Deniz kirlenmesi

Deniz kirlenmesi

Hava kirlenmesi; ka- yen genel bir sorundur, ri sanayileşmiş ülke-ray», akarsuları, denizle- İnsanların, yüzyıllardır lerde. özellikle tehlikeli ri ve atmosferi etkile- çevreyi düşünmedikle- bir durum almıştır.
4) Ağtr sis. 1952 yılında Londra’da 4000 kişinin ölümüne neden olmuştu. Hâlâ Japonya ve ABD’de ve özellikle resimde görüldüğü-gibi. Los Angeles çevresinde ciddi bir teh-
like oluşturmaktadır. Ağır sis, sıcak iklimlerde. motorlu araç eg-zoslarından çıkan nitrojen oksitleri ve hidrokarbonların güneş ışığı etkisiyle tepkimesi sonucu oluşur.
5) Sanayi Devrlmi’ne
kadar İngiltere’nin havası oldukça temizdi. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda. sanayiye güç veren ve evleri ısıtan kömür, giderek binaları karartmaya, bitki örtüsüne ve sağlığa zarar vermeye başladı. 1952 kışı sırasında ortaya çıkan öldürücü ağır sis. hükümetin harekete geçerek, 1956’da Temiz Hava yasasını çıkarmasına neden oldu. Böylece hava kirliliğinin bir ölçüde önüne geçilebildi. Bazı alanlarda yalnızca dumansız yakıtlar yakılabilmekteydi. 1960’ların ortasından bu yana, İngiliz sanayii, üretime zarar vermeksizin kirlenmeyi azaltabilmek için, 400 milyon sterlin harcanmıştır. Büyük temizleme girişimi o/dukça başarılı olmuştu. Londra’ do son ağır sis, 1962‘de görüldü. Çizelgede de görüldüğü gibi, 1950’den bu yana Ingiltere’de kışlar çok daha güneşli geçmektedir.
6) Atmosferdeki nükleer patlamalar, İnsan/ar/, zarar verici boyut/arda ışınımın etkisinde bırakmaktadır. 1950’İerde. atmosfere yayılan stron-tlum-90’m bitkiler tarafından soğurulduğu anlaşıldı. Hayvanların kirlenmiş bitkileri ye-
meleri sonucu, insanlar da strontium-90’lı süt ve etle beştendi-fer. Bu madde, hem kısmen kemik kalsiyumunun yerini alır, hem de kan hücrelerinin üremesini engelleyen beta tanecikleri yayarak kan kanserine yolaçar.
133
I
Amerikan yazarı Mark Twain kendisine yatırıma ilişkin önerileri sorulduğunda «Toprak satın alın: çünkü, artık kimse toprak yapmıyor» diye yanıt vermişti. Bu söyleşiden yaklaşık yüz yıl sonra, top rağın -yapılmaksan çok, gittikçe insanoğlunun çıkarlarına zarar verecek biçimde kullanıldığı görül müştür.
Toprak, iklimin ve canlıların «kayalar-a yaptığı etkiler sonucunda, yani çok uzun sürede oluşur, üzeri yeni açılmış bir kayanın üstüne düşen yağmur suları, yukarılardan sızıp gelen sular, don, fizik yada kimyasal çözülme, belirli bir alanda kaya parçacıklarının kabarmasına yolaçar. Burada önce cılız bir bitki örtüsü belirir. Ancak bitkilerin etkisiyle kaya değişir ve daha üstün yapılı bitkilerin ortaya çıkmasını olanaklı kılar. Organik ve mineral maddelerin karışımı olan toprak, yavaş yavaş kalınlaşıp ço ğalır.
Sınai Gelişmenin Tehlikeleri
Toprak çeşitli biçimde kullanı-
lır. Bunlardan bazıları birbirleriyle çelişmektedir Toprağın gerçek değerine karşı gittikçe artan ilgisizlik, tarımsal ve^ sınai gereksemelerin son değerlendirilmelerinde kendini göstermiştir. Elde edilen sonuçlar umut kırıcıdır.
Toprağın kullanımında öncelik sıralamasının gözönüne alınmamış olması, onun ekim amacıyla kullanılmasından çok, üstüne yapılar oturtulacak bir yer olarak kullanılmasına yolaçmıştır. Hemen hemen bütün sanayileşmiş ülkelerde tarıma uygun alanlar yok olmaktadır Şehirler büyümekte; açık alanlara binalar, fabrikalar ve yollar inşa edilmektedir. Sınai bvivüme, yeni gelişmeler için kullanılmış eski alanları elverişli hale getirmekten çok, daha ucuz olan kırsal alanlar aramaktadır. Bu yüzden eski alanlar kıraçlaşmaya bırakılır.
«Kırsal* alafıların sanayi için kullanılması, fabrikaların kapladığı alanlardan çok daha geniş bölgelerde etkisini gösterir. Fabrika bacalarından çıkan gazlar, kilometrelerce araziyi kirletebilir. Yollar ve bunlara bağlı geçi.tler kırsal bölgeleri keserek, taşıt araçlarından çı-
kan egzos gazlarının daha geniş bir alana yayılmasına yolaçar. Bu yollar aynı zamanda, kırsal kesimde yerleşmiş olan insan topluluklarını küçük birimlere böler
Kazıların ve Madenciliğin Etkileri
Yapım işleri için gerekli olan malzemeleri üretmek, daha da büyük alanları gerektirir. Binaların, yolların ve barajların temellerini doldurmak için gerekli toprak çevredeki arazilerden getirilir ve böy-lece, tepeler alçak kümeler haline dönüşür. Kayalardan değerli madenler çıkarmak için yapılan açık ocak madenciliği ve ekskavatörle kazarak kömür çıkarma, daha da derin izler bırakır. Açık ocaklı bir bakır madeni (Avustralya’da bulunan Broken Hill bölgesindeki gibi yada Yeni Gine’de bulunan Bougainville bölgesindeki gibi) genişliği ve derinliği yaklaşık bir kilometre olan bir alanı kaplayabilir. Bu tür madencilik uygulamaları madenlerin yağmur suyu ile sürüklenmesine ve çevredeki araziye yayılmasına neden olur. Madenle zehirlenmiş toprağın tekrar elverişli ha-
1) Toprağın mekanik
olarak bozulması çeşit li biçimlerde olur.
Yol yapımında [11. hem eğimli yüzeylerin düzeltilmesinde, hem de set yapımında ma* kina kullanılır. Bunun yanısıra yapay akaçlama sistemleri, toprağın doğal nemini ve taban suyu düzeyini bozar. Tarım
kınaları [2] toprağı sıkıştırarak biyolojik özelliklerini değiştiril Açık ocak madenciliği [3.4] geniş ölçüde aşınmaya yolaçar. Üstü açık mineraller
yağmur suyu iie sürüklenerek toprağın zehirlenmesine nedı olur. Maden ocaktaı dan çıkarılan tarım* toprak, maden çıkar ma işi bittikten sonr doldurulan çukurlan üzerine yerleştirilme lidir.
2) Toprağın kimyasal
dengesi, dolaylı ve dolaysız yollarla bozulabilir. Tarımsal işlemlerde yararlı sonuçlar elde etmek İçin, toprağa doğrudan uygulanan maddelerin öldürücü yan etkileri olabilir. Ürünlere püskürtülen gübreler ve böcek zehirleri [1) toprağa geçer ve toprağın suyuyla çevreye yayılır. Bunlar, toprağın biyokimyasal dengesini bozar ve toprağın havalanmasında önemli bir rol oynayan toprak kurtlarını ve öteki canlıları öldürür. Lağım çamuru değerli bir organik gübre olarak kullanılabilir [2J; ancak, bakır ve çinko gibi sinai artık-
lan bu sudan ayırmak olanaksızdır. Bu mo-denler zamanla birikerek toprağın kimyasal yapısını değiştirir. Toprak, sınai işlemlerin sonucu olarak bacalardan atmosfere sülfürdioksit gibi gazların yayılmasıyla, dolaylı bir şekilde, kirlenebilir [31- Bu gazlar, yağmur suyunun asit-lenmesine neden olur ve böylece toprağın asit oranını değiştirirler. Bu değişiklikten topraktan beslenen bitkiler ve hayvanlar da zarar görür. Motorlu taşıtlardan çıkan yanmamış hidrokarbonlar, kurşun ve öteki zararlı maddeler, yol kenarlarındaki tarlalarda birikebilir.
134
getirilmesi ise çok zordur. .
n Kullanımı ve Or-»»”ların Yokedilmesi
Tarımsal amaçlarla kullanılan topraklarda da verimliliği artırmak ipn kullanılan modern yöntemlerin zararlı etkileri olabilir. Aşırı ilaçlama (2), toprağın canlılığını sağlayan ufak organizmaların yok olmasına yolaçabilir. Kimyasal gübreler. aynı ürünün birkaç yıl üsl üste alınmasını sağlayabilir; ancak, toprakta canlı maddeler olmazs^, toprağın hassas yapısı bozulabilir. Bu bozulma, toprağın sıkışmasına we böylece sertleşmesine neden olan, ağır zirai makinaların sık kullanımıyla hızlanır.
Bazı durumlarda, sözgelimi: tropikal iklim koşullarında, toprağın hassas yapısının yerini, kil gibi sert bir yapı alabilir. Son yıllarda bazı ülkeler, tropikal ve yarı-tropika! bölgelerdeki (örneğin, Brezilya’daki Amazon bölgesi) ormanların ydk edilerek, bu alanların tarım için kullanılmasını önermişlerdir. Ancak. gezegenimizin oksijen denge-
sini sağlamada önemli bir rol oynayan bu ormanlardaki çok sayıda ince yapılı ağacın ortadan kaldırılması, dünyamızda büyük bir tehlikeye yolaçabilecek değişime neden olabilir.
Kuzey Amerika düzlüklerinde yeralan ormanların tümüyle yokedilmesi, 1930’larda bu alanlardaki milyonlarca ton toprağın sürüklenmesine yolaçan toz fırtınalarına neden olmuştur. Pakistan’da yanlış bir karar sonucu uygulanan sulama programıyla, yüzbinlerce hektarlık alan, tuz düzeyinin yükselmesiyle, tarım için elverişsiz hâle gelmiştir. Büyük sahra (4) ise, çevresinde uygulanan ilkel ve dikkatsiz tarım sonucu, güneye doğru yılda ortalama. 100 m kadar yayılmaktadır.
Yöresel ölçülerde ise, kent halkının toprağın gerçek değerine karşı gösterdiği ilgisizlik sonucu meydana gelen çöplükler, sayısız yerleşim merkezlerinin çevresinde çirkin bir görüntü oluşturmaktadır. Tarıma elverişli toprakların artması gerekirken, insanoğlu gittikçe artan nüfusun yarattığı baskıyla, toprağı büyük ölçüde bozmaktadır.
ayrıca bak:
158 Ekinleri koruma 132 Hava kirlenmesi 136 Irmak ve. göllerin kirlenmesi 138 Deniz kirlenmesi
Bu çöp yığını, insanoğlunun doğal kaynakları nasıl kollandığının bir simgesidir Öncelikle.
tüketilmiş
ve atılmış hammaddelerin miktarını, ayrıca çirkin görünümlü yığınların değerli top-
rakları nasıl kapladığını göstermektedir. Bu alan yeniden elverişli hale getirilebilir.
YmMın kullanılabilen moddeler:
Yakılan maddeler:
1) Demir
2) Öteki modenler
3) Laetik
4) Cam
5) Kağıt
6) Kumaş
7) Bitkisel maddeler
8) Kumaş
9) Mineral tozu
10) Tuğla ve taş
11) Plastikler
12) Politen
13) Pollstiren
14) Linolyum
4) Kuzey Afrika çölleri
bir zamanlar çok daha dar alanlarda yaralıyordu. Ancak, göçebe kabilelerinin bu alanlarda hayvanlarını fazla otlatmaian ve kesme-yakma yöntemiyle tarım yapmaları, bu çöllerin güneye doğru. Sahil adıyla bilinen kuru alana, yayılmasına yolaç-mıştır.
M Tarih öncesinden
çöp yığınları •teologlar için büyük İm tafır. Geleceğin ■houlufllart da. günü-■2 uygarlığının bı-rttfığı Cöp yığınlarını arittci bulabilir. Ancak, fce çekicilik, kısa sü-mt* hoşnutsuzluğa i ir. XX ı kalma o r çok çöplük budu- ki. buluş-i olacaktır, ı önemlisi, XX.
I kültürünün bu r erdem hali-i ortaya çı-. Günümüz . topraktaki i kaynoklart ; için çeşitli , ancak . smtriı kullanımı r haline . ktso sürede t w büyük bir ı yorat-
İrmak ve göllerin kirlenmesi
m
Su, sürekli durum değiştirir. Buharlaşır, bulut haline gelir, su yollarında toplanır ve gene buharlaşır. Böylece su, bu çevrim sırasında topladığı yabancı maddelerden, doğal yoldan arınır. Bu maddeler arasında, çürümüş organik maddeler, çözünmüş gazlar ve mineraller ve çeşitli asıltı maddeleri bulunur.
Yerleşme bölgelerinde, insan, hayvan ve tüm canlıların artıklarının izolesi için gerekli çözüm bulunmamışsa, tatlı suyun kendi kendine arınma derecesi, özellikle lağım pisliklerinin taşınıp bir yere toplandığı bölgelerde, çok azalır. Lağım suyu toprakta küçük göller halinde birikirse, topraktaki organizmalar bu suyu çekerek besleyici maddeleri yenide.ı kullanırlar. Böylece hemen hemen bütünüyle temizlenmiş olan su, topraktan süzülerek ırmaklara karışır.
Ancak doğrudan doğruya su yollarına karışmış olan pislikler, suyun içinde parçalanır. Bu parçalanmayı sağlamak için, suda yeterli miktarda çözünmüş oksijenin bulunması gerekir. Ama biyokimyasal oksijen tüketimi, suda yaşayan öteki organizmalar, özellikle balıklar ve bitkiler için gerekli oksijen ora-
nını azaltabilir (1)
Kimi durumlarda oksijen, sudaki tüm organizmaların ölümüne
yolaçacak kadar azalır. Böylece «anaerobik bakteriler- denilen ve oksijensiz de yaşayabilen (bunlar çürük yumurta gibi kokan, hidro-jensülfür türü zararlı gazlar çıkarırlar) organizmaların dışında su, bivolojik olarak ölür. Böylece ne insanların ne de hayvanların işine yarayan, ölü ve pis kokulu bir su yolu ortaya çıkar.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*