Kazancıgil, Tevfik Remzi

Kazancıgil, Tevfik Remzi

(d. 1894, İstanbul – ö. 1969, İstanbul), Türkiye’de kadın-doğum hekimliğinin eğitim ve uygulama açısından modernleşmesine katkılanyla tanınan hekim.
. 1918’de Darülfünun-ı Osmani (sonradan İstanbul Darülfünunu) Tıp Fakültesi’ni
Tevfik Remzi Kazancıgil
Ara Güler
bitirdi. Uzmanlık öğrenimi için önce Almanya’ya, ardından İsviçre’ye gitti. 1919-24 arasında Cenevre Üniversitesi Tıp Fakülte-si’nin kadın-doğum kliniğinde öğrenimini tamamlayarak uzman oldu. Bir yıl kadar da Dresden Üniversitesi’nde çalıştıktan sonra 1924’te Türkiye’ye döndü. Aynı yıl İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nde nisaiye do-çentliğine getirildi. Bu görevini 1933 Üniversite Reformu’ndan sonra Alman profesör Liepmann’m yanında sürdürdü. 1934’te profesörlüğe, 1949’da ordinaryüs profesörlüğe yükseldi. 1960’ta görevden uzaklaştın-lan 147 öğretim üyesinden biriydi. 1963’te görevine döndü. Liepmann’m ölümünden sonra yönetimine verilen kliniklerin yeni araçlarla donatılmasını sağladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin kuruluş aşamasında ka-dın-doğum kliniğinin düzenlenmesinde etkin rol oynadı. İstanbul Üniversitesi’ne bağlı kadın-doğum kliniklerinin çağdaş bir yapıya kavuşturulmasında ve bu alanda uzman hekimler yetiştirilmesindeki çabala-nyla tıp öğreniminde atılım yaptı. Kadın üreme organlanndaki kanserlerde doku ve hücre örneklerinin mikroskopla incelenmesine önem verdi. Erken tanı ve tedavi konusunda öncü araştırmalar yaptı. Bu konuyu ele alan Jinekolojide Histopatolojik Teşhis (1951) adlı yapıtı, 1952’de Fransa’da Diagnostic histopathologique en gynecologie adıyla yayımlandı ve Fransız Tıp Akademi-si’nin başan ödülüne değer görüldü. Türkiye’de ilk jinekolojik hormon ve radyoloji laboratuvannı kuran Kazancıgil, gebelik süresince kadının eğitimine, ruh ve beden sağlığının korunmasına yönelik yayınlanyla, konunun toplumsal boyutlanna da önem veren ilk hekimlerden biridir. Öbür yapıtla-n Nisaiye ve Viladiyede Usul-i Muayene (1928), Ameliyat-ı Viladiye (1928), Kanserin Kürioterapisi (1929), Spor ve Kadın (1932), Tıp Fakültesi İslahatı Münasebetile (1933), Doğum Bilgisi (1948), Jinekolojide Histopatolojik Teşhis Atlası (1951), Üniversitelerimiz (1956), Kadında Kısırlık, Teşhis ve Tedavi Usulleri’dir (1958).
kazanılmış hak 122
kazanılmış hak, önceden yürürlükte bulunan yazılı hukuk kurallarına göre bir kimsenin lehine doğmuş olan hak. Özel hukuk ilkelerine göre, kazanılmış hakka sonradan yürürlüğe giren ve öncekinden farklı düzenlemeler içeren yasa hükümleri uygulanamaz. Kazanılmış hakkın karşıtı, kişinin henüz bütün sonuçlarıyla elde etmeyip gelmesini beklediği haklardır (beklenen haklar).
Kazanılmış hak kavramı hukuk biliminin en belirsiz ve karmaşık kavramlarından biridir. Özel hukuk alanında sık sık karşılaşılan kazanılmış hak kavramı kamu hukuku alanında hemen hiç söz konusu olmaz. Özellikle idare hukukunun statülere dayanan nesnel ve genel düzenleyici işlemlerle dokunmuş yapısında kazanılmış hak kavramına yer yoktur. Bunun yerine kazanılmış durumlardan söz edilir. Nesnel statünün koşullan içinde doğan kazanılmış durumlar mevzuat değişikliği karşısında korunur. İdari işlemler, kendilerinden önce ortaya çıkmış olan kazanılmış durumları etkileyemez. Ayrıca bak. geriye yürüyen yasa.
kazanılmış özellikler, biyolojide, canlının yaşamı boyunca, çevreden kaynaklanan etkenler nedeniyle yapısında ya da işlevlerinde ortaya çıkan değişiklikler. Lamarck’ın ileri sürdüğü gibi, üstün yapılı canlılarda bu değişikliklerin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara geçebildiğini gösteren bir bulgu yoktur. Ancak, tekhücreliler ve bakterilerde gözlenen bazı kazanılmış özelliklerin kalıtsal olduğu saptanmıştır.
Kazaniyen Kat, Sovyetler Birliği’nde Geç Permiyen Dönemde (Permiyen Dönem y. 280-225 milyon yıl önce) oluşan kayaç katmanları ve bu kayaçlann çökeldiği zaman dilimi. Kunguriyen Katın üzerinde yer alan Kazaniyen kayaçlar, özellikle Ural Dağlarında ayrıntılı olarak incelenmiş ve tanımlanmıştır. Kazaniyen Kat, Orenburg’ dan kuzeye, Perchorsky Irmağı havzasına kadar uzanan deniz ve kıyı fasiyesleriyle ayırt edilir. Urallar’m güney ve orta kesimlerinde ise karasal çökeller egemendir.
Kazanlık, kizanlik olarak da bilinir, Yunanca seuthoPOLis, Bulgaristan’ın iç kesimlerindeki Stara Zagora (Eski Zağra) ilinde (iokrıg) kent. Kazanlık Havzasında, Tunca Irmağının 3 km kuzeyinde yer alır. Gülleri ve parfüm sanayisinde kullanılan gülyağıyla ünlüdür. Yörede parfüm sanayisi 17. yüzyılda gelişmeye başlamış ve günümüzde yaklaşık 8 bin hektar büyüklüğünde bir tanm alanı, başta gül olmak üzere lavanta ve nane gibi uçucu yağ içeren bitkilerin yetiştirilmesine aynlmıştır. Eski bir el sanatlan merkezi olan Kazanlık’taki modern sanayi kuruluşla-n arasında, dokuma ve gıda işleme fabrika-lanyla ev ve müzik aletleri üreten fabrikalar sayılabilir.
1944’te ortaya çıkarılan, kentin yakınlann-daki Kazanlık Mezarı İÖ 4. ya da 3. yüzyılda yaşamış bir Trak hükümdanna aittir. Mezan süsleyen güzel duvar resimleri, Kazanlık Mezan’nı aynı dönemden kalma öteki 13 mezardan ayınr. Kentte 1873’te kurulan ünlü İskra Kitap Kulübü’nün yanı sıra, bir müze, tiyatro ve opera binası ile bir sanat galerisi vardır. Kazanlık Ruslar tarafından OsmanlIlardan alındıktan sonra 1877’de Bulgaristan’a bırakılmıştır. Nüfus (1981 tah.) 58.605.
kazasker, kadiasker olarak da bilinir, Osmanh Devleti’nde adli hiyerarşide ikinci en yüksek devlet görevlisi. Ulemanın başı olan şeyhülislamdan sonra gelirdi.
Kazasker rütbesini, Candarlı Kara Halil Paşa’yı ilk kazasker olarak atayan I. Murad (Hüdavendigâr) oluşturdu (1362). Bu göreve getirilen Kara Halil Paşa orduyla birlikte sefere katıldı ve ordugâhta şer’i işleri düzenledi. II. Mehmed (Fatih) sadrazam Karamani Mehmed Paşa’nın önerisi üzerine kazasker sayısını “biri Rumeli, öbürü Anadolu için olmak üzere ikiye çıkardı (1481). I. Selim (Yavuz) 1517’de Arap ve Acem Kazaskerliği adında üçüncü bir adli bölge oluşturduysa da, üç yıl sonra bu bölge Anadolu Kazaskerliği’ne bağlandı.
Rumeli ve Anadolu kazaskerleri İstanbul, Bursa ve Edirne dışında, kendilerine bağlı yerlere kadı, medreselere de müderris atama yetkisine sahiptiler. Evlilik ve miras gibi sorunlarla da ilgilenir ve Divan-ı Hümayun’a asıl üye olarak katılırlardı. Ayrıca sah ve perşembe günleri dışında toplanan ve ikindi divanı ya da kazasker ikindi divanı denen divana başkanlık ederlerdi. 1838’den sonra huzur mürafaalanna da başkanlık ettiler. Kazaskerliğe İstanbul kadılığından terfi edilirdi. Anadolu kazaskeri kıdem bakımından Rumeli kazaskerinden sonra gelirdi. Bundan dolayı İstanbul kadısı önce Anadolu kazaskeri olur, bunu da Rumeli kazaskerliği ve şeyhülislamlık izlerdi. 17. yüzyılda Rumeli kazaskeri, Anadolu kazaskerinin yüklendiği yetkilerin çoğunu eline geçirdi ve Müslümanlarla ilgili her türlü miras sorunla-nyla ilgilenerek yetki alanına devlet mülkünü, borçlarını ve mali işleri de kattı. Küçük Kaynarca Antlaşması’yla (1774) Rumeli kazaskerlerinin Kırım kadılarını denetleme yetkisi kabul edildi.
Tanzimat Döneminde, şeyhülislamın da üyesi olduğu heyet-i vükela oluşturulunca (1837), Divan-ı Hümayun işlevini yitirdi; Rumeli ve Anadolu kazaskerleri de Meşi-hat’ta birer daire başkanı oldular. 1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin kurulmasından sonra, Mecelle Cemiyeti’nin hazırladığı nizamnameyle her davanın ilgili mahkemede sonuçlandınlması öngörüldüğünden, kazaskerlerin huzur mürafaasma başkanlık etmeleri de sona erdi. İstanbul’da, Rumeli ve Anadolu Kazaskerlik Mahkemeleri adıyla görev yapan yargı kurullan, 1914’te Kazasker Mahkemesi olarak birleştirildi. Kazaskerlik rütbesi 1924’te halifelikle birlikte kaldınldı.
Kazaure, Nijerya’nın kuzeyinde, Kano eyaletinin kuzeybatısında kasaba ve geleneksel emirlik. Kasaba, 1819’dan beri emirliğin merkezidir. Fulani (Peul) cihadının öncüsü Usman dan Fodio’nun (Osman bin Fudi) 14 bayraktanndan biri olan Dan Tunku tarafından kurulmuştur. Yakındaki Dambatta (Dambarta) kasabasından olan Dan Tunku, kasabaya yöredeki bir avcının adını verdi. Daha sonra komşu Kano, Katsina ve Daura emirliklerinden alınan topraklarla resmî olarak Kano’ya bağlı bir emirlik kuruldu. Kano emiri ile aradaki anlaşmazlık sonucu çıkan savaşlar, Sokoto’ daki Fulani sultanının Kazaure’ye bağımsız emirlik statüsü vermesiyle 1824’te sona erdi.
Dan Tunku’dan sonra başa geçen oğlu Emir Dambo (hd 1824-57), komşu Dama-garam’ın bir bölümünü emirlik topraklarına kattı; aynca kasabayı surlarla çevirtip bir saray inşa ettirdi. Damagaram ile savaşlar 1889’da Kazaure’nin kesin zaferiyle sonuçlandı. Kasaba 1906’da İngiliz işgaline uğradı ve emirlik topraklan da Kano iline katıldı. 1968’de tüm Kazaure Kano eyaletine bağlandı.
Yörenin ürünü olan yerfıstığı, Kazaure’de toplandıktan sonra ihraç edilmek üzere yaklaşık 70 km güneydoğudaki Kano kenti-
ne gönderilir. Kasaba aynca çevre topraklardan gelen dan, süpürgedarısı, soğan, yerfıstığı, pamuk, sığır, keçi, koyun, beçta-vuğu, eşek, post ve deri gibi ürünlerin pazarlandığı bir ticaret merkezidir. Kasabada bir tarımsal eğitim enstitüsü ile bir dispanser ve sağlık bürosu bulunmaktadır. Nüfus (son sayım) kasaba, 4.361.
kazayağı, ıspanakgiller (Chenopodiaceae) familyasının Chenopodium türlerine verilen ad. Adını, bazı türlerinin kaz ayağını andıran yapraklanndan alan bu cinsin üyeleri keskin kokulu, arsız bitkilerdir; çok geniş bir yayılış gösterirler.
Kuzey Amerika’nın doğu kesimlerinde yetişen, Akdeniz bölgesinde de yerlileşmiş
Kazayağı (Chenopodium album)
Walter Chandoha
olan Chenopodium anthelminthicum 30-60 cm yüksekliğinde bir bitkidir. Bitkinin top-raküstü bölümlerinden, kenopod esansı adı verilen bir uçucu yağ çıkanlır; başlıca bileşeni askaridol olan bu yağ özellikle veteriner hekimlikte solucan düşürücü olarak kullanılır. Çokyıllık bir bitki olan C. bonus-henricus’un ıspanağı andıran yapraklan sebze olarak yenir; C. botrys ise küçük çiçek demetleri nedeniyle bazen süs bitkisi olarak yetiştirilir. Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’da çok yaygın olarak bulunan C. albüm kimi zaman 3 m’ye kadar büyüyebilirse de genellikle daha küçük yapılı bir bitkidir. Yapraklannın alt yüzü beyaz ve unlu bir özellik gösteren bitkinin körpe sürgünleri ilkbaharda toplanarak yemeklere katılır.
Kazbek Dağı, Rusça gora kazbek, Gürcüce mkİnvarİ, Gürcistan SSC’de, Büyük Kaf-kaslar’m en yüksek doruklanndan biri. Yüksekliği 5.033 m’ye ulaşır. Tiflis’e bağlanan Gürcistan Askeri Karayolu’nun hemen batısındaki ana kuşakta yer alır. Lav kalınlığı yaklaşık 33 m’yi bulan çift konik biçimli sönmüş bir yanardağdır. Yüzeyini örten buz tabakalanndan Terek Irmağının kaynakları doğar. Alçak yamaçlan Alp türü çayırlarla kaplıdır. Kazbek Dağı Aleksandr Puşkin’in ve M. Y. Lermontov’un şiirlerine de konu olmuştur.
kazein, memelilerin sütünde bulunan fos-foprotein. Kazein başlıca, kaymağı alınmış sütün bir mineral asit eşliğinde ısıtılıp çöktürülmesiyle elde edilir; çöktürücü olarak laktik asit ve reninden de yararlanılır. Süt sanayisinin önemli bir yan ürünü olan bu madde gerçekte a-, p-, y-, ve k-kazein olarak bilinen fosfoproteinlerin bir kanşımıdır; bu karışımın yaklaşık yüzde
ros-iimış Æihp ¡¡olabilir, olan Î’K-• l’bir ^de
75’ini a- kazein oluşturur. Sanayide başlıca, kâğıt tutkallamada, tekstil boyaları, yapıştırıcı ve yapay elyaf yapımında kullanıldığı gibi emülsiyonlaştmcı ve kararlılaştmcı olarak da yararlanılır.
kazein resim, bir kazein çözeltisinde ezilmiş boyalarla yapılan resim. Kazein, asit ya da ekşitilmiş laktik asit ile ısıtılarak çökelti-len bir süt fosfoproteinidir. Kaymağı alınmış ve ekşitilmiş sütten yapılan, lor peynirine benzeyen bu madde 800 yılı aşkın bir süredir yapıştırıcı olarak kullanılır. 19. yüzyılın sonlarından beri de ressamlar amonyak ile çözülebilen, arıtılmış, saf ve toz halindeki
“Lüks II”, Henri Matisse’in kazein resmi,
Devlet Sanat Müzesi, Kopenhag
Statens Museum for Kunst, Kopenhag
kazeini tuval ve duvar resminde kullanmaktadır. Yakın zamanlarda hazır tüp kazein boyaların piyasaya çıkmasıyla kullanımı iyice yaygınlaşmıştır. Kazein boyanın üstünlüğü, yağlıboyaya yakın bir etki yaratabilmesidir. Yağlıboyada olduğu gibi sert kıllı fırça kullanmaya ve yüzeye kalınca bir kat oluşturacak biçimde sürülmeye olanak verir. Ama ton geçişlerinde istenen etkiyi yağlıboya kadar iyi sağlamaz. Çabuk kuruması ve mat etkisi nedeniyle çok yeğlenir. Kuruduğunda suya karşı oldukça dayanıklı hale gelir. Kazein boyayla yapılan resimler, yağlıboyayı daha fazla andırması için verniklenebildiği gibi, sırlanmaya ve yağlıboyayla yeniden boyanmaya dâ elverişlidir. Tuval gibi esneyen zeminlerde kırılgan olduğu için sert yüzeylerde kullanılması daha uygundur.
Kazembe, Orta Afrika’da kurulmuş Luba-Lunda devletlerinin(*) en büyüğü ve bu devletin yöneticilerine verilen unvan. Gücünün doruğuna ulaştığı 19. yüzyıl başlarında Kazembe Krallığı, bugün Zaire’nin Shaba bölgesi ile Zambia’nm kuzey kesimini oluşturan toprakların hemen hemen tümüne egemendi. 1740’ta Lunda’mn batısından gelen bir keşif grubunun kurduğu krallık, komşu devletleri ele geçirerek kısa sürede topraklarını ve etki alanını genişletti. Ama 1850’den sonra başlayan taht mücadelesi iç savaşa yol açtı. Krallık 1890 dolaylannda doğudaki kabilelerin saldırıları sonucunda yıkıldı.
Kazembe Kralkğı’nın başına bu adı taşıyan dokuz kral geçmişti. Bunların en önemlisi, asıl adı Kaniembo olan II. Kazembe’ydi (hd y. 1740-60). Fetihler yoluyla krallığın top-
raklannı genişleten II. Kazembe, ele geçirdiği yerlerde yaşayanlara yurttaşlık hakkı tamdı ve geniş bir bölgeye yayılmış krallığı bir arada tutan karmaşık’ bir vergi ve ticaret sistemi geliştirdi. IV. Kazembe (hd 1805-50) adıyla tahta çıkan torunu Kibangu Keleka, Angola’daki Portekizli tüccarlarla ilişki kurdu; böylece Kazembe Krallığı, Orta Afrika halklarıyla Portekizliler ve Araplar arasındaki ticarette önemli bir merkez durumuna geldi.
Kazenoviyen Kat, Kuzey Amerika’da Orta Devoniyen Dönem (Devoniyen Dönem y. 395-345 milyon yıl önce) oluşan kayaç katmanları ve bu kayaçlann çökeldiği zaman dilimi. Adını, New York’taki Cazeno-via bölgesinde saptanan yüzey oluşumlarından alır. Kazenoviyen Kat en iyi New York’un ortadoğu kesiminde incelenmiştir; burada, bir siyah şeyi olan Bekoven Şeyi Oluşuğu, Marion Dağı Kumtaşı Oluşuğunun altında uzanır. Deniz kumtaşları ve şeyllerden oluşan yaklaşık 240 m kalınlığındaki Marion Dağı Kumtaşı Oluşuğu zengin fosil içeriklidir ve deniz omurgasızları faunasının (Brachiopoda) çeşitliliğiyle dikkat çeker. Marion Dağı Kumtaşı Oluşuğunun üzerinde uzanan Ashokan Kumtaşı Oluşuğu ise yaklaşık 150 m kalınlığında, denizle ilgili olmayan kumtaşı ve şeyllerden oluşur.
Kazenoviyen Kat, Orta Devoniyen Dönem sırasında çökel ortamlarında görülen ve yavaş yavaş gelişen bir kaymayı yansıtır. Bu dönemde karasal çökeller deniz çökelle-riyle yer değiştirmiş ve kıyı hattı batıya doğru geri çekilmiştir. Kazenoviyen Kat, Onesquethaw Katın üstünde ve Tioughioga Katın altında yer alır.
Kazerun, İran’ın güneybatısındaki Fars ilinde (ostan) ilçe ve kent. Kuzeyden güneye uzanan ana karayolu üzerinde, yüksek kireçtaşı sırtlarının ortasındaki bir düzlükte yer alır. Güzel evleriyle tanınan ve geniş bir
123 kazık
dullah Hafife bağlandı. Halifelik aldıktan sonra kendi adıyla anılan tarikatı kurdu. İçsel olgunlaşma ile cihad anlayışını birleştiren Kazeruni, bir İslam misyoneri gibi çalışarak 24 bin Mecusînin Müslüman olmasını sağladı. Gayri müslimler üzerine cihad seferleri düzenledi. Bu. çabalarının sonucunda tarikatı doğuda İran, Hindistan ve Çin’e, batıda Anadolu ve Rumeli’ye yayıldı. Etkileri öldükten sonra da sürdü. Doğduğu kentteki mezarında edilen duanın kabul edildiği inancı yayıldı. Yakın döneme değin balıkçı ve satıcılar, onun mezanndan alınan toprağın uğur getireceğine inanırlardı.
Kazeruniye’nin en çok vurguladığı konu, din bilimlerinin öğrenilmesidir. Din bilimleri elde edildikten sonra gerekleri yerine getirilmeli ve Tann’yı hoşnut etmekten başka amaç gözetilmemelidir. Bilginin, özellikle geçim ve çıkar aracı durumuna getirilmesinden kaçınılmalıdır. Bilgiden sonra en erdemli davranış, geçim ve giyim konusunda helal olanı aramaktır. Çünkü haram yiyen kişinin yaptığı hiçbir şey kabul edilmez, dualarına karşılık verilmez. Kazeruni, bid’at ehli ile görüşmemeye, “iyiliği emretme, kötülükten sakındırma” ilkesini uygulamaya, akşam ve sabah Kuran okumaya özen gösterilmesini istemiştir.
kazı makineleri, hafriyat makineleri olarak da bilinir, kazı ya da toprak taşıma işlerinde kullanılan, çoğunlukla özitmeli iş makinelerinin ortak adı. Ekskavatör(*), buldozer(*) ve greyder(*) bu tür makinelerdir.
kazıcı yabanarısı, Hymenoptera (zarka-natlılar) takımının, Sphecidae familyasından böcek türlerinin ortak adı. Kazıcı yabanan-lan yalnız yaşayan, 2-3,8 cm uzunluğunda, tıknaz gövdeli böceklerdir. Yuvalan kum, toprak ya da odun içinde açtıkları ve bazen birçoğu bir arada bulunan oyuklar halindedir. Erişkinlerin yakaladığı böcekler bu kuluçka oyuklannda gelişen larvaların temel besin kaynağını oluşturur.
ABD’nin güney kesimlerinde yaşayan Bembex carolina, genellikle atlann çevresinde dolaşan sinekleri avlar. Uzunluğu yaklaşık 2,5 cm, rengi siyah üzerine sarı ya
Kazerun yakınlarındaki limon bahçeleri, İran
J P Vuillomenet – Rapho / Photo Researchers
alana yayılan kent, hurma ağaçlan, limon bahçeleri, buğday ve tütün tarlalarıyla çevrilidir. Yörede ayrıca pirinç, pamuk ve üzüm de yetiştirilir.
19 km kuzeydeki antik Bişapur (ya da Şapur) kentinin kalıntılan arasında Sasani döneminden (224-651) kalma kabartmalar ve I. Şapur’un (hd 241-272) bir heykeli bulunur. Zerdüşt dinine bağlı Ghebarlann yaptıkları Gabri Kalesi’nin kalıntılan kentin güneydoğusundaki yüksek bir höyüğün üzerinde yer alır. Nüfus (1976) ilçe, 144.905; kent, 51.309.
Kazeruni, tam adı şeyh ebu îshak İbrahim bin şehrîyar el-mürşîd el-kazerunî (d. 963, Kazerun – ö. 1034, Kazerun, İran), İshakiye ya da Mürşidiye olarak da bilinen Kazeru-niye tarikatının kurucusu mutasavvıf.
Mecusi (Zerdüşt dinine bağlı) olan babası sonradan İslamı benimsemişti. Kazeruni, Şiraz, Basra, Mekke ve Medine’de öğrenim gördükten sonra Şeyh Ebu Ab-
Kazıcı yabanarılarından Microbembex monoüonta
William E Ferguson
da sarımsı yeşil bantlıdır. Microbembex monodonta deniz kıyılarında yaşar. Kazıcı yabananlarının birçoğu siyah üzerine beyaz, san ya da yeşil bantlıdır.
kazık, sağlam olmayan bir zeminde yapılacak yapıların temelini güçlendirmek amacıyla yere çakılan taşıyıcı ayak. Bunlara temelden başka köprü ayaklannın oturtulduğu da olur. Kazık çok eski çağlardan beri kullanılan bir yapı öğesidir. Çağdaş yapılarda ahşap, çelik ya da betonarme kazıklar kullanılır. Aynca yere açılan bir çukura kum doldurma biçiminde yapılan özel temel kazıklan da vardır. Kazıklann yerleştiril-
kazık bağı 124
mesi, şahmerdanla tepesinden vurarak yere çakma biçiminde olabileceği gibi, ucuna bir burgu konup (fore kazık) döndürerek zemine sokma biçiminde de olabilir.
İstanbul’da Eminönü’nde, Haliç kıyısındaki çürük zemine oturan Yeni Cami’nin, Boğaz kıyısındaki Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri çakılan meşe kazıklarla güçlendirilmiştir. Son yıllardaki uygulamalara ise, gene İstanbul’da, Arnavutköy ve Büyük-aere’deki kıyı yollan ile Haliç üzerindeki yeni Galata Köprüsü’nü taşıtmak üzere denize çakılan kazıklar örnek olarak gösterilebilir.
kazık bağı, yelkenli gemilerde istralyaları çarmıhlara, halatlan da geçici olarak serenlere, gemi ve çadır direkleri ile ağaç gövdelerine bağlamakta kullanılan bağ türü. Kazık bağı, halatın serbest çımasının cismin çevresinden ve halatın ana bedeni üzerinde
bir kroz oluşturacak biçimde çapraz olarak geçirilmesi ve daha sonra serbest çımanın ikinci bir kroz oluşturacak biçimde tekrar cismin çevresinden ve ilk krozun içinden geçirilmesi yoluyla atılır. Daha sonra halatın her iki ucu çekilerek sıkıştırılır.
Kazık bağı, halatın cisimden yukarı doğru çekilmesiyle kolayca çözülebilir. Bağ ender olarak cisimden kayar ama üzerine uzun süre yük binerse gevşeyebilir. Kazık bağının kolay ve zor çözülebilen birçok değişik türü vardır.
kazıklihumma bak. tetanos

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*