MÜ MİNLERİN HASRETLE BEKLEDİĞİ ŞEREFLİ AY

MÜ MİNLERİN HASRETLE BEKLEDİĞİ ŞEREFLİ AY…
Ramazan kelimesine çeşitli mânâlar verilmektedir. Şöyle ki:

a) Kum ve taşların güneşin sıcaklığından kızdığı gibi, ahiret işlerini düşünmek ve konuşmaktan da mü’minlerin kalplerinde tesir ve hararet meydana gelmesi.

b) Ramazan; Sonbaharda yağan yağmur mânâsına gelen “Rameda” kelimesindendir. Bu ay’a ‘Ramazan’ denmesi, bu ay’ın kalpteki günah ve kirleri pak eylemesinden-d ir.

c) Ramazan’m bu adla anılması, günahları yok etmesi ve yakmasmdandır.

Ayrıca Ramazan, Allahü Teâlâ’nın Esmaül-Hüsna’ sın-dandır, diyenler de olmuştur.1

Ramazan-ı Şerifin, şerefli bir ay olduğunda şüphe yoktur. Kur’ân-ı Kerim’in bu ayda nazil olmağa başlaması da büyük bir anlam taşır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de: “Biz Kur’ân-ı Kerim’i, mübarek bir gecede (Kadir gecesin

o

de) indirdik” buyurulmuştur.

Atıyye b. Esved, Kur’ân-ı Kerim’in diğer aylarda indirildiğini işaret eden delilleri göstererek3, İbn-i Abbas (r.a.)’dan bu hususun izahını sorar. İbn-i Abbas (r.a.) cevabında; “Kur’ân-ı Kerim, Şehr-i Ramazan’ın Kadir gecesinde tüm olarak Levh-i Mahfuz’dan dünya göğüne indirildi. Sonra Cebrail (a.s.) yirmi üç senede olaylara göre, sure sure, âyet âyet ve zaman zaman, Kur’ân-ı Kerim’i Muhammed (s.a.v.)’e indirmiştir”4, der ve bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’den delillerle5 açıklığa kavuşturur.

Yine Kur’ân-ı Kerim’in Ramazan ayında indirildiği âyette açıkça ifade edilir: “Şehr-i Ramazan öyle bir aydır ki, onda Kur’ân-ı Kerim indirildi”.6

Şihap b. Tarık’ın, Ebu Zer Gıfârî’den (r.a.) bildirdiği hadis-i şerifte; “İbrahim aleyhisselânun suhufu, Şehr-i Ramazan’ dan üç gece geçince indirildi. Davut aley-hisselâmın Zebur’u, Şehr-i Ramazan’dan 18 gece geçince indirildi. İncil, İsa aleyhisselâma Şehr-i Ramazan’dan 13 gece geçince indirildi”7, buyurulmuştur. Yine, Ebu Hüreyre’den rivayetle Peygamberimiz; “Şehr-i Ramazan gelince Cennet kapıları açılıp, cehennem kapıları kapanır; şeytanlar bağlanıp, tutuklanır”, buyurmuştur .

Ebu Hüreyre (r.a.)’den gelen başka bir hadis-i şerifte; “Ramazan’ın ilk gecesi olduğunda, Allahü Teâlâ insanlara nazar eder; Allahü Teâlâ, Ramazan-ı Şerif’in her gününde milyonlarca insanı cehennemden azad eder”, buyurulmuştur9

Bu âyet ve hadislerden anladığımız Şehr-i Ramazan, Cenab-ı Hakk’ın seçtiği ve sevdiği, Resulünün ümmetine bahşettiği mübarek ve muazzez bir aydır. Bu ay içerisinde mü’minlerin gece ve gündüzlerini değerlendirmeleri ve faziletinden istifade etmeleri esastır. Bu ay içerisinde Kur’ân-ı Kerim’in nazil olmağa başladığı; bin aydan hayırlı olan

mübarek ‘Leyle-i Kadir’ de mevcuttur. O halde, böyle mukaddes ve muazzez bir ayda Kadir gecesini, ilk gecesinden son gecesine kadar aramak, gece ve gündüzleri namaz kılmak, Kur’ân okumak, zikir, fikir ve tefekkürle kısaca ibadetle geçirmek, nefsi bu ayda Hakk’ın muhabbetiyle yakmak, rengini değiştirmek lazımdır.

Oruç

Ramazan-ı Şerif denince akla ilk gelen oruçtur. Nitekim; “Sizden Ramazan’a kavuşan, o ayın orucunu tutsun” 10 âyet-i kerimesi hükmünce, her mükellef için oruç farz olmuştur.

Oruç, lügatte; iş yapmaktan, söz söylemekten geri durmak; ıstılahta ise; Tan yeri ağarmasından güneşin batmasına kadar yemek, içmek ve cinsi münasebet gibi şeylerden kaçınmaktır.

Oruçlu her zaman için ve bilhassa mübarek Ramazanda gıybet etmekten, dostlar arasını açmak için lâf taşımaktan, yalan ve kötü söz söylemekten de kaçınmalıdır. Şehvetten uzak olmalı, oruçlu halini, oruçsuz halinden daha üstün bir seviyeye ulaştırmalıdır.

Orucu, sadece yemek, içmekten mahrumiyet anlamında telâkki edip Allah’ın (c.c.) rızasının olmadığı işlerle meşgul olmak, elbetteki tutulan orucu zedeler.

Orucun Faydalan

Her ibadetin maddî ve mânevî faydaları olduğu gibi, orucun da sayılamıyacak kadar çok maddî ve mânevî faydaları vardır.

Biz burada, orucun mânevî faydalan üzerinde duracağız. İnsanın, mânevî cevherini oluşturan ruh-i hayvanî (nefis) ve ruh-i sultanî (ruh) denilen iki yönü vardır. Esasen bu iki kısım, ruhun sıfatları ve halleridir. Nefis, daima

kötülüğü, ruh da iyiliği emreder. Başka bir ifade ile; nefis kötü ahlâk ve sıfatların menşei, ruh da; güzel sıfat ve ahlâkın menşeidir. Bizim burada, ifade etmek istediğimiz husus, nefsin oruç ibadetiyle terbiye edilmesidir. Nefis terbiyesinde oruç, çok önemlidir. Zira oruç, muayyen bir zaman içerisinde birçok nimetlerden mahrumiyettir. Nefis kendisi için helâl olan nimetlere kavuşamayacak; fena huy ve sıfatlarını da oruç yüzünden besleyemeyecektir. Meşhur tasavvufî eserler ve risalelerde; nefsin tezkiyesinde oruç, başlarda zikredilmektedir. Nitekim; “Müzekkin Nüfus” adlı eserde her halükârda Allah’ı (c.c.) inkâr edip benlik iddia eden nefsin, bir çok mahrumiyetlere katlanmasına rağmen ilâhlık iddia ettiği halde, aç bırakıldığında Hakk’ı tasdik ettiği anlatılmaktadır11.

Kur’ân-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Oruç, sizden evvelkilerin üzerine farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de farz kılınmıştır. Gerek ki, oruç sayesinde fenalıklardan sakınasınız” 12 buyurulmaktadır. Demek oluyor ki; oruç, geçmiş peygamberlerin ümmetlerine de farz kılınmıştır. Ve yine bu âyet-i kerimenin sonunda, orucun; fenalıklardan koruduğu zikrediliyor. O halde oruç, âyet-i kerime ile de, nefsin terbiyesinde esas olmuş oluyor.

Kulun, Allah’a (c.c.) takarrup edebilmesi için, fena huy ve davranışlardan soyunması şarttır. Allah (c.c.) muhabbetinin önünde en büyük engel, nefs-i emmârenin fena huy, sıfat ve davranışlarıdır. İnsanın, emmare kuyusundan kurtulup, rahmete ve muhabbet-i ilâhiyeye kavuşması zaruridir. Oruçla, insan farkında olmadan bu fena huy ve sıfatlardan arınıp, emmâre kuyusundan kurtulur ve necata erer; Allah (c.c.) muhabbetinin tadını alır; lezzetiyle mütelezziz olur.

Ramazan’la ilgili bilgi verirken; bu ayın günahları yok ettiğini, yaktığını ifade etmiştik. İşte bu ayın mezkur anlamı taşıması, bu ayda orucun farz olmasındandır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*