ŞOGUNLUĞUN MİRASÇISI JAPONYA

ŞOGUNLUĞUN MİRASÇISI JAPONYA

Yüzyıllar süren iç savaşlarla parçalanmış bir ülkede güçlü ve merkezi bir devlet kurmak için, deyim yerindeyse, yeni Japonlar üretmek gerekti. Her şey bu durumun gerçekleşmesine katkıda bulundu. Toplum her zamankinden daha çok aşamalara bölünmüştü (daimyö, samuray lar, tüccarlar ve sanatçılaı;köylüler).Toplumsal yükselme neredeyse söz konusu değildi. Çin’ den gelen Konfuçiusçuluğun Şogunluk japonyası’nda bir devlet öğretisi düzeyine çıkması raslantı değildi: Dere-beyiyle bağımlısı, baba ile oğul arasındaki ilişkilere saygı duyulmasının ge-
bağlı bir bozukluk (anafilaksi şoku) biçiminde belirebilir.
Şok, kalp ya da damar kökenli (kalp kası enfarktüsü ya da akciğer ambolisi sonucu kalbe bağh şok) veya bakterilere, zehirlere bağh ya da sinirsel nedenli olabilir. Bazen bir cerrahi girişim sırasında (ameliyat şoku) ya da bir kol veya bacağa saatler boyunca uygulanmış dolaşım durdurucu bir bağ çıkarıldığında bir şok durumu
rekliliği üstünde durulmalıydı. Böylı ce düşünceler katı bir denetime bağ kılındı (güneyde yayılmaya başlaya Hıristiyanlığın bastırılması; yabanc ların kovulması); toplumsal davranı lar sıkı bir yasayla düzenlendi. Ulusı düşünce, içine kapanma sonucu gü lendi: Yabancı ülkelere gezi, ölüm ö zası öngörülerek, yasaklanmaya ki dar gidildi. Bununla birlikte, XVH yy’da sınırlı bir yumuşama yabanc ların ürünlerini, Nagazaki açıklara daki Avrupa ürünlerinin Japonya’y girdiği tek nokta olan küçük Dejim adasına sokmalarını sağladı.Yabanc ların silah, saat, ölçü aletleri, bilin sel kitaplardan oluşan ürünleri soylı larda merak uyandırdı ve gerçek aı lamda bir bilgi olma anlayışının,raj gaku’nun (Hollanda eşyalarının ino lenmesi) doğmasına neden oldu: £ yüzdenMeyci samuraylan,yem düşül çelerle dolan yeni insanların oluştu duğu Satsuma klanı gibi bazı klank imparatorluğu yeniden eski gücür kavuşturmak ve Japonya’nın dışaı dan gelen gelişmeye açılmasını sağli mak (Meyci dönemi; 1867) için şogı nun düşüşünü hızlandırdıla İç istikrar, tekniklerin gelişiminde \ kültür yaşamında kendini gösterd Çağdaş büyük Japon tröstlerinin çı ğunluğu Tokugava döneminde doğd Mitsukoşi mağazaları XVII. yy’da k ruldu. Estamplar Osaka ve Edo’nı iki merkez oluşturduğu (burada tü carlar kraldı) etkin bir dünyanın ya sımasıydılar. Ticaretten başka, san yi ve zanaat hızla gelişiyordu. Yeni y neticisi sınıf için Çikamatsu Monza mongibi edebiyat adamları yeni türe tiyatro yapıtları yazıyorlardı: Kabul bunraku (toplumsal engellerin katı] ğının ölüme ittiği iki âşığın “çifi intihar”ı gibi çoğu kez trajik konu] olan kukla tiyatrosu). Siyasete karı mayan için Edo Şogunluğu tatlı yaşa çağı oldu (çay evleri, geyşalar). Bu a m zamanda yapıcı bir çağdı: Meye nin yaptığı, imparatorun çevresini ş gunun çevresinin yerine geçirmek c du.
gözlenebilir. Ayrıca daha başka n< denler de bunlara eklenebilir. Bazılı rıysa şokun yerleşmesini kolaylaştır, bilir. Sözgelimi, bir travma şoku sıri smda,yaranın genişliği, neden olduğ ağrı, yaralının daha _ önceki durumı kaza koşulları, tehlikeyi artıracak b çimde üst üste eklenebilirler. Sözgı limi, uzun, bir yürüyüş ya da gezide sonra dağda yaralanmış bir kimse, sı ğuk, yorgunluk ve oksijen azlığı nedı
niyle şoka karşı daha dirençsiz olacaktır.
Şok durumunun başhca özelliği, ağır bir dolaşım yetersizliğidir, bu onarı-lamayacak iç organ bozulmalarına yol açarak kişinin yaşamım tehlikeye sokar. Dolaşım yetersizliği, ya dinamik sistemin (kalp) yetersizliğine, ya da damar sistemiyle kapsamı (kan) arasında apansız gelişen bir dengesizliğe bağlıdır. Dolaşan kan kütlesi, daha dolaylı olarak kullanılabildiği bazı beden alanlarında birikir. Dolaşım yavaşlar, dokuların kanlanması azalır, kanla dokular arasındaki alışveriş azalarak maddeler birikmeye başlar, dokular oksijensiz kalır (oksijen yok-luğu).
Kanama şokunda kan hacmi azalması, birikmeye, damarlarda kan dolaşımının güçleşmesine değil, ama gerçek bir kan kaybına (bazen bir iç kanama nedeniyle) bağlıdır.
Doku kanlanmasındaki azalma en ön-
ce böbrekleri, daha geç olarak kalbi, ardından beyni, giderek karaciğer ve pankreası etkiler. Şok, geriye dönüşü olmayan bozunlar ortaya çıkmadan tedavi edilmelidir.
Şok belirtileri genellikle kazadan saatler sonra ortaya çıkar. Yaralı bazen sakin ve bilinci açık, bazen bilinci bulanık ve ağrıya duyarsız, bazen son derece huzursuz ve zaptedilmez durumdadır. Teni kurşuni, gri renktedir. Dudakları morarmış, elleri ve bütün derisi soğumuş ve terle kaplıdır. Göz-bebekleri büyümüş, solunumu hızlanmıştır, sidik azalmıştır ya da hiç yoktur. Bazen kusmalar görülür. Ateş normal veya düşüktür. Nabız zayıf, hızlı (çoğu kez 120’nin üstünde) ve elden kaçıcıdır. Atardamar basıncı, yani tansiyon düşer. Erken ve etkili bir tedavi etkisiyle dirençli kişilerde orta derecede bir şok, birkaç saat içinde kaybolur. Ama bazen atardamar basmcı düşük kalır, solunum düzensiz
ve yüzeyseldir. Yaralı uyuklat İmdedir. Beden sıcaklığı 36 °C’ na düşer ve hasta 12-18 saat ölür.
Öncelikle tedavi, bazı kurallara olmalıdır. Her şeyden önce ya kanama varsa durdurulması g< Bu olmazsa, kan verilmesi yaı dır. Dolayısıyla basınçlı bir ] man, dolaşım durdurucu bir İ da pens uygulanmalıdır. Şokta hastayla karşılaşıldığında kana bir iç kanama olabileceği de bulundurulmalıdır. Bir kanama da dış) durumu dışmda, hasta s çıkarılmadıkça hiçbir girişim uzun süreli hiçbir taşıma) yapılı lıdır. Şoktan çıkarmanın ana ( hastaya damar yoluyla kan, p ya da serum verilmesi, hastaı tılması ve oksijen verilmesi,ağı yatıştırılması ve bazı uyarıcılar lanılmasıdır.
Şolohov
Mihail Aleksandroviç Şolohov karısı Maria Petrovna ile birlikte.
S.S.C.B’li yazar (Krulijin, 1905-Rostov, 1984).
Doğduğu yere ve bu yerin halkına duyduğu sevgiden esinlenerek çok genç yaşta yazmaya başlayan Mihail Aleksandroviç Şolohov, ilk öykü kitabı Do/2 Hikâyeleri’iıi (Donskie raskazi) 1926’da yayımladı. Don yöresinde yaşayan Kazakları ve iç savaşı işlediği bu kitabından sonra gene Birinci Dünr ya savaşı öncesinde, sonrasında ve iç savaş sırasında Kazakların yaşamını ele aldığı Ve Durgun Akardı Don (Tik-hiy Don) adlı romanım 1928-1940 yıllan arasında dört cilt olarak yayımladı.
Şolohov’un S.S.C.B’nde topra| lektifleştirilmesini anlattığı ve di 1932’de yayımlanan Uyandı Toprak (Podniyataya tselina) â maninin ikinci cildini 1959’da\ ladı. 1945’te yazmaya başladığı /pflödrö#ü/er(0niSrajalis zo r yeni baskı: 1969) ve İnsanın t (Sud’ha Çeloveka, 1957) adlı r larmda savaş dramını işleyen yapıtlarında akıcı ve çeşitli lehi dayalı zengin bir dil kullandı. Sovyet edebiyatının önde geleı silcüerinden biri olan Şolohov 1! Lenin Ödülü’nü, 1965’te de Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştı] Sostakovic
Dimitri Şostakoviç.
3936
S.S.C.B’li besteci (Petersburg [günümüzde Leningrad], 1906-Moskovâ, 1975).
Müzikçi bir ailenin çocuğu olan Dimitri Şostakoviç, küçük yaşta müzik yeteneğiyle dikkati çekti. Doğduğu kentteki Konservatuvar’da Steinberg ve Glazunov’un öğrencisi oldu, özellikle Bartok, Hindemith, Milhaud ve oniki-toncularm etkisinde kaldı. Müzik yaşamının bu ilk döneminde piyano parçaları (Aforizmalar, 1927),baleler [Altın Çağ, 1930; Duru Irmak, 1934), senfonik şürler (Ekim Senfonisi, 1931; Bir Mayıs, 1932), operalar (Gogol’dan esinlenerek Burun, 1928; Mtsensk’in LadyMacbeth ‘i, 1932)besteledi.Biçim-ciliği açısından şiddetle eleştirilen müzikçi, zamanla Prokofyev gibi daha yalm ve toplumcu gerçekçi sanat anlayışına ters düşmeyen biçimlere
yönelmek zorunda kaldı. Piyano parçalan (24 prelüd ve füg, 1950-1951) ve oda müziği parçaları (15 yaylılar
dörtlüsü) dışmda lirizmi ve dra gücü büyük orkestra bestelerin ce belirginleşmiştir: 5. Senfoni ( Leningrad Senfonisi olarak ad rılan 7. Senfoni (1941); 8. ve 9. i niler (1945-1946); Ormanların, sı (1949). Şostakoviç 192ı 1972’ye kadar on beş senfoni, lemiştir. Bestecinin, ezgisel ve e mantal zenginliği ile geniş mima kısı bakımından Berlioz’un y Mahler’in büyük bestelerini ar tan senfonileri dışmda. çok sayıc müziği (Berlin Düşüyor, 194! vardır. Şostakoviç, bestelerini: liği gereği ve ayrıca 1979’da y lanmış olan Anı/ar’ından dolayı lararası alanda adını duyurmı müzikçi, gençlik yıllarının atal her zaman için korumuş bir bı olarak kabul edilir.
İakabilim
rnmmstuda mı taş ocuğundaki Imbakaiarı.
Jeolojinin tabakaları inceleyen dalı (stratigrafi de denir).
Tortul kayaçlar.üst üste tabakalar(ya da katmanlar) halinde sıralanırlar. Tabakabilim, bu tabakalar arasındaki kökensel bağlan (bu bağlar tortullaşma biçiminin ürünüdür) inceler. Tabakabilimsel incelemenin iki ege-
men görünümü vardır: jeoloji olayları için bir kronoloji çizelgesi hazırlama olanağı veren, tabakaların zaman içinde birbirini izlemesinin incelenmesi (dar anlamdaki tabakabilim); eski devirlerdeki coğrafyayı belirleme olanağı veren, tabakaların uzamdaki dağılımının incelenmesi (paleocoğrafya). Tabakabilim ve paleocoğrafya, tortul arazilerle sınırlı kalmakla birlikte başka jeoloji olaylarının yerini zamanda ve uzamda belirleme olanağı verir: Kıvrılmalar; dağoluş evreleri; yanardağ püskürmeleri; granit sokulması; yeni fosil türlerinin ortaya çıkarılması; evrim.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*