Kur’an’ın deyimiyle; ‘Kötülük Toplumu’.
Barabbas, İncil’de yer alan figürlerden biridir. Katil ve zalim bir haydut olduğu için, Romalıların Yahudiye Valisi Pontius Pilatus (ölm. 36) tarafından zindana atılmış, sonra da halkın isteğiyle affedilmiştir. Barabbas’ın zindan arkadaşı Hz. İsa idi.
Romalıların yerleşik geleneklerine göre; Fısıh bayramlarında, valiler zindandaki mahkûmlardan halkın istediği birini affederlerdi. Geleneksel dinlerine zarar verdiği için, İsa’yı düşman bilen dinci propagandistler, oylarını İsa değil, Barabbas lehine kullanmaları için halkı kandırdılar. Ve halk, Pliatus’tan İsa’yı değil, Barabbas’ı affetmesini istedi. Pilatus da isteğe uygun olarak Barabbas’ı serbest bıraktı. Yani halk; ışığın, aydınlığın, hak ve adaletin öncüsü İsa Peygamber’i değil, cinayet ve ırza tecavüzün temsilcisi Barabbas’ı tercih etti. İncil’in ilgili satırlarını okuyalım:
“Pilatus onlara dedi: ‘Ben, İsa’da hiçbir suç bulmuyorum. Fısıh’ta bir kişiyi salıvermekliğim âdetinizdir. İmdi ister misiniz ki, sizin için İsa’yı salıvereyim?’ Bunun üzerine bağırıp dediler: ‘Onu değil, Barabbabası salıver.’ Barabbas bir haydut idi.” (Yuhanna, 18/35-40; Markos, 15/6-15; Matta, 27/15-26; Luka, 23/13-25).
Sonuçta, halkın isteğiyle haydut Barabbas serbest bırakıldı, Hz. İsa çarmıha gerildi.
Zalimleri yaratan sürüleşmiş halk yığınları, büyük zalim zağarların yedikleri haramlardan birer kırıntı kapabiliriz diye, onlara destek veren fino köpeklere benzerler. Ve bu finoluğu bir başarı sayarlar. Zavallı finolar, önlerine atılan kırıntılar karşılığında, kendilerinin ve çocuklarının yarınlarını mahvettiklerini bir türlü anlamak istemezler. Anlatmak isteyenlere de düşman kesilirler. Lût kavminin Hz. Lût’a söylediği, şu ‘namussuzluk belgesi’ sözü söylerler: “Çıkarın şunları kentinizden, yurdunuzdan. Bunlar temizlik ve dürüstlükte aşırı derecede titizlik gösteren insanlar.” (A’raf, 82; Neml, 56).
Zalimlerle onlara köpeklik eden sürünün rahatsızlık sebebi, her zaman işte bu ‘temizlik ve dürüstlük’ olmuştur. Başlarına geçecek adamın temiz ve dürüst olması onları verem ediyor. Sürüyü verem eden olguyu da göstermiştir Kur’an:
“Lût’a da hükmetme gücü, yargılama yetisi ve ilim verdik. Onu, pislikler üretip duran bir kentten/bir ülkeden kurtardık. O kentte/ülkede yaşayanlar yoldan çıkmışlardan oluşan bir kötülük toplumuydu.” (Enbiya, 74).
Bu Kur’ansal beyyine bize şu ölümsüz hakikatlerin altını çizme imkânı veriyor:
1. İnsanoğlu, temizlik ve dürüstlüğüyle seçkinleşen kadrolardan rahatsız olabiliyor, onlara düşman kesilebiliyor, onları sırf bu nitelikleri yüzünden yerlerinden yurtlarından edebiliyor.
2. Sürüleşmiş kitleye rahatsızlık veren dürüst ve temiz kişilerin temel nitelikleri; adaletle hükmetme yetisi ve ilimdir.
Demek ki, basit çıkarlar (örneğin, bir file yiyecek, birkaç torba kömür, birkaç paket makarna veya iane çadırlarında verilen bir-iki kap yemek vs.) karşılığında sürüleştirilmiş bir toplum, öncelikle ilim ve hikmet düşmanı kesilmektedir. Kur’an diyor ki, böyle bir topluma bir tek ad uygun düşer: ‘Kötülük toplumu’. Kötülük toplumu, çöküşü hak eden toplumdur.
‘Müslüman halkın’ (!) ‘dini bütün’ (!) diyerek iş başına getirdiği iktidarın bakanlarına ve oğullarına yönelik yolsuzluk operasyonlarına bakınca sormadan edemiyorum: Acaba, bugünkü Türk toplumu, çağdaş Barabbasları su başlarına getirdiği için ‘kötülük toplumu’ damgasını yemiş midir?