Kel Mehmed (atçali)

Kel Mehmed (atçali)

(d. Atça, Aydın – ö. 1830, Tepecik, Nazilli, Aydın), efe. Çiftliklerde ırgatlık yaparken âşık olduğu bir ağa kızıyla evlenemeyince dağa çıkarak eşkıyalığa başladı. Yerel yöneticilerin ve âyanın baskılarına karşı köylüyü kolladığı için çevresinden büyük destek gördü. 1828’de önce Kuyucak’ta, ardından Nazilli ve Sultanhi-
sar’da, son olarak da Aydm’da yönetimi ele geçirdi. Kısa sürede Menderes Ovasının önemli bir bölümüne egemen oldu. Buna dayanarak bazı vergileri kaldırdı. Eski vergi defterlerini yaktırdı. Hükümetten keyfi askere almanın önlenmesini, yasal düzenlemelerde eşitlikçi davranılmasını istedi. “Va-
li-i Vilayet, Hademe-i Devlet Atçalı Kel Mehmed” sanını benimseyip İstanbul’a vergi ödeyerek durumunu yasallaştırmaya çalıştı. Ama eski Halep valisi İbrahim Paşa üzerine yollanınca Aydın’ı terk etmek zorunda kaldı; Nazilli yakınlarında yakalanarak öldürüldü. Adı, baskı ve zorbalığa karşı çıkan, yoksul köylülerin yanında yer alan bir halk kahramanı olarak, yörede uzun süre anıldı. Yaşamı Orhan Asena’nın Atçalı Kel Mehmet (1970) adlı oyununa da konu olmuştur.
Kelaa des Srarhna, el-, Fas’ın batı kesimindeki Tensift bölgesinde il (kuruluşu 1973) ve il merkezi kent. Marakeş’in yaklaşık 75 km kuzeydoğusunda yer alan kent, ilin doğu kesiminin pazar merkezidir. “Srarhna Kalesi” anlamına gelen adı, eskiden Berberi-Arap Srağna kabilesinin başkenti olduğunu gösterir. Surlarla çevrilmiş olan kentte, dağınık bahçeler ve zeytinlikler yer alır.
Yüzölçümü 10.070 km2 olan el-Kelaa des Srarhna ili kuzeyde Settat, kuzeydoğuda Beni Mellal, güneydoğuda Azilal, güneyde Marakeş, güneybatıda Safi, kuzeybatıda da el-Cedide illeriyle çevrilidir. Atlas Dağlarının batısındaki kıraç toprakların büyük bölümünü içine alır, ilin batı kesimi yılda ortalama 200 mm yağış alan, kuvars ve şist oluşumlu, görece kıraç bir platoyu kapsar; bu yörenirı sınırlı doğal bitki örtüsü hünnap ağaçlarından oluşur, ilde yaşayan yarı göçebe halklar geçimlik düzeyde tahıl üretir, koyun ve keçi beslerler. İlin doğu bölümündeki Tessaout Irmağı vadisi, ırmağın Yukarı Atlaslar’dan taşıdığı löslü topraklarla kaplıdır. Tessaout Vadisinde hemen yakınlardaki Azilal ilinde bulunan ve 1971’de tamamlanan Alt Adel Barajı’ndan sağlanan suyla başta buğday ve arpa olmak üzere çeşitli tahıllar, zeytin ve turunçgiller yetiştirilir. İlin batı kesimindeki Benguerir kasabası yakınlarında geniş fosfat yatakları vardır. Nüfus (1971) kent, 17.163; (1985 tah.) il, 614.000.
Kelabazi, asıl adı ebubekIr muhammed BiN îshak (ö. y. 995, Buhara), mutasavvıf. Yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda Hanefi fakihleri arasında gösterilir. Muhammed bin Fazl’ın yanında fıkıh okuduğu söylenir. İki önemli yapıtından biri olan Kitabü’t-Ta’arruf li-Mezheb Ehli’t-Tasavvuf, 75 bölümden oluşur ve mutasavvıfların inançlarından, ruhsal deneyimlerinden ve tasavvufla ilgili sorunlardan söz eder. Bahrü’l-Fevâid ya da Ma’ani’l-Ahbar adlı yapıtı ise seçme hadisler konusunda tasavvuf eğilimli bir şerhtir; tasavvuf tarihi ile ilgili birinci derece kaynaklar arasında sayıjır.
kelam, îlm-1 kelam olarak da bilinir, İslam-da, inanç ilkelerini us yoluyla açıklamayı, temellendirmeyi ve savunmayı amaçlayan bilim. İnanç ilkelerini (akide) konu aldığı için akaid, bunlar dinin temelini oluşturduğu için usulü’d-din (dinin temelleri), Tanrı’ nın birliği ve nitelikleri üzerine yoğunlaştığı için ilm-i tevhid ve’s-sıfat, fıkhın inançla ilgili konularını incelediği için fıkhü’l-ekber, temel yöntem olarak düşünme ve usavur-mayı benimsediği için ilm-i istidlal ve’n-nazar gibi adlarla da anılmıştır. Kelamcılar, konusu ve amacı bakımından olmak üzere kelamı iki ayrı biçimde tanımlar. Konusunu
147 kelam
temel alan birinci tanıma göre kelam, Tanrı’nın zatından ve sıfatlarından, peygamberliğe ilişkin konulardan, başlangıç ve sonları bakımından varlıkların durumlarından İslam ilkeleri açısından söz eden bilimdir. Tanımdaki “başlangıç ve sonları bakımından” ifadesi kelamı doğa bilimlerinden, “İslam ilkeleri açısından” ifadesi ise felsefeden ayırt eder. İkinci tanıma göre ise kelam, kesin kanıtlar kullanmak ve karşıt düşünce sahiplerinin ileri sürdüğü kuşku ve itirazları ortadan kaldırmak yoluyla dinsel inançları kanıtlamaya çalışan bilimdir. Kelam bilginlerine mütekellim adı verilir.
Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, İslam toplumunda Tanrı’nın sıfatlan, kader, büyük günah işleyen kişinin durumu, imamet gibi konular çevresinde ilk görüş ayn-lıkları ortaya çıktı. Öteki dinlerin savlarına karşı İslam inançlarını savunma gereği de usavurmamn önemini artırdı. Bu amaçla İslam düşünürleri Stoacı ve şüpheci Yunan filozoflannın diyalektik yöntemine (ce-del[*]) başvurdular. 7. yüzyılın sonuna değin süren tartışmalar sonucunda, 8. yüzyıl başında temel inanç konularını sistemli biçimde inceleyen ilk kelam okulu Mutezile doğdu. Vasıl bin Ata (699-749) ve Amr bin Ubeyd’in (ö. 761) kurduğu Mutezile usçu yaklaşımıyla iki yüzyıl boyunca tek kelam okulu olarak inanç konulanndaki anlaşmazlıkları çözümlemeye çalıştı. Ama aynn-tılara ilişkin küçük görüş ayrılıkları dolayısıyla çok sayıda kola ayrıldı. Mutezile içinde yetişen Eş’ari’nin (873-936) 10. yüzyıl başla-nnda kurduğu ilk Sünni kelam okulu Eş’ari-ye, kelam alanında Mutezilenin egemenliğine son verdi. Eş’ari’nin kendi öğretisini Basra ve Bağdat’ta yaydığı sırada Orta Asya’da da Ebu Mansur Matüridi (ö. 944) Sünni kelamın ikinci büyük okulu Matüridi-yeyi kurdu. Bu iki okulun İslam dünyasında egemen olmasıyla Mutezile ancak dar bir çevrede varlığını sürdürebildi. Ama Şii din bilginlerinin çoğu Mutezilenin temel görüşlerini benimseyerek onları geliştirdi.
Sünni kelam okullarının doğmasına değin süren başlangıç döneminde kelamın başlıca konusu Tann’nın zatı, sıfatları ve fiilleriydi. Eş’ari’yle başlayıp Gazali’nin (1058-1111) hocası Cüveyni’yle (ö. 1085) sona eren Mütekaddimin döneminde felsefe ağırlık kazandı ve kelam biliminin konusu bütün varlığı (mevcud) kapsayacak biçimde genişletildi.
Gazali’yle başlayan Müteahhirin döneminde ise kelam felsefeyle bütünüyle iç içe geçti. Felsefeyle mezcedilmiş kelam dönemi olarak da nitelenen bu aşamada kelam, bilgi nesnesi (malum) olabilen bütün konularla ilgilenmeye başladı. Kelamın konusu, temel dinsel inançlar ile (mesail ve maka-sıd) bunları kanıtlamaya yarayan konular (mebadi ve vesail) olmak üzere iki ana öğeden oluşuyordu. Örneğin “Tanrı vardır, birdir” gibi inanç ilkeleri mesail ve makasıdı, “cevherler arazlardan hali değildir”, “kâinat sonradan olmuştur” gibi yargılar da mebadi ve vesaili oluşturuyordu. 14. yüzyılda başlayan duraklama ve gerileme dönemi 20. yüzyılın başına değin sürdü. Duraklama döneminde yalnızca önceki bilginlerin yapıtlanna ilişkin yorumlar ve açımlamalar yazıldı. 20. yüzyılda Yeni İlm-i Kelam adı verilen çalışmalarla yeni bir dönem başladı. Bu dönemde kelam, bütün biçimleriyle Maddeciliği ve felsefede Olguculuğu reddeden, biyoloji ve psikoloji bulgularına dayanarak dine yöneltilen eleştirileri yanıtlayan, yeni felsefe akımlarını irdeleyen, Tanrı’nın varlığı için doğa bilimlerine
Kelang 148
dayalı kanıtlar geliştiren ve İslamın inanç ilkelerini açıklayan bir bilim durumuna geldi.
Kelang, eskiden klang, Batı Malezya’da, Selangor eyaletinin ortabatı kesiminde kent. Kelang Irmağı (sungai) kıyısında, 64 km uzunluğundaki Kuala Lumpur-Port Kelang Demiryolu üierinde yer alır. 1880’e değin eyalet merkezi olan Kelang günümüzde kauçuk ve meyve yetiştiren bir bölgenin yönetim merkezidir. 19. yüzyıldaki kalaya hücum sırasında, iç bölgelerin gümrük limanı oldu. Eskiden kahvesiyle tanınan kent, 1890’larda kahve fiyatlarının düşmesinden sonra kauçuk üretimine yöneldi.
Kentin sanayileri arasında ananas konserveciliği ile kauçuk ayakkabı ve tarım ilaçlan üretimi sayılabilir. Connaught Köprüsü yakınlarında büyük bir termik santral vardır. Selangor sultanı Alem Şah Sarayı’nda (ista-na) oturur. Nüfus (1980) 192.080.
Kelantan, Batı Malezya’nın kuzeydoğu kesiminde eyalet (negeri). Kuzeybatıdaki Tayland’dan dağlık cangıllarla aynlır. Batıda Perak, güneyde Pahang, doğuda da Terengganu eyaletleriyle çevrilidir. Yüzölçümü 14.931 km2’dir. Büyük bölümünü Kelantan Irmağı (sungai) vadisi kaplar. 130 km’lik bölümü küçük teknelerin ulaşımına elverişli olan ırmak, güneydeki dağlık kesimde Galas, Nenggiri ve Lebir gibi birçok kola aynlır ve kuzeye doğru 240 km’den fazla bir yol aldıktan sonra eyaletin en büyük limanı olan Tumpat’ta Güney Çin Denizine dökülür. Irmağın sık nüfuslu deltası ve kıyı düzlüğü, Kelantan’m başlıca tanm bölgesidir. Bölgede hindistancevizi, pirinç ve kauçuk üretilir. Eyaletin Pahang sınınndaki Tahan Dağında (gunong) yüksekliği 2.187 m’ye ulaşan iç kesiminde kauçuk ve yağ palmiyesi yetiştirilen çiftlikler vardır.
14. yüzyılda Cavalılann eline geçen bölgedeki sultanlığın geçmişi Malakka sultanı Mansur Şah’a (1459-77) değin uzanır. 1780’den 1909’a değin Tay egemenliği altında kalmasına karşın, eyaletin Malay soyundan gelen Müslüman halkı öteki Malay gruplanndan daha türdeş bir yapıya sahiptir. Çevredeki eyaletlerle Kelantan arasında görülen lehçe ve gelenek farklılığının nedeni bölgenin bir süre Cava egemenliği altında kalması ve coğrafi yapısı nedeniyle uzun süre dış dünyadan yalıtılmış olmasıdır. II. Dünya Savaşı’nda Tayland tarafından geçici bir süre ilhak.edilen eyalet, sonunda Malaya Federasyonu’na katılmıştır.
Kıyıdaki kumlu kıyıoklan ve lagünler boyunca hindistancevizi ağaçlan yetişir. Küçük kıyı gemilerinin bile yanm mil açığa demirlemelerine yol açan kıyı sığlıklanna karşın bölgede kıyı balıkçılığı yapılır. Kuzeydoğu musonlan, ekim ve ocak aylan arasında bütün denizcilik etkinliklerini kesintiye uğratır. Kasım ve aralık aylanndaki şiddetli yağmurlar deltada taşkınlara neden olur.
Eyalet merkezi Kota Baharu çevresinde yoğunlaşan sanayi tekne yapımı, bıçkıcüık, kontrplak yapımı, pirinçunu üretimiyle aile işletmelerinde üretilen gümüş işleri ve batik gibi el sanattan ürünlerine dayanır. Eyalette demir, kalay ve manganez çıkanlır; kalay madenciliğinin yan ürünü olarak az miktarda altın da elde edilir. Kıyı düzlüğündeki geniş karayolu ağının yanı sıra Rantau Panjang üzerinden gelen demiryolu Kelantan Irmağı vadisini izleyerek eyaleti Tayland’a bağlar. Kota Baharu’da bir havaalanı vardır. Eyaletin öbür önemli kentleri Pasir
Mas, Kuala Kerai ve Machang’dır. Nüfus (1985 tah.) 1.048.420.
kelat, merkezdeki bir metal atomuna, ligand adı verilen büyük bir molekülün halkalı bir yapı oluşturacak biçimde bağlandığı düzenleşim bileşiklerinin ya da karmaşık bileşiklerin ortak adı. Bu bileşiklere örnek olarak etilendiaminkadmiyum(II) karmaşığı verilebilir:
H2C-CH2 l2*
H2N nh2
\ /
Cd
Etilendiamin ligandı kadmiyum iyonuna iki noktadan bağlanarak bir halka oluşturduğu için buna çift dişli ligand adı verilir. Aynı metal iyonuna ikiden çok noktadan bağlanan ligandlar ise çok dişli ligandlar olarak bilinir. Bütün çok dişli ligandlar kelat yapıcı maddelerdir.
Kelatlar, bileşimleri yakın olan kelatlan-mamış bileşiklere göre daha kararlıdır. Bir metal atomunu saran halka sayısı arttıkça kararlılık da artar; kelat etkisi olarak adlan-dınlan bu olgu çoğunlukla kelatlanma sırasında entropinin (bir termodinamik özellik) artmasına dayandırılır. Bir kelatın kararlılığı kelat halkasında bulunan atomlann sayısına da bağlıdır. Genellikle, beş ya da altı üyeli halka içeren kelatlar, dört, yedi ya da sekiz üyeli halka içeren kelatlardan daha kararlıdır.
Tıpta özellikle EDTA (etilendiamintetra-asetik asit) tuzları gibi kelat yapıcı maddeler yaygın olarak metal zehirlenmelerinde kullanılır. Kelat yapıcı maddelerden aynca sanayide ve laboratuvarda metal ayırma işlemlerinde özütleyici, kimyasal çözümlemelerde ise metal-iyon tamponları ve belirteçleri olarak yararlanılır. Çeşitli ticari boyalar ile klorofil ve hemoglobin gibi biyolojik maddeler de kelat bileşikleridir.
Kelb Irmağı, Latince lycus, Lübnan’ın ortabatı kesiminde ırmak. Cebel Lübnan valiliği (muhafaza) sınırlan içinde kalan Kelb (Köpek) Irmağının toplam uzunluğu 30 km’dir. Batı yönünde akarak Beyrut’un kuzeyinden Akdeniz’e dökülür. Kıyıya yakın küçük bir bölümü dışında yaz aylannda bütünüyle kuruyan ırmak bu mevsimde yalnızca Çita Mağarasındaki kaynaktan beslenir. Irmağın kıyılanndaki en eski yerleşimin tarihi Paleolitik Çağa dayanır. Irmağın sağ kıyısında Kaide (Yeni Babil) kralı II. Nabu-kadnezar’a (Nabukadonosor) (İÖ y. 630-562) ait yazıtlar bulunmuştur. Sol kıyısında çeşitli hükümdarlann kazandıklan zaferlerin onuruna dikilmiş steller yer alır; bunla-nn en önemlileri II. Ramses (hd İO 1304-1237), Kral Asurahiddina (hd IÖ 680-669), İmparator Marcus Aurelius (hd 161-180) ve Berkuk (hd 1382-99) için dikilmiş olanlardır. Irmak kıyısındaki düzlüklerde turunçgiller ve muz, dağ yamaçlannda üzüm, zeytin ve tahıl, ırmak vadisinin daha yüksek kesimlerinde de incir, sebze ve tahıl üretilir. Irmak kıyısındaki en önemli kasaba Biskin-ta’dır.
Keldani ayin usulü, doöu süryan! ayIn usulü olarak da bilinir, Nasturi Kilisesi ile Keldani Katolik Kilisesi’nde uygulanan ayin düzeni ve kurallar bütünü. Irak, İran ve Suriye’nin yanı sıra 6. yüzyılda Hindistan’daki Nasturi misyonerlerin kurduğu Malabar Hıristiyan (Aziz Tomas Hıristiyan-lan) cemaati arasında da geçerlidir.
Keldani ayin usulü, Kudüs ve Antakya ayin usullerinden türedi. Mezopotamya ve Kalde’de, eski Babillilerin soyundan gelen
Hıristiyanlar arasında gelişerek Hindistan’a ve Asya’nın başka bölgelerine yayıldı. Kaideli anlamına gelen Keldani terimi, Roma’ ya yeni bağlanan Kıbns Nasturilerini asıl Nasturilerden ayırt etmek için ilk kez 1445’te, Papa IV. Eugenius tarafından kullanıldı; asıl Nasturilere de o tarihten sonra Asurlular dendi. Seçilmiş patrik Yuhannan Sulaka’nın 1551’de Roma’ya giderek Katolikliği benimsemesinden ve Papa III. Julius tarafından “Katolik Nastunler” patriği atanmasından sonra terim yaygın olarak kullanılmaya başladı. Sulaka’mn ardından patrik olan din adamları Simon adını aldılar ve “Keldani Babil Patriği-Katoğikosu” unvanını kullandılar.
Keldani (Babil) piskoposlarına bağlı olan Malabar Kilisesi ise ayinlerde Süryaniceyi kullanmayı sürdürdü. Ama yerel dil olan Malayam, giderek Süryanicenin yerini almaktadır.
Doğu kiliselerindeki öbür ayin usullerine göre Keldani ayin usulü, biçim açısından daha yalındır; kutsal metinlerden uzun parçalar okunmaz ve pek az azizin adı anılır. Ayin sırasında müziğe, özellikle de şarkılara her zaman yer verilir ve bazen zil, üçgen gibi çalgılar kullanılır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*