İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞELI

 

İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞELI

Türk yazan ve tarihçisi (İstanbul, 1888-İstanbul, 1977).
İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra Kütahya İdadisinde tanh ve coğrafya öğretmenliği yapan İsmail Hakkı Uzunçar-şılı Kütahya’nın işgali (1921) üzerine Ankara’ya gitti. 1922’de Kastamonu Sultanisi tarih öğretmenliğine atandı. Buradaki Açıksöz gazetesinde yayımladığı yazılarla yazarlığa başladı. Karesi (Balıkesir) Lisesi müdürlüğü
(1922) ve Karesi Maarif müdürlüğü yapb (1924). Maarif Vekâleti genel müfettişliği (1925) ve İlköğretim genel müdürlüklerinde bulundu (1926).
1927-1950yıllan arasında T.B.M.M’n-de Balıkesir milletvekili olarak görev
yaptı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’n-de ders verdi (1932-1939). 1931’de Türk Tarih Kurumu üyesi olan İsmail Hakkı Uzunçarşıh, Osmanlı tarihi ve örgütlenmesi konusunda yaptığı araştırmalarla tanındı.
Başhca yapıtları şunlardır: Anadolu Beylikleri (1937); Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal (1941); Kapıkule Ocakları (ıjd cilt, 1943-1944); Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı (1945); Os-manh Tarihi (dört cilt, 1947-1959); Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı (1948); Osmanh Devletinin İlmiye Teşkilatı (1965); Mekke-i Mükerreme Emirleri (1972); Çandar-h Vezir Ailesi (1974).
demir; Ömer Lütfi Barkan; Mehm Cavit Baysun; Yusuf Hikmet Bap Niyazi Berkes; Mehmet Tevfik Bıyı lıoğlu; İsmail Hakkı Danişment; Haı za Eroğlu; İsmet Giritli; Mahmut G< oğlu; Tayyip Gökbilgin; Fikret Işılta Uluğ İğdemir; Halil İnalcık; Afet İna İbrahim Kafesoğlu; Enver Ziya Kari Reşat Kaynar; Suna Kili; Reşat Ekre Koçu; Emre Kongar; Mehmet Fu Köprülü; Akdes Nimet Kurat; Aı Müfit Mansel; Tahsin Yılmaz Öztım Faruk Sümer; Şahabettin Tekinda Zeki Velidi Togan; Osman Turan; Ş rafettin Turan; Faik Reşit Unat; ismi Hakkı Uzunçarşıh; Süheyl Ünvc Mükrimin Halil Yınanç; vb.
Türk tarihi üstüne j. F. Hammer Babinger, G. jaesche, A. Toynbee, E W. Gibb gibi birçok bilim adamı ve} zar da araştırmalar yapmış, kitapl yayımlamışlardır.
tarihlendirme jeoloji ya da arkeoloji kalıntılarının ve bu kalıntıların yer aldığı arazinin yaşını belirlemeye yarayan yöntemler bütünü.
Yer’in tarihinin belirlenmesi, jeolojinin hep ana amaçlarından biri olmuştur. Yer’in tarihini saptayabilmek için, kayaçlarıir «izlerini taşıdıkları olayları zaman içine yerleştirme ve bunları tarihlendirme olanağı veren bir takvimin kullanılması gerekir.
Bu türden ilk takvim, tabakabilimin (stratigrafi) ve paleontolojinin yalın gözlemleri sayesinde oluşturuldu. Söz konusu görece kronoloji üç ilkeye dayandırıldı: 1. Üst üste bulunma ilkesi: Başka bir arazi tabakası üstünde bulunan her tabaka alttakinden daha yenidir; 2. süreklilik ilkesi: Aynı tabakanın her noktası aynı yaştadır; 3. pa-leontolojik özdeşlik ilkesi: Aynı fosilleri içeren bütün araziler aynı yaştadır. Bu sonuncu ilke, bütün dünya çapında derlenen veriler arasında bağlantı kurma olanağı verdiği için en verimli ilkedir. Bu yöntemle elde edilen tabakabilimsel ölçek, jeolojik süreci zamanlara (Birinci Zaman, İkinci Zaman, Üçüncü Zaman, Dördüncü Zaman), zamanlan sistemlere ya da devirlere (sözgelimi jüra devri, Tebeşir devri), devirleri de katlara (sözgelimi, Paris havzasındaki Lütesiyen ya da Stampiyen) böler. Söz konusu ölçek, arazi tabakalarının birbirlerine göre ayırt edildikleri bağıntılı bir kronoloji oluşturur.
Başka yöntemlerse tabakabilimsel bu ölçeğin doğru işlemesine yardımcı olur. Yanardağ kökenli kayaçlar soğurken, Yer’in magnetik alanının yö-
Yırmi yaşındaki bir ııılı çanımın gövdesi.
A ¡acın yaşı gövdesindeki kesitlerden okunabilir. Her halka, bitkinin ‘.aşamınm bir yılına denk düşer.
nünü kaydederler. Bu paleomagnetiz-ma ölçümleri, incelenmesi okyanus diplerinin bilinmesinde çok önemli rol oynayan Yer’in magnetik alanındaki bir dizi değişikliği belirleme olanağı verir. Arazi tabakalarını tarihlendir-me, görece ölçeklerde (tabakabilim ve paleomagnetizmayla ilgili) tanımlanan dönemlerin süresini saptamak demektir.
Bazı doğa olayları, mevsimlerin yıllık dizilişini belirlerler; sözgelimi, buzul varvlarında, yani bir buzulun erimesiyle her yıl bırakılan çökel tabakalarında, ağaçların büyüme halkalarında, hatta bazı kavkılardaki çizgüerde ya da balık pullaıında da bu durum söz konusudur; buzul varvları, her yıl bir buzulun erimesi sonucu bırakılan çökel tabakalarıdır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*