakış açısı ise değişik zamanlarda çekilmiş fotoğraflara bak­maya benzeti lebi lir .

Doğadaki belli bir durumla bagdaştırılabilen en temel kavram “enerji” dir. Bir taşın veya herhangi bir maddenin “potansiyel” enerjisinden söz etmejc veya hesaplamak için, durumlara bakmak gereklidir. Yükseğe çıkartılan bir taşta, gerilen bir yayda şişirilen bir balonda potansiyel enerji vardır. Potansiyel enefjiyi hesaplayabilmek için, ilk ve son durumları bilmek yeterlidir. Birinci durumdan ikinci duruma hangi yoldan ve ne şekilde ulaştığını bilmeye gerek yoktur.

Einstein’in görelilik kuramında madde ile enerji arasında E = rılc* şeklinde bir bağıntı ortaya çıkmaktadır. Burada E enerjiyi, m kütleyi*,

ç ise ışık hızını belirtir. Kütlesi olan bir cisim, uzay içinde sonlu bir yer kapladığından belirli bir durumu oluşturur. Yukarıki denklem kütlenin, “durumu” belirten bir kavram olduğunu açıkça göstermektedir

“Kuantum” kuramında E = hf eşitliği, ışık enerjisini belirten temel bir denklemdir. Burada f ışığın frekansı, yani ışık dalgasının bir saniyedeki salınım sayısı, h ise “planck sabiti” denilen sabit bir katsayıdır. Denklemin sol tarafındaki E durumu, sağ tarafındaki f ise davranışı simge­lemektedir. Dalga, zaman içinde uzaya sürekli bir şekilde yayılan bir yapıya sahiptir. Bu denk­lemle, ışık demetinde sürekli bir enerji akımı yerine, kesikli enerji “kuantumlarınm” aktarıl­makta olduğu anlayışı getirilmektedir. Aynı zamanda, ışıkta hem dalgasal özelliklerin hem de maddesel parçacık özelliklerinin bulunduğunu belirtmektedir.

Bu ikilik ilk ortaya atıldığı vakit, pek çok bilim adamı tarafından fcüphe ile karşılanmıştır. Gündelik yaşamda iki ayrı kavram olarak tanımladığımız dalga ve parçacık, nasıl olur da özdeş olabilirler? Bunun açıklanmasını şöyle yapabiliriz: Kuantum kuramı, mikroskopik dü­zeydeki olayların durumlarına bakıp sonuca ulaşmaktadır. Eğer dalgayı parçacıktan farklı görecek olursa, maddenin durumlarından değil davranışlarından söz etmiş olur ki, bu da kuramın iç yapısına ters düşer.

Parçacık maddenin bir durumu, dalga ise bir davranışıdır ve her ikisi de maddenin özellikleri­dir. Bu ayırımı kavradıktan sonra, dalga-parçacık ikiliğinde şaşılacak bir şeyin bulunmadığı görül­mektedir.

1924 yılında Franstz fizikçisi Louis de Broglie kütleli parçacıkların da dalgasal davranışlar göstereceklerini ileri sürmüştür, v hızı ile hareket eden bir parçacık, bir dalga gibi davranabilmekte, ve dalga boyu = h/mv bağıntısı ile verilmekte­dir. Bu bağıntı, dalga-parçacık ikiliğinin göz­lenmesini sağlamış. 1928 yılında hızlandırılmış elektronlarla girişim ve dağılma deneyleri yapıl­mıştır

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*