Pratik zekâ

yetenekli çocuklar ve beyni zedelenmiş hastalar üzerinde ça­lıştı.

Boston V.A. Hastanesi’nde aklı, hangi hastalık ya da ha­sarın zedeleyeceği konusunda gördüğü kesin farklılık, Gard- ner’in dikkatini çekti. Beyinlerinin sol yarım küresi zedelen­miş olarak gelen hastalar, sağlam sağ yarım küreleri saye­sinde şarkı ve lirikleri söyleyebiliyorlardı. Buna karşın, ko­nuşma yeteneklerini yitirmişlerdi. Sağ yarım küre hastaları ise, kusursuz okuyabiliyorlardı ama, ne okuduklarını yorum­layanı iyorlardı. (Gardner’in bulgulan, satır aralarını okuma yeteneğinin büyük ölçüde sağ yarım kürenin işlevi olduğunu gösterdi.)

Bu deneyler Gardner’i zekânın, zihnin tek bir gücü ol­maktan çok öte, beynin farklı alanlarından kaynaklanan bir dizi düşünsel yetenekten oluştuğu fikrine götürdü.

Gardner, Frames of Mind adlı kitabında zekânın en azından yedi kategoride toplanabileceğinden söz ediyor. Bunlardan üçü geleneksel; Sözel, matematiksel ve boyutsal fakat, di­ğer dördü tartışmaya yol açtı, (müzik yeteneği, vücut yete­nekleri, başkaları ile ilişkilerdeki beceri, kendini tanıma). Çünkü bunlar zekânın alışılmış anlamından çok uzaktılar.

Gardner, yedi yetenekten her birinin, beyinin belli bir par­çasını zedelemekle hasara uğratabileceğini savunarak, şunları söylüyor: “Altıncı hissinin kendisine basketbol topunu nere­ye fırlatacağını bildiren bir atleti ele alalım. Takım arkadaşla­rı ve rakipleri nerede bilmek zorundadır; onların nereye gi­deceklerini kestirip analiz, çıkarsama, plan, problem çözme yeteneklerini ne yapacağına karar vermek için kullanır. Bir dizi farklı zekâ tipi, kararlarında rol oynar. Fakat şu kesindir ki, yalnızca vücut hareketleri için bile akıl yürütme işlemi uy­gulanır.’’

Gardner, kültürel farklılıkların üzerinde durduğundan IQ benzeri bir skala tanımlamayı reddediyor.

Bu kadar ılımlı bir yaklaşımdan esinlenen Yale Üniversi- tesi’nden psikolog Robert Sternberg, çocukların zekâ testle­rinden çok korktuğunu, donup kaldıkları için hep başarısız olduklarını anlatıyor.

Sternberg’in üç köklü teorisi, zekâyı üç parçaya ayırı­yor. Birincisi Sternberg’in özellikle üzerinde durduğu, kişile­rin plan yaparken ve görevlerini yerine getirirken kullandık­ları zihinsel mekanizmalar, insanlar bu yetenekler sayesinde plan yapıp problemlerini çözüyorlar. Sternberg’e göre plan­lama, saf zihin hızından daha önemli. Söz gelimi testlerde başarılı olanlar, soruları cevaplandırmadan önce, onları sin­dirmek için, başarısız olanlardan daha fazla zaman harcıyorlar.

Teorinin ikinci parçası deneylerin katkısı; Zeki insan ye­ni problemleri çabucak çözmekle kalmıyor, benzerlerini oto- matikman çözerek başka işler için kafasını serbest bırakmak amacıyla kendisini eğitiyor da.

Pratik zekâ üstünde odaklanan üçüncü parça, Sternberg’­in “sözcüklerle ifade edilemeyen bilgi” dediği şeye dayanan sağ duyuyu öne sürüyor. Bu kabaca okullarda asla öğretile- meyen bütün önemli şeyleri içeriyor.

Sternberg aynı zamanda pratik zekâya yönelik bir dizi test hazırladı. Testlerden bazılan iş hayatında, politikada ya da bilimdeki şaşkınlık uyandıran bazı noktaları soru biçimin­de ortaya atıyor. Diğerleri sözsüz tavırlara karşı testçinin du-

 

 

PALİNDROMLAR

Tersten ve düzden okunuşu aynı olan sayı, kelime ve cümlelere palindrom adı verilmektedir. 121, 5445, 77, KA­BAK, ANASTAS MUM SATSANA birer palindromdur. Çünkü :ersten ve düzden okunuşları değişmemektedir. 1930’lu yıl­larda, palindromik sayılar elde etmek için bir yöntem öne sü­rülmüştü. Bu yöntem şöyle açıklanabilir:

1. Herhangi bir pozitif tamsayı al,

2. Bu sayıyı ters çevir ve kendisiyle topla,

  1. Elde edilen sayı palindromik değilse 2. adıma dön.

78 sayısıyla başlayarak 4 adım sonunda 4884 sayısı elde edilmek­tedir. Kuşkusuz sonucu elde etmek için gereken adım sayısı ilk başla­nılan sayıya göre değişmektedir.

Yaklaşık 35 sene bu yöntemin doğruluğuna inanıldı. An­cak 1967’de ünlü matematikçi Charles W. Trigg, yaptığı ça­kmalar sonucu yöntemin doğru olmayabileceğini gösteren örnekler ortaya çıkardı. Trigg, 10.000’e kadar olan bütün sa­yıları başlangıç sayısı olarak aldı ve palindromik bir sayı et­mek için yöntemde açıklanan adımları tekrarladı. Bu 10.000 sayı içinde 249 tanesi, işlemi 100 adıma kadar uzattığı hal­de palindromik bir sonuç vermedi. Bulunun 249 sayı içinde en küçüğü 196 sayısı idi. Birçok matematikçi ve bilgisayarcı yöntemin doğruluğunu kanıtlamak için 196 sayısı ile başla­yarak, adım sayısını arttırdılar. 1975 yılında, Harry J.Saal

237.310adım kullandığı halde, 196 sayısından palindromik bir sonuç elde edemedi. 196 sayısı üzerinde çalışmalar de­vam ediyor. Bugüne kadar sonuç alınmamasının gelecekte de alınamayacağı anlamına gelmemesine rağmen, yöntemin doğruluğu üzerine büyük bir gölge düşmüş oldu.

Biz bu sayımızda üstteki yöntemi kullanan bir Basic prog­ramı yazacağız. Amacımız, 1 ’den 100’e kadar oian sayılar içinde, en uzun adımda palindrom üreten sayıyı bulmak. Siz programda değişiklikler yaparak analizler yapabilirsiniz, ilginç bulduğunuz sonuçları dergimize yollayabilirsiniz.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*