Tevazu ve Alçak Gönüllülük 2


İlim ehlinin birinden şöyle hikâye olunmuştur. Ben Kâbe’yi
tavaf ederken bir adam gördüm. Önünde koruyucuları vardı. O
koruyucular öndeki ve yandaki insanları sağa sola iterek o zatın
rahat etmesini sağlamaya çalışıyorlardı. Aradan zaman geçti. Ben
bu adamı Bağdat Köprüsü üzerinde el açıp dilenirken gördüm.
Adamın tavaf yaparken adam olup olmadığını anlamak için yanına
yaklaşarak yüzüne iyice baktım. Adam bana, “neden benim yüzüme
böyle dikkatle bakıyorsun?” diye sordu. Ben de dedim ki
“seneler önce tavaf ederken bir adama rastlamıştım. Muhafızları,
yardımcıları vardı. Ona benzettim de onun için bakıyorum!”
dedim. Adam, “işte ben oyum!” dedi. “Hiç şüphen olmasın ki ben
insanların tevazu gösterdiği yerde gururlandım, insanlara yüksekten
baktım. Allah (c.c.) da beni insanların yüceldiği yerde beni alçalttı.”
dedi. Bu durum bize şunu gösteriyor ki izzetin zıddı zillettir.
İzzet kelimesinde şeref, haysiyet, tevazu vardır. Zillet kelimesinde
ise alçaklık, küçüklük manası vardır. Allah (c.c.) bir kuluna izzet
nasip eder; onu taltif eden, ağırlayan olur. Bir kuluna da zillet

nasip eder, onu küçültür. Bir Allah (c.c.) dostu şöyle yalvarıyor:
“Bir kul ki yaratıcısının emirlerine kulak verir, onun yap dediğini
yapar, yapma dediğini yapmazsa Allah (c.c.) o kuluna “El-Muizz”
isminden ve isminin payından övülen bir pay isabet eder. Çünkü
o, Allah (c.c.) kullarının kalplerini, Hakk’ın katına yakışmayan şeylerin
orada yerleşmesinden sakınırsın. Binaenaleyh bu özellikteki
bir kul hak adına izzetlidir. Hak sayesinde azîzdir. “

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*