Keskin, Erol (Hilmi)

Keskin, Erol (Hilmi)

(d. 3 Kasım 1931, İstanbul), tiyatro ve sinema oyuncusu, senaryo yazarı ve yönetmen. Çağdaş oyunculuk sanatındaki gelişmeleri yakından izlemiş ve başarıyla uygulamıştır.
217 Keskin, Erol
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) İç Mimarlık Bölümü’nü bitirdi (1957). Tiyatroya öğrencilik yıllarında başlamıştı. Önce akademinin amatör topluluğunda oynadı; sonra Haldun Dormen’in oluşturduğu amatör Cep Tiyat-rosu’na geçti. Dormen Tiyatrosu’nun(*) ilk oyunu olan Philip King’den Papaz Kaçtı’da
Erol Keskin, Shepard’ın Vahşi Batı adlı oyununda, 1987
Erol Keskin ın izniyle
(1955) oynadıktan sonra gene bu topluluğun Eugene O’NeiU’den Karaağaçlar Altında (1957), John Van Druten’den Ben Bir Fotoğraf Makinesiyim (1958), Logan-Heg-gen’dan Zafer Madalyası (1960), Clifford Odets’tan Taşra Kızı (1961), Jean de Har-tog’dan Bir Yastıkta (1962), gene Odets’tan Altın Yumruk (1963) ve Bertolt Brecht’ten Puntila Ağa ile Uşağı Matti (1965) gibi oyunlarında rol aldı. 1960-61 döneminde Oraloğlu Tiyatrosu’nda da (Shelagh Dela-ney’den Bir Parmak Bal) oynadı.
1965’te İstanbul Şehir Tiyatroları’na geçti. O yıl sahnelenen Oppenheimer Olayı ile büyük başarı kazandı ve 1966 İlhan İskender Armağam’nı aldı. Sahne çalışmalarını daha sonra aralıklı olarak Dormen ve Şehir Tiyatroları’nda sürdürdü. Bu dönemde oynadığı oyunların en önemlileri, Dormen Tiyatrosu’nda Refik Erduran’dan Cengiz Han’ın Bisikleti (1966), Yaşar Kemal’den Yer Demir Gök Bakır (1967), Güngör Dil-men’den İttihat ve Terakki (1969, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu ile ortaklaşa) ile Şehir Tiyatrolan’nda Bertolt Brecht’ten Galile’nin Yaşamı (1975), Peter Weiss’tan Marat-Sade (1978), Turan Of-lazoğlu’ndan Deli İbrahim (1982), Celâl Esat Arseven-Salâh Cimcoz’dan Üçüncü Selim (1983), Shakespeare’den Hırçın Kız (1984), Sam Shepard’dan Vahşi Batı’dn (1987).
Keskin, tiyatro sanatçılarının sorunlarıyla da ilgilenerek 1967’de Türkiye Tiyatrocular Sendikası’nm (Ti-Sen) kurulmasına ön ayak oldu ve kurucu başkanlığı ile genel başkanlığını yaptı. 1970’te bir bursla ABD’ye giderek incelemelerde bulundu; 1971’de de Ti-Sen’in temsilcisi olarak SSCB’ye gitti. Sinema sanatıyla da ilgilendi ve birçok filmde çalıştı. Televizyon dizilerine katkıda bulunan ve yönetmen yardımcılığı da yapan Keskin, Haldun Dormen’in Bozuk Düzen (1965) ve Güzel Bir Gün İçin (1966) filmlerinin senaryo çalışmaları ile iki yıl üst üste Antalya Altın Portakal Film Şenliği’n-de ödül kazandı. Karagöz ve minyatür sanatı üzerine iki de belgesel filmi vardır.
Çeşitli kuruluşlarda zaman zaman oyunculuk dersleri veren Keskin, 1966 ve 1988
keskin sırt 218
Avni Dilligil en iyi erkek oyuncu ve en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerinin de sahibidir.
keskin sırt, birbirine karşıt iki buzyalağı-nın (sirk) burun bölümlerini ayıran yontulmuş doruk. Sırtın sarp yamaçları, birbirini izleyen donma ve çözülme olayları sonucunda altı oyularak desteksiz kalan kayaçlann çökmesi sonucunda oluşur (bak. buzyalağı). Karşılıklı iki buzulun arasında kalan keskin sırtların alt bölümlerinde boğazlar ve geçitler oluşur. Üç ya da daha çok buzulun arasında gelişen keskin sırtlarda ise üçgen biçiminde doruklar ortaya çıkabilir.
kesme cam, yüzeyi kesme yöntemiyle oluşturulan fasetalarla bezenen cam eşya. Prizmatik desenlerin camın parlaklığını ve yansıtma gücünü büyük ölçüde artırması, cam ürünlerin bezenmesinde kesme işlemini
çeşitleridir. Oyuğun yaklaşık 60°’lik bir açıyla yapıldığı gönye kesimi eski uygulamalarda yaygındı. Uygulanan ilk desenlerden biri olan baklava deseni 18. yüzyılın başlannda İngiliz ve İrlanda cam imalathanelerinde yapılan içki bardağı, kâse ve avizelerde sık sık görülür. Yıldız, kabartma baklava ve istiridye kabuğu biçiminde kesilmiş yelpaze de yaygın olarak kullanılan İngiliz ve İrlanda kesme desenleridir.
19. yüzyılın ortalarında cam eşyanın üretiminde görünüm olarak kesme camı oldukça andıran ama daha ucuz olan presleme işlemi uygulanmaya başladı. Bu gelişme, kesme cama talebin azalmasına ve sonuçta da bu tip cam eşya üretiminde maliyeti azaltmaya yönelik uygulamalara yol açtı. Günümüzde üretilen kesme camların çoğu, pahalı işlemler olan cam üstünde deseni işaretleme ve kaba kesim aşamalan yapılmaksızın doğrudan çarkla oyulmaktadır.
kesme gümüş işi, kupa, kâse ya da çaydanlık gibi gümüş eşyanın, ince gümüş levhalardan kesilmiş desenlerin kabartma etkisi yaratacak biçimde lehimlenmesiyle bezenmesi.
İlk kez Fransa’da ortaya çıkan kesme gümüş işi, büyük ölçüde Protestan Fransız
İrlanda işi kesme cam şekerlik, y. 1795;
Corning Cam Müzesi, New York
Corning Museum of Glass. New York
en çok kullanılan tekniklerden biri yapmıştır. Kesme işleminde, camın üstüne işaretlenen desen ince ıslak kumla ya da yapay bir aşındırıcıyla kaplı çelik bir çarkla kabaca oyulur. Çarkın düz, dışbükey ya da “V” biçimli uçlarıyla açılan oyuklar, kumtaşı bir çarkla düzeltilir ve üçüncü bir (ahşap) çarkla perdahlanır. Son perdah ise genellikle aside bastırılarak yapılır.
Romalılar İS 1. yüzyılda değerli taş faseta-lamada ve kabartma kesimde kullanılan oyma tekniklerine benzer ilkel bir cam kesme yöntemi geliştirmişlerdi. Haçlı seferlerinden dönen AvrupalIların birlikte getirdiği çeşitli eşya arasında 11. ya da 12. yüzyılda Mısır’ da yapılmış 12 bardak da vardı. Necef kesim tekniğinden geliştirilen bir yöntemle kesilerek palmiye yapraklan arasındaki stilize aslan ve grifon desenleriyle bezenmiş bu bardaklar Katolik Kilisesi’nin eline geçti ve bunlardan biriyle bir şarap mucizesi gerçekleştirdiği söylenen Silezya’nın koruyucu azizi Hedwig’in (ö. 1243) adıyla anıldı.
Cam yapımcılannın günümüzde uyguladığı biçimiyle kesme cam, 17. yüzyılın sonlann-da Almanya’da gelişti. Oyma işlemi sırasında kolay kmlmayan, ağır, renksiz bir kristal camın üretilmeye başlaması, kesme camın gelişimini hızlandırdı. 1720’lerin sonlannda Ingiliz ve İrlandalI cam eşya üreticileri kesme cam tekniğini temel bezeme biçimi olarak benimsediler; kesme camın tipik özelliği olan prizmatik desenler onlann ürünleriyle özdeşleştirilir oldu. İrlanda’da Waterford’daki cam imalathanelerinde üretilen zarif kesme camlann çoğu 1780’den sonra ABD’ye ihraç edildi.
Bütün kesme cam desenleri düz, çukur ve gönyeli olmak üzere üç temel kesimin
Kesme gümüş bezemeli yaldızlı kap, 1700; Victoria ve Albert Müzesi, Londra
Victoria and Albert Museum, Londra
(Huguenot) zanaatçılar aracılığıyla başka Avrupa ülkelerine ve Kuzey Amerika’ya yayıldı. Yaklaşık 1660’tan 18. yüzyılın baş-larına değin İngiltere’de çok tutulan bir el sanatıydı.
kesme işi, kolber olarak da bilinir, kumaştan kesilerek çıkartılan parçalann yerinde

Italyan kesme işi örneği, 16-17. yy; Boymans-van Beuningen Müzesi, Rotterdam
Museum Boymans-van Beuningen, Rotterdam
kalan ince uzun desen boşluklannın kenar-larının iplikle sanlması ve karşılıklı iki kenann yer yer ilmiklerle (brit) bağlanmasıyla yapılan el işi. İlmiklerin türlerine göre sarma kolber, Rişliyölü (fisto ilmikli) kolber, başak iğnesi kolber, çapraz iğneli kolber gibi adlarla anılan çeşitleri vardır. . Avrupa’da bu teknik iğne dantelinden önce ortaya çıkmış ve 14-16. yüzyıllarda İtalya’da çok yayılmıştır. En fazla keten ve benzeri kumaşlardan yapılan sofra örtüleri, yatak takımlan, perdeler ve giysi yakalannda uygulanır.
kesmik, kesilmiş sütün pıhtılaşmış bölümü. Süte bulaşan mikroorganizmalar genellikle uygun olmayan saklama koşullarından ötürü süt şekerini parçalar ve oluşan laktik asit sütün pıhtılaşmasına yol açar. Süzülerek suyundan ayrılan pıhtılaşmış bölüm yani kesmik, taze peynir olarak tüketilir.
keson, sualtında sürdürülen yapı çalışmala-nnda ya da yumuşak zeminlerde temel atmakta kullanılan kasa. Metal ya da betonarme yapılı olan kesonlar, çoğunlukla prizma ya da silindir biçimlidir ve boyutları onlarca metreye ulaşabilir.
Üst bölümü açık kasa biçimindeki kesonlar çoğunlukla yerde hazırlanır ve daha sonra suya indirilerek kullanılacağı yere kadar yüzdürülür; burada batınlarak, daha önceden hazırlanmış bir temele oturtulur, kesonun açık üst bölümü ise su yüzeyinin üzerinde kalır.
Üst ve alt bölümlerinin her ikisi de açık olan açık kesonlann dip kısmı yumuşak zeminleri kazarak gömülecek biçimde tasa-nmlanmıştır. Kazı sırasında kesonun içinde toplanan malzeme büyük borularla ya da tarak kuyulanyla boşaltılır. Keson dibe oturdukça üst bölümüne yeni bölmeler eklenir. Bu işlem keson istenen derinliğe ininceye kadar sürdürülür. Daha sonra beton bir döşemeyle alt bölüm kapanır, tarak kuyulan da betonla doldurulur.
Basınçlı (pnömatik) kesonlar da açık ke-sonlara benzer, ama bunlann kazan alt bölümlerinin üstünde hava geçirmez bir ek bölmeleri vardır. Bu hava sızdırmaz bölme ile kazıcı kenarlar arasında da basınçlı hava verilen bir çalışma odası bulunur; içeri toprak ve su akışı denetim altına alınır. Kazı sırasında böylece işçiler bu çalışma odasında, özel giysilere gerek kalmaksızın çalışabilir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*