Kempff, Wilhelm

Kempff, Wilhelm

(d. 25 Kasım 1895, Jüterborg, Almanya), başta Beethoven’in sonatlan olmak üzere 19. yüzyıl Alman müziği parçalarıyla Chopin’in yapıtlannı çalmakla ün yapmış Alman piyanist.
Babası seçkin kilise müzikçileri yetiştirmiş bir aileden geliyordu. Kempff piyano çalmayı ondan öğrendi. Dokuz yaşında Berlin Müzik Yüksekokulu’na girerek piyano ve kompozisyon dersleri almaya başladı. Daha sonra felsefe ve müzik tarihi öğrenimi
gördü. 1916’da Berlin Katedral Korosu’yla piyanist olarak turneye çıktı; 1918’de ilk kez Berlin Filarmoni Orİcestrası’yla birlikte çaldı. Bunu Avrupa, Amerika ve Japonya turneleri izledi. 1924’ten 1929’a değin Stuttgart Müzik Yüksekokulu’nun yöneticiliğini yaptı. 1931-41 arasında da Potsdam’da Mar-morpalais’teki yaz piyano okulunda ders verdi. İçten ve incelikli çalışıyla ünlü olan Kempff, ayrıca çeşitli türlerde besteler yapmış, otobiyografisini de (1951) yazmıştır.
Kempten, AFC’nin güney kesimindeki Bavyera eyaletinde (Land) kent. Allgäu Alpleri’nin tam ortasında, iller Irmağı kıyısında yer alır. Kelt ve Roma dönemlerindeki adı Cambodunum’du. Eskiden Alaman düklerinin ve Frank krallannın saraylarının bulunduğu Kempten’de, 752’de Charlemagne’ m kansı Hildegard tarafından desteklenen bir Benedikten manastırı kuruldu. 1348’de prenslik statüsü kazanan bu manastırla, 1289’dan sonra özgür imparatorluk kenti olan, 1525’ten sonra da Protestanlığı kabul eden Kempten kenti arasındaki anlaşmazlık yıllarca sürdü. 17. yüzyılda, Otuz Yıl Savaşlan’ndan (16İ8-48) sonra, manastırın çevresinde 1712’de tüzel kimlik kazanan yeni bir kent oluştu. 1803’te Bavyera topraklama katılan bu iki kent 1818’de birleştirildi. Kentin tarihi yapılan arasında St. Lorenz Manastır Kilisesi (1652), eskiden başkeşişlerin yaşadıkları yapı (1651-74), Belediye Binası (1474) ve Evanjelik St. Mang Kilisesi (1426) sayılabilir. 18. yüzyıldan kalma Tahıl Borsası (Komhaus) günümüzde, Roma Döneminden kalma yapıtla-nn sergilendiği Allgäu Bölge Müzesi’ni barındınr.
Allgäu bölgesinin ekonomi, kültür ve ulaşım merkezi olan Kempten, aynı zamanda bölgenin süt ürünleri pazarıdır. Kentte bira, makine, tekstil ve kâğıt fabrikalan vardır. Nüfus (1983 tah.) 57.382.
Kemterî, asıl adı ali raşîd (d. İstanbul – ö. 1896, İstanbul), Karagöz oyunlannda okunan ünlü perde gazelini yazan şair.
Yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur. Muzıka-yı Hümayun’dan emekli olduktan sonra sarayda kalarak karagözcülük yaptı. Bektaşilik tarikatından Nur Baba’ya bağlandı. Şiirlerinde aruzla birlikte hece ölçüsünü de kullandı. İmam Hüseyin için yazdığı mersiye Bektaşiler arasında çok sevilmiştir. “Nakşı sun’un remzeder hüsnünde rüyer perdesi/Hüccet-i hükm-i ezeldendir hakikat perdesi” beytiyle başlayan perde gazeli, 1892’de Bursa’da yapılan Karagöz’ün mezar taşına da yazılmıştır.
Ken, Thomas (d. Temmuz 1637, Berk-hampsted, Hertfordshire – ö. 19 Mart 1711, Warminster yakınlan, Wiltshire, İngiltere), Anglikan piskopos, ilahi yazarı ve Ingiltere kralı II. Charles’ın saray rahibi. 1688’de II. James’in Katolikliği yaymayı amaçlayan Hoşgörü Bildirgesi’ne karşı çıkan yedi din adamından biridir.
1661 dolayında papaz olduktan sonra 1669’a değin çeşitli kilise görevlerinde bulundu. Bu tarihte Winchester Katedra-li’nden tahsisat almaya başladı. 1679’da, Orange prensi Willem’in karısı ve York dükü James’in (sonradan Kral II. James) kızı, York prensesi Mary’nin rahipliğine atandı. Ertesi yıl II. Charles’ın saray rahibi, 1685’te de Bath ve Wells piskoposu oldu.
II. James, 1687’deki Hoşgörü Bildirgesi’ni 1688’de ikinci kez yayımladı ve kiliselerde okunmasını emretti. Canterbury başpiskoposu ile aralannda Ken’in de bulunduğu altı piskopos, bu emri yerine getirmeyi reddederek bildirgeye karşı bir dilekçe hazırladılar. Bunun üzerine Londra Kulesi’ne
hapsedilip halkı isyana teşvikle yargılandı-larsa da, sonunda aklandılar. Bu anlaşmazlığa karşın Ken, Orange prensi Willem önderliğindeki 1688 Devrimi sırasında Ja-mes’e bağlı kaldı. James ülkeden kaçıp Willem 1689’da III. William adıyla taç giydikten sonra da yeni rejime bağlılık andı içmeyi reddetti. 1691’de görevden alındı ve yaşamının son 20 yılını inzivada geçirdi. “Awake, My Soul, and With the Sun” ve “Glory to Thee, My God, This Night” gibi ünlü ilahileri, Manual of Prayers (1674; Dua Elkitabı) adlı yapıtının 1700’de yapılan yedinci baskısında yer alır.
Kenadsa, Cezayir’in kuzeybatı kesiminde, Beşhar İlinin (vilaye) kuzeyinde kasaba ve taşkömürü yatakları. Sahra Çölünün kuzeybatı ucundaki kumtaşı platoda (hamada) yer alır. 1907’de bulunan Kenadsa kömür yatakları ancak 1917’de işletmeye açıldı. Kenadsa ve yakınlarındaki Ksiksu kömür madenlerinde 1940’lar ve 1950’lerde üretim doruğuna ulaştı. 1950’lerin sonlarında Cezayir’in doğusunda doğal gaz ve petrol alanları işletmeye açıldı. Kenadsa’dan çıkarılan kömürün maliyetinin bu yeni işletmelere göre çok fazla olması, buradaki kömür yataklannda üretimin gitgide azalmasına ve önemini iyice yitirmesine neden oldu. Kentin yakınlarından az miktarda kurşun, manganez ve demir cevheri de çıkarılır. Kömür yatakları ve kasaba, il merkezi Beşar’ın 24 km batısındadır. Nüfus (1977 geç.) 7.025.
kenaf (Hibiscus cannabinus), hîbîskus olarak da bilinir, ebegümecigiller (Malvaceae) familyasından biryıllık otsu bitki ve bu bitkinin lifi. Afrika’da kendiliğinden yetişen bitkinin Hindistan Yarımadasında Tarihöncesi zamanlardan beri tarımı yapılmaktadır.
Soymuk elyafı grubundan olan kenaf 18. yüzyıl sonlarında Avrupa’ya tanıtılmış, ancak çok fazla ilgi görmemiştir. II. Dünya Savaşı sırasında jüt gibi önemli dokuma liflerinin yetersizliğinden ötürü öbür dokuma liflerine artan ilgi sonucu, başta Küba ve ABD olmak üzere pek çok ülkede kenaf tarımı başlatılmış ve desteklenmiştir.
Bitkinin yaklaşık 3,5 m’ye ulaşan saplarının ucuna yakın bölümlerinden mızrak biçiminde beş loplu yapraklar çıkar; yaprakların koltuğunda ortası mor renkli, sarı çiçekler yer alır.
Kenaf çeşitli toprak tiplerine kolaylıkla uyum sağlayabilirse de en iyi, aşırı yağmurların ve sert rüzgârların görülmediği tropik
a da astropik bölgelerin sıcak ve nemli
esimlerindeki yeterince akaçlanmış, kumlu balçık topraklarda gelişir. Bazı çeşitleri büyüme mevsimi boyunca bol ışığa (günde en az 12 saat) gereksinim duyan bu bitkilerin toprak istekleri jütten daha azdır ve öbür ekinlerle dönüşümlü olarak yetiştirilebilir. Tohumlukların dışında, lif elde edilecek bitkiler birbirine çok sık aralarla ekilir. Çiçeklenme döneminde elle hasat edilen üründen lifler makineler yardımıyla ya da ıslatıp elle soyularak çıkarılır. Açık san renkli parlak lifler ortalama 0,9 metre uzunluktadır. Başlıca halat, çuval ve çadır bezi yapımında kullanılan, aynca hah dokumacılığında da yararlanılan kenaf lifinin başta gelen üreticileri Hindistan, Tayland ve Çin’dir.
Kenan dilleri, Sami dillerinin Ortakuzey ya da Kuzeybatı koluna bağlı dil öbeği. Eskiçağda Filistin, Suriye kıyılan ve Akdeniz’e dağılmış kolonilerde konuşulan İbrani-ce, Moabi, Fenike ve Pön dillerini içerir. Kenan dillerinin eski bir biçimine, Mısır’daki Tel el-Amarna’da ortaya çıkanlan, İÖ
14. yüzyıla ait Amama Mektuplan’nda(*) rastlanmıştır. İbraniceye çok yakın olan
Moabi diline ilişkin bilgilerin çoğu ise İÖ 8. yüzyıldan kalma bir yazıttan edinilmiştir. Günümüzde konuşulan tek Kenan dili 19. ve 20. yüzyıllarda konuşma dili olarak yeniden canlandırılan İbranicedir. Ayrıca bak. Fenike dili, İbranice.
Kenan Hulusi bak. Koray, Kenan Hulusi
Kenan ülkesi, tarihsel ve dinsel metinlerde farklı biçimlerde tanımlanan, ama merkezi her zaman Filistin olarak alınan bölge. İsrailoğullarından önceki ilk Filistin halkı Kenanlılar adıyla anılır. Kenan ve Kenanlı-lar adlarına İÖ 15. yüzyıldan kalma çiviya-zılı Mısır ve Fenike metinlerinde, ayrıca Kitabı Mukaddes’te rastlanır. Kenan ülkesinden bazen bütün Filistin ve Suriye’yi, bazen Şeria Irmağının batısında kalan bütün toprakları, bazen de Akkâ’dan (Akko) kuzeye doğru uzanan kıyı şeridini kapsayacak biçimde söz edilir. İsrailoğullarının Filistin’i ya da Kenan ülkesini işgali İÖ 2. binyılın sonlarına ya da daha öncesine rastlar. Kenan’ı. Vaat Edilmiş Topraklar, yani Tann’nın İsrailoğullarına vaat ettiği ülke sayan Kitabı Mukaddes de bu işgali haklı gösterir.
Kenan sözcüğünün kökeni konusunda görüş birliği yoktur; ama bölgede üretilen mor ya da koyu kırmızı boyayı ya da bu renge boyanmış yünü anlatan ve Sami dilinde “kırmızımsı mor” anlamına gelen eski bir sözcükten türemiş olabilir. Kitabı Mukad-des’in Tekvin bölümünde Kenanlılar, Nuh’ un torunlarından ve Ham’ın oğullanndan Kenan’ın soyundan gelenler olarak tanımlanır. Aynca bak. Fenike.
Kenan kıyısı uygarlığının tarihi Paleolitik ve Mezolitik çağlara değin izlenebilir. Ama yerleşik köy ve kasabaların Neolitik Çağa (İÖ y. 7000 – y. 4000) değin ortaya çıkmadığı anlaşılmaktadır. Kalkolitik Çağda ise (İÖ y. 4000-y. 3000), çanak çömlek ve bakır eşya kullanımına, temelleri kaba taştan, duvarlan kerpiçten yapılmış evlere rastlanır.
İlk Tunç Çağında (İÖ y. 3000-2000) metal kullanımının artması bir kültür devrimine yol açtı. Heykelcilik ve maden işleme gelişirken, boyalı çömlekçilik geriledi. Sa-miler de ilk kez bu dönemde ortaya çıktılar. Orta Tunç Çağıyla (İÖ y. 2000-y. 1550) başlayan yazılı tarih döneminde Kenan’a kuzeydoğudan sızan Sami Amoriler, nüfusun egemen öğesi durumuna geldiler. Bölgeye gelen öbür halklar arasında Mısırlılar ve Filistin’in kuzeyinden göç ettikleri sanılan Asyalı Hyksoslar vardı. Hurriler de Kenan ülkesine kuzeyden geldiler.
Son Tunç Çağı (İÖ y. 1550 – y. 1200) Hititlerin tehdidi altında, ama genellikle Mısır egemenliğinde geçti. Bu dönemde Kenan, Hapiru (Apiru) denen yağmacı halkın akınlanna da sahne oldu. Çeşitli etnik kökenlerden gelen Hapirular, çoğu araştırmacıya göre ilk İbranilerdi; sonraki İsrailoğulları da bunların bir kolu ya da konfederasyonuydu. İÖ 1200’lerin sonlarına doğru Mısır’ın Güney Kenan üzerindeki egemenliği zayıfladı; Hititler de kuzeyden gelen düşmanların saldırıları karşısında çöktü.
Son Tunç Çağından İlk Demir Çağına (büyük olasılıkla İÖ y. 1250) geçiş sırasında İsrailoğulları Kenan ülkesine girdiler. Önce dağlık kesimlere ve güneye yerleştiler. Yaklaşık aynı dönemde Girit’ten geldikleri sanılan Filistîler güney kıyısına yerleştiler ve zamanla Filistin konfederasyonunu oluşturan beş kenti kurdular. Sonunda İsrailoğul-ları Kral Davud’un önderliğinde (İÖ 900’ler) Filistîleri yenmeyi ve Kenan’ın yerli halkını alt etmeyi başararak Kenan ülkesine egemen oldular.
175 Kenç, Faruk
Çeşitli kültürlerin kesiştiği bir noktada yer alan Kenan ülkesinin sanat ve edebiyatı, yazılı tarihi boyunca Mısır, Miken, Girit, Hurri ve Mezopotamya gibi birçok öğenin karışımı olarak kaldı. Kenanlıların dini konusunda bilinenlerin çoğuna ise Suriye’ nin kuzey kıyısında, ilkçağ kenti Ugarit’in bulunduğu yer olan Ras Samra’daki kazılarda ortaya çıkarılan bir dizi tablet kaynaklık etti. Bunlara göre baştanrı El’di. Ayrıca yağmur ve bereket tannsı Baal (ya da Hadad), Anat, Reşef, Kothar, El’in eşi Aşera ve Astarte gibi tanrı ve tanrıçalar vardı. Kenanlılann dini zaman zaman İsrail-oğullanmn tektanrıcı inancını etkiledi.
Kenanlıların konuştuğu dil İbranicenin çok eski bir biçimiydi. Bilindiği kadarıyla, Ke-nanlılar alfabe kullanan ilk halktı. Arkeologlar Son Tunç Çağı katmanlarında Fenike ve dolayısıyla Yunan ve Latin alfabesinin atası sayılan bir yazı biçimi buldular. Ayrıca Ras Samra’da değişik bir çiviyazı alfabesinin kullanıldığı anlaşıldı. Bütün bu yeniliklerin yanında Mezopotamya’nın geleneksel hecesel çiviyazısı da düzenli olarak kullanılıyordu.
Kenan yazıtları, Filistin’deki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmış, İÖ y. 1500-1200 arasından kalma bazı kapların üstünde yer alan 11 yazıt. Bu yazıtlarda kullanılan yazı
Kenan yazıtlarından bir bölüm, İÖ 13. yy
D Dirınger, Writing
sistemi henüz tam olarak çözülemediği için, İÖ 11. yüzyıla tarihlenen ama birkaç yüzyıl öncesinde de kullanıldığı sanılan Kuzey Sami alfabesiyle(’) yakınlığı olup olmadığı açıklığa kavuşturulamamıştır. Kenan yazıt-lanyla Sina yazıtları arasında bir ilişkinin varlığı da kesin olarak belirlenememiştir. Ama Kenan yazıtlarının Sina yazıtlanyla Kuzey Sami alfabesi arasında bir bağlantı oluşturduğu görüşünün doğru olmadığı sanılmaktadır.
kenar kararması, astrofizikte, Güneş ya da bir başka yıldız diskinin parlaklığının, merkezden kenara doğru giderek azalması. Bu olgu Güneş fotoğraflarında açık biçimde görülebilir. Kararma en çok mavi dalgabo-yu aralığında (450-500 m fi ) olur; bu dalgaboylarındaki ışık, Güneş’in ışıkküre-sinden (fotosfer) dış atmosfer bölgelerine doğru gidildikçe yüzde 90 oranında kararır. Bunun nedeni Güneş atmosferinin sıcaklığının derinliğe bağlı olarak artmasıdır. Işığın büyük bölümünü salan en derin ve en sıcak katmanların, Güneş diskinin merkezinde bulunduğu gözlemlenebilir. Diskin kena-nnda, ancak daha az ışık salan soğuk üst katmanlar görülebilir. Güneş’teki kenar kararmalarının incelenmesiyle, Güneş atmosferinin sıcaklık yapısı belirlenebilir. Bu incelemelerden elde edilen bulgulardan, öteki yıldızların araştırılmasında yararlanılır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*