Kessler, Gerhard

Kessler, Gerhard

(d. 1883, Wilmsdorf, Prusya – ö. 1963, Kassel, AFC), Alman iktisatçı ve toplumbilimci. Türkiye’de sosyal siyaset alanında ilk kuramsal ve uygulamalı çalışmaları gerçekleştirmiştir.
İktisat öğrenimini Berlin ve Leipzig üniversitelerinde tamamladı (1907). Bir süre Jena Üniversitesi’nde çalıştıktan sonra Leipzig Üniversitesi’nde profesör oldu (1927). Nazi Partisi’nin Almanya’da iktidara gelmesi üzerine Yahudi olduğu için üniversiteden uzaklaştınldı. Bu sırada tutuklandıysa da, Hindenburg’un yardımıyla serbest bırakıldı. Hitler rejiminde görevden alınan bazı başka profesörler gibi İstanbul Üniversitesi’nin çağnsını kabul ederek Türkiye’ye gitti (1933). Hukuk Fakültesi’nde sosyoloji dersleri veren Kessler, Almanya’dan iltica eden F. Neumark, W. Röpke, A. Rustow ve A. Isaac ile birlikte Türkiye’de çağdaş iktisat öğretiminin temelini attı; daha sonra İktisat Fakültesi’ne dönüşecek (1937) olan Hukuk Fakültesi’ne bağlı İktisat Enstitüsü’nü kurdu. O zamana değin bir tür mesleki teknik öğretim olarak görülen iktisat öğretimi, enstitünün kurulmasından sonra bağımsız bir bilim dalı haline geldi.
Kessler 1944’te Sümerbank personel şefleri için Türkiye’de ilk kez sosyal siyaset geliştirme kursu, 1946’da da Çalışma Bakanlığı iş müfettişleri için bir kurs açtı. Sosyoloji (1934), İçtimaiyata Başlangıç
Anadolu kestanesi (Castanea sativa)
H Oakman
kestanesi (Castanea sativa) yaklaşık 30 m yüksekliğinde, geniş taçlı ve uzun ömürlü bir ağaçtır. Uzun, mızrak biçimli yapraklarının dip bölümü kamayı andınr. Çerez olarak tüketilen ya da şekerleme yapılan meyvelerinin yanı sıra koyu renkli, dayanıklı odunundan yerel olarak ev ve gemi inşaatında yararlanılır, ayrıca mobilyacılıkta, çit ve alet sapı yapımında kullanılır; çiçekleri önemli bir bal kaynağıdır.
Kuzey Amerika kökenli bir tür olan yaklaşık 30 m yüksekliğindeki Amerika kestanesi (C. dentata) eskiden Kuzey Amerika’nın doğusunda çok geniş bir dağılım gösterirken kestane kanseri(*) adı verilen bir mantar hastalığından ötürü çok büyük zarar görmüş ve o bölgelerde hemen hemen tümüyle yok olmuştur. Yaklaşık 2.440 m’ye varan yüksekliklerde yetişen, 18 m’den daha kısa boylu Çin kestanesi (C. mollissi-ma) ile 915 m’den daha alçak yerlerde bulunan, yüreksi yapraklan ve 9 m’yi aşan boyuyla çalımsı bir görünüm sergileyen Japon kestanesi (C. crenata) iyi bilinen öbür türlerdir; her iki türün meyveleri besin olarak değerlendirilir, ayrıca bazı çeşitleri süs amacıyla yetiştirilir.
Türkiye’deki tek tür olan Anadolu kestanesi SSCB sınırından Kuzey Anadolu kıyılan boyunca Belgrad Ormanı’na kadar uzanan kesimlerde ve Marmara Bölgesi’nin iç kesimlerinde yaygındır. Ancak, kestane ormanları büyük ölçüde yıkıma uğratılarak verimsiz hale getirilmiştir. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 1986 verilerine göre tanmsal üretimde kullanılan 1,8 milyon dolayında kestane ağacından yaklaşık 70 bin ton meyve elde edilmiştir. Sırasıyla Aydın (yaklaşık 27 bin ton), Kastamonu, Kütahya ve İzmir en çok kestane üretilen illerin başında yer alır. Bursa yöresi ise iri meyve veren kültür çeşitleri ve kestane şekerlemeleriyle ünlüdür.
219 Kestelli, Raif Necdet
kestane kanseri, Endothia parasitica adlı bir mantarın yol açtığı bitki hastalığı. ABD ve Kanada’da yetişen Amerika kestanesi (Castanea dentata) ağaçlarının hemen hemen tümüyle yok olmasına neden olmuş, ayrıca Avrupa, SSCB ve Hindistan’da büyük zararlara yol açmıştır. Bu mantar, bazı meşe türleri (örn. Quercus stellata) için de tehlikeli bir asalaktır.
Doğu’dan geldiği sanılan ve ilk kez 1904’te New York Hayvanat Bahçeleri’ndeki ağaçlarda saptanan bu hastalık daha sonra Amerika kestanelerinin yetiştiği alanlara yayılmıştır. Hastalığın ilk belirtileri ağaç kabuklan üzerinde görülen kırmızımsı kahverengi lekelerdir; bunlann çökük ya da şişkin biçimli kanserli dokulara dönüşmesi sonucunda sürgün ve dallar ölmeye başlar. Ölü dallar üzerindeki yapraklann kahverengiye dönüşüp kurumasından sonra ağaç yavaş yavaş ölür. Mantar, yaşlı kestane ağaçlan-nın köklerinden çıkan kütük sürgünlerinin ve hastalığa daha az duyarlı konak bitkilerin üzerinde yıllarca yaşayabilir. Yakın çevreye yağmur, rüzgâr ve böcekler, daha uzaklara ise kuşlar aracılığıyla taşınır. Çin kestanesi (C. mollissima) ve Japon kestanesi (C. crenata) türleri bu hastalığa karşı dirençlidir.
kestane kargası bak. alakarga
Kestel Ovası, Akdeniz Bölgesi’nin batı kesiminde, Batı Toroslar’ı oluşturan dağ sıraları arasında ova. Antalya’nın 60 km kadar kuzeyinde, Burdur ili sınırlan içinde yer alır. Uzunluğu 60 km, genişliği 15-20 km olan ova düz tabanlı bir polyedir. Tabanının deniz düzeyinden yüksekliği yaklaşık 800 m’dir. Çevresindeki kalker yapılı dağlann arasına körfez gibi sokulmuş ovalar kümesinde Kestel Ovasından başka, kuzeyde Çeltikçi, güneybatıda Bozova, güneydoğuda da Bademağacı yer alır. Bu ovaların dışarıya akıntısı yoktur. Çeltikçi Ovasından gelen Aksu, Korkuteli’nden ve Bozova’dan gelen Bağırsak Deresi ve çevreden gelen öteki küçük akarsular Kestel Ovasındaki düdenlerde kaybolur.
Kestel Ovasında ada biçimli karstik pepino tepeleri (hum) yükselir. Bunlardan başlıca-ları kuzeydoğudaki Aladağ, güneydeki Kı-rağan Dağı, Bozova’dan gelen Bağırsak Deresinin ovaya girdiği yerde bulunan Ada-tepe ve Burdur-Antalya Karayolu yakınındaki Üçtepeler’dir.
Eskiden Kestel Ovasının ortasında Kestel Gölü adıyla anılan bir göl vardı. Düdenlerin işlerliğine bağlı olarak göl alanı her yıl farklılaşıyordu. Bazı yıllarda bütünüyle kuruyan göl, bazı yıllarda geniş bir alan kaplıyordu. Mart 1931’de karları da eriten sürekli sağanaklar sonucunda düdenlerin tıkanmasıyla derinliği 6 m’yi, yüzölçümü ise 55 km2’yi bulan bir göl oluştu. Bu göl ancak
15 ayda küçüldü. Olayın yinelenmemesi için dere ve kaynak sularını akaçlayan kanallar yapıldı, düdenler temizlendi, böylece Kestel Gölü ortadan kaldırıldı. Ama çok yağışlı yıllarda ovanın belli bir kesiminde gene sığ su birikintileri oluşmaktadır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*