ELEŞTİRİ

ELEŞTİRİ
Tanzimat döneminde edebiyat eleştirisi de canlılık kazandı. Edebiyatta toplumsal yararı amaçlayan Tanzimatçıların ilk eleştiri hedefi, doğallıkla toplumdan kopukluğu yüzünden Divan edebiyatı oldu: Ziya Paşa “Şiir ve İnşa ”, Namık Kemal de “Lisan-ı Os-mani’nin Edebiyatı Hakkmda Bazı Mülahazatı Şamildir”başlıklı yazda-rında Divan edebiyatma köklü eleştiriler getirdiler. Bu arada Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasında şiir dili ve nazım tekniği konusundaki tartışma oldukça ilgi çekti. Recaizade Mahmut Ekrem, Doğu ve Batı kaynaklarına dayanarak hazırladığı Talim-i Edebiyat’ta, aynı zamanda Türk edebiyatının temellerini belirlemeye çalıştı. Namık Kemal’in, Ziya Paşa’nın Harabat adlı divan şiiri antolojisi hakkmda yazdığı Tahrib-i Harabat ve Takib-i Harabât’ı Tanzimat eleştirisine katkıda bulunan yapıtlardır. Muallim Naci de Istılahat-ı Edebiye (Edebiyat Terimleri) adlı sözlüğünde divan ozanlarından çok, çağdaşlarından ve Batı edebiyatından örnekler aldı (Bkz. ELEŞTİRİ). ■
3969
Çin’de felsefe ve din sistemi.
Çin düşüncesinin en büyük iki akımından biri olan (öbürü Konfuçius-çuluktur) Taoculuğun iki yanı vardır: Felsefi Taoculuk (tao-kia) ve Tao dini (tao-kiao) diye de tanınan halk Taoculuğu.
TAOCULUK VE KONFUÇİUSÇULUK
Taoculuk çoğunlukla yanlış olarak Konfuçiusçuluktan eski ve ona karşıt bir okul olarak tanıtıldı. Oysa, aynı temele dayanan bu iki felsefe, Çou sülalesi döneminin sonlarında birbirine koşut bir biçimde gelişti. Yanılgı, çok eskilere gitmekte ve Tao-dı Cing’m yazarı Li Eul (Î.Ö. VI. yy.) ile Î.Ö. VIII. yy’ın mitolojik kişisi Lao-dzı’mn birbirine karıştırılmasından doğmaktadır. Aslında, Li Eul, öğretisine eskilik havası vermek için kendi görüşlerim Lao-dzı’ya atfetmişti. Doğal olaylar (mevsimler, vb.) ile insan eylemleri arasında denklik ve uyum bulunduğu ve ayrıca, art arda etki gösteren yin ve yang ilkelerinin bu olayları egemenliklerinde tuttuğu-görüşü üstünde temellenen Taocıi-‘ luk ve Konfuçiusçuluk, birbirine karşıt olmak şöyle dursun, aynı konuya ilişkin bile değildirler. İmparatorluk dönemi okumuşları, bunu çok iyi anlamışlar ve kişisel düşünce sistemlerinde bu ikisine, bir arada yer vermişlerdi.
Li Eul ve kitabından önce de “Taocu-
Tao sözcüğü, çincede yol anlamına gelir ve daha geniş kullanımında söylemek, yönetmek, felsefi yol ve Yüce İlke demektir. Tao sözcüğü, kökeni bakımından Taoculuğa ilişkin değildir (Taoculuk, yani tao-kiao sözcüğü ancak İ.Ö. n. yy’da ortaya çıkmıştır). Konfuçius’a göre Tao, “soylu ldşi”-nin, törenleri yerine getirerek, doğuştan erdemleri ve insanlık duygusunu geliştirerek izlemesi gereken yoldur. “Yüz OkuT’un düşünürlerinin çoğu için Tao, farklı da olsa bu türden bir ahlaksal anlam taşır. Bu sözcük, Ta-ocu görüşlerin İ.Ö. IV. yy’da sistem-leştirilmesiyle metafizik bir boyut kazandı. Lao-dzı’ya göre Tao, “dile getirilmez ilke… ve bütün varlıkların anasıdır”. Yin ve yang ondan türemiştir. Ama bu en başta bulunan bir kaos değildir yalnızca; kendinde bir erektir, boş ve etki göstermeyen en
öncesi” kişilerin var olduğunu biliyoruz. Bunlar, çağlarının toplumsal ve siyasal bozukluklarına çare bulunamayacağım düşünüyorlar ve siyasetle uğraşmaktansa, dünyadan el etek çekip huzur içinde yaşamayı yeğliyorlardı. Bundan ötürü de, idealistlerin (Konfuçius) ve yararcıların (Mu-dzı) saldırılarına hedef olmuşlardı. IV. yy’ın başlarında Yang-cu var olmanın en yüce değer olduğunu savunuyordu ve “bununla, bütün dünyayı ele geçirebilsem bile, saçımın bir telini feda etmem” diyordu. Bireyci olan Yang-cu, Taocu sağlık korumada da bir öncüydü: Duyulardan tat almak hoş bir şeydir, ama aşırıya kaçmak yaşamı kısaltır ve bundan ötürü, daha fazla tat almak için ölçülü davranmak gerekir, diyordu. Bu, “isteklerin uyumlandmlması”ydı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*