FOTOĞRAF EMÜLSİYONU

FOTOĞRAF EMÜLSİYONU

Bu deteksiyon aracı, Fransız H. Bec| querel’in radyoaktifliği bulmasıyla doğdu.Emülsiyon içine bırakılan izleri taneciğin niteliğine ve enerjisine göl re birbirinden farklıdır. İzlerin sayıl mı mikroskopla yapılır. Bu, oldukça] önemli bir personeli gerektiren güç ı uzun bir çalışmadır. Bununla birlikte?, söz konusu yöntemin, zamanla verileni biriktirme üstünlüğü vardır, bu nJ denle sürekli olarak aygıt başmda bul lunmak gerekmez (sözgelimi, tayfj ölçümünde).
SAYAÇLAR
İYONLAŞTIRMA ODASI, kesin nicel ölçümleri sağlayan ilk aygıttır; Mariej Curie, uranyum ışınlannın incelenme! sinde iyonlaştırma odasından yararî lanmıştır. Bu, yalıtkan bir gazla dolj durulan kapalı bir kutudur; içine, bej lirli bir potansiyel farkı etkisinde bul lunan iki elektrot yerleştirilir. Bir ta| neceğin iki elektrot arasından geçişi] gaz atomlarının iyonlaşmasına ve ay] gıta bağlı bir devreden bir elektrül empülsiyonunun geçmesine (itki) yol açar. Son derece duyarlı olan bu ayj git, 10’17 gr’a yakın uranyum izlerinin! neden olduğu radyoaktifliğin bulunup! ortaya çıkarılmasını sağlar. f GEİGER – MULLER SAYACI (Bkzl İYON VE İYONLAŞMA) ve ORAN-J LI SAYAÇ, iyonlaştırma odasının del ğişik türleridir. I
SENTİLATÖRLER (PIRILDATICIİ LAR). Bazı ortamlarda, bu ortammj içinden geçen taneciklerin yitirdiği enerji kısmen ışık enerjisi biçiminde! yeniden oluşturulabilir: Bu ortamlar! sentilatör’levdiT. Crookes, Elster veî Geitel, 1903’ten sonra çinko sülfürün! a ışınlarının etkisi altında pırıldadı! ğını gösterdiler. Sintigrafi (sentilograi fi) sayaçlarında, pırıldatıcı maddef içinde yayınlanan parlak ışınımlar! bir çoğaltmalı fototüpün (fotoçoğaltıl cı) [Bkz. FOTOELEKTRİK] foto-duyarlıj tabakası üstüne alınır. Bu aygıt biri elektrik empülsiyonunun her uyarıcıj taneciğe denk düşürülmesini sağlar.! JONKSİYONLAR. Bir elektrik alanı!
etkisinde bulunan bir yan-iletkenden bir tanecik geçerse, bu yarı-iletkeni çevreleyen elektrotların uçlarında bir gerilim empülsiyonunun ortaya çıktığı görülür. Bu deteksiyon sistemi geliştirilme halindedir. Yer belirleme fonksiyonları (bağlantılar) aynı zamanda hem taneciğin yerinin belirlenmesini, hem de enerjisinin bilinmesini sağlar; bunlar bir çözümleme mıknatısının odak düzlemindeki nükleer emülsiyonların yerini alabilirler.
ODALAR
WILSON ODASI, su buharına doymuş bir gaz içeren kapalı bir kaptır. Hal değişimi olmaksızın aşırı doygunluğa sahip olması için, bu gaz birdenbire genleştirilir. Oda, yörüngeleri çukurlaştıran (içeri doğru eğen) bir magne-tik alanın içine yerleştirilir. Bu yörüngelerin fotoğrafları çekilir ve daha sonra bunların uzunlukları, eğrilik yarıçapları saptanabilir; buradan da taneciğin kütle ve yükü hesaplanır. KABARCIK ODALARI’nda aşırı ısınmış sıvıların kararsızlığı ilkesinden yararlanılır. Her iki halde, bir tane-ceğin geçişi, çarpıştığı akışkan mole-
küllerinin normal hale dönmesine neden olur ve böylelikle yörünge görülür hale gelir.
KIVILCIM ODALARI, soy gazdan (neon) oluşmuş bir atmosfer içine yerleştirilmiş bir ince metal levhalar bütününden oluşur. “Yararlı” bir tanecik göründüğü zaman, levhalara birincil sayaçlara bağh lojistik bir devre yardımıyla ayrılan bir elektrik empülsi-yonu uygulanır: Bir kıvılcım dizisi, taneciğin yörüngesini maddeleştirerek, bu yörünge üstünde parıldar.
Bu aygıtların tümü, elektronikteki çok büyük ilerlemeler sayesinde, kolaylıkla kullanılabilir hale geldiler, çünkü bu detektörlerin yanı sıra çoğu kez “yararlı” tanecikleri “ayıran”, elektrik sinyallerini kuvvetlendiren ve empülsiyonlarm sayımını sağlayan aygıtların da bulunduğu unutulmamalıdır.
TANECİK HIZLANDIRICILARI
Tanecik hızlandırıcıları, elektrik yüklü temel taneciklere, atom çekirdeklerine, iyonlara ya da plazmalara (iyon ve elektron karışımları) çok yüksek hızlar ve dolayısıyla önemli kine-
tik enerjiler kazandıran aygıtlardı Nitekim, bir hızlandırıcı özellikle, be] bir tanecik tipine aktarabildiği kim tik enerjiyle nitelendirilir; bu eneı milyon ya da milyar elektronvolt (niı gaelektronvolt ya da MeV ve gigaele; tronvolt ya da GeV de deni
1 MeV = 106 eV; 1 GeV = 109eV) eû sinden nitelendirilir. Bu arada ele] tronvoltun, 1 voltluk bir potansiyı farkı altında, hızlandırılan ve temi elektrik yükü (elektronun yükü) taş yan bir taneciğin kazandığı kinet enerji olduğunu da. belirtelin leV = 1,6.10″’” joule; çok küçük gil görünebilen bu birim, sonsuz küçük c çeğinde yer alır. Böylelikle, 150 Me’ luk bir protonun hızı yaklaşık 150 OC km/sn’dir ve 10 MeV’luk bir elektroı vakumda hemen hemen ışık hızın; yani 300 000 km/sn’ye erişir.
ÇEKİRDEĞİN İNCELENMESİ
Maddenin özelliklerini tanecik ya c atom çekirdeği düzeyinde incelemc için, genellikle izotop açısından a olan elementlerden kurulu hedefi« mermilerle bombardıman edilir. I yolla, sözgelimi, nükleer kuvvetler i çekirdeğin yapısı incelenir ya da y ni tanecikler bulunur. 1930’dan öne fizikçiler, mermi olarak yalnızca g ma ışınlarına (radyoaktif cisimler: ayrışması sırasında yayınlanırlar) i kozmik ışınlara sahiptiler ama, t kaynakların şiddeti sınırlıydı ve beli] bir doğrultuları yoktu. Bu tarihten b ri fizikçiler tanecik hızlandırıcıla kullanmaktadırlar.
Tanecikler, bir kaynaktan bir kez y yınlanınca, çok yüksek hızlar, yani b yük kinetik ener jiler kazanmaları iç hızlandırılmalıdırlar. En basit ilke, elektrik yüküne sahip olan tanecikl ri bir E elektrik alanı ’na yerleştirin ye dayanır. Bu tanecik, dolayısıy f = qE kuvvetinin etkisi altında kah Bu kuvvetin desteği ile tanecik yörü gesi çakıştırılırsa, tanecik elektr alanındaki d uzunluğunda bir yol iç W = f.d enerjisi kazanır; bu t Ec = qEd kinetik enerjisine denk d şer. Dolayısıyla, iki elektrot arasınc sürekli bir potansiyel farkı oluştur rak taneciklerin yörüngesi boyun« bir elektrik alanı uygulamak yeteı olur. Gerilim çok yüksek olduğunc (birkaç milyon volt) tanecikler ma] neyi bir kere düz1 çizgi halinde kal derler; yüksek gerilimli bu hızlandı] cılar içinde tanecikler, birkaç milyı elektronv.oltluk enerjilere ulaşırla Gerilim orta bir değerde olduğundai necikler iki elektrot arasında birçı

kere gidip gelirler; elektrik alanı, her hızlanma’dan sonra, tanecikler sürekli olarak hızlandırıcıbir alanla karşılaşacak biçimde, tersine döner: Bu, tersine dönme sayısı saniyede birkaç on milyonu bulan yüksek frekanslı hızlandırıcıların ilkesidir. Siklotronlar, senkrosiklotronlar, betatronlar ve elektronlu ya da protonlu (sonuncuya genellikle bevatrori ya da kozmotron adı verilir) senkrotronlar gibi doğrusal olmayan hızlandırıcılarda tanecikleri, hızlandırma odası içinde tutmak için magnetik bir alan gereklidir. Oda, hava molekülleriyle çarpışarak frenlemeyi önlemek için her zaman havası boşaltılmış olmalıdır. Aynı biçimde hızlandırıcı çıkışında, tanecik demeti hedeflere kadar vakumlu tüplerde yol alır. Dairesel ya da spiral yörüngeler
elde etmekiçin,magnetik alankullanı-mı, böylelikle birçok devir boyunca hızlanan taneciklerin enerjisinin büyük ölçüde artmasını sağlar (Bkz. SİK-LOTRON).
BAŞLICA HIZLANDIRICI ÇEŞİTLERİ
1952’de Brookhaven’de (New York) hizmete açılan ilk senkrotron, protonlara 3 GeV’luk (3 milyar elektronvolt) bir kinetik enerji aktarmaktaydı. 1970’teyse Serpuhov’daki (Moskova yakınında) proton hızlandırıcısı 70 GeV’a erişiyordu. 1977’de Fermilab (Chicago yakınında, Batavia’da) hızlandırıcısı 500 GeV’luk protonları 1 km yarıçapındaki bir yörünge üstünde hızlandırdı. Bu hızlandırıcılarda, taneciklerin hızı aşağı yukarı ışık hı-
zı kadardır (C = 300 000km/sn];nii kim bağıl mekanik.bir taneciğin, kir tik enerjisi protonlarda yalnızca 0,9Î GeV olan mc! kütle enerjisini aştığı da c ışık hızına yakın bir hızla yer d ğiştirdiğini gösterir. Bir proton se krotronunda erişilen E enerjisi (Gl cinsinden) şu formülle verili E = 0,3SB; R, yörünge yarıçapı (m] re cinsindjBn) ve B, taneciklere uyg lanan magnetik alanın şiddetidir (ti la cinsinden). Bu formül, hâlâ kul] nılmakta olan bir makinenin güdün yetkinleştirilmesinin B’yi artırarl gerçekleştirilebileceğini gösterir. İJ tekim Fermilab’m protonlarının en« jisinin, bulunan mıknatıslar yerine İ çift magnetik alan sağlayan aşıı iletken mıknatıslar kullanarak 10!
■ ■■■.■■■■■a
GeV’a çıkarılabileceği tahmin ed inektedir. Daha yüksek enerjilej ulaşmak için ise öylesine büyük ıf kineler yapmak gerekmektedir ki, | gitgide, 1956’da Donald Krest’in ıl şündüğü ve ilk olarak Stanford!c (Kaliforniya) gerçekleştirilen da1 ucuz bir çözüm olan çarpışma hail ları’na yönelmektedir. . J
Alışılmış bir hızlandırıcıda bir tan tik demeti sabit bir hedefe çarpa Çarpışma halkalarındaysa hedef, ili nin karşıt yönünde dolanan ikinci | demetle yer değiştirmiştir. Bu sisteî verilmiş bir hızlandırıcı düzeniyle yİ tanecik üretimi için kullanılan en® jiyi önemli ölçüde artırmaya olana sağlar. Sözgelimi, 1978’de Hambur da hizmete sokulan makine, her KÎ
‘,ViŞ
20 GeV’luk bir enerjiye sahip olanb elektron demetiyle bir poziton demi tinin çarpışmasını sağlar. , j Ulaşılan enerjiler uzun bir sürel atom çekirdeğinin incelenme gereks nimlerini aşmıştır (nükleer fiziİ 1960’ta amaçlanan (ve genelde ulaş lan) hedef yeni taneciklerin üretinri| du. 1970’ten sonra hizmete açılan ll landırıcılarda, yeni önerilen kuramlı nn denenmesi amaçlandı. ” j
Türk yazarı (İstanbul, 1915 – İstanbul, 1986).
İlk ve ortaöğrenimini Galatasaray Li-sesi’nde yapan (1923-1935) Haldun Taner, Almanya’da Heidelberg Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi, ancak hastalanınca öğrenimini yarıda keserek yurda döndü (1938). Daha sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı ve Sanat Tarihi bölümlerini bitirdi (1950),
1950-1954 yılları arasında Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde
asistan olarak çalıştı. Viyana’da Max Reinhardt Tiyatro Enstitüsü’nde bir süre tiyatro eğitimi gördü. 1957’den sonra, İstanbul Üniversitesi Gazete-cilek Enstitüsü’nde edebiyat ve sanat tarihi, Ankara Üniversitesi Dil ve Ta-rih-Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tiyatro tarihi okuttu.
1955-1960 yıllan arasında Tercüman gazetesinde, kültür konusunda yazılar yazdı. Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet gibi gazeteler ile Yücel, Ülkü, Varlık, Küçük Dergi gibi dergiler-
de öykü, fıkra, başyazı, söyleşi git türlerde yazılar yayımladı. I 1950 yıllarında oyun yazmaya başla yan Haldun Taner, 1967’de Devekı şu Kabare Tiyatrosu’nun kuruculai arasında yer aldı. Bu tiyatroda o\n1 nan kimi oyunlarıyla, kabare tiyatro sunun yaygınlaşmasını sağlat 1974’ten sonra Milliyet gazetesini “Devekuşuna Mektuplar” başlık söyleşilerini yayımlamaya başladı! Öykü ve’oyun dışında, fıkra, makals söyleşi, gezi yazısı gibi türlerde! verimli bir yazar olan Haldun Tane
»52
Haldun Taner
New York Herald Tribune gazetesinin düzenlediği uluslararası öykü yarışmasında “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle Türkiye birincisi
(1953), Varlık dergisinin 1956’da yaptığı soruşturmada yılın en beğenilen öykücüsü seçildi. Haldun Taner’in filme de alman Kaçak (1955) ile Dağlar Delisi Ferhat (Lütfi Akad ve Orhan Kemal’le birlikte, 1957) adlı senaryoları sırasıyla Türk Film Dostları Demeğı’nin senaryo ödülünü ve Basm-Yaym Senaryo Armağam’nı kazandı. Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969) ile Bordighera Uluslararası Mizah Festivali Öykü Ödülü’nü, tiyatro dalında da Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971) oyunuyla 1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü’nü kazandı. Sedat Simavi Vakfı 1983 Edebiyat Ödülü’nü Pertev Naili Bora-tav’la paylaştı.
YAPITLARININ ÖZELLİKLERİ
Yazarlık yaşamına, hastayken oyalanmak için yazdığı ve Ankara Rad-yosu’na göndererek oynanmasını sağladığı skeçlerle giren, ilk öyküsü Haldun Hasırcıoğlu imzasıyla Yedi-gün gergisinde yayımlanan (“Töhmet”, 1945) HaldunTaner, toplumda gözlemlediği her türden ve her sınıftan insanı dalaverecilikleri, çıkarcılıkları, bencillikleri, acımasızlıkları, sevgisizlikleri, zayıflıkları, vb. ile öy-küleştirirken, kendisine özgü bir gerçekçilik anlayışından yola çıktı. Haldun Taner’in gerçekçiliği, kurmaca duygusu veren, hayalgücünün de katkıda bulunduğu, toplumsal sorunlara doğrudan değil, gönderme yoluyla değinen özgün bir gerçekçiliktir. Öykülerinde, insanların zayıf
yanlarını ince alay ve yergi yoluyla sergilerken, zekâkıvraklığıylailgi çekici kıldığı nükteli, kara gülmeceye dayanan bir anlatım ve uzun tümceli, işlenmiş bir öykü dili kurdu. Tiyatro konusundaki çalışmalarım 1950’den sonra yoğunlaştıran Haldun Taner’in, 1964’te oynanan Keşanlı Ali Destanı’ndan önce yazdığı Günün Adamı, Dışardakiler, Ve Değirmen Dönerdi, Fazilet Eczanesi, Lütfen Dokunmayın oyunları dramatik tiyatro anlayışındadır. Bu oyunlarda çıkış noktası olarak toplum içinde bocalayan bireyi alıp, karakter yapılarına ağırlık vererek işledi. Keşanh Ali Destanı oyunuyla, epik tiyatro ve geleneksel Türk tiyatro anlayışını birleştirerek denediği epik tiyatro biçimi, yurt içinde ve dışında alışılmamış bir ilgi görerek başarı kazandı. Haldun Taner bundan sonraki Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Eşeğin Gölgesi, Zilli Zarife gibi oyunlarım epik tiyatro yöntemiyle yazarak, güncel olayları, gerek parodi ve alegori, gerekse taşlama yoluyla ve öykülerinde olduğu gibi kıvrak bir
BAŞLICA YAPITLARI
Öykü: Yaşasın Demokrasi (1949) Tuş (1951); Şişhane’ye Yağmur Ya ğıyordu (1953); Ayışığında Çalışku
(1954); On İkiye Bir Var (1954); Kon çinalar (1967); Sancho’nun Sabal Yürüyüşü (1969).
Oyun: Günün Adamı (1953); Ve de girmen Dönerdi (1958); Fazilet Ecza nesi (1960); Lütfen Dokunmayı?
(1960); Günün Adamı (yazılışı 1949; basımı: 1953); Huzur Çıkmaiz
(1961); Keşanlı Ali Destanı (yazılışı 1964; basımı: 1979); Gözlerimi Ka parım Vazifemi Yaparım (1964] Eşeğin Gölgesi (1965); Zilli Zarif
(1966); Sersem Kocanın Kurnaz Ka nsı (1971); Ay Işığında Şamat (1976). [Kabare türündeki oyunları Bu Şehr-i İstanbul ki (1962); Vataı Kurtaran Şaban (1967); Dün-Bugüı
(1971); Aşk ü Sevda (1972); Yâr Ba na Bir Eğlence (1974); Hayırdır fa şallah (1980); vb.]. Fıkra-söyleşi-gezi: Devekuşu» Mektuplar (1970); Hak Dostum Diy Başlayım Söze (1979); Düşsem Yol laraYollara(1979);ÖlürİseTenÖlü Canlar Ölesi Değil (1979); Çok Gi zelsin Gitme Dur (1983); Berlin Mek tuplan (1984); Koyma Akıl Oym Akıl (1985); Önce İnsan Olma (1987).
üslupla işledi. Bu oyunlardan başki kabare türünde de Bu Şehr-iîstanbı ki, Vatan Kurtaran Şaban, Dün-Bı gün, Aşk ü Sevda, Yâr Bana Bir E± lence, Hayırdır İnşallah gibi oyunli yazarak, toplumsal ve siyasal taşlam tavrını sürdürdü.
■Tang sülalesi Çin imparatorluk sülalesi (618-907).
Kuzey ve güney arasmdaki uzun bir bölünmenin ardından Han sülalesinden sonra ikinci büyük imparatorluğu kuran Tang sülalesi, ülke topraklarım genişletmesiyle, güçlü uygarlığıyla ve yükselmesiyle parladı. Suy sülalesi fa i ihi Li Şı-Min iktidarı babası Gao-dzu’ya (618-626) bıraktı. Çin’in yeni yöneticileri, temel ilkesini hiçbir toprağın çiftlik kirasına verilemeyeceğinin oluşturduğu bir tarım reformu gerçekleştirerek,Suy sülalesinden Ven-di’nin yaptıklarım yemden ele aldı. Bununla birlikte, bağışıklık durumları (devlet memurları, manastırlar) çok fazla olduğundan, yasa “köylülerin ortadan kalkması”na engel olamadı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*