KOZMİK GÜÇ VE İÇREKLİK

KOZMİK GÜÇ VE İÇREKLİK

Kundalini, Sakti’nin, yani kozmik gücün, insan içindeki bulunuş biçimini dile getirir. Bu güç sarmal bir biçimde, tıpkı bir yılan gibi kendi üstüne çöreklenmiştir (kundalini). Tantraların ışıklı ve sesli olduğunu belirttikleri bu ijıce güç, bedende, çakralar diye adlandırılan sinir merkezlerinde bulunur. Yoganın amacı, sıradan insanda uyur haldeki bu gücü “uyandırmak”, onun yükselecek biçimde gelişmesini
laşık olarak hesaplanabilir: Büyük b sınç için 10 sayısının üstüne kişin yaşı (on yıl olarak) eklenir. Küçük b sınç büyük basıncın yarısına 1 (ba uzmanlara göre 2) eklenerek elde ec lir. Ama gene de bu rakamların kes değerler olarak ele alınmamaları, e neklikle değerlendirilmeleri gerekir,
sağlamak ve^güç merkezlerinden, 3 ni çakralardan geçtiği ölçüde özü lenmesini sağlamaktır. Bu yükselip doruğunda yoginin bilinci, “bin t yaprakldotüs” denen şeye varır ve yüce Sakti ile birleşme burada g< çekleşir.
Bu kozmolojik süreci doğru olarak 3 rumlayabilmek için, Doğu metafizi nin, varlık ile bilme arasında özd< lik bulunduğu düşüncesine, yani sandaki ya da dışındaki her fiziki gerçekliğin her yerde bulunan tan sal bilincin belli bir durumu oldu düşüncesine dayandığım unutmam gerekir. Bundan ötürü Çakraların h biri, en ulu Sakti’nin birer küçük i neği olan ayrı bir tanrı olarak göı lür.
Öte yandan, Tantracıhğa ilişkin h şeyin teknik ve içrek bir nitelik ta dığırn gözden kaçırmamak gerekir. ] tekim, Tantracılıktan söz eden met lerin iyice anlaşılabilmesi ve yara olabilmesi için hocanın, buradaki zemli anlamları öğrenciye açıklan sı gerekir.
Kurtarıcı yoga ile bağıntısı ve taşı ğı önem dolayısıyla, bu bilgiler araş da ikisinin üstünde durmak gerek
395′
Mantra-vidya ve yantra-vidya. Bunların birincisi, kimi zaman, Brahma ile özdeş tutulan Om sesinden türetilmiş tek heceli (hrim, krim, vb.) zikr formüllerinin ya da mantraların bilimidir (vidva). İkincisi ise, düşünmeye desteklik eden grafik temellere yâ da
Doğu Afrikânda ülke.
KuzeydeKenya ve Uganda, kuzeybatıda Ruânda, Burundi, batıda Zaire, güneyde Zambiya, Malavi ve Mozambik ile sınırlı olan Tanzanya’nın, doğuda Zengibar ve Pemba adalarının yer aldığı Hint Okyanusu’na kıyısı vardır.
COĞRAFYA
Tanzanya eski kayaçlardan oluşan geniş bir yayladır, yer yer çöküntü hendeği (Rift Valley) kırıklan görülür, özellüde Zaire ve Zambiya sınırlarında dar ve uzun göller (Tanganyika ve Malavi [eski Nyassa] gölleri) yer alır. Kuzeyde Victoria gölü, Doğu Afrika’ da eski birer İngiliz sömürgesi olan Uganda, Kenya, Tanganyika için bir iç deniz görevi yapar; 5 895 m yüksekliğindeki Kilimancaro dağı Kenya sınırında görkemli bifbiçimde yükselir. Malavi gölünden kuzeydoğu kıyısına kadar Tanzanya’yı kateden volkanik sıradağlar ulaşım için bir engel oluşturur, musonların ülkeye sızmasını önler ve güneydoğu bölgelerinin kuraklığını artırır.
Zengibar ve Pemba adaları, bir kırıkla (ya da fay) kıtadan aynlan yükselmiş (en yüksek nokta: 216 m) iki mercan resifidir; burada yağışlar boldur, ama verimli topraklar çok azdır. Tanzanya’nın kıta kesimindeyse, kuzeydeki ve batıdaki çok yoğun yerleşim merkezleri pek elverişli olmayan
Yüzölçümü :939 828 km2 Nüfusu :26 869 000 (1991) Nüfus
yantralara ilişkindir. Belli birtakım gizli dinsel törenlerle ortaya konan ve kullanılan bu desteklerin, düşünceye dalan kimseyi yüksek düzeylere çıkaracağına ve ona gizli güçler kazandıracağına inanılır.
Hindistan, yalnızca Brahmacılığı be-
nimseyip Buddhacılığı bir yana bıral maya hazırlanırken (1000 yılı dolaj larında) Buddhacılık, Hindistan’da Bengal’de ve özellikle Tibet’te, Ta| tracıüktanbirçok şey aldı.Bundanöl! rü, bu “geç Öuddhacılığa”, Tantn Buddhacılığı denebilir. I
yoğunluğu
Başkenti
Dili
Dini
Para birimi
:Km2’ye 28,5 kişi :Darüsselam (1 300 000 nüf.; 1991)
:Svahili (resmî dil) ve İngilizce ¡Animist (özellikle kıta kesiminde); Müslüman; Hıristiyan (adalarda); Hindu dini
:Tanzanya şilini
güneybatıyla karşıtlaşır. Kıyı şeridinde yağışlar oldukça,düzenlidir. Rialar sayesinde barınmaya elverişli hale gelen bu kıyılar, resiflerle engebeli bir görünüm kazanmışlardır. Eskiçağ’dan başlayarak, haliçlerde yer alan limanlar, Afrika ve Hindistan arasında bağlantı kurmak için muson rüzgârlarının almaşık düzeninden yararlanan gemicilerin uğrak yeri olmuştur. İranhlar, Araplar, Portekizliler, Almanlar, İngilizler bu kıyılarda sırayla birbirlerini izlediler. Günümüzde üç yerleşme merkezi Tanga, Darüsselam ve Mtvvaria çevresinde yer alır. Darüsselam 1891’den sonra Almanlar tarafından başkent olarak seçilmesi sayesinde gelişmiştir. Yönetimsel ve siyasal işlevlerinin yanı sıra Asya kökenli kalabalık nüfusu sayesinde önemli bir ticaret işlevi de üstlenen Darüsselam aynı zamanda sanayi alanında belirli bir rol oynar. Malavi gölü’ ile Tanga arasında güneybatı/kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve 2 000 m’yi âşan yüksek engebeli bir dağ sırtı, ulaşılması daha güç olan ve 500 mm’nin altında yağış alan İç Tanzanya’yı öbür kesimlerden
ayırır. Bu kesimde elverişsiz koşullara dan ötürü, nüfus yoğunluğu çok dj] şüktür: Tabora bölgesinde km2’ye 3 fg şi bile düşmez.
TARİH |
Tanzanya’da, milyonlarca yıl önce yj şadıkları sanılan insanımsıların/2| janthropus ve Homo hahilis) izlerii raslammştır. Kıyı kesimi ticaretle u raşan başlıca toplumlarm (Fenike] ler, İranlüar, Araplar, Portekizlile İngilizler) sık sık uğradıkları bir yi haline geldi. Oysa Bântular, bölge) n. yy’dan başlayarak yerleştiler. XI! yy’da, Zengibar’ı ellerinde tutJ Araplar buraya karanfil tarımını v köle ticaretini getirdiler; ayrıca ticl retlerini sürdürebilmek için kıta kıl larma da yerleştiler ama, o dönemdi Avrupalılar Afrika’yı paylaşmayj başladılar: Almanlar 1884’te kıtayl çıktılar, Araplar gibi Afrik topraklarını ellerinden aldılar ve ka| h ayaklanmalara yol aktılar. İngiliz ler 1891’de Zengibar’ı himayelerin’ aldılar, 1919’da Milletler Cemiyeti’! den Tanganyika üstünde manda 1
ijia’da 13 000 :’lik bir alanı Serengeti rki’ndan
görünüş.
mdeki bir ladastmn •ıtri otan r’daki Arap içıları ve tekneleri.
i? –
ma hakkım elde ederek Almanların yerine geçtiler.
1961’de bağımsızlığını kazanan Tanganyika, 1962’de cumhuriyet rejimini seçti. Julius Nyerere cumhurbaşkanı seçildi ama, 1964’te bir askerî hükümet darbesinden sonra, yeniden iktidara gelmek için İngiliz or-dusunu yardıma çağırmak zorunda kaldı.
1963’te bağımsızlığını elde eden Zengibar, Afrikalı çoğunluk ile Araplardan oluşan yönetici azınlık arasında şiddetli bir rekabete sahne oldu. Arap yöneticiler (Tanganyi-ka’da ve bütün eski İngiliz sömürgelerindeki gibi burada da sayıları kabarıktı) Asyalı göçmenlere dayandılar. 1964’te, Afrikalı çoğunluğun partisi olan Afro-Shirazi Party’nin etkisiyle Arap sultan devrildi ve yerine Devrim Konseyi başkam şeyh Karu-me getirildi. Karume, Tanganyika başkanı Nyerere ile anlaşarak Tanganyika ile Zengibar’ın Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti adı altında birleşmesini sağladı (Nisan 1964). Tanzanya’nın Commonwealth’e bağlı bir cumhuriyet olarak kurulmasından sonra, J. Nyerere cumhurbaşkanı olarakkaldı ve çıkarılan “geçici” anayasayla Zengibar’a geniş ölçüde-özerklik tanındı (burayı despotlukla yöneten Karume, 1972’de öldürüldü ve yerine Aboud Jumbe geçirildi). Başkan Nyerere bu arada, iktisat alanında birtakım değişiklikler yaptı. Arusha Bildirgesi’yle (1967) ujamaa (aileye ilişkin) sosyalizmini getirdi: Böylelikle çeşitli kesimler (bankalar, taşınmaz mallar, sigorta şirketleri,
besin sanayileri) ulusallaştırıldı, ticaret sıkı bir denetim altına alındı, kadrolar azınlıklar (Araplar, Hintliler, Avrupalılar) zararına Afrikalılaş-tırıldı, en önemlisi, geleneklere uymakla birlikte’ büyük bir işletme özerkliğine sahip bulunan tarım kooperatifleri ya da ujamaa köyleri kuruldu. Tanzanya, uluslararası yardımlardan yararlanabilmek amacıyla dış ülkelerle ikili anlaşmalar yaptı: Çin (Zambiya’yı Darüsselam’a bağlayan Tanzam demiryolu hattının yapımı); A.B.D. (Zambiya’ya yönelen karayolunun yapımı); Fransa (Darüs-selam’da dokuma fabrikasının ku-
bar devlet başkanlığı ve Tanzany; başkan yardımcılığı görevlerinde! ayrıldı ve yerini 30 Ocak 1984’te d* geçici olarak Ali Haşan Mvinyi aldı 15 Ekim 1985’te İdris Abdülvekil Zengibar başkanlığına ve Tanzanyi cumhurbaşkanı yardımcılığına seçi lirken, 27 Ekim 1985’te Ali Hasaı Mvinyi Tanzanya cumhurbaşkanı ol du ve Julius Nyerere’nin yerine baş kanlık görevine 5 Kasım 1985’te baş ladı. Nyerere’yse Devrim Partisi baş kanlığım sürdürdü. İktisadı liberal leştirici önlemler alan Mvinyi, bı yüzden Nyerere tarafından şiddetli eleştirilmesine karşın, 1990’da yapı
rulması); vb.
Nyerere, 26 Ekim 1975’te yeniden Tanzanya federal devletinin önderliğine seçildi.
1977’de, yeni bir anayasa çıkarıldı ve tek bir gerçek parti kuruldu: Zengi-bar’m Afro-Shirazi Party’si kıtadaki Tanganyika African National Union (T.A.N.U.) partisiyle birleşerek devrim partisi Chama Cha Mapinduzi’yi oluşturdu. Uluslararası siyaset alanındaysa, Julius Nyerere, ordusunun başarılı bir müdahelesiyle Uganda diktatörü İdi Amin’i devirmesinden sonra, Afrika Birliği Örgütü’nun Temmuz 1979’da Monrovia’daki zirvesinde belirli bir Afrika anlayışına sahip büyük bir önder olarak gözüktü. Ama bu müdahaledeki başarısına (Tanzanya 1978’den 1981’e kadar Obote rejiminin yerleşmesine yardımcı olmak için Uganda’yı işgal etti) karşılık 250 milyon sterlini bulan harcamaları ülkenin iktisadi durumunu çıkmaza soktu. Buna çözüm getirebilmek için perakende ticaret özel kesime verildi. 1984’te yeni bir anayasa onaylandı, kendine özgü bir siyasal örgütü olan Zengibar’da, 29 Ocak 1984’te Aboud Jumbe, zengi-
lan cumhurbaşkanlığı seçimlerin yeniden kazanmayı başardı. Bu ara da, Zengibar’la birliğin yarattığı so ra ular, Mvinyi’nin Zengibarh olma sına karşın sürüp gitti. 17 Ocal 1992’de Mvinyi, Anayasa’da bir de ğişiklik yaptırarak, çok partili rejim geçildiğini açıkladı.
İKTİSAT
Tanzanya iktisadının temelim tarıı oluşturur: Beslenmeye yönelik ürüı ler (mısır, manyoka, hintdansı) gerel sinimi karşılamaktan uzaktır; yalnu ca mısır, dışsatımı yapılabilecek nitt liklere sahiptir. Büyük üretim koope ratiflerinde sisal, kahve, çay ve şekeı kamışı yetiştirilir. Adalardaki hindi! tancevizi ve karanfil ekili büyük tanı işletmeleri ulusallaştinlmışlardır. Aa rica Mtwara bölgesindeki kooperati: lerde yetiştirilen kaju iyi gelir getiı mektedir.
Kilimancaro’nun yamaçlarında Afr: ka tipi tarımla Avrupa sömürgecili| yan yana varlıklarım sürdürürleı Şayga kabileleri yamaçları tarıma a< mışlardır ve buralarda kooperatifle oluşturarak çok küçük işletmelerd
3961
muz, mısır, özellikle de dışarıya satılan kahvenin yarıdan fazlasını yetiştirirler. Kahvenin geri kalanıysa orta çaplı kuruluşlarda, AvrupalIların işlettikleri yirmi-otuz kadar özel arazide üretilir
Victoria gölü kıyısıysa hem balık bakımından çok zengindir, hem de özellikle Tanzanya’nın Mwanza limanı yoluyla önemli oranda ticarete olanak sağlar. Sağlam bir kabile örgütü sayesinde, Victoria gölünü çevreleyen bölgeler tarım ve hayvancılık iktisadıyla altın ve ejmas madenlerinin işletilmesine dayanan belli bir refah dü-/.eyine ulaşmışlardır.
Verimsiz sayılan hayvancılık, Kenya’ nın güneyinde ve Tanzanya’nın kuze-
Gülhane Hattı Hümayunu’nun {Tanzimat Fermanı) ilan edildiği 3 Kasım 1839’dan ilk Türk anayasası olan Kanunu Esasi’nin (ve Birinci Meşrutiyet’ in) kabul edildiği 23 Aralık 1876’ya kadar süren dönem.
Tanzimat dönemi, çağdaşlaşma ve Avrupa devletlerinin güvenini kazanma arayışları içinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nda, toplumsal ve siyasal kurumlarla hukuk alanında yeni düzenlemelerin uygulandığı dönemdir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*