Kearny, Stephen Watts

Kearny, Stephen Watts

(d. 30 Ağustos 1794, Newark, New Jersey – ö. 31 Ekim 1848, St.Louis, Missouri, ABD), New Me-xico’yu fetheden ve Meksika Savaşı (1846-48) sırasında California’nın alınmasında önemli rol oynayan ABD’li subay.
1812 Savaşı’ndan sonraki 30 yılım çeşitli sınır görevleri alarak geçirdi. Meksika Sa-vaşı’nın başlannda New Mexico ile Califor-nia’yı ele geçirmekle görevlendirildi. Santa Fe yolu üzerindeki Meksika birliklerini diplomatik manevralarla çekilmeye zorlaya-
Keats, John (d. 31 Ekim 1795, Londra, İngiltere – ö. 23 Şubat 1821, Roma, İtalya), İngiliz romantik şair. Yunan mitolojisinden almma öyküler aracılığıyla felsefi bir bakışı yansıtan şiirleri, canlı imgeleri ve duyumsal özellikleriyle dikkati çeker. En tanınmış
Keats, Joseph Severn’ın bir yağlıboya çalışmasından ayrıntı, 1821;
Ulusal Portre Galerisi, Londra
National Portrait Gallery, Londra
şiirleri Endymion: A Poetic Romance (End-ymion: Şiirsel Bir Aşk Öyküsü), “La Belle Dame sans Merci” (Merhametsiz Güzel), “Ode on Melancholy” (Melankoli Üzerine Od), “Ode to a Nightingale” (Bülbüle Od), “Ode on a Grecian Um” (Bir Yunan Vazosu Üzerine Od), “Ode to Psyche” İPsykhe’ye Od), “The Eve of St. Agnes” (Azize Agnes Yortusu Arifesi) ve Hyperi-on’dur. Keats tedavi için gittiği Roma’da 25 yaşında veremden ölmüştür.
Çocukluğu ve gençliği. Keats’in anne tarafından büyükbabası, han işleten ve at kiraya veren varlıklı bir kimseydi. Babası Thomas Keats onun yanında çalışmaya başlamış, sonra da kızı Frances ile evlenmişti. 1804’te attan düşerek ölünce, Frances yeniden evlendi. Büyükbabalarının ölümü ve annelerinin ikinci evliliğinin yürümemesi üzerine Keats ve kardeşleri Middlesex’teki, Edmon-ton’da oturan dul büyükannelerinin yanma gönderildiler. Anneleri, birkaç yıl çocuklarını görmeye gelmedi.
Keats ve iki erkek kardeşi, Enfield’deki bir okula devam ettiler. Keats’in, sonradan tanınmış bir eleştirmen olan okul müdürünün oğlu, Charles Cowden Clarke’la yaşamı boyunca sürecek dostluğu orada başladı. Okuldaki ilk yıllarında tutkulanna kapılan, kavgacı ve edebiyatla pek ilgilenmeyen biri olarak tanındıysa da sonraki yıllarda, büyük olasılıkla annesinin geri dönüşünün etkisiyle yoğun bir okuma dönemine girdi ve okulda birkaç ödül kazandı. 1810’da annesi veremden öldü. Kısa bir süre sonra Keats okulu bıraktı ve aile hekiminin yanında çalışmaya başladı. Arkadaşı Charles Cowden Clarke’ı sık sık ziyaret ediyordu. Bu dostluğun da etkisiyle ilk şiiri “Imitation of Spenser”ı (Spenser’a Öykünme) yazdı. Bunu, tanınmış şairleri ömek alan, çoğu da küçük bir amatör şairler çevresinin etkisiyle yazılmış şiirler izledi.
Keats tıp öğrenimi görmek amacıyla 1815’te Londra’nın Southwark ilçesindeki Guy’s Hastanesi’ne girdi. Kısa bir süre içinde cerrah yardımcılığı görevine yükseltildi. Ama şiir yazmak artık onda bir tutku haline gelmişti. Leigh Hunt ve William Wordsworth gibi dönemin önemli şairlerini okuduktan sonra, kendi üslubunu bulmak amacıyla eski çevresinden uzaklaştı.
1816’da “O Solitude” (Ey Yalnızlık) adlı sonesi, Hunt’ın çıkardığı Examiner adlı dergide yayımlandı. Aynı yıl sınavlarını başarıyla verdi ve hekim olarak çalışma izni aldı. Ama şiir, başhea uğraşı olmuştu. Kraliyet Cerrahlık Okulu üyeliğine kabul edilebilmek için bir süre cerrahi derslerine girmeyi sürdürdüyse de öğrenimini tamamlayamadı. Clarke’la birlikte George Chap-man’ın Homeros çevirisini okuyarak geçen bir geceden sonra eve döndüğünde, ilk olgun sonesi sayılan “On First Looking into Chapman’s Homer”i (Chapman’ın Home-ros’una İlk Bakış Üzerine) yazdı. Bu sırada Clarke, Keats’i Leigh Hunt’la tanıştırdı. Keats, Hunt’ın çevresinde ilgiyle karşılandı ve tarihsel konulu yapıtlarıyla tanınmış ressam Benjamin Robert Haydon, genç şair John Hamilton Reynolds ve Shelley ile tanıştı. Bir süre sonra da edebiyatla tıbbı artık birlikte götüremeyeceğine karar verdi. Bu karan, anneannesinden kalan mirası yöneten vâsileriyle arasının bozulmasına yol açtı.
Leigh Hunt 1816’da Examiner’da “Young Poets” (Genç Şairler) adlı bir makale yayımladı. Makalede Reynolds ve Shelley’yle birlikte Keats’i de övüyor, Chapman’m Homeros’uyla ilgili sonesinin tümünü akta-nyordu. Bu makale, bir arkadaşının sözleriyle “Keats’in kaderini belirledi”. Bu sırada Keats, yalnızca ve yalnızca şair olmak isteğini yansıtan “Sleep and Poetry”yi de (Uyku ve Şiir) içeren bir şiir kitabı hazırladı. Leigh Hunt’a adadığı kitap Mart 1817’de Poems (Şiirler) adıyla yayımlandı, ama hemen hiç ilgi uyandırmadı. Gene de bir yayıma, bir görüşe göre Keats’in Shelley’y-le dostça bir rekabete girmek üzere yazmayı düşündüğü Endymion adlı uzun şiirini yayımlamayı üstlendi. Bu şiir daha önceki şiirlerinde de ele aldığı bir konuyu, Ay Tanrıçası Selene’nin bir ölümlü olan End-ymion’a duyduğu aşkla ilgili Yunan efsanesini işliyordu.
İlk önemli yapıtı. Keats Endymion’u yazmak amacıyla Nisan 1817’de Londra’dan aynldı. Her biri biner dizelik dört kitaptan oluşan şiirin ilk kitabı Carisbrooke (Wight Adası), Margate, Canterbury ve Has-tings’de yazıldı. II. Kitap Hampstead’de,
III. Kitap Oxford’da IV. Kitab’ın bir bölümü Londra’da, bir bölümü de Dorking yakınlanndaki Box Hill’de yazıldı. IV. Ki-tap’ta Keats, o sırada arkadaş olduğu ilahiyat öğrencisi Bailey’ye yazdığı mektuplarda da dile getirdiği felsefe ve sanat üzerine birçok düşünceye yer verdi.
Keats, çok yoğun bir sosyal yaşam sürdürdüğü 1817-18 kışında Londra’yı ziyaret eden William Wordsworth ile tanıştı. Words-worth’ün şiirlerine büyük hayranlık duymakla birlikte, kendisinden yaşça büyük olan bu şairin bencilliği karşısında düş kınkhğına uğradı. Hunt da onda benzer bir düş kınklığı uyandırmıştı ve Hunt’ın küstürdüğü eleştirmenlerin kendisini hedef alma-lanndan çekiniyordu. 1818’in ilk aylannda Endymion’u yayıma hazırladı, aynca daha önemsiz sayılan birçok şiir yazdı ve eleştirmen William Hazlitt’in Ingiliz şairleri üzerine verdiği konferanslara devam etti. Gene Yunan mitolojisinden alınma bir konu olan, Tann Apollon’un Titan Hyperion’un yerini alışı üzerine yeni bir şiir yazmayı planladı. Ama bu şiiri ancak bir yıl sonra yazabildi.
Zorlu yıllar. Bu arada Keats, kişisel yaşamı ve kardeşleriyle ilgili birçok zorlukla karşı karşıya kalmıştı. Parası tükenmiş, kardeşi Tom verem olmuştu. Öteki kardeşi George ise evlenip Amerika’ya gitme hazırlığı içindeydi. Mart 1818’de Keats, Tom’a bakmak için Devonshire’daki Teignmouth’a gitti. Orada, Hazlitt’in önerisi üzerine Boc-
129 Keats, John
caccio’nun Decamerone adlı yapıtındaki bir öyküye dayanarak Isabella; or, The Pot of Basil (Isabella ya da Basileios’un Kabı) adlı öykülü şiirini yazdı. Tom’un sağlığının gittikçe kötüleşmesi Keats’in kendi iç dünyasını çözümlemeye yönelmesine ve arkadaşı J.H. Reynolds’a yazdığı manzum ve düzyazı mektuplara daha çok ağırlık vermesine yol açtı. Bu mektuplannda, Bailey’ye yazdıkla-nnda ileri sürdüğü “düşüncelere değil, duygulara dayanan bir yaşam” anlayışını reddetti; özellikle de Hyperion adlı epik şiirine hazırlık olarak, düşünceye ağırlık verme gereğini vurguladı.
Endymion’un basılışından kısa bir süre sonra kardeşi Tom ile birlikte Londra’ya dönen Keats, Charles Brown’in Westmorland, Cumberland ve İskoçya’yı yürüyerek gezme önerisini kabul etti. Amacı, yeni şiiri için ufkunu genişletmekti. Keats ve Brown önce Liverpool’a, oradan Göller Bölgesi ve Batı Highlands’den geçerek İrlanda’ya gittiler. Keats, İskoçya’nın Mull ve Iona adala-nna yaptıkları yolculuk sırasında hastalanan Brown’dan Inverness’da aynlmak zorunda kaldı ve denizyoluyla Londra’ya döndü. Bundan sonra kendini, hastalığı iyice ilerleyen kardeşinin bakımına verdi.
Eylül 1818’de Blackwood’s Magazine, Quarterly Review ve British Critic adlı dergilerde Endymion ile ilgili yazılar yayımlandı. Bütün yazılarda Hunt’la olan ilişkisinden ötürü Keats’e saldmlıyordu. Özellikle Blackwood’s Magazine’de Keats’ten cahil bir eczacı kalfası olarak söz ediliyor, alaycı bir tonla Poems ve Endymion’dan alıntılar yapılıyor ve Keats’e şu öğütte bulunuluyordu: “Açlıktan ölen bir şairdense açlıktan ölen bir eczacı olmak daha iyidir. Dükkânınıza geri dönün Bay John”.
Olgun yapıtları. Keats, bu saldınlan soğukkanlılıkla, “öldükten sonra İngiliz şairleri arasında yer alacağıma inanıyorum” sözleriyle karşıladı. Tom’un son aylannda Hype-rion’ım ilk iki kitabını yazmayı sürdürdü. Tom’un ölümü üzerine Hampstead’de, Brown’in yanında kalmaya başladı. Bu dönemde, hayatında üç kadının yeri oldu: J.H. Reynolds’m kuzeni Jane Cox, 1817’de Hastings’de tanıştığı Isabella Jones ve son aşkı Frances (Fanny) Brawne. Ocak 1819’da yazdığı “The Eve of St. Agnes” adlı öykülü şiirinin konusunu Isabella Jones önermişti. Tom’un ölümünün ve henüz yeni tanıştığı Fanny Brawne’la ilişkisinin etkilerini taşıyan şiir zengin, canlı ve dramatik ayrıntılarla doluydu. Keats şubat ayında “Eve of St. Mark” (Aziz Markos’un Gecesi) adlı şiirine başladı. Ama giderek daha huzursuz ve kederli bir ruh hali içine girdi ve III. Kitab’ın yarısında Hyperion’u yazmayı bıraktı. “Eve of St. Mark”ı da tamamlayamadı.
Nisan ayının başında Fanny ve annesi bitişikteki eve taşındılar. Bunun da etkisiyle Keats yoğun bir yaratıcı döneme girdi. Nisan ve mayıs aylannda “On a Dream” (Bir Düş Üzerine) adlı soneyi,. “La Belle Dame sans Merci” adlı lirik şiirini ve ünlü odlan “Ode to Psyche”, “Ode on Melancholy”, “Ode to a Nightingale”, “Ode on a Grecian Um” ve daha az önemli olan “Ode on Indolence”ı (Tembellik Üzerine Od) yazdı. Biçimsel bakımdan bir bütünlük göstermemekle birlikte, bu odlann hepsinde gençliğin, güzelliğin ve yaşamın geçiciliği teması işlenmişti.
Keats, Amerika’ya yerleşen kardeşi Geor-ge’un maddi güçlük içinde olduğunu öğrenince, para sağlamak amacıyla öykülü şiiri “Lamia”yı ve Brown’in da katkısıyla geliş-
Kebabişler 130
tirdiği oyunu Otho the Great’i (Büyük Otho) yazmaya girişti. Londra’dan ayrılarak Shanklin (Wight Adası) ve Winchester’a gitti ve her iki yapıtı da tamamladı. Ayrıca Hyperion’u da The Fall of Hyperion: A Dream (Hyperion’un Düşüşü: Bir Düş) adı altında, daha kişisel bir üslupla yeniden kaleme aldı. Eylül ayının sonunda da sakin ve berrak bir üslubu yansıtan “To Autumn” (Güze) şiirini yazdı. Ekimde gazetecilik yaparak para kazanmak ve Fanny’den uzakta yaşamak üzere Londra’ya döndüyse de, bir süre sonra karar değiştirerek Fanny’yle nişanlandı. Ama Tom’a baktığı sırada yakalanmış olduğu verem ve George’un maddi sıkıntıları yüzünden huzursuz bir yaşam sürdü. Oyunuyla ilgili umutları da boş çıkınca, hayli gönülsüz olarak güncel bir konuyu ele alan yergili şiiri “The Cap and Bells”i (Çıngıraklı Kukuleta) yazmaya başladı.
Son yılları. Keats 1820 ilkbaharı ve yazım, çalışmalarıyla ilgili umutsuzluk içinde geçirdi. Ama Temmuz 1820’de yayımlanan Lamia, Isabella, The Eve of St. Agnes and Other Poems (Lamia, Isabella, Azize Agnes Yortusu Arifesi ve Başka Şiirler) adlı kitabı büyük ilgiyle karşılandı. Bu sırada doktoru akciğerlerindeki kanamalara çare olarak İtalya’ya gitmesini önerdi. Keats, yayımcıların parasal desteğiyle genç ressam Joseph Severn’la birlikte 17 Eylül’de İtalya’ya gitti. 25. yaşgününde Napoli’ye ulaştı, oradan da Roma’ya geçti. Birkaç hafta sonra üst üste gelen ağır kanamalar, hiçbir umudun kalmadığını gösterdi. İntihar etmek istediyse de Severn tarafından engellendi ve 23 Şubat’ta Roma’da öldü. İsteği üzerine mezar taşına “Burada, adı su üstüne yazılı biri yatıyor” yazıldı. Shelley’nin Keats’in atlısına yazdığı Adonais şiiri, Byron’ın alaylı sözleri ve Leigh Hunt’ın anılan, Keats’in bir bakıma eleştirmenlerin anlayışsızlıkları yüzünden öldüğü yolundaki, pek doğru olmayan bir kanının doğmasına yol açtı.
Keats’in en iyi şiirleri, betimlediği durumun ya da nesnenin dolaysız, neredeyse görsel bir izlenimini yansıtır. Bu, Keats’in şiir anlayışıyla da uygunluk içindedir. Ke-ats’e göre şair bir bukalemuna benzer; kimliğinin duyumlannı etkilemesine izin vermez, tersine tek tek bütün deneyimlerin etkisine açıktır ve onlann özelliklerini devralır. Keats’in mektupları, yaşam ve sanat üzerine şaşırtıcı olgunluktaki görüşlerini olduğu kadar, hırçın mizacı üzerinde kurduğu denetimi yansıtması açısından da önem taşır. Keats yalnızca 19. yüzyıl şairlerini değil, çağdaş şairleri de önemli ölçüde etkilemiştir.
Keats’in belli başlı yaşamöyküleri arasında Walter Jackson Bate’in John Keats (1963), Aileen Ward’in John Keats: The Making of a Poet (John Keats: Bir Şairin Doğuşu) ve Robert Gittings’in John Keats (1968) adlı yapıtlan sayılabilir.
Kebabişler, Sudan’ın Kordofan ilinin kuzeyindeki fundalıklarla kaplı çöl alanında yaşayan ve sayılan yaklaşık 70 bini bulan göçebe Arap halkı. Köken bakımından birbirinden farklı kabilelerden oluşan Kebabişler 1821’deki Osmanlı işgali döneminden beri birçok değişiklik geçiren gevşek bir kabile konfederasyonu çatısı altında örgütlenmişlerdir.
Kebabişler 19. yüzyıl boyunca Nil ile Darfur arasında ticaret mallan taşımacılığı yaptılar ve ülkelerinden geçen kervanlardan geçiş ücreti aldılar. Bazı kabileler 1881’de Mehdi önderliğinde başlatılan ayaklanmaya
katıldıysa da, bölge ticareti üzerindeki denetimlerini yitirmekten kaygılanan güçlü kesim sömürge yönetiminin yanında yer aldı.
Başlıca geçim kaynaklan hayvancılık olan Kebabişler, eskiden beri pek az tanm yaparlar. Kurak mevsimin gelişiyle birlikte Dar Kebabiş’teki kuyu merkezlerinde toplanarak, erken yağmurları karşılamak için deve ve koyunlarıyla Orta Kordofan ile Darfur’a göç ederler. Yağmurlann iyi olduğu yıllarda hayvanlannın, özellikle de develerin gizzu bitkisiyle beslenmesi için kuzeydeki Darfur ve Çad’a giderler. Son yıllarda geleneksel topluluklarından aynlarak dışa-nda çalışmaya başlayan Kebabişlerin sayısı artmıştır.
Keban, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Elazığ iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kasaba. Yüzölçümü 543 km2’dir. Doğuda Merkez ilçe, güney ve güneybatıda Baskil ilçesi, batıda Malatya ili, kuzeyde Ağın ilçesi ve Keban Baraj Gölü ile çevrilidir.
Elazığ ilinin batı kesiminde yer alan ilçe topraklarını, Güneydoğu Toroslar ile Mun-zur Dağlan arasında kalan dağlann derin akarsu vadileriyle yarılmış uzantılan enge-belendirir. Eskiden kuzey ve kuzeydoğuda ilçenin Tunceli iliyle olan doğal sınınm çizen Murat Irmağı, kuzeybatıdan gelen Karasu Irmağı ile birleşip Fırat’ı oluşturarak ilçe topraklanna girerdi. Yapımına 1965’te başlanan Keban Barajı(*) tamamlanınca Karasu, Murat ve Fırat ırmakları vadilerinin bazı bölümlerinde bir yapay göl oluştu. Günümüzde bu göl kuzeyde ilçenin doğal sınınnı oluşturur; Fırat Irmağı da batıda Malatya iliyle doğal, sının çizer. Ekime elverişli düzlüklerin büyük bölümü baraj gölünün altında kalmıştır; ilçedeki başlıca ovalar Fırat Vadisindedir.
Baraj yapımı sırasında ilçenin ekonomik ve sosyal yaşamında görülen canlılık inşaatın bitiminden sonra ortadan kalkmış, topraklan istimlak edilen ailelerin büyük bölümü ilçeden başka illere göç edince, ilçe nüfusu azalmıştır. İlçe halkı geçimini tanından sağlar. Yerel tüketimi bile güçlükle karşılayan bitkisel üretimin miktan düşüktür. Başlıca ürünler buğday, arpa ve üzümdür. Hayvancılık ise geleneksel bir aile uğraşı niteliğindedir. Baraj gölünde tatlı su balığı üretme çalışmaları yapılmaktadır. İlçe topraklannda kurşun-çinko (simli kurşun), volframit ve flüorit yataklan vardır.
Keban kazılarında(*) ele geçen buluntular, ilçenin çok eski bir yerleşim alanı olduğunu gösterir. Eskiden Gümüşmadeni adıyla da anılan kasaba, 19. yüzyıl sonlarında Mamu-
retü’l-Aziz vilayetinin Elaziz sancağına bağlı bir kaza merkeziydi.
Keban Baraj Gölünün güneybatısında yer alan ve baraj inşaatı sırasında ticareti canlanıp daha sonra durgunlaşan kasaba, küçük bir yerleşmedir. Keban kasabası il merkezi Elazığ’a 47 km uzaklıktadır.
İlçedeki başlıca tarihsel yapılar Ermeni Kilisesi, Surp Kevork Manastırı, cami, şadırvan, kitaplık, medrese ile çeşmeden oluşan ve çevresinde koç ve koyun biçimli mezar taşları bulunan Yusuf Ziya Paşa Külliyesi (18. yy), Vakıf Han olarak da bilinen Denizli Kervansarayı, IV. Murad Hanı, İbrahim Şah Kervansarayı’dır (12. ya da 13. yy).
Keban Belediyesi Cumhuriyet’ten önce kurulmuştur. Nüfus (1985) ilçe, 12.542; kasaba, 5.612.
Keban Barajı, Güneydoğu Anadolu’da, Elazığ’ın 45 km kuzeydoğusunda, Fırat Irmağı üzerinde kurulu olan kaya dolgu ve beton ağırlık barajı. Temelden 211 m yüksekliğiyle Türkiye’nin birinci, dünyanın ise
21. yüksek barajıdır. Enerji üretimi, taşkın-lann denetlenmesi ve dolaylı sulama amacıyla yapımına 1965’te başlanan baraj 1975’te hizmete alınmıştır.
Baraj, kalkşist ara katmanlı kireçtaşı, mermer ve dolotaşından oluşan, Paleozoyik (Birinci) Zamana (y. 570-225 milyon yıl önce) ait yaklaşık 1.000 m kalınlığındaki yaşlı Keban Oluşuğu üzerine oturtulmuştur. Zeminin beyaz, pembe, açık ve koyu gri renkli kireçtaşı ve mermer öğeleri, baraj yerinde ve göl alanında görünür durumdadır; bunlar yer yer kristalleşmiş ya da yeniden kristalleşmiş sert ve dayanıklı ka-yaçlardır. Kalkşist ve dolotaşı öğelerine galerilerde ve sondaj kuyularında rastlanmıştır. Katmanlaşma genellikle belirsiz ve çok aralı eklemli, çatlaklı ve yanlımhdır. Yapının içinde çok sayıda karstik erime boşluğu ve mağara bulunur. Sondaj kuyula-n ve galeriler sık sık karstik boşluktan kesmiştir. Karstik boşluklann büyüklükleri kılcal çatlaklardan 100 bin m3’lük büyük mağaralara kadar değişir. Bu da karstlaş-manın iyi geliştiğini gösterir. Yanlım ve eklem sistemleri boyunca, yüzeysel akaçlamayla gelişen erime boşluğu, erime kanalı ve mağaralann içi kil, çamurtaşı, miltaşı ve kumtaşıyla dolmuştur. Bazı mağaralar ve erime boşluklan ise tümüyle boştur. Yüzeysel akaçlamayla gelişen karstlaşmanın yam sıra aşağıdan yukanya doğru derin bir hidrotermal karstlaşmanın oluştuğunu gösteren kanıtlar vardır. Siyenit porfirler tarafından yer yer kesilen kireçtaşları, magma-
Keban Barajı, Elazığ
Şemsi Güner
laşma sonucunda oluşan hidrotermal eriyikler ve karbon dioksit bakımından zengin gazlar tarafından eritilmiş ve yüzeye yaklaştıkça küçülen bir mağaralar sisteminin gelişmesine neden olmuştur.
Karbon Oluşuğunun üzerini, kloritli şist, serizitli şist ve kalkşistten oluşan üst şist katmanı uyumsuz bir biçimde örter. Bu katmanın kalınlığı yaklaşık 1.500 m’dir. Keban Oluşuğunun üzerine taban konglomerasıyla birlikte oturan üst şist, baraj gölünde ve barajın akış ağzı tarafında geniş bir alanda görünür haldedir. Mezozoyik (İkinci) Zamanda (y. 225-65 milyon yıl önce) bazik bir yanardağ patlaması sonucu siyenit porfirler oluşmuştur. Baraj ekseninin akış yönünün aşağısında sağ ve sol yakada dayklar görünür haldedir. En genç çökeller, ırmak boyunca yer alan Kuvater-ner (Dördüncü) Dönemin (y. 2,5 milyon yıl öncesinden günümüze) taraça ve alüvyonlarından oluşur. Baraj alanında tektonizma sonucu çoğunlukla baraj eksenine koşut ve kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu yanlımlar gelişmiştir. Bu yanlımlar boyunca gelişen karstik boşluklar, baraj yapılırken temelin iyileştirilmesi çalışmaları sırasında çeşitli sorunlar yaratmıştır.
Baraj gölünde biriken suların, karstik erime boşluklu Keban Oluşuğunun kireçtaşı, mermer ve dolotaşı öğeleri içinden süzülerek kaçmasını önlemek amacıyla, 850-600 m yükseltileri arasında sürekli bir geçirimsizlik perdesi oluşturulmuştur. Bu perde, baraj gövdesi altında, göl alanının sağ ve sol yakasında enjeksiyon perdesi, diyafram duvar ve mağara dolgusu beton biçiminde yapılmıştır.
Kireçtaşları üzerine kurulan başka barajlarda olduğu gibi, geçirimsizlik perdesi yapımı birçok zorluklar çıkartmış ve çok masraflı olmuştur. Büyük karst boşluklanna rastlanması nedeniyle, baraj, perdesinde kullanılan çimento ve beton miktan (170-370 ton perde enjeksiyonu çimentosu: 236.100 m3 perde ve mağara betonu) açısından dünyada ön sıralarda yer almaktadır. Barajın temelden yüksekliği 207 m, talvegden yüksekliği 167 m, kret uzunluğu 1.097 m (608 metresi kaya dolgu olan bölüm), kret genişliği 11 m, kret kotu 848 m, güvenlik payı 3 m, toplam dolgu hacmi 15.586 m3’tür.
Akaçlama alanı 64.100 km2’dir. Baraj gölünün ölü depolama düzeyi 725 m, ölü depolama hacmi 1,355 milyar m3, normal su düzeyi kotu 845 m, aktif depolama hacmi 29,645 milyar m3, maksimum su düzeyi kotu 846,67 m, maksimum göl genişliği 20 km, maksimum su düzeyi kotunda göl hacmi 30,600 milyon m3 ve maksimum su düzeyi kotunda gölet uzunluğu 125 km’dir. Kapaklı tipte olan dolu savağı sol yamaçta ve beton ağırlık bölümündedir. Kret kotu 830 m, kret uzunluğu 96 m ve taşkın debisi 17.280 m3/sn’dir. Boşaltım kanalı betonarme tiptedir ve uzunluğu 430,90 m’dir. Tehlike dolusavağı güvenlik tapalı tiptedir ve boşaltım hızı 5.500 m3/sn’dir. Sol yamaçta iki adet at nalı kesitli derivasyon tüneli vardır. Bunlann her biri 708 m uzunluğundadır ve boyutlan 14,46 m x 15,46 m’dir. Derivasyon tüneli memba batardosunun kret kotu 725,50 m, mansab batardosunun kret kotu ise 701 m’dir. Keban Barajı ve Hidroelektrik Santralı’nda düşey eksenli Francis tipi 8 türbin ve düşey eksenli 8 jeneratör bulunmaktadır.
Keban kazıları, Fırat Irmağı üzerinde yapılması öngörülen Keban Barajı’nm oluşturacağı gölün suları altında kalacak maddi ve manevi kültür varhklannı belgelemek, kurtarmak ve korumak amacıyla geliştirilen
ve jeofizik, arkeoloji, folklor, etnografya, mimari alanlarını kapsayan çalışma. 1966’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Bölümü’nün gerçekleştirdiği arazi çalışmaları ile başlatıldı. Ertesi yıl İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve Michigan Üniversite-si’nin belgelemeye yönelik ortaklaşa yüzey araştırması çalışmalarından sonra 1968’de, merkezi ODTÜ olmak üzere Keban Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kuruldu. Türk Tarih Kurumu (TTK), ODTÜ ve İÜ’nün öncülüğünde yerli ve yabancı bilim adamlannın gerçekleştirdiği kazı ve restorasyon çalışmalan 1975’te baraj gölünün dolmasıyla sona erdi. Keban Baraj Gölünün kapladığı 680 km2’lik alanda yürütülen yüzey araştırmalan sonucunda cami, türbe, hamam, han, köprü, kilise ve 52 arkeolojik alanla mezarlık saptandı. Sular altında kalacağı kesinleşen 47 arkeolojik alandan ancak 20’si kazılar yapılarak araştı-nldı. Bu arada iki cami baraj gölü alanının dışına taşındı ve bir köprü yeniden kurulmak üzere söküldü.
Çalışmalar sonucunda bölgenin Paleolitik Çağdan günümüze değin kesintisiz iskân edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Kurtarma ka-zılannın yürütüldüğü arkeolojik alanlar şunlardır:
131 Keban kazıları
Kalay cık. Keban ilçesinin 29 km kadar kuzeyinde mezarlık alanı. Ümit Serdaroğlu başkanlığında Ankara Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Kilise Alanı. Aşvan yakınında höyük tipi yerleşme. Aşvan kazı heyeti tarafından kazılmıştır.
Korucutepe. Elazığ’ın 30 km kadar doğusunda ve Altınova’da höyük tipi yerleşme. Chicago, California ve Amsterdam üniversitelerinin işbirliğiyle Hans G. Güterbock, Maurits van Loon ve Giorgis Buccellati başkanlığındaki bir heyet tarafından kazılmıştır. Kazıları daha sonra Ankara Üniver-sitesi’nden Hayri Ertem başkanlığındaki Türk ekibi devam ettirmiştir.
Körtepe. Elazığ’ın 44 km kadar doğusunda höyük tipi yerleşme. Harald Hauptmann başkanlığında Heidelberg Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Pağnik Öreni. Keban ilçesinin 25 km kadar, kuzeyinde höyük tipi yerleşme. Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden Ric-hard P. Harper tarafından kazılmıştır.
Pulur (Sakyol). Elazığ’ın 45 km kadar kuzeybatısında höyük tipi yerleşme. Hamit Zübeyr Koşay tarafından kazılmıştır.
Tepecik, Altinova, Elazığ
Arkeoloji ve Sanat Dergisi Arşivi
Ağın. Keban ilçesinin 27 km kadar kuzeyinde höyük tipi yerleşme. Ümit Serdaroğlu başkanliğında Ankara Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Aşvan. Elazığ’ın 35 km kuzeybatısında, Murat Irmağının güney kıyısındaki Aşvan köyünün batısında höyük tipi yerleşme. David French başkanlığında Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nce kazılmıştır.
Çayboyu. Aşvan yakınında höyük tipi yerleşme. Aşvan kazı heyeti tarafından kazılmıştır.
Değirmentepe. Elazığ’ın 26 km kadar doğusunda ve Altınova’da höyük tipi yerleşme. Refik Duru başkanlığında İstanbul Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Fatmalı-Kalecik. Aşvan yakınında höyük tipi yerleşme. Robert Whallon Jr. ile Henry T. Wright başkanlığında Michigan Üniver-sitesi’nçe kazılmıştır.
Han İbrahim Şah (bugün Esenkent). Elazığ’ın 40 km kadar kuzeybatısında höyük tipi yerleşme. Hayri Ertem başkanlığında Ankara Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Haraba (Şimsat). Elazığ’ın 50 km kadar doğusunda kale tipi yerleşme. Baki Öğün başkanlığında Ankara Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Taşkun Kale. Aşvan yakınında höyük tipi yerleşme. Aşvan kazı heyeti tarafından kazılmıştır.
Taşkun Mevkii. Aşvan yakınında höyük tipi yerleşme. Aşvan kazı ekibi tarafından kazılmıştır.
Tepecik. Elazığ’ın 31 km kadar doğusunda, Altınova’da höyük tipi yerleşme. Ufuk Esin başkanlığında İstanbul Üniversitesi’nce kazılmıştır.
Tülintepe. Elazığ’ın 21 km kadar doğusunda ve Altınova’da höyük tipi yerleşme. Tepecik kazı ekibi tarafından kazılmıştır.
Yeniköy Höyüğü (Gâvur Höyük). Elazığ’ iri 40 km kadar kuzeybatısında höyük tipi yerleşme. Pulur kazı ekibi tarafından kazılmıştır.
Göl alanında gerçekleştirilen bu kazılardan başka Ankara Üniversitesi’nden Kılıç Kökten Karasu Irmağı, Arapkir Çayı ve Murat Irmağı vadi, seki ve kayalıklarında yaptığı yüzey araştırmalannda mağara, kaya sığmağı ve açık hava konak yerleri saptamıştır. Bu araştırmalar sonucunda Küllünün İni, Karataş, Gedikli Mağarası ve Kalecik’te Paleolitik Çağ kalıntıları saptanmıştır. Paleolitik Çağı izleyen çağlara ilişkin geniş bilgi sağlayan veriler Altınova
kebap 132
yöresinde Tepecik, Tülintepe, Boytepe, Değirmentepe, Norşuntepe, Körtepe, Ko-rucutepe ve Haraba’da; Ağın yöresinde Kalecikler Höyük, Kalaycık, Kilisedüzü ve Pağnik’te; Aşvan yöresinde ise Pulur, Yeni-köy Höyük, Fatmalı-Kalecik, Aşvan Höyük, Kurupınar, Çayboyu, Taşkun Mevkii ve Taşkunkale’de toplanmıştır.
Kalkolitik Çağa (İÖ 5500-3500) ait yerleşmelerde görülen basit taş temelli, kerpiç duvarlı, düz damlı evlerden ve mezarlardan elde edilen zengin buluntulardan, yöreye özgü bir kültürün varlığı ortaya çıkarılmış ve ayrıca bu bölgenin Kuzey Suriye, Mezopotamya, İran ve Orta Anadolu ile yakın ilişki içinde olduğu saptanmıştır. Tülinte-
Norşuntepe, Altinova, Elazığ
Arkeoloji ve Sanat Dergisi Arşivi
pe’nin yanı sıra Norşuntepe, Korucutepe, Çayboyu ve Körtepe’de Halaf kültürünün, Tepecik’te ise Erken Uruk kültürünün izlerine rastlanmıştır. Bu çağın sonlarına ait Korucutepe’deki mezarlarda bakır, kurşun ve gümüş gibi madenlerden yapılmış eşya ele geçirilmiştir.
İlk Tunç Çağında (İÖ 3500-2000) Keban Baraj Gölü alanı çok yoğun bir yerleşime sahne olmuştur. Bu çağın son evresine ait olan Norşuntepe’deki saray, bölgenin mimari zenginliğine tanıklık eder, iyi korunmuş başka kalıntılar özellikle Tepecik’te, Yeniköy Höyüğü’nde ve Pulur’da bulunmuştur. Bu yerleşmelerde aynca insan yüzü betimlemelerini yansıtan kutsal ocaklar ortaya çıkarılmıştır. Değirmentepe, Taşkun Mevkii, Pağnik, Kalaycık yerleşmelerinde de çağın sanatını yansıtan boya bezekli ya da kabartmalı çanak çömlekle, pişmiş topraktan, taştan ve kemikten aletler ele geçirilmiştir.
İÖ 2. binyıla tarihlenen Orta Tunç (İÖ 2000-1500) ve Son Tunç (İÖ 1500-1000) çağlarında Keban bölgesi Hititlerin komşusu İşuvalılann egemenliğine girmiştir. Bu çağın büyük merkezleri kabul edilen Korucutepe ve Norşuntepe’de anıtsal surlar, yeraltı geçitleri ve özellikle Hitit (Luvi) hiyeroglifiyle yazılı mühür ve mühür baskıları bulunmuştur. Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit dönemleri çanak çömlek örneklerine bu merkezlerin yanı sıra özellikle Tepecik’ te rastlanmıştır.
İÖ 1. binyılda başlayan Demir Çağında Keban yöresinin Urartu Krallığı’nın sınırları içinde bulunduğu, Norşuntepe, Değirmentepe, Haraba gibi merkezlerde yapılan kazılardan ve Palu yazıtından saptanmıştır. Aynca, Norşuntepe’de kuyu tipi bir mezarda bulunan at iskeletlerinden, bölgenin İskit akınlanna uğradığı da anlaşılmıştır.
Pağnik, Kalecik, Kalaycık, Kilisedüzü, Aşvan, Taşkunkale ve Haraba’da, Keban’ın Helenistik Dönemle Roma Döneminde yoğun olarak iskân edildiğini gösteren buluntular çıkartılmıştır. Bu merkezlerden eski adı Arsamosata olan Haraba ve yuvarlak burçlu suruyla Pağnik dikkat çekicidir. Ağın’daki Roma mezarlığında bulunan maden ve kıymetli taşlardan yapılmış takılarla Aşvan’da ele geçirilen gümüş sikkeler, bölgenin kültür ve tarihinin aydınlatılmasında yardımcı olmuştur. Aşvan sikkelerinin bir bölümü (İÖ 66) I. Ariobarzanes’e, öbürleri IX. Ariarathes’e aittir.
Keban Baraj Gölü alanındaki Bizans kalıntılarının üstünde İS 11-13. yüzyıllarda yoğun bir Selçuklu yerleşiminin varlığı saptanmıştır. Bu dönem kalıntıları Haraba, Tepecik, Taşkunkale, Aşvan, Han İbrahim Şah, Kalaycık ve Kalecik’te bulunmuştur. Taşkunkale ve Kalaycık’taki İlhanlı yapıt ve sikkeleriyle Kalaycık’taki Artukoğulları sikkeleri, kalıntıların tarihlenmesine yardımcı olmuştur.
Osmanlı Dönemi yapıtları özellikle Eski Pertek ve Til köyündedir. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri’nin yardımıyla Eski Pertek’teki 16. yüzyıla ait Baysungur Camisi ile Çelebi Ali Camisi’ni baraj gölü alanı dışına taşıyarak Yeni Pertek’te yeniden kurmuştur. Ayrıca, Arapkir Çayı üzerindeki 5-6. yüzyıllara ait Karama-ğara Köprüsü de Karayollan Genel Müdür-lüğü’nün yardımıyla sökülerek, tekrar kurulmak üzere Elazığ Müzesi’ne bırakılmıştır.
Bu kazı ve restorasyon çalışmalannm yanı sıra Hamit Zübeyr Koşay başkanlığındaki bir ekip tarafından bölgenin kültürü ve etnografik özellikleri incelenmiş ve dokuma, kilim, araç gereç, giyim eşyası, silah ve takı örneklerinin toplanmasıyla oluşturulan çok değerli koleksiyonlar Elazığ Müzesi’ne kazandınlmıştır. Bu maddi kültür kalıntıla-nmn toplanmasından başka söz ve müzik folkloru ile yemek çeşitleri üzerine de araştırmalar yapılmıştır. Aynca, Aşvan do-laylannda toprak kullanım biçimleri ve geleneksel tanm aletleri incelenmiştir. Bu çalışmalara ek olarak, İstanbul Teknik Üniversitesi ile Norşuntepe kazı heyeti, baraj gölü alanındaki köylerin hemen hepsini gezerek yöresel mimarlık konusunda araştırmalar yapmış, yerleşme düzeni ile yapı türü, planı ve malzemeleri yönünden bölgenin Anadolu mimarlık tarihi içindeki yerini ve katkısını saptamıştır.
kebap, Arapça kebbeb, susuz olarak tencerede pişirilen ya da doğrudan ateşte kızartılarak hazırlanan et yemeklerine verilen genel ad. Tas kebabı gibi, tencerede pişirilirken içine sebze katılan türleri de vardır. Türk mutfağında Orta Asya’dan beri etli yemekler önemli bir yer tutmuştur. Bu arada kebap çeşitleri de özellikle yaygındır. Elyazması ya da basılı Osmanlı yemek ki-taplannda 30’dan çok kebap çeşidi anılır ve hazırlanışlan anlatılır. Bugün 60 kadar , kebap çeşidi bilinmektedir. Kebaplar yer adlanna, ilk kez pişiren kişiye, yapıldığı yere, kullanılan et ya da sebzeye, pişirildiği kaba ve başka yardımcı araçlara göre adlandırılır. Bunlann bazısı “Alipaşa”, “Hasan-paşa”, “avcı”, “bahçıvan”, “çoban”, “hırsız”, “horhor”, “hünkâr”, “yörük”, “bıldırcın”, “çulluk”, “hindi”, “karaca”, “kaz”, “keklik”, “piliç”, “ördek”, “sülün”, “kuzu”, “oğlak”, “tavşan”, “çömlek”, “çöp”, “kâğıt”, “sac”, “şiş”, “tas”, “tencere”, “testi” kebaplarıyla “döner”, “defneli”, “domatesli”, “kremalı”, “patlıcanlı”, “yufkalı”, “yoğurtlu”, “beğendili” kebaplardır.
Kebbi Irmağı bak. Sokoto Irmağı
kebe, keçenin kalın, kaba ve seyrek biçimde yapılmış türüne verilen ad. Keçelerin artık yünlerinden ya da farklı dönemlerde yapılan kırkımlarda elde kalan yünlerden yapılır.
Kebe, çeşitli yerlerde kullanılır. Semer ya da palanın yerine beygir, katır, eşek ve öküzlerin sırtına atılır, tandır örtüsü olarak kullanılır, kış mevsiminde dışarıda uzun süre kalmak zorunda olan yük hayvanlan-mn üstüne örtülür. Çobanlann giydikleri kepenek de çoğunlukla kebeden yapılır. Bu nedenle bazı yörelerde kepeneğe “kebe” denir. Kebelerin tüylü olanına bu tür kebe yapımında ünlü olan Yanbolu’dan dolayı “Yanbolu kebesi” adı verilir. Anadolu’nun birçok yöresinde kalın kumaştan yapılan ceket, palto ve aba türünden giysiler de kalınlığından ötürü “kebe” olarak adlandı-nlır. Aynca bak. keçe.
kebere bak. gebreotu

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*