Kastoria

Kastoria

Yunanistan’ın Makedonya bölgesinde il (nomös) ve kent. Kastoria Gölünün (limni) batı kıyısında, kireçtaşı dağlarla çevrili bir yarımadayı karaya bağlayan kıstağın üzerindedir. Adını, eskiden yörede yapılan kürk ticaretinin kaynağı olan kunduzlardan alan kent, İÖ 200’de Romalılar tarafından ele geçirilen eski Celetrum kentiyle özdeşleştirilir. İS 6. yüzyılda yaşamış Bizans tarihçisi Prokopios’a göre ise kente daha sonra Iustinianopolis adı verilmiştir. 1083’te, Norman serüvenci Robert Guis-card’ın ele geçirdiği kent, 12. yüzyılda Epeiros Despotluğu ile Nikaia’da (İznik) oturan Bizans imparatorları arasında anlaşmazlık konusu oldu. 1331’den 1380’e değin Sırpların elinde kaldıktan sonra yaklaşık 1385’te OsmanlIların yönetimi altına girdi; 1912’de de Yunanistan’a bağlandı. Bazilika mimarisi ve freskler üzerine inceleme yapan araştırmacıları bölgeye çeken ve sayıları 54’ü bulan Bizans ve ortaçağ kiliselerinin çoğu onarım görmüştür. Kent aynı zamanda bir piskoposluk merkezidir. Nüfus (1981) kent, 20.660; il, 53.169.
kastrato (İtalyanca castrato), evirato olarak da bilinir, ergenlik döneminden önce hadım edilerek ses alanının çok geniş, esnek ve güçlü bir hale gelmesi sağlanan erkek soprano ya da erkek kontralto. 16. yüzyılda kadınların kilise korolarında ve sahnede şarkı söylemesinin yasaklanması üzerine başlayan bu uygulama, 17. ve 18. yüzyıllarda doruk noktasına ulaştı. Erişkin erkeğin daha büyük bir akciğer kapasitesine sahip olması nedeniyle hadım edilen erkek çocukları büyüyünce olağanüstü güçlü bir erişkin sesi elde ediliyordu.
Sesin kendine özgü tonu, yoğun bir eğitim sonucu kazanılan, son derece süslü ve vokal pasajları yorumlama becerisi ile birleşince kastratolar, opera sanatında önemli bir yer edindiler; İtalyan operasının yaygınlaşmasında da büyük rol oynadılar. 18. yüzyılda erkek şarkıcıların çoğu kastratoydu. İtalyan kastratolann en ünlüsü Farinelli adıyla tanınan Carlo Broschi idi.
Kasugai, Japonya’da, Honşu Adasındaki Aiçi ilinde (ken) kent. İl merkezi Nagoya’ nın hemen kuzeydoğusunda yer alır. 1939’da yakınında silah fabrikalarının kurulması üzerine kente çok sayıda işçi geldi ve nüfusu 1945’te 60 bine ulaştı. Orduya ait sanayi tesisleri II. Dünya Savaşı’ndan sonra başka amaçlarla kullanılmaya başladı; günümüzde yöredeki sanayi işletmeleri arasında büyük bir kâğıt fabrikası da vardır. Kentin doğusundaki Toki Irmağının alüvyonlu ovalarında şeftali yetiştirilir. Kent aynı zamanda Nagoya’nın konut banliyösüdür. Nüfus (1986 tah.) 259.689.
Kasungu, Malavi’nin Merkez Bölgesi’nde-ki Kasungu yönetim biriminin merkezi. Kent ekonomisi tütün üretimine dayanır. Yaklaşık 2.367 km2’lik Kasungu Ülusal Parkı’nın açılışından (1970) bu yana turizm gelişmektedir. Ülkenin ilk devlet başkanı olan Dr. Hastings Kamuzu Banda’nın doğduğu çiftliğin yakınındadır. 7.878 km2’lik alan kaplayan yönetim birimi, kahverengi milin altında kumlu kil tabakasının yer aldığı “kumlu bozkırlar”dan oluşur. Toprak besin ve su bakımından yoksuldur. Nüfus (1977) kasaba, 6.488; (1986 tah.) ilçe, 226.800.
Kasur, Pakistan’da, Pencap eyaletinin Lahor ilinde ilçe ve ilçe merkezi (1976) kent. Kasur kenti, Hindistan sınırında yer alır. Hindu efsane kahramanı Rama’nın oğlu Kusa tarafından kurulduğuna inanılır. Ba-bürlüler döneminde, Peştuların yerleştiği
Kasur, 1807’de Sihlerin eline geçti. 1867’de belediye statüsü kazandı. Çok sayıda küçük köyün (kot) bir araya gelmesiyle oluşan kent, Beas ve Satlec ırmaklarının alüvyonlu vadilerine egemen bir konumdadır. Karayo-luyla Amritsar ve Firuzpur’a, demiryoluyla da Lahor ve Karaçi’ye bağlanır. Yerel bir ticaret merkezi olan kentte çırçır ve bitkisel yağ fabrikaları vardır; öteki sanayi dallan arasında dokumacılık, sepicilik ve deri eşya üretimi sayılabilir. Kentte Pencap Üniversi-tesi’ne bağlı bir yüksekokul ile bir hastane yer alır.
Yüzölçümü 3.996 km2 olan Kasur ilçesi Kasur ve Çunian bucaklannm (tahsil) birleştirilmesiyle oluşmuştur. Kuzeybatıda Ra-vi, güneydoğuda da Satlec ırmaklarıyla çevrili alüvyonlu bir ovayı kapsar. İlçe topraklarından sulama için kullanılan beş kanal geçer. Başlıca uğraş tarımdır; bölgede pirinç, şekerkamışı, pamuk, meyve ve sebze yetiştirilir. 1864’te Çhanga Manga’da kurulan orman ürünleri işletmesinde günümüzde kereste, ipek, bal, balmumu ve zerdeçal üretilmektedir. Nüfus (1981) kent, 155.523; (1981 geç.) ilçe, 1.530.000.
Kaş, Akdeniz Bölgesi’nde, Antalya iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kasaba. Yüzölçümü 2.231 km2’dir. Kuzeydoğuda Elmalı, doğuda Finike ilçeleri, güneyde Akdeniz, batı ve kuzeyde de Muğla iliyle çevrilidir.
İlçe topraklan Teke Yarımadasının güney kesiminde yer alır. Batı Toroslar’ın dış
Kaş’ın genel görünümü
Anadolu Yayıncılık Arşivi
sıralarından olan ve Uyluk Tepesinde 3.014 m’ye ulaşan Akdağ(*), kuzeybatıda Muğla iliyle doğal sınır oluşturur. Yarımadanın ilçe sınırlan içinde kalan bölümü, dağlar ve kısa akışlı akarsularla engebelenen bir platodur. Oldukça dar olan kıyı şeridi batıdaki Eşen Ovası ile doğudaki Demre Ovasında^) genişler. Muğla iliyle doğal sınır çizen ve Kocaçay olarak da bilinen Eşen Çayı(*), taşıdığı alüvyonlarla kıyıda bir delta ovasını, doğudaki Demre Çayı da aynı biçimde Demre Ovasını oluşturmuştur. İlçe kıyıları açığında çok sayıda ada vardır. Bunlardan en önemlileri Kekova Adası(*) ve Yunanistan’a ait Meis Adasıdır(*). Içada (Eleksi), Heybeliada, Çataladalar adıyla da bilinen Sıçan ve Yılan adaları daha küçük adalardır.
İlçedeki temel ekonomik etkinlikler tarım ve turizmdir. Başlıca ürünleri portakal, elma ve buğday olan ilçede arpa, çiğit ve pamuk da üretilir. Kıyı kesiminde seracılık yaygındır; yetiştirilen turfanda sebzeler büyük kentlere satılır. Hayvancılık ve balıkçılık gelişmemiş düzeydedir. Kızılçam, sedir, ardıç ve karaçamlardan oluşan gür bir orman örtüsüyle kaplı dağlık kesimlerde ormancılık önemli bir geçim kaynağıdır.
Zengin doğal ve tarihsel değerleriyle ilgi çeken ilçe, son yıllarda turizm yatmmları-mn yöneldiği bir yöredir. Kalkan, Kaş ve Kale yerleşmelerinde ve çevrelerinde çok sayıda otel, motel, yazlık ev, pansiyon, kamping ve lokanta gibi turizme yönelik yapılar inşa edilmiştir. Bu yerleşmelerde turistik eşya ticareti de giderek önem kazanmaktadır. “Noel Baba” adıyla bilinen Aziz Nikolaos’un Patara’da (Kelemiş) doğup Myra’da (eskiden Demre, bugün Kale) yaşamış olması, ilçenin turistik değerini artıran bir etkendir. Yat turizmi bakımından da ilgi gören ilçe kıyılarındaki Kalkan’ da bir yat limanı vardır. Kaş’taki yat limanının yapımı da sürmektedir (1988). Antik Lykia bölgesinde yer alan Kaş’ta birçok eski kent kalıntısına rastlanır. Bunlardan en önemlileri Ksanthos, Patara,
Kaşalot (Physeter catodon)
Richard Ellıs’in çizimi
Myra ve Antiphellos’tur. Kasabanın batısındaki Antiphellos bir liman kentiydi. Çu-kurbağ köyü yakınındaki Phellos kentinin hemen güneyinde kurulduğundan Antiphellos adıyla anıldığı bilinir. Makedonya ve Roma egemenliklerinden sonra Bizans yönetimi sırasında bir piskoposluk merkezi oldu. Anadolu Selçukluları Döneminde Andifli adıyla anılmaya başlayan yerleşme, bir süre Tekeoğullarının yönetiminde kaldıktan sonra 15. yüzyıl başlarında Osmanlı topraklarına katıldı. Kaş, 19. yüzyıl sonla-nnda Konya vilayetinin Teke (Antalya) sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. İlçenin iç kesiminde, Demre Çayı vadisinin yüksek yamaçlarla çevrili olan Kasaba Ovasının kenannda yer alan yerleşme eskiden Kaş, Kaş Kasaba ya da Kaş Kasabası adıyla anılırdı ve kaza merkezi de burasıydı. Andifli ise Kaş Kasabasfnın iskelesiydi. Cumhuriyet’ten sonra iskele önem kazanınca, ilçe merkezi buraya taşındı ve Andifli’ nin adı Kaş olarak değiştirildi; eski Kaş Kasabası’mn adı da Kasaba’ya (1985’te
1.270 nüfuslu köy) dönüştü.
İlçenin güneyindeki bir koyun kıyısında kurulmuş olan Kaş, il merkezi Antalya’ya 189 km uzaklıktadır. Turistik bir yerleşme olmaya başlayan kasabada Kaş Devlet Hastanesi sağlık hizmeti vermektedir.
Kaş’a bağlı Kale bucağının 19 Haziran 1987 tarih ve 3392 sayılı yasayla ilçe yapılmasına karar verilmiştir.
Kaş Belediyesi 1923’te kurulmuştur. Nüfus (1985) ilçe, 56.683; kasaba, 4.002.
Kaş Irmağı bak. Gaş Irmağı
kaş kemer, üzengi hizasında dışbükey olarak yükseldikten sonra, kilit taşına yaklaşırken tersine kıvrılarak dışbükey bir çizgi izleyen ve tepede sivri bir uçla biten kemer. Ayrıca bak. kemer.
kaş kemeri, gözyuvasının üstünde yer alan kemik yapı. Goril ve şempanzelerde kalın
57 Kâşan halısı
ve serttir; soyu tükenmiş insansılarda da iyi gelişmiş olduğu saptanmıştır. Erkeklerde daha çıkıntılıdır.
Kaş kemeri, çene kaslarının çalışmasının yarattığı küçük darbelere karşı destek görevi yapar ve gözleri korur. İnsanda kaş kemerinin yapısı ilkel atalan ve maymunlara göre büyük ölçüde incelmiştir.
kaşalot (Physeter catodon), amberbaligi ya da ispermeçet balİnasi olarak da bilinir, Physeteridae familyasından, küt burunlu balina türü. Kaşalotun gövdesi kalın, palete benzeyen yüzme ayakları küçüktür. Sırtında bir dizi tümsek bulunur. Yandan bakıldığında dikdörtgene yakın bir biçimde gözü-
ken çok büyük kafası ve koni biçiminde iri dişlerle donanmış ince altçenesi başlıca ayırt edici özellikleri arasında yer alır. Ağzı kapalıyken altçenesindeki dişler genellikle dişsiz olan üstçenedeki oyuklara girer. Kaşalotun sırtı mavi boz ya da kahverengimsi, İcarnı biraz daha soluk renktedir. Erkeklerin uzunluğu 19 m’ye ulaşabilir. Dişiler çok daha küçüktür.
Kaşalotlar ılıman ve tropik denizlerde, genellikle 15-20 bireyden oluşan sürüler halinde yaşar. Yalnız dolaşan erkekler bazen daha soğuk bölgelere de girer. Kaşalotlar zorlanmadan 350 m derinliğe inebilen iyi dalıcılardır. 1.130 m derinlikte kablolara takılmış bir kaşalota bile rastlanmıştır. Başlıca besinini, aralarında dev kalamann da (Architeuthis) bulunduğu kafadanayaklılar oluşturur. Ticari değerlerinden ötürü yüzyıllar boyunca balina avcıları tarafından kırıma uğratılan bu hayvanlar özellikle amberi*) ve ispermeçet yağı(*) elde etmek için avlanır.
Kâşan, İran’ın ortabatı kesimindeki Merkezi ilinde (ostan) kent. Orta İran Sıradağ-lannın doğu eteğindeki bir çölde, eskiden önemli olan bir kervan yolu üzerinde yer alır. Trans-İran Demiryolu’nun güneydoğu kolu üzerindedir. Kâşan eski bir kenttir; İran Platosunda en eski yerleşik yaşam izlerine rastlanan Tarihöncesi Tepe Sialk yerleşmesi, 3 km güneybatısındadır. Kent,’ ürünleri Yakındoğu’nun her yanma ihraç edilen bir seramik ve sırlı çini merkeziydi. Özellikle lüster sırlı çinileriyle ünlü olan Kâşan’m yünlü ve ipek halıları da en zarif İran halılan arasındadır. Kentte endüstri fazla gelişmemiştir. Nüfus (1976) 84.545.
Kâşan halısı, İran’ın ortabatısındaki Kaşan ve çevresinde üretilen yünlü ya da ipekli el dokuması döşeme yaygısı. Kâşan kenti eskiden beri kusursuz dokumalanyla ünlüdür. Safevi dönemine (16. yy) ait üç tür saf ipek halının da Kâşan’da yapıldığı sanılır.
Kâşan seramiği 58
Madalyonlu bir ipek Kâşan halısından ayrıntı, 16-17. yy, İran; Tekstil Müzesi, Washington, D.C.
Textile Museum Collection, Washington, DC. fotoğraf, Otto E Nelson-EB Inc
Birinci türden günümüze ulaşan üç halı madalyonludur, madalyonun çevresinde av sahneleri canlandınlmıştır. tki tanesi dünyanın en iyi halılarından sayılır. İkinci türden kırmızı rengin egemen olduğu bir düzineyi aşkın küçük örnek vardır. Çoğu madalyon desenli olan bu halıların dört tanesinde tek tek duran ya da dövüşen hayvan figürü sıraları vardır. Üçüncü tür, çok zarif duvar halılarından oluşur. Bunların dokumasına yer yer sırma da katılmıştır. Bazılarının desenlerinde insan ya da melek figürlerine de yer verilmiştir. 17. yüzyılda Kâşan’da çok sayıda ipek Polonya halısı(*) dokunduğu da sanılmaktadır.
17. yüzyıldan 19. yüzyılın sonuna değin adı bilinmeyen Kâşan halılarının üretiminde 20. yüzyılla birlikte büyük bir artış oldu. Parlak madalyonlar, çiçeklerle bezeli kıvrımlı asma dallan ve yinelenen çiçek vazola-nndan oluşan son derece zarif desenleriyle bu yeni halılar İran halılarının en iyilerindendir. Kâşan halıları, havın cinsine göre değişmek üzere, ipek ya da pamuk çözgü üzerine Sine düğümüyle dokunur. Son zamanlarda kullanılan boyalann çoğu Avrupa malıdır.
Kâşan seramiği, İslam çini sanatında 11. yüzyıl ortalanndan 14. yüzyılın sonuna değin Kâşan’da üretildiği sanılan seramiklere verilen ad. Bezemeleri çeşitli renklerdeki sırlarla yapılırdı.Sırlann akıp birbiri içine geçmemesi için desenlerin kenarlan kilden yapılmış ince şeritlerle çevrilirdi. Bu tekniğe lakabi adı verilirdi. Kâşan çinileri de bu adla anılmıştır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*